Ağlarsınız ya da gülersiniz, veya sizin durumla başa çıkma yolunuz neyse onu yaparsınız, fakat içinizde derinlerde bir yerde bilirsiniz, hayat asla bir daha aynı olmayacaktır
Amie Kaufman
Bilge Baykuşlar, Boğa’daki dolunay, bir kan dolunayı, yani tam tutulmadan dolayı dolunay kırmızımsı/pembemsi bir renkte görünecek. Tutulma aşağıdaki görselde de işaret edildiği gibi Amerika kıtasında, Pasifik’te ve Doğu Asya’da gözlemlenebilecek. Fakat etkilerini bütün bir dünya hissedecek çünkü yine Boğa’da, toprakta, fiziksel güvenliğimizi, rahatımızı temsil eden her şeyin bulunduğu alandayız ve Uranüs sayesinde ayaklarımızın altındaki fiziksel ve metaforik zemin sarsılmaya devam ediyor. Tutulma 8 Kasım günü sabah başlayıp saat 13.59’da maksimuma ulaşacak (İst.), dolunay ise hemen 3 dakika sonra. Mart 2025’e kadar bir daha tam ay tutulması olmayacak.
Enerji sarsıntılı ve bir kırılma hissi veriyor, çünkü tutulma Uranüs’le aynı derecede, tutulmanın Sabian sembolü ise iç ve dış çatışmalarımızı ifade ediyor:
“Kılıçlar ve meşaleler arasındaki savaş”


Semboldeki “kılıçlar”a bakalım. Burada bahsedilen günümüz dünyasındaki fiziksel güçtür, parayı, askeri gücü, ekonomik ve sosyal sistemleri düşünün. Bu güç olumlu niyetlerle ve ışıkla kullanıldığında herkese refah ve mutluluk getirebilir. Olumlu kullanılmadığında ise neler olduğunu hepimiz biliyoruz… Sefalet, esaret, güvensizlik, baskı, terörize edilen halklar, savaşlar…
“Meşaleler” ise ışığı temsil ediyor. Fiziksel güç aydınlanmanın bir parçası olabilir, Uzak Doğu sporlarında olduğu gibi, ama asıl olan ruhun genişlemesi ve bu sayede şefkat ve sevginin yayılarak tüm yapı ve sistemleri de ışığa kavuşmasıdır.
Dane Rudhyar’a göre “Kılıçlar” egoyu, “Meşaleler” ise ruhun ışığını anlatıyor. Gautama Buddha’nın Bodhi ağacı dibinde yaşadığı iç savaşı örnek veriyor. “Ego-benlik sadece bu materyal ve zihinsel dünyadaki güçleri kullanmayı bilir. Oysa gerçek benlikler ruhun ışığına sahiptir, o ışık sonsuz ŞİMDİ de bulunmaktadır ve bulunduğunuz andan yükselir.” Ego mu, içimizdeki ışık mı? Binlerce yıldır aynı Buddha gibi bu ikisi arasında seçim yapmaya zorlanıyoruz. Peki ego hep kötü müdür?
Bu sembol bize iki yıldır etkilerini yaşamakta olduğumuz Satürn-Uranüs karesinin sonunda olduğumuzu da hatırlatıyor. Satürn’e yani düzene, sistemlere ihtiyacımız var ama Uranüs, yaratıcı düşünce, yenilikçi yaklaşımlar da büyük ihtiyaç.. Bu ikisi iki yıldır olduğu gibi bir çekişmeye girdiğinde biz insanlar da büyük bir ikilemde kalıyoruz. Eski mi, yeni mi? Düzen mi, isyan mı? Orta noktayı bulmak zorundayız. Hatırlayalım, iki yıldır zaman zaman paylaşmış olduğum gibi:
Düzen (Satürn) + Özgürlük (Uranüs) = Medeniyet!
Bu tutulma, güç ve kalbin, eski ve yeninin sentezini talep ediyor.
Dolunaylar bir zıt açıdır. Ay tam karşıdaki güneşin ışığını yansıtır. Bu sefer ayın üzerine dünyanın gölgesi düşecek. Duygusal dünyamızda bir anlık bir karanlık ve yenilenme yaşayacağız. Güneş’in Sabian sembolü:
“Kendi evladının babası olan kadın”
Bu sembolde kelimesin tam manasıyla bir yeterlilik hissi var ve sorumluluğunu başka kimseye bırakmadan, kendi bildiği gibi, kendine özgü prensipleriyle yaşamanın vurgulandığını görüyoruz. Bağımsızlık. Kendi özüne sadık kalmak. Ve, paylaşılabilecek ama paylaşılmayan büyük bir görev…
Bütün bunlar kolay değil, bu düşünce de bizi bu ay tutulmasının öncüsü olan güneş tutulmasının sembolüne geri taşıyor: İmece. Yardımlaşma. Birlikte başarma. Birbirinin yüküne yardım etme. (Bağlantısı burada) “Bir çocuğu büyütmek bir köy kadar insan ister” sözünü anımsarsak, bu kadın bir gün bir şekilde yardım istemek zorunda kalacak. Ne kadar yeterli olursak olalım, her şeyi kendi kendimize yapamayız. O zaman ne olacak? Güneş, kendi sorumluluklarımızı taşımamızı belli bir yeterlilik geliştirmemizi ve yeterli olduğumuza inanmamızı istiyor, orası kesin. Ama ardından da iş birliğine açık olmalıyız.
Bu tutulma enerjisi çok yönlü, lunapark trenimiz keskin virajlar, iniş-çıkışlarla yola devam ediyor. Birazdan Sabian sembollerine geri döneceğiz, Sabian bilgeliği bize rehberlik etmeye devam edecek. Ancak Kathy Biehl’in analizinden alıntılar paylaşmak istiyorum (empowermentunlimited.com). Hızı, değişkenliği, basıncı ve sürprizleri çok güzel anlatmış.
(Fakat bu giderek daha da uzayan bir paylaşım haline geliyor, ara verip geri dönmekte ya da yanınıza bir fincan içecek almakta serbestsiniz. 🙂 )
Direnmek nafile. Kalıcı tek şey değişimdir. Her şey olabilir. Artık yeter. Bunlar sadece klişe değil, şu anda hayatın gerçekleri.
Boğa dolunay ve ay tutulması hikayemizdeki bölümleri bir gümbürtü ve bir ya da daha fazla beklenmedik değişiklikle sona erdiriyor. Bu aşırı bir dolunay, duyguları abartıyor, uzun zamandır sürüncemede kalan dramaları hızla beklenmedik hikâye noktalarına ve bitişlere ulaştırıyor. Yüksek sesli, taşkın, açıklayıcı, şok edici, irkiltici ve en nihayetinde stabilitenin gelmesini zorlayan. Ama, ah, tren istasyona girmeden önce ne çılgın bir yolculuk olacak!
Boğa dolunayı spot ışığını her zaman rahatımızı sağlayan ufak şeylere, iştahlarımıza ve insan deneyiminin diğer somut yönlerine çevirir. Fiziksellik en önemli şeydir; istediğinin ulaşabileceği noktada olmasını ister, görebileceği, dokunup tadabileceği yerde.
Bir ay tutulması ise yolun sonu havası taşır, evreleri bitirir, kapıları çarpar, insanları ve durumları kalıcı olarak dışarı atıverir. Fakat önce, delici ışığını gizli kalmış yerlere yöneltir ve bir takım ifşalar getirir, bu yeni bilgiler ise sonların ve gidişlerin bazılarının zeminini hazırlar, hızlandırır ya da zorunlu hale getirir.
Bu açığa çıkışların ve yeni anlayış ışık patlamalarının bazıları şimşek ve çarpmalarla geliyor. Bazıları ise neredeyse iki yıl geriye uzanmakta. Ve bütün bunların akıbeti ise önümüzdeki Mayıs ayına kadar tam berraklığa kavuşmayabilir.
Bir tutulma kendi başına istikrar bozan bir nitelik taşır ancak bu tutulma ekstra yardım da alıyor. Ay, radikal, ön görülemeyen değişim ajanı Uranüs’le sıkı sıkıya birleşik. Kozmik bozguncu, konfor ve tutarlılığı tercih eden Boğa ayının hiç de memnun olmayacağı bir ortak. Fakat yine de bu birlikteliğin faydaları var. Bir defa, eğer bir şey iyi ya da geliştirici hissettirmiyorsa, Uranüs onun bağlarını bir şimşekle imha ediyor. Bir başka faydası ise, karmaşa ve aksama aslında yeni değil. Uranüs, tutulmanın uzun süredir devam eden ve insafsızca stresli dramaları hızla salıverme noktasına ulaştırma amacına yardım ediyor.
2021 başından beri hayatlarımızın tamamında itişip kakışma maçları devam ediyor: Eskiye karşı yeni. Çoğunluğa boyun eğmeye karşı bireysellik. Düzene karşı bozgun. Bu ikili ayrışmalar, düzen, statüko ve yetişkinliği temsil eden Satürn ile hızlı değişim sanatçısı Uranüs arasında süregelen kareden her yere saçılıyor. Bu karede ilişkiler neredeyse evrensel oyun sahasına dönüştü. Son bir-bir buçuk yılda ittifaklarınız kendilerini nasıl yeniden şekillendirdiler? Hiç şüphesiz hatırı sayılır derecede.
Kare açı en sonunda Ekim ortasında ayrılmaya başlasa da, dolunaya kilitlenecek kadar yakın ve bir T kare oluşuyor: Ay ve Uranüs, Güneş, Merkür ve Venüs’e zıt açıda, Satürn ise ortalarındaki çıkış yolunda. Bu konfigürasyonda ne duygu ne de mantık galip geliyor. Onun yerine her ikisi de Satürn’e kendi farklı gündemleriyle duruma bir yapılanma, düzen (ve belki, sadece belki, hesap verme sorumluluğu) getirmesi için baskı yapıyorlar.
Yıllarca, yıllarca sallanılmış bir ağaca bir fırtınanın vurduğunu, yağmur ve şimşek ağacı döverken ölü yapraklarla dalların düştüğünü düşünün. Şu anda düşen ne varsa zaten gitme yolundaydı. Tutulmaya kaçınılmaz olanı hızlandıran etki olarak bakın. Bu belki de tam olarak istediğiniz şeydir, (en azından “yeter artık, acımasını istemiyorum” dediğiniz şeyin yanıtıdır) ve metaforik ağacınızı kendiniz de sallamaya çalışıyor, belki de tekmeliyor olabilirsiniz.
Detaylar çok çeşitli olabilir ancak temalar hep aynı: Aşırı derecede somut, bazıları tarafınızdan mutlulukla karşılanabilir ani değişikliklerin karşısında yüzeye çıkan çok güçlü duygular ve güçlü duyguların ilişkiler, para ve şiddetli arzuların da karışıma katıldığı aşırı somut, ani değişimlerin zincirlerinden kurtulmasına yol açması. (Mor Alev: Dostlar, çeviri pek iyi olmadı, dolayısıyla bir not düşmek istiyorum: Bazı ani değişiklikler çok büyük duygulara sebep olurken, bazı somut ve ani değişikliklerin sebebi ise hissedilen yoğun duygular olacak. Yumurta-tavuk örneği.)
Akrep’teki Merkür’ün ayın karşısında olmasıyla, en önemli düşünceler ve iletişimler sözlü ya da yazılı olmak yerine, yüzeyin altında kalan enerji dalgaları, genel tavır ve sezgilerle iletilecek. Bu dizilim, nice uzun destana güç verecek derecede dürtüsel ve hücresel seviye biliş taşıyor. Sezgilerin bir başka yolu daha var, Ay ve Neptün arasındaki üçgen açı aracılığıyla akabilirler, bazı şokları yumuşatabilirler ve İlahi takdir hissi sunabilirler. Elbette bu aynı zamanda bir yanılsama da olabilir, ama ne olursa olsun yatıştırıcı bir etkiye sahipler. Venüs ve Neptün arasındaki ortak çalışma da yardımcı. Başka hiçbir şey olmasa bile bu tutulma arkasında oldukça fazla sanat bırakacaktır.
Bütün bunlara karşın, bu tutulma sessiz değil, tam tersi. Zihinler ve çeneler yarış halinde, gürültü seviyesi yüksek. Ancak içeriğe gelirsek, o kadar da yardımcı değil, belki bir şeye son verme arzularını artırmak dışında. Velvelenin kaynağı İkizler’de gerileyen Mars’ın Balık’taki Jüpiter’e yaptığı kare açı. Bu burçların ikiliğine ve değişkenliğine uygun olarak gezegensel itişme maçının sonuçları da çelişkili olacak.
Bir yol akıl karışıklığını, aldatmayı, yanlış yönlendirmeyi ve kimi ikiyüzlü, kimi yalanlar ve yansımalar olan sempati toplama girişimlerini katlayarak artıracak. Diğer yol ise ne kadar bağlantılı olduğumuzu hatırlatarak şefkat ve iyilikte ısrar edecek. Her iki yol da mantar gibi ürüyor, daha büyük, daha gürültülü, daha uzun hale geliyor. Pek çok durumda ise aslında bizimle hiç de ilgisi olmayan iletişim ve sohbetlere maruz bırakıyor. Sanki birileri mesajını bütün bir kişi listesine kopyalamış gibi.
Her iki gezegen de gerilediği için, gürültünün çoğu tekrardan uyandırıyor ve geçmişi gözler önüne seriyor. Arbede tüm daramalar ve açığa çıkışlara, sonlara ve terk edişlere, kendisinden ne bekleneceği kestirilemeyen şeylere ve kurnaz tavır değişikliklerine bir arka plan sağlıyor.
Hikâyede daha da fazlası var tabii. Her zaman vardır. Bu tutulma bizleri Kasım 2021’de başlamış ve bundan tam bir yıl sonra işini bitirecek olan Boğa/Akrep döngüsünün ikinci yarısına taşıyor. Boğa ay tutulması devam etmekte olan sürecin içindeki bir başlangıç, sonu ise Mayıs ayında aynı derecede gerçekleşecek olan Akrep ay tutulmasında.
Odadaki fil? Bu tutulma, evet, ABD ara seçimlerinde gerçekleşiyor. Bazı önemli rekabetlerin hemen çözümlenmemesi tutulma enerjisine ve öngörülemezliğine uygun düşüyor. Gürültü patırtı, anlaşmazlıklar, tartışmalar, ardından da en sonunda havanın temizlenmesini ve istikrarın gelişini bekleyin.
Sevgili Dostlar, ABD seçimleriyle ilgili parçayı da ekledim çünkü bütün dünyayı etkileyecek bir etkisi olduğuna inanıyorum. Peki diğer ülkeler? Karar aşamasında olan her önemli konuda önce karmaşa, tartışma ardından da berraklık göreceğiz. Fakat bu altı aylık bir süreç olacak.
Plüton Burç Değiştirmeye Hazırlanırken
Kathy Biehl odadaki fil demiş, biraz daha uzun dönemli bakarsak, odada bir fil daha var: Plüton Oğlak’tan çıkmak üzere. Güç (Plüton), muhafazakâr ataerkil düzenden (Oğlak), toplumlara (Kova) geçiyor. Plütokrasi ya da kısaca “zenginler iktidarı” sözlükte şöyle tarif ediliyor: “yönetme erkinin maddi açıdan üstün kişilerce paylaşılmasını öngören oligarşik bir yönetim biçimi”. Plüton ne zaman bir burçtaki işini bitirse, güç el değiştirir. Güç Kova’nın temsil ettiği gruplara, halklara, kolektife ve insanlığa geçmek üzere. Plüton ne zaman Kova’ya geçse yönetimlerde kadınları görmeye başlarız. Detaylarına daha sonraki yazılarda da değineceğiz, önümüzde aylar var. Böyle ağır ilerleyen toplumsal gezegenlerin etkileri geniş zaman dilimlerine yayılır, yarattığı değişim ise elle tutulur, gözle görülürdür, hayatlarımızı her yönden etkiler. Bu hareketle Plütokratlar bir bir sona doğru ilerliyor ve bence bu tutulma sayesinde bunun ilk işaretlerini de somut olarak göreceğiz. Çok büyük bir toplumsal reformun eşiğindeyiz.
En önemlisi yarın olabileceğiniz şey için bugün olduğunuz şeyi kurban etmektir.
Shannon Alder
Toparlarsak
- Tutulmanın Sabian sembolü diyor ki; Kalp ve zihin, eski ve yeni, fiziksel ve ruhani arasındaki çatışmayı yaşıyoruz. Bu ikilemlere bağnazlıkla (evet, yenilikçilik bile bağnazlık haline gelebilir) baktığımızda, bu savaşın sonu yok. Artık yeter. Orta noktayı bulmalıyız. Eskiye saygı duyarak yeniye uzanabilir miyiz?
- Güneş diyor ki; Yeterlilik hislerimiz ve fiziksel anlamda kendimizi yeterli hale getirmemiz, yani sürdürülebilir çözümlerle ilerlememiz, ister işimizde, ister tarımda, ister enerjide, ister ilişkilerde, çok önemli. Ancak gerektiğinde yardım istemekten, yardım etmekten ve ortak çalışmaktan kaçmamalıyız.
- Uranüs etkisine göre; Çok büyük bir gürültü ve hiç ama hiç beklenmeyen olaylar bekliyoruz. Bana “bu beklenmeyen olaylar ne olabilir” demeyin, adı üzerinde “beklenmeyen”, bilmiyorum. Olduğunda değerlendiririz.
- Tutulmanın karakteri; Bu enerji 6 ay kadar etkili olacak yani beklenmedik ani değişimler aylara yayılacak.
- Her tutulmada olduğu gibi; Bol miktarda bitişler ve yeni başlangıçlar görüyoruz. Bunlar özellikle kişisel ve kolektif tarihimizde özel yer tutabilir, çünkü tutulma fiziksel Boğa burcunda gerçekleşiyor.
- Tutulmalar bir anlığına ışığı kapatır, bir şeyler görünmez olur. Hemen tepki vermeyin. Bekleyin. Gerçeği göreceksiniz.
Yardım Burada
Sizlere bir çıkış yolu sözü vermiştim. Aslında bu haritada birden fazla çıkış yolu ve bol miktarda umut var:
Öncelikle, T kare açının çıkışı, gergin Satürn “Söndürülmüş orman yangını” sembolünde. Felaket önleniyor, acil durum geçiyor ve bir zafer hissi geliyor. Bu sembol, sıklıkla insanları iş birliğine zorlayan şeyin bir kriz durumu olduğuna işaret ediyor. Böylece zorlukların üstesinden geliniyor. Hep birlikte. Kararlılığımız ve ortak çalışmamızla gerekli olan neyse başarabiliriz.
Bir başka felaket önleme sembolü ise en bireysel burç Koç’taki Yaralı Şifacı Chiron’dan geliyor: “Patlamayan bomba”. Bu sembol son anda en kötü noktaya ulaşması engellenen bir durumu anlatıyor. Düdüklü tencerenin içindeymiş ve patlamaya hazır hissediyorsanız, ki bu enerjide çoğumuz öyle, patlamadan hemen önce o kapak açılacak ve basınç yerini hafifliğe bırakacak. Bu belki bir bitişle olacak, belki en sonunda duygularını paylaşmakla, belki de bir sürprizle. Fakat stresin şifası yolda. İçiniz rahat olsun.
Venüs, benim deyişimle “Asker Kaçağı” derecesinde. Buradaki asker komutanın emirleriyle prensipleri bağdaşmadığı için görevi terk ediyor. Bu “hayır” deme özgürlüğüdür. İstemediğinize hayır demekte ve sınırlarınızı belirlemekte hiçbir çekinceye gerek yok. Venüs ne olursa olsun, ne talep edilirse edilsin, kendi üstün prensiplerimize bağlı kalmamızı öğütlüyor. Dürüst olun, iç sesinize güvenin ve gerekirse o ortamı terk edin.
Ve son olarak, güneş ve ayın orta noktasına bakıyoruz, Satürn’ün hemen yanındaki Sabian sembolü “Nöbet tutan bekçi köpeği”. KORUNUYORSUNUZ. Buna ister melekler deyin, ister hayatın ta kendisi, ister tesadüf, işler önce nasıl görünürse görünsün, zarar gelmeyecek, korunacaksınız. Hayata güvenin. Ruhunuza inanın ve eskiye saygı duyarak yeniye uzanın. Asla yalnız değilsiniz.
Bu tutulma bana sürekli olarak Tosha Silver’ın en sevdiğim Bolluk duasının sonunu hatırlatıyor. “Gitmesi gereken gitsin. Gelmesi gereken gelsin. Ben kelimenin tam manasıyla seninim. Sen bensin. Ben senim. Her şey yolunda.”
Hepinize harika değişimlerle dolu bir dolunay diliyorum.
©Mor Alev 2022
YEPYENi! “Sabian Hikayem”. Kendi gizeminizin kilidini açın. Kendinizi gerçekleştirin!
En son nöroplastisite yöntemleriyle HAYATINIZI AKIŞA AÇMAK, ALMA-VERME DENGESİNİ KURMAK, KISIR DÖNGÜLERE SON VERMEK ve BOLLUĞA EVET! demek için “Dönüşümsel Akış ve Bolluk Metodu” bağlantısına tıklayın.
SAĞLIKLI KİLOYA ULAŞMAK ve bedeninizle barışmak için Dönüşümsel Akış ve Bolluk Metodu ile Sağlıklı Zayıflama yönteminden faydalanmak için buraya tıklayınız.
Bu değişim döneminde, “Büyük Resme” ve yükseliş sürecindeki rolünüze dair daha fazla anlayış sahibi olmak, Yüksek Benliğiniz ve Ruh Ekibinizle daha yakın bağlantıda yaşamak üzere, Yüksek Benliğiniz (Yaratan Benliğiniz, Öz-Benliğiniz, İçinizdeki Işık) yönetiminde Mor Alev’le kişisel olarak çalışmak istiyorsanız lütfen “Yükseliş Enerjileri ile Kişisel Danışmanlık” bağlantısına gidin.
Bu yazının 5846 numaralı Telif Hakları Kanunu uyarınca tamamının ya da parçalarının kopyalanması, izinsiz olarak yayınlanması, yazarının adının değiştirilmesi, üzerinde hak iddia edilmesi yasaktır. Kanunun 71. maddesi uyarınca bunun aksi davranışlar hakkında yasal işlem yapılır. http://moralev.com
Harika❤️
BeğenLiked by 2 people
yorum müthis….emeginize saglık ( 11 mayis dogum günüm…hersey oldukca tanıdık)
BeğenLiked by 2 people
Sevgili mor alev, neredeyse her yazınızda belirttiğiniz “ne düşündüğümüze, ne söylediğimize” dikkat etmemiz gerektiği ve yaratımı bizim gerçekleştirdiğimiz konularının özellikle bu dönemlerde daha önemli olduğunu düşünüyorum ki bu zamanlarda “korku” psikolojisine girmeyelim. Zaman zaman acıp korku ile alakalı yazılarınızı da okuyorum. ancak Benim merak ettiğim ise şu; kader tecelli ederken veya zaten kader bizim için yazılmışken (örneğin haritamızda gözüken ve adını anmak istemediğim bir hastalık olsun bu ve bu sebepten bir ölüm), biz bu hastalığı yaratımlarımızla, düşüncelerimiz ve telkinlerimizle yok edebilir miyiz? yoksa yaşanacak yaşanacak mıdır? ya da burda nasıl bir sistematik içinde düşünmek gerekir? Örneğin bahsettiğim konuda yaratımımız ile değişecek olan nedir? Ölüm hepimiz için baki sonucta.
BeğenBeğen
Sevgili Yağmur, biraz daha açık olalım. Tahmin ediyorum, birisi doğum haritanıza baktı ve size kanser/kalp krizi/alzheimer’s vs gibi bir hastalıktan öleceğinizi söyledi, doğru mu? Eğer yazdığınız gibi hep aklınızdaysa, hastalığın ismini söyleseniz de söylemeseniz de önemi yok. Nasılsa aklınızda. Ve astrolojiyi böyle şeyler yerden yere vuruyor. Ne gördüler haritanızda, nasıl bu sonuca nasıl ulaştılar? Plüton ölümün ve yeniden doğuşun gezegeni olduğuna göre belki altıncı evde veya sağlık ve bedeni temsil eden Başak burcunda Plüton vardı, belki Satürn’le açı halindeydi, vs vs… Diyelim ki Plüton tahminimde haklıyım. Plüton bir alanda yıllarca kalır, yani bu mantığa göre sizin kuşağınızdaki herkesin ya da en azından sizinle aynı gün/hafta/ay doğan herkesin aynı şekilde hayata veda etmesi gerekiyor. Çünkü bunlar ağır harekete eden gezegenler, çabucak konum değiştirmezler. Bu size nasıl geliyor? Mantıklı mı?
Kader doğarken yazılmaz. Doğum haritası kader değildir. Potansiyeldir. Sizin o potansiyelle ne yapacağınız sadece ve sadece sizin seçiminizdir. Doğum haritamız sadece nasıl ve ne yönde evrimleşmek istediğimizi gösterir. Bir yol haritasıdır. Ayrıca, doğum haritanızı da siz belirlediniz. Şimdi düşünün, siz doğmadan önce kendinize bu yaşamınızda evrimleşme fırsatları sunan bir plan yapıyorsunuz ve bulunduğunuz yerde zaman yok, sonsuz olasılıklar var. Hem bütüne hem de kendi gelişiminize katkıda bulunacak seçenekler yaratıyorsunuz ve o seçeneklere uygun bir anda doğmaya karar veriyorsunuz. Ne seçerdiniz? Özellikle bu zamanda, insanlık çok büyük bir değişimin eşiğindeyken gelişim amacınız ne olurdu? Evrene nasıl katkıda bulunmak isterdiniz? Kaygılar ve korkularla mı? O kaygı ve korkuları yenerek mi? Evet yolumuzdan çok fazla saparsak, beklenmedik şeyler olabilir, buna da bazen kader deriz, halbuki olan bizi gerçek yolumuza yerleştirmek için gerçekleşen bir ilahi müdahaledir. Kendimize hayatlarımızda çeşitli yerlere “ilahi müdahale” diyebileceğimiz uyanış hatırlatmaları ekleriz. Örneğin Satürn dönüşlerini, Chiron birleşmesini, Plüton kare açısını, Uranüs zıt geçişini herkes aynı şekilde yaşamaz. Yolunda ilerleyen hissetmez bile.
Kötü doğum haritası yoktur, yoktur, yoktur. Nokta. Bunu geçenlerde bir başka yoruma da yazmıştım.
Doğum haritasından geleceğe dair hastalık teşhisi orta çağ zihniyetinden başka bir şey değildir. Bedeninize ihtiyaç duyduğu saygıyı gösterirseniz, ruhunuzun potansiyelini cesurca ortaya koyarsanız, bu hayatı severseniz, kalbinizdeki sevgiyle hareket ederseniz, iç sesinizi dinlerseniz verimli, gelişen geliştiren ve memnuniyet dolu bir hayat yaşarsınız. Astroloji olsa da olmasa da, böyle şeyleri hiç duymamış olsanız da bu bir gerçektir. Yani siz hastalığı düşünmeyi bırakın. Bu hayal gücünün kötüye kullanılmasından başka bir şey değil. Kehanetlere aklınızı takmayın. Şimdi gidin, yaşayın, keyfini çıkarın. Evet, hayat 100 yıl bile sürse kısa. Bunu neden yersiz, sahte inançlar ve endişelerle harcayalım? Onun yerine enerjinizle başka şeyler yapın. Mutlu olun, sevin, sevilin. Sevgilerle
BeğenLiked by 2 people
Sevgili mor alev tahmininizde haklısınız. Bir seans sonrasında böyle bir duyguya kapıldım. Ayım ve plutom akrepte kavuşum yapıyorlar 11. Evde. Ayrıca ayımın Satürn ile de sekstil açısı var. 8. Evde gezegen yok ama yengeç burcunda konumlanmış ve o da bizi aya götürdüğü için ve ay da zorlandığı için malum hastalığı söylediler. E tabi bir de zaten genc kızlıktan beri pcos ile mücadele etmiş biri olarak dünya başıma yıkıldı bu yorum sonrası. Ben zaten hep kendime bu konuda hassas davranan asla kontrollerini aksatmayan biriydim. Ama böyle bi bilgi bana “e o zaman olacak olan olacaksa ben niye uğraşıyorum ” psikolojisine soktu. Uzun uzadıya açıklamalarınız için çok teşekkür ederim.
BeğenBeğen
Sevgili Yağmur, bakış açılarımız ne kadar önemli! Ben bunu ilk gördüğümde zihnimde kitleleri dönüştürme gücüne sahip, tabu konulardan asla sakınmayan, en karanlık gerçekleri tarafsızca ve şefkatle dinleyebilen, gerçeklere düşkün, en derinlerdeki molozları temizlemeye kararlı bir psikolojik bir zihin yapısı canlandı. Bu da bizi mükemmel psikologa, danışmana, çok güçlü bir STK çalışanına hatta Plüton güç demek olduğu için STK kurucusu/yöneticisine taşır. Ama bu bileşenin bir tehlikesi de vardır, iyi beslenmediğinde şüphelere düşeriz, kendimizi kurban yapıveririz ki, siz de zaten bunu yapıp kendinizi kader kurbanı gibi görmeye başlamıştınız. Satürn ise bu bileşene ihtiyaç duyduğu kararlılığı, disiplini, gerçekçi hareketleri ve çalışkanlığı sağlar. Oğlak’taki Satürn müthiştir! Yani ben bunlara büyük fırsatlar ve daha da büyük bir hayat planı olarak bakıyorum. Tabii bu yazdıklarım doğum haritanızın tamamıyla daha da anlamlanacaktır. Plüton ayı baskılamaz. Böyle bir şey yoktur. Sadece sizin mutlu olma yolunuz Plütonik anlamına gelir. Plüton’un ayı etkilediği kadar, ay da Plüton’u etkiler ve duruma şefkat, ebeveynlik hisleri, sezgisellik katar. Kazmak ve gerçekleri açığa çıkarmak, derin sohbetler etmek ve bir şekilde şifaya/dönüşüme yol açmak mutluluk yolunuzdur. Sizin mutluluğunuz mutlaka radikal dürüstlük içermeli. Bunların 11. evde olduğunu hatırlayın. Siz grupları anlayabilir ve sorunlardan çıkış yollarını gösterebilirsiniz. Bazen de görmek istemedikleri şeyleri işaret eder, duymak istemediklerini söylersiniz. Ama bunların duyulmaya, görülmeye ihtiyacı vardır. Şifa bir şeyleri kabul etmeden başlamaz. Bir bağımlı bağımlılığını kabul etmeden kurtulamaz. İşte sizin insanlar üzerindeki olası etkiniz de budur, neye bağımlıyız, neleri görmekten kaçınıyoruz, sizin gibi insanlar bunları görmemize yardım eder. Bunu kullanın, sizin bize hizmetiniz bu. Sekizinci evdeki yengeç ise yine şifa vurgusu yapıyor. Sevgilerle
BeğenLiked by 1 kişi
Aman Allahım!!! 🙂 Sevgili Mor alev, hayatımda o kadar çok insan gelip bana derdini sıkıntısını anlatmıştır ki daha 33 yaşındayım, neden gerçekleri görüp kendileri algılayamaz ama bana sorarlar diye küçük yaştan beri anlamlandıramadım. Gerçekleri görüp söylemek görevi çoğunlukla bana düştü. E haliyle gercekleri duymak için her ruh hazır olmuyordu. Çok tepki çektiğim, zorda kaldığım durumlar olmuştur. Hatta bir çok kez daha da ağzımı açmayacağım dedim 🙂 Ama birilerine şifa verdikçe içimde müthiş bir mutluluk oluyordu. Sanki kendime de şifa veriyor gibiydim. Şimdi ise hayatımın, bilinçaltımın, korkularımın, kaygılarımın derinine inip onları temizlemek şifalandırmak istediğim bir süreçten geçiyorum. Basta bu temizliğe başlamak bana korkunç geldi, kendi bilinçaltımın gerceklerini görmek çok sarstı! Bunu kendim istemedim hayat (veya gezegenler :)) beni bu yaşımda bunu yapmaya sürükledi 🙂 Ama sanırım akrep etkisi ile derine indikçe, indikçe rahatlıyorum. İnmeden asla tatmin olmadım. Ölüm gibi bir şeydi ama kimse ölmedi demişti ya bir şair. Tam da bunu yaşadım hala yaşıyorum. Yoluma ışık olduğunuz için her satırınız için minnetle ve sevgiyle teşekkür ederim…
BeğenLiked by 1 kişi
Bir de Satürn oğlakta be Pluto ile de sekstil açısı varmış 🙂
BeğenBeğen
Bloğu takibe başladığımdan beri okudugum öngörülerde en kuvvetli ilk 5’e girer bu yazı. Çok büyük bir şey gelecek sanırım ama içimde yazının sonunda bahsettiğiniz o korunma hissi var. Korkmuyorum ve merakla gelecekleri bekliyorum 🍀 beraberiz🙏♥️
BeğenLiked by 2 people
Seni seviyorum Dünya 💞
Seni seviyorum Hayat 💞
BeğenLiked by 2 people
Teşekkürler!!
BeğenLiked by 2 people
Gene beni son derece rahatlatan bir yazı. Çok teşekkürler🙏🙏🧿💙🧿
BeğenLiked by 1 kişi
Muhteşemdi…
iPhone’umdan gönderildi
BeğenLiked by 1 kişi