2016: Işık Senesi

by Benny AnderssonSevgililer, çok çok uzun zaman önce, çok çok uzakta bir yerde, bir şey yapmaya karar verdiniz. Siz, her zaman deneyimleyerek ilerleyen tek Zihin olarak, bilmek istediniz; “Yaratmak nasıl hissettirir acaba? Yaratımı deneyimlemek nasıl hissettirir? Yarattıklarımızı deneyimlemek nasıl hissettirir?”

Böylece zambakları, sümbülleri, papatyaları, gülleri, yıldız çiçeklerini, güzelliğe dair bildiğiniz her şeyi getirdiniz ve kendinizi bir bahçede bildiniz, çok güzel bir bahçede. Etrafınıza baktınız ve merak ettiniz. “Daha ne yaratabilirim? Bunu benimle paylaşacak birisi olabilir mi?” Ve yaptınız. Kendiniz gibi yarattığınız güzelliğin tadını çıkaracak birini yarattınız ve yaratmaya devam ettiniz – gün doğumları, gün batımları, doğaya ait her şeyi, güzel olarak düşündüğünüz her şeyi ve mutluydunuz.

Deneyimlediğinizin, gördüğünüzün yaratıcısı olduğunuzu biliyordunuz ve yanınızdaki diğerinin de öyle hissettiğini biliyordunuz. Bir uyum ve anlaşma vardı, deneyimlemek üzere yola çıkmış tek Zihnin aynılığı vardı.

Ve yine bir düşünce geldi, “Daha ne yaratabilirim?” Bitkilerle beslenen hayat şekilleri yarattınız. Bir araya getirdiğiniz yaratımın içinde olmayı deneyimlediniz, sonra yaratanın siz olduğunuzu unutma durumu yavaşça başladı. En yüksek ağaçları, o ağaçlara tırmanan hayvanları yaratanın siz olduğunuzu unuttunuz. Tüm formları, formların tüm çeşitlerini siz yarattınız. Sonra bir düşünce daha geldi, “Bu yarışta, arkadaşlarımdan – bu zamanda diğer dostlar da yaratmıştınız – daha da güçlü olacak, daha hızlı koşacak, daha yükseğe tırmanacak, daha uzağı görecek, daha hızlı yüzecek bir şey yaratabilir miyim?”

Bu hala bir oyundu. Hala tek Zihin içinde oynayan tek Zihindi ve her şeyin aynı ilahilikten, aynı enerjiden geldiğini bilmekti. İlginizin gitgide daha fazlasını yarattıklarınıza kaptırdıkça yaratanın siz olduğunu unutma durumu çoğaldı, gerçekte sadece tekbir Zihin olduğunu unutma durumu – büyük harfle Z.

Bazen şimdi bile tek Zihni biliyorsunuz. Birbirinize uyumlandığınız zamanlar var ve diğerinizin nasıl hissettiğini, ne düşündüğünü ya da planladığını söyleyebiliyorsunuz. Bir his oluyor içinizde, merak ediyorsunuz “Bu his de nereden geldi? Bu düşünce nereden geldi?” Birini düşünüyorsunuz, teknolojiniz ses veriyor ve diyorsunuz ki “Ah, o telefonda, beni arıyor.” Telefonu elinize almadan kim olacağını biliyordunuz çünkü hala tek Zihin içinde yaşıyorsunuz.

Ayrılık hissi büyüdükçe – “Ben senden ayrıyım, benim yaratımlarım seninkilerden ayrı ve farklı, benim yaratımların seninkilerden iyi,” vs. – Uzaklaşma ve rekabet hissi oluştu. Bu hisle çok, çok uzun zamandır yaşamaktasınız, o kadar uzun zaman ki, neredeyse, tamamen değil ama neredeyse, kendi gerçekliğinizi – küçük harf g- yarattığınızı, kendi deneyimlerinizi, kendi yaratımlarınıza verdiğiniz tepkileri de yarattığınızı unuttunuz.

Şimdi, ayrılığı “bilmeyi” öyle bir dereceye getirdiniz ki, oturduğunuz sandalyeden, bulunduğunuz yerden, birbirinizden ayrı hissediyorsunuz. Sizin belli kişilik özellikleriniz var. Dostlarınızın farklı kişilik özellikleri var. Her biriniz “Ben kendime özgüyüm. Ben özelim” diyor, ve öylesiniz. Fakat her zaman tarafınızdan unutulmuş olan tek Zihin sizi birleştiriyor.

Bu sene işte bununla ilgili. Bu yıl çok daha Işık gelecek. Işık, karanlıkların olduğu yerleri daha da fazla gösterecek. İşte bu yüzden haberler medyanız tarafından bu kadar çok şeyin size yansıtıldığını görüyorsunuz. Onlar oluyormuş görünen şeylerin bir resmini getiriyorlar ve bu resim çok karanlık görünüyor. Bunun sebebi üzerlerine çok daha fazla Işık gelmesidir.

Dünya, çok daha fazla ceplerin sıkıntı çekmesiyle sanki daha da kararmış gibi görünüyor. Gerçekte, bu sıkıntılar, sıkıntılı bölgeler çok uzun zamandır oradaydı, ama şimdi Işık daha güçlü aydınlatıyor ve karanlık yerleri berrakça gösteriyor.

Olduğunuz Işık, her defasında “Ben Işığım” diye düşündüğünüzde, “İnanıyorum, ben inanıyorum ki Işık güçleniyor” dediğinizde daha da kuvvet kazanıyor. Bu düşünceyi şöyle takip etseniz de “Ben inanıyorum, ben inanmak istiyorum, ama bazen inanmak için biraz da yardım istiyorum” deseniz de sorun yok. Çünkü Işığa odaklanıyorsunuz ve Işık yola çıkıyor, karanlık cepleri gösteriyor.

Hâlbuki önceleri, çok fazla Işık yokken ve her şey daha gri görünürken, şimdi belirgin Işık ve belirgin karanlık var, işte o yüzden bu sene hakkında o kadar iyimser konuşuyorum. Çünkü gerçekten değişiklikler yapıyorsunuz. Bireysel olarak değişimi istediğiniz belirgin bir noktaya ulaştınız, değişimi yapabileceğinizi biliyorsunuz ve büyük çapta kolektif olarak gerçekleşen de budur.

Bireyler yeterince acı çektiler. Bireyler artık acıdan kurtulmak istedikleri yerdeler. Diğer zamanlarda da bahsettiğimiz gibi, acı çektiği görünen bireyler, bu senaryoyu oynamaya gönüllü olarak, görünürde olan şeylere dikkatleri çekerek nelerin değişebileceğini gösteriyorlar. Onlar acı içinde görünen gurupların bir parçası olmaya gönüllü oldular.

Bu kelimeye dikkatinizi verin, görünen, çünkü gerçekte onların acı çektiği hakkındaki bilgiyi alıyorsunuz. Peki gerçekten acı çekiyorlar mı? Gerçekte değil. Gönüllü oldukları bölümü oynuyorlar ve çok iyi bir iş çıkarıyorlar, böylece siz de Işık ve karanlık arasındaki farkı görebiliyorsunuz ve Işık büyüyor.

Şimdi, bizler ayrılık ve yarattıklarınıza olan odaklanmanızdan konuştuk. Fazlasıyla ayrımcılık ve bölünmenin olduğu belli bir gruplanmayı seçtiniz. Neden? Çünkü bilmek istediniz. Bunu lütfen iyi dinleyin, bunda hiçbir yargı yok – bilmek istediniz. “Sevgi gibi olmayan deneyimin içinde olmak nasıl bir şeydir?” Çünkü biliyorsunuz, temelinizde, en derin, temel elementinizde, ufacık parçanızda kendinizi görebilirsiniz, Sevgi olduğunuzu görebilirsiniz. Bu sizin özünüz. Sevgi istiyorsunuz. Sevilmek istiyorsunuz. Gerçekten var olan tek şeyin Sevgi olduğunu biliyorsunuz.

Ama şöyle dediniz “Bir süreliğine, onun dışında olmak nasıl bir şeydir denemek isterim.” Böylece siz ve diğerleri, siz diğer suretlerinizi, parçalarınızı çağırırken, şöyle dediniz “Uzayda çok çok uzakta, savaşan bir gezegende, bireylerin rekabet içinde olduğu, sevmeyi unuttuğu bir gezegende oynayacağız.” Ve sonra sizler gibi olanlar da geldi ve dedi ki “Hey, bunlar kurallar değil. Ben başka kurallar biliyorum. Ben bu kurallarla oynamam.”

Ve her şeyi değiştirmeye başladınız. Oyun arkadaşlarınız olarak görünenler merak ediyorlar, “Neler oluyor? Ne değişti? Neden değişti? Hangi sayfadayız?” Diğer bir anlatımla, senaryoda neredeyiz? Çünkü siz bir şeyleri değiştiriyorsunuz. Dediniz ki, “Tamam, bana bundan bıkkınlık geldi. Ben yeterince sevilmediğimi hissettim. Ben varlığımın tamamından ayrı hissettim. Bunu yeterince uzun süre duydum. Ben sevgiyi bilmek istiyorum. Ben sevgiyi hissetmek istiyorum. Ben sevgi vermek istiyorum. Ben sevgi denizinde yaşamak istiyorum” ve yaşayacaksınız da.

Bu sene içinde oldukça fazla karanlığı temizleyeceksiniz. Neden? Çünkü artık sevilmemek buranıza, başınızın üzerine kadar geldi. Bıktınız, yetti. Bazılarınız yaşamınızın ilk yıllarında bıktınız, sonsuza kadar yeter dediniz “Tamam, tamam, pes ettim. Ben şimdi gidip sevgide yaşayacağım. Kuralları değiştiriyorum”, ve yaptınız, sevecen olmayan hologramdan dışarıya çıktınız.

Bazen biraz çekingensiniz ve kendinize şöyle diyorsunuz, “Peki, ben ufak bir değişim istiyorum, belki minik bir değişim. Tamam. Yapacağım.” Ve işe yaradı. İyi oldu. “O kişiye gittim ve dedim ki ‘hey, seni gördüğüme gerçekten memnun oldum,” ve içinizden şöyle düşünüyordunuz, “Umarım, bunu söylemem iyi olur, çünkü gerçekten sevgide yaşamak istiyorum, sevgi gibi olmayan bir şeyin bana geri dönmesini istemiyorum. Ama denemek istiyorum. Bunu gerçekten deneyebilir miyim? Evet, deneyebilirim.” Böylece iki ayağınızı bir araya getirip diyorsunuz ki “iyi ki buradasın. Seni özledim. Senin hayatımda olmanı özledim. Gerçekten eskiden oynadığımız gibi oynamak istiyorum.”

Bu noktada, Işığın ne yaptığını düşünüyorsunuz? İlerler, evet. Uzanır ve daha da parlar. Eğer karanlık bir parça varsa, önce görünür ve sonra kaybolur. Dünyanızda bir deyişiniz var, çok ama çok doğru ve hatırlamak da çok iyi: Karanlık, bir mumun ışığını söndüremez.

Çok çok uzaklarda, görünürde sevgiden çok uzaklarda bir gezegende yaşamayı büyük cesaretinizden dolayı seçtiniz. Ona kendi Işığınızı, karanlıkta oynamayı ve bir mum ışığı olmayı, sevgiyle parlamayı ve o Işığı hissetmeyi isteyen diğerlerini bulmaya geldiniz. Peki, o Işığa sahip çıkanlarınızı bir araya geldiğinde, Işıkla oynamak istediğinizde ne olur? Ne olur? Işık kendini büyütür.

Bu sene sizler için harikulade bir sene olacak. Daha fazla daha da fazla Işık bulacaksınız, bu da daha fazla karanlığı gösterecek. Önceden sizlere söylüyorum, çünkü karanlığı gördüğünüzde “Aman Allah’ım” duygusuna kapılmayın. (Mor Alev: Panik olmayın.) O yerde kalmak zorunda değilsiniz.

Bilin ki sizler gerçekte o mumun alevisiniz. Işığını görünürde karanlık olan her şeye gönderen fenersiniz. Aslında karanlık değil, sadece Işığını kaybetmiş. Böylece siz geliyorsunuz ve Işığınızla aydınlatıyorsunuz. Bunu pazarda yapıyorsunuz ve insanlar aradıklarını buluyorlar. Onlar sevgi arıyorlar, kabullenilmeyi arıyorlar.

İlerleyin bu sene. İzin verin Işığınız parlasın.

Öyle de oldu.

Yeshua

Sevgili Dostlar, bu mesaj aslında 9 Şubat 2016 tarihli. Bir kenara sakladığım ve sizlerle paylaşmak istediğim önemli mesajlardan biri. Ne var ki, teknoloji bizden birkaç hafta çalıp da her zamanki düzenli yayınlara devam edemediğimde o da beklemeye alınmış oldu. Ama şimdi bu mesajı çevirirken, aslında bloğun ya da Evren’in (yine!) çok isabetli bir şey yapmış olduğunu görüyorum. Mart ayının son günlerine yaklaştığımız bu zamanda Yeshua’nın kelimelerini çok daha iyi anlayabiliyoruz.

Yukarıdaki bir konuya kendi görüşleri mi de eklemek istiyorum. Yeshua acı çeken ruhların buna gönüllü olduğunu söylüyor. Ama farkındaysanız bizi kayıtsızlığa davet etmiyor. Böyle bir şey mesajı tamamen sıfırlardı. Gördüklerimizin bizdeki sevgiyi, ya da Michael’ın kelimeleriyle “Artık Yeter!” enerjisini tetikleyeceği için o rolü oynadıklarını söylüyor. Şunu anlamalıyız, gerçek büyük resim çok farklı. Yükselmiş Ustalar, Melekler, Işık Varlıkları durumuzu çok farklı perspektiften ve bütünüyle görüyorlar. Yani bizler ağaçları görürken, onlar ormanın tamamını ve tüm detaylarıyla görüyorlar. İşte o yüzden bizleri sakinliğe ve meditasyona davet ediyorlar. Çünkü, tek Zihne giriş dikkatlerimizi kendi yarattıklarımızdan, odağımızı görünürdeki gerçekliğimizden çektiğimizde oluşuyor. Bu da daha şefkatli ve bilinçli yaşamaya adım atmaya yardımcı oluyor. O zaman oturduğumuz yerden kalkıp bir şeyleri değiştirecek ilhamı ve gücü buluyoruz.

Ben 2016’dan çok umutluyum. Bu senenin bizlere gerçeği tüm çıplaklığıyla getireceğine ve çoğumuzun da tek gerçeğin Sevgi olduğunu derinden hissedeceğine inanıyorum. İçimizde ve dışımızda. Sarsıntılı oluyor mu? Evet. Bazen şaşkınlıktan küçük dilimizi yutuyor muyuz? Evet. Korkuya kapılıyor muyuz? Ara, sıra… Ama her gün yeni bir gün ve Işığımızı saçmamız için yeni bir fırsat. Nasıl bir bağımlılığın üstesinden gelmeye çalışırken bazen kendimize verdiğimiz sözü çiğnersek, ya da daha az kalori almaya karar verdiğimizde birden kendimizi çikolatalı pasta yerken bulursak, korku ve onun öfke, yargı, umutsuzluk, vs. gibi yansımaları da öyle. Korku da bir bağımlılık. Ertesi sabah, kendimizi bağışlayıp, yeniden sevgiye dönebiliriz. Yeniden rejimimize başlayabiliriz. Yeniden bakış açımızı düzenleyebiliriz. Kaybedilmiş bir şey yok. Öğreniyoruz. Her defasında bir adımla alışkanlıklarımızı değiştiriyoruz.

Bu mesaj için Yeshua’ya (İsa), kanallığını yapan Judith Coates’a çok teşekkürler. (www.oakbridge.org) Mor Alev tarafından çevrilmiştir.

Bu dönemde salıverme, arınma ve hayatınıza yeniden yön vermek konularında dönüşümünüzü hızlandırmak, Yüksek Benliğinizle daha yakın bir ilişki kurmak, ruhunuzun potansiyelini tam anlamıyla hayata geçirmek ve  ve Mor Alev’le kişisel olarak çalışmak için randevu almak istiyorsanız lütfen “Yükseliş Enerjileri ile Kişisel Danışmanlık” bağlantısına gidin ya da moralev@outlook.com adresine yazın.

Telif Hakkı© 2016 Mor Alev. Tüm Hakları Saklıdır. Bu yazıyı tümü olmak şartıyla, değiştirilmeden, bedava olarak, ve bu telif hakkı uyarısı ve internet bağlantısı (https://moralev.com/) ile birlikte kopyalamaya ve dağıtmaya izin verilmiştir
Copyright © 20156 by Mor Alev. All Rights Reserved. Permission is given to copy and distribute this material, provided the content is copied in its entirety and unaltered, is distributed freely, and this copyright notice and links are included. https://moralev.com/

 

 

2 comments

  1. Sevgili Mor Alev, size, Yeshua’ya (İsa), kanallığını yapan Judith Coates’a çok teşekkür ederim. Mesajı okurken çocukların çektiği acılar, yaşanan toplu kayıplar, her gün verdiğimiz şehitler, diğer ülkelerdeki kayıplar, vicdansız insanların varlığı geçti gözümün önünden (Bunun yanında karanlıkların aydınlanması, onların azaldığına dair bir işaret midir?). Daima sevgiden, iyilikten yana biri olarak son günlerde içimde çığ gibi yükselen tarif edemediğim beni boğan zaman zaman nefes almamı zorlaştıran bir duygu yoğunluğu var. Sürekli ülkemizin dünyamızın ışıkla sarmalandığını, Mor Alevle donandığını düşünüyorum bazen bu iyi hissetmem için yeterli gelmiyor. Daha çok şefkati, şifayı, Mor Alevi, Işığı çağırmam mı gerekiyor, daha ne yapabilirim, ya da eksik yaptığım ne olabilir, farklı bir bakış açısına ihtiyacım var, yardımınız için şimdiden teşekkür ederim. Sevgilerimle

    Beğen

    1. Sevgili Duygu, eksik bir şey yapmıyorsunuz. Ama bakış açınızı değiştirmenizi (her zamanki gibi) öneririm. Bu şeylerin gizli saklı yapılmasını ve böylece şifalandırılamamasını mı tercih edersiniz, yoksa gün gibi ortaya çıkmasını ve böylece şifalanmasını mı? Şiddet, zalimlik, esaret, baskı her zaman vardı ama gizlenmişti. Şu anda aslında çok daha az şiddet, baskı, esaret, zalimlik var ama hepsi gözümüzün önünde. Çünkü her birinin sonu gelmekte. Sevgilerimle

      Beğen

Yorumlar kapatıldı.