Sevgili Dostlar, başlığı Steven Forrest’dan aldım, çünkü bu söz tam da içinde bulunduğumuz enerjiyi anlatıyor. Eh, usta olunca en isabetli sözcükler de bulunuyor demek ki.
En son kısa bir “yaşadığımız dönem üzerine düşünceler” yazmaya yeltendiğimde upuzun dört bölümlük bir yazı dizisi çıkmıştı. (Astroloji ve Yansımaları: 1–2–3–4) Bu sefer acaba enerjileri gerçek bir kısa özet şeklinde özetleyebilecek miyim, merak ediyorum.
Şöyle bir bakalım; Hayat daha hareketli hale geldi. Dışarıya çıkmak ve insanlarla olmak istiyoruz doğal olarak. Bizler sosyal hayvanlarız ve her ne kadar zaman zaman aksini iddia edip “dağ başına kaçmayı” istediğimizi haykırsak da, sanırım yeniden insan yüzü görmek, etkileşime girmek iyi geldi herkese.
Tabii ne zaman sayıda artış olursa, o zaman fikirler ve davranışlarda çeşitlilik de artar, bu da anlaşmazlıklar ve gerginliklerin de çoğalmasına yol açar. Neredeyse bütün bir insanlığın ise çok yoğun stres yaşadığını ve fiziksel olarak ne olmuş olursa olsun, sağlıklı kalsak da kalmasak da bir Covid-19 travması geçirmekte olduğunu da hatırlayalım. O yüzden Meleklerin son mesajı fikrimce çok değerliydi. (Bağlantısı burada)
Bu sırada bir süredir sokağa çıkma yasağı olmaması da çok iyi geldi. Sokağa çıkmak istesek de, istemesek de başkalarının en basit özgürlüğümüz hakkında karar vermesi hepimizin zoruna gidiyor. Bu da beni düşündürüyor. Hepimiz kendi sorumluluklarımızı kendimiz taşısaydık ve diğerlerinin esenliğine, sağlığına, mutluluğuna kendimizinki kadar saygı duysaydık herhangi bir yasağa, kanuna, kanun uygulama kuvvetlerine gerek kalır mıydı? Aklımıza bile gelmezdi! İlginç değil mi, sadece kendi sorumluluğumuzu taşımadığımız, çevremize saygı duymadığımız için bir silahlı güvenlik sistemi ve mahkemeler yarattık. Sanırım içimdeki Satürn konuştu! “Ektiğinizi biçersiniz. Çocuk gibi sorumsuz davranırsanız, tek ayak üzerinde durup, evden çıkamazsınız!”
Satürn demişken, Oğlak’a geri girdi biliyorsunuz. Ama girmeden önce daha önce de paylaşmış olduğum Facebook boykotunu getirdi, onu yazdıktan hemen sonra da Türkiye’de de sosyal medya için yasaklı düzenlemelerden konuşulmaya başlandı. (Kova = İnternet) Neredeyse 20-25 yıl özgür internetle yaşadık ve o özgürlüğümüzle ne yaptık? Hakaret, hedef gösterme, yalan yayma, manipülasyon… Resmen karanlık ektik ve karanlığı da biçiyoruz, Satürn’ün şakası yok. Tabii, bu sırada özgür ifade, bilgi paylaşımı, hayatı kolaylaştıran her türlü hayati ve hayati olmayan hizmet internete geçti. İyi de oldu. Yoksa tecrit günlerini geçirmemiz inanılmaz zor olurdu! O zaman aradığımız yasak değil, her alanda DENGE ve SAYGI. İstenildiği kadar yasak konsun, örneğin en basit anlamda diyebiliriz ki, hırsızlık yasak, hem de binlerce yıldır ama hala daha hırsızlık yapılıyor, saygı ve denge olmadığında istemediğimiz ve başkalarına zarar veren davranışları görmeye devam edeceğiz. Dengeyi ve saygıyı nasıl öğreniriz?
Denge, hafif salınımlar da olsa terazinin kefelerinin birbirine hemen hemen eş düzeyde olmasıdır, değil mi? Sağlığımızda, gelir dağılımında, alma-vermede, ilişkilerde, bakış açılarında, içimizde ve dışımızda denge.
Peki ya saygı nedir? TDK saygıyı şöyle açıklıyor: “Değeri, üstünlüğü, yaşlılığı, yararlılığı, kutsallığı dolayısıyla bir kimseye, bir şeye karşı dikkatli, özenli, ölçülü davranmaya sebep olan sevgi duygusu, hürmet” Ayrımcı bir ifade… Yani bazı şeyler saygıya layık, bazıları değil. Gerçek saygıya ulaşabilmek için ona bakış açımızı ve sözlük anlamını bile değiştirmemiz gerekecek. Herkes dikkate, özene layık. Herkes kutsal! Her yaş saygı ister!
TDK ikinci bir anlam daha sunmuş: “Başkalarını rahatsız etmekten çekinme duygusu” Ama “kişinin başkalarının huzurla, mutlulukla, bollukla, neşe-keyif-coşkuyla yaşama, üretme, sevme özgürlüğüne olumsuz etki etmeden kendisinin de bu nitelikleri yaşayabilmesi” dememiş. Bu benim tarifim.
Şimdi insanlığın müthiş yaratıcılığına ve elindekiyle en iyisini yapma kapasitesine güvenme zamanındayız. Bu da saygı istiyor.
Geri Geri İlerlemek
Öte yandan saygıyı ve değeri öğrenmemiz için enerjik açıdan yardım gerilemeler cümbüşü halinde geldi bile. Saygı duymak için değer vermeliyiz. Önümüzdeki aylar, özellikle bir geçmiş değerlendirmesi yapıp neleri yanımızda tutacağımız, neleri eleyeceğimiz konusuna iyice odaklanmamızı istiyor. Hatırlasanız gerilemeler bize soruyor: En çok neye değer veriyorsunuz?
Gerilemelere Chiron da katılırken bir defa daha bakalım, acaba önümüzdeki üç aylık sürede enerji bizlere ne anlatmak istiyor? Sizlerle Steven Forrest’tan birkaç alıntı paylaşacağım. Diyor ki;
“Geçmişin bütün hayaletleri arkamızdan yetişiyor. (…) Bir süredir gerileme dönemindeyiz ama önümüzdeki birkaç hafta içinde zirveye çıkıyor. Hem Plüton hem de Eris, bilinçaltı, bastırılmış materyalle çok yakından ilgilidir. Böyle yaralar her zaman bizi oldukça kötü ısırırlar, fakat işin garibi, ödemekte olduğumuz yüksek bedelin genellikle farkında bile değilizdir. Sadece eksilmiş gibiyizdir, sebebinden ise haberimiz bile yoktur. İyi haber ise, geri giderlerken belki geçmişi inceleyebilir, bizi kabulü zor gerçeklere götürecek ipuçları bulabilir ve onlarla yüzleşmekten gelen güçlenmeyi yaşayabiliriz.”
Sevgili Dostlar, geçmişi incelemek denge ve saygı konusunda büyük adımlar atmamıza yardımcı olabilir. Neleri dengeye getirebiliriz? Nelere daha fazla saygı göstermeliyiz? İçimizde ne var ki, bazı şeylere, durumlara, varlıklara saygı hissedemiyor, saygı gösteremiyoruz? Hepsi içimizdeki derinliklerde saklı. Forrest ekliyor:
“Bu sırada, Jüpiter ve Satürn asi Kova’da 21 Aralık’ta gerçekleştirecekleri özgürleştirici birleşmeye doğru gelişime devam ediyorlar. Ama önce Oğlak’ı terk etmeden Lord Plüton ile birkaç adım daha dans etmeleri gerekiyor. Jüpiter be zaman Satürn’le buluşsa, hep çok yüksek bir dağın (Satürn) tepesindeki bir küp altın (Jüpiter) aklıma gelir. Tırmanış düşünebileceğimizden on defa daha zordur – ve küpte de beklediğimizden yüzlerce kat fazla altın bulunur. Bir başka deyişle, zordur ama buna kesinlikle değer. Şimdi karışıma Plüton’u da katalım, ve şimdi anlarız, altının tam olarak hangi dağda olduğunu anlamamız için dürüst bir iç çalışma gereklidir – Plüton ve Eris’in mahzenlerinde kilitli bilinçaltı materyal ile yüzleşmeye ihtiyaç vardır.
Bütün bunların Oğlak’ta gerçekleştiği unsurunu da ekleyelim, geleneklere yönelen bir burç. Gelenek çok güzel bir şey olabilir. Fakat karışımda Plüton da varsa, her zaman gölgelerimiz üzerine çalışmamız için meydan okunur. Geçmişle devam etmek için ödediğimiz bedel nedir? Tepkisel muhafazakarlığın karanlık yönü nedir? Ve Plüton gerilerken, bu gölge çalışmamızda gözü kara bir şekilde geçmişi incelemeliyiz. Bizi bu kavşağa nelerin getirdiğine dürüstçe bakmalıyız.
Bütün bunların her birimiz için devasa kişisel ve özel anlamları var. Hepimiz için, bu kişisel yansımaları incelemek ve derin düşünmek için çok iyi bir yaz. (…) Kolektif olarak her şey gün gibi ortada. Burada olan her şeyin nasıl sahnelendiğini görmek için akşam haberlerini seyretmeniz yeterli.”
Arkadaşlar, bu yazıdan bu kadar büyük bir parça paylaşmayacaktım ama o kadar güzel bir şekilde ifade etmiş ki, gerisini de aşağıda veriyorum:
“Siyah Hayatlar da Önemlidir (BLM) patladı ve bu sefer her şeyin farklı olduğuna dair yaygın bir his var. Bir çeşit kritik yoğunluğa gelmiş görünüyoruz. Kolektif olarak ırkçı tarihin gerçekliği ile yüzleşebilecek, bunun yanı sıra toplum yapımızdaki parmak izlerini konuşabilecek yere geldik mi? Buna bakacak kadar cesur muyuz? Midemiz geçmişe doğrudan bakabilecek ve ne yapmış ve bize yapılanlara nasıl tepki vermiş olduğumuzu anlamlı bir şekilde düşünecek kadar sağlam mı?”
(Mor Alev: Bana göre ırkçılık ve kölelik kesinlikle sadece batı medeniyeti sorunu değildir. Tarihe baktığımızda her medeniyette bunu görebiliyoruz. Bizler bu sorundan ayrı değiliz.)
“Ya Covid-19? Bu mesele sekiz dakika kırk altı saniyelik videoya yakalanmış soğuk kalpli cinayetin düşünüldüğü ahlaki çocuk bahçesinden çok daha öte. Bunun getirdiği ahlaki meseleler çok daha sessiz ve derin. Nasıl hapishanelerimiz aşırı kalabalık ölüm kamplarına döndü? Nasıl neredeyse aynı şeyi yaşlı nüfusumuzu “depolama” şeklimiz için söyleyebiliyoruz? Ekonomik düşüşün yarım milyon ölümden daha korkutucu olduğu bir toplumu nasıl yarattık? Kendileri de böyle hisseden liderleri nasıl yarattık? Ve bunu ırkçılıkla ilgili sorunlara bağlarsak, bir dakikalığına “Çin virüsü” sözlerinin ima ettiği şeyi düşünün.
Bunların hepsi acil sorunlar. Bunlar güncel başlıklar. Ama sadece bu sabah okudum ki, kuzey kutup dairesinde tarihte ilk defa termometrelerin 38 C dereceyi geçmiş. İklim krizi George Floyd’un öldürülmesi veya pandemi gibi hiç yoktan karşımıza çıkmadı. Uzun zamandır geliyordu. Bütün bu gerileyen gezegenlerle geçmişi incelerken, bizi bu noktaya getiren hataları ve çarpıtılmış değerleri görüyoruz. Rahatlık ve materyal varlık için ödediğimiz bedel nedir? Ben oradan oraya astroloji öğretmek için uçarken stratosferde yanmasına katkıda bulunduğum binlerce galon jet yakıtını düşünüyorum. Ben ne yaptım? Hummer kullanan birisini işaret etmeye hakkım var mı?
Hayır yok – fakat hepimizin Hummer’ın kendini işaret etmeliyiz. İşte gerçek budur ve bu da gerçekler zamanı. Ama hedef utanç, suçluluk ve umutsuzluk değil. Amaç kesinlikle suçlu aramak ve suçu yüklemek değil. Amaç, geçmişin dürüstçe incelenmesi. Neyle ilgili olursa olsun – ırkçılık, modern ekonominin karanlık tarafı, çevre veya bir sürü diğer sorunla – gerçek ham, soğuk ve berrak bir halde sunulmalı. Bu sadece “yardımcı olacak bir öneri” değil. Eş-zamanlılık yasalarına göre, bu evrenden gelen bir emir. Gerçek diyor ki, “ister hazır olun, ister olmayın, ben geliyorum.”
Ümidini kaybetmek için gereğinden çok sebep olabilir, fakat haydi ne inancımızı ne de umudumuzu kaybedelim. Bütün bunlar bizi nereye götürüyor? İlerleme kaydedebileceğimiz bir yol var mı? Tepesinde bir küp Jüpiter altını olan yüksek Satürn dağımızı hatırlayın. Aralık’ta bu iki devasa gezegen Plüton’dan uzaklaşıyor. Birleşmeleriyle, insanlık tarihinde yeni bir bölüme giriş yapıyoruz. Çizgiyi geçip Kova’ya giriyorlar, geleneği yerle bir etmek ve eski kalıpları kırmakla ilgili bir burç. Gerçekte o burcun ilk yarım derecesinde tam olarak bir araya geliyorlar. Oğlak ve Plüton’la dansları sadece girizgahtı.
Eğer aramızda yeterli insan iç işlerini yaparsa, gerçekten hayatlarımızda olmuş olanları dürüstçe incelersek, bahaneler ve cilalanmış gerekçeler uydurmadan, insanlık takviminde Aralık 21 civarında taptaze ve yepyeni bir başlangıç görünüyor. Bir küp altınımız, çığır açan Kova’daki Jüpiter-Satürn birleşmesidir. Lütfen buna inanın. Sadece inancınızın bile gücü var. Şimdi geçmiş peşimizi bırakmıyor olabilir – fakat gelecek gündönümünde, kapılar örneğine hiç rastlanmamış ve önceden tahmin edilemez bir geleceğe açılıyor. Sanki yarının ülkesine geri geri giriyormuş gibiyiz. Bu yürümenin tuhaf bir yolu ama iyi haber şu ki, daha önce bulunduğumuz yerle ilgili harika bir bakış veriyor.
21 Aralık’ta dönüyor ve yüzümüzü gittiğimiz yöne çeviriyoruz.”
Sevgili Dostlar, bildiğiniz gibi üçüncü trimesterin sonu ve doğum günü olarak 21 Aralık tarihini görüyorum. Yukarıdaki 1 Temmuz tarihli blog girişinde Steven Forrest da benzer fikirde. Makalenin geri kalanını forrestastrology.com da okuyabilirsiniz.
Bilinçaltı ve Denge
Hayatımıza nasıl daha fazla denge getirebiliriz? Bilinçaltımızda otomatik tepkilerimizi yöneten parçalarımızı nasıl yeniden programlayabiliriz? Astrolojik olarak konuşursak, Satürn dağımıza nasıl tırmanırız? Plüton ve Eris’in bizden talep ettiği değişimi nasıl yaratırız? Benim cevabım her zaman “farkındalığımızı yükselterek” olacaktır. Yapmış olduklarımız, eski ve andaki seçimlerimiz, arzularımız, niyetlerimiz ve onların sebeplerini mikroskop altına almalıyız. İkinci trimester (içinde bulunduğumuz ve Sonbahar Ekinoksuna kadar olan dönem) bunun için ideal.
Chiron da gerilemesine dün başladı. Yarın ise Koç’taki Mars ile buluşacak. “Varoluş Hakkını” hatırlayalım. Yarayı ateşle dağlayıp daha da beter yapabiliriz. Veya ateş yardımıyla dezenfekte edip, varoluş hakkımızı önce içimizde sonra da dış hayatımızda ilan edebiliriz.
Chiron gerilemesi ve Mars ile buluşması aynı derecede gerçekleşiyor: “Eski sembollerin yeni şekillerini öğreten adam”
Şu anda veya çok yakında, yaşamanın kendiniz veya hayatın kendisi hakkında yeni çözümler ve/veya yaklaşımlar bulma süreci olduğunu anlayacaksınız. Asırlık bilgeliği ve zekayı günün ihtiyaçlarına göre çok daha anlaşılır ve kullanışlı bir halde sunma ihtiyacımız var. Eski yöntemlerin işe yaramadığı veya yarardan çok zarar verdiği yerde, sürekli olarak evrimleşme ihtiyacındayız. Oysa bilgeliğin ta kendisi durağan değildir ve günle birlikte gelişir. İlerlemek, gelişmek doğaldır. Hiçbir şey olduğu gibi kalmaz, kalamaz. Bilgelik de böyledir. Yani eski geleneklere, eski öğretilere, töre ve alışkanlıklara veda etmenin ve onların temelinde yatan, çoğunlukla şekilciliğe verilen önemle unutulmuş saf bilgeliğin/bilginin alınıp yeni hayata uygulanmasının zamanı gelmiştir.
Bu sırada eski ve yeni arasındaki iç çatışmanın alevleneceğini de eklemeliyim. Bir iç mücadele, eskiyle yeninin çekişmesi ve sonunda herhangi bir şey için “yeter!” dememiz mümkündür. Artık değiştiğimizi kabul etmemiz gerekiyor. Bunu zihinsel olarak kabul etmek ilk adımımız, sonra da duygu ve davranışlara yansıtılmalı. Bunu yukarıda söylediğim gibi meditasyon yardımıyla farkındalığımızı yükselterek yapabiliriz. Ancak böyle bir şifa ve değişim döneminde 2017’de dört bölüm halinde yayınlamış olduğum Bilinçaltı serisi de yardımcı olabilir. (Bilinçaltı İnançlar, Şablonlar ve Arınma 1, 2, 3, 4)
Neowise
Bir başka konuya geçelim. Neowise. Gökyüzündeki misafirimiz. Ben henüz göremedim ama iki gündür çıplak gözle görebilecek kadar yaklaştığını ve müthiş güzel ışıldadığını gazetelerde okudunuz sanırım. Veya daha da iyisi, belki kendi gözlerinizle gördünüz! Gökyüzü varlıkları astronomlar tarafından isimlendirilir, onların astrolojiye pek de kulak astığını sanmıyorum. Fakat ilginçtir ki, her zaman takılan isim, o varlığın enerjisiyle denk düşer. Bu seferki isim ise tam da yukarıdaki Sabian sembolünün anlattığını ifade ediyor. Yeni bilge veya yeni bilgelik. Buna ne dersiniz? Tesadüf diye bir şey yoksa eğer, bu bize ne söylüyor?
Bir kuyruklu yıldız bir ulak, bir kurye gibidir. Yeni bilgiler, yeni bir yön taşır. Uzayın derinliklerinden gelen bu misafirin enerjisinde yeni bilgeliğin olduğunu, bütün evrenin bir arada çalıştığını düşünmek insanın hoşuna gidiyor. Bu kesin bir bilgi mi? Değil tabii. Ama iç sesimiz bunu söylerken, biraz da dışarıdan yardım geldiğine ve o yardımı çıplak gözle görebileceğimize inanmak içimize su serpiyor.
Denge ve Saygı
Bu konuya geri dönersek, bu senenin geri kalanında saygının gerçek anlamını düşünmemiz önemli olacaktır, özsaygıyla başlayarak. Kış Gündönümünde ise bu gerçek anlamı uygulamak zorunda kalacağımız alana giriş yapacağız. Kimseye zorla hiçbir şey yaptırılamayan, kimsenin özgürlüğüne müdahale edilemeyen ve bununla birlikte kimsenin özgürlüğünün bir başkasınınkini kısıtlamadığı bir çağ. Saygılı ve dengeli bir çağ.
Yerleşmesi zaman alacaktır. Orası kesin. Ama her şeyin çok hızlandığı da kesin. Yukarıdaki Bilinçaltı serisini daha geçen yıl yayınladığımı sanırken, aradan üç yıl geçmiş olduğunu gördüm. Zaman süper hızlı ilerliyor. Bizler de öyle. Cümbüş devam ediyor. Her ne kadar önümüzdeki aylarda geri geri yürüyerek ilerleyecek olsak da.
©Mor Alev 2020
Bu değişim döneminde, “Büyük Resme” ve yükseliş sürecindeki rolünüze dair daha fazla anlayış sahibi olmak, Yüksek Benliğiniz ve Ruh Ekibinizle daha yakın bağlantıda yaşamak üzere, Yüksek Benliğiniz (Yaratan Benliğiniz, Öz-Benliğiniz, İçinizdeki Işık) yönetiminde Mor Alev’le kişisel olarak çalışmak istiyorsanız lütfen “Yükseliş Enerjileri ile Kişisel Danışmanlık” bağlantısına gidin.
YENİ! En son nöroplastisite yöntemleriyle hayatınızı akışa açmak, alma-verme dengesini kurmak, kısır döngüleri sona erdirmek ve bolluğa “evet!” demek için “Dönüşümsel Akış ve Bolluk Metodu” bağlantısına tıklayın.
2019 Haziran’da YENİ! SAĞLIKLI KİLOYA ULAŞMAK ve bedeninizle barışmak için Dönüşümsel Akış ve Bolluk Metodu ile çalışmak istiyorsanız buraya tıklayınız.
Bu yazının 5846 numaralı Telif Hakları Kanunu uyarınca tamamının ya da parçalarının kopyalanması, izinsiz olarak yayınlanması, yazarının adının değiştirilmesi, üzerinde hak iddia edilmesi yasaktır. Kanunun 71. maddesi uyarınca bunun aksi davranışlar hakkında kanuni işlem yapılır. http://moralev.com
Mukemmel bir yazi ve harika bilgiler. Cok tesekkurler, Mor Alev. Iyi ki varsin.
BeğenLiked by 3 people
Sevgili Mor Alev,
Harika makale icin tesekkur ederim.
“Geçmişle devam etmek için ödediğimiz bedel nedir?”
Bu soru beni tam 12den vurdu. Bireysel hayatimda tam da bu donemecteyim. Ve saygi konusu da iliklerime isledi,cunku özsaygiyi belli bir olcude bilmedigimi fark ettim. Oyle ki kendimi gorunmez hissediyorum. Kendime cogunlukla hic saygi duymadan hep sevdiklerimin kaliplarina uymaya gayret etmisim. Simdi o kaliplar disinda biseyi sevemedikleriyle de cok aci bi sekilde yuzlesiyorum. Kendim icin,kendime gore bir karar versem tum cevrem tarafindan agir elestiriye maruz kalacagim. Ve basindan beri kendim icin ayaga kalkmak yerine,onlarin uzerimdeki kaliplarini surdurmelerine izin vermekle onlara da cok iyilik ettigim soylenemez…En yakinlarim,esim bile beni tanimiyor. Tam anlamiyla gorunmez oldum. Bunun tum yakiciligina ragmen,bu farkindalikla derinden bir huzur da yeseriyor. Ama uzeri bolca keder ve adim atma endisesiyle kapli. En cok neye deger veriyosunuz? Sorusundan beri bireysel hayatimin uzerinde cok yogun calisiyorum, saniyorum meyvesini toplamaktayim…
BeğenLiked by 4 people
Yazılarınız, yorumlarınız her zaman içimi ferahlatır. Bugün de öyle oldu. Bazı kalbimi daraltan yorum ve sözde öngörüler günlerdir hayalet gibi peşimi bırakmıyordu. Üstelik haberlere de bakmıyorum, ve twitter’e de… ama işte korkularla, derinlerde yatan endişeler, kuşkular vs ile yüzleşilecek ya, bir yerden yolunu bulup önüme çıkıveriyorlar. Eh peki, elbette peki, ve iyi ki de, peki… özgürleşme sürecinde bu fırsatlara, bu armağanlara bakmalıyım ki teslim edebileyim, salıverebileyim… diyordum ki tam, yazınız geldi. Sonsuz teşekkürlerim, saygı ve sevgimle, birlikte yarattığımız yeni dünyada hep birlikte sevinç içinde oynamayı diliyorum. Ve öyledir!
BeğenLiked by 3 people
Çok güzel bir yazı.. yazıda geçen bir kısma atfen paylaşmak istiyorum ve buna kalben de inanıyorum ki; “Yesadüf yoktur, kazalar yoktur. Her şey mükemmel hazırlanmış planın bir parçasıdır.” (Stefano D’Anna- Tanrılar Okulu kitabından)
Ona da buradan bir selam olsun.. Nur içinde uyusun..
BeğenLiked by 2 people
❤️❤️❤️
BeğenLiked by 1 kişi