2020 Boğa Yeni Ayı – Mor Alev Gökyüzü ile Yükseliş Raporu

**Lütfen makalenin altındaki telif hakları uyarısına saygı gösteriniz. Teşekkürler.**

IMG_0335

Bu 23 Nisan günü sabah saat 05.25’de gerçekleşmiş olan Boğa yeni ayının haritasındaki Sabian sembolleri adeta bizlerle konuşuyor.

Boğa, sessiz sakin, dingin evet, sabit ve inatçı ama kendi halinde, zevki ve güzelliği seven, bereketli. Çoğunlukla çok dikkat çekmeyen, belki de o yüzden kendimizi çok rahat hissettiğimiz burç. Toprak. Tarım. Beslenme. Tutarlılık. Güven. Değer. Özdeğer. Emlak. Para. Sıkıcı bile gelebilir bazılarına!

Ama bir yıldır Uranüs buraya yerleştiğinden beri kanıtlıyor ki, bu Boğa sıkıcının tam tersi! Burnundan buharlar çıkan ve toprağa var gücüyle vuran ve sallayan Boğa. Matadoru alt eden, muzaffer Boğa. Ve bu yeni aya bu ruhla bakmaya başlıyoruz. Sıkıcı günler arkada kaldı Bilge Baykuşlar.

Ay, duygularımız, bilinçaltımız, kişisel ihtiyaçlarımız, dürtülerimiz, çocukluğumuzdur. Dişidir. Güneş, yaşama gücümüz, bilinçli zihnimiz, kimliğimiz ve potansiyelimizdir. Erildir. Yeni ayda ay ve güneş birleşir ve gece karanlıktır. Bu, tohum anıdır. Boğa’da atılan tohumlar bereketli, kuvvetli ve azimlidir. Bir şekilde kök tutmayı, yavaş da olsa önce filiz, sonra bitki, en sonunda da cömertçe meyve veren olmayı başarır. O yüzden Boğa yeni ayı da yaratım açısından önemlidir.

Bu yeni ay, Uranüs’le yan yana. Orijinalliğe açık. Uranüs’ün yönettiği Kova’daki Satürn’le gergin açıda, kurallar ve güç, gücün kimde olduğu sorgulamaları bizleri meşgul edecek gibi görünüyor. Bu sırada Mars ve Venüs tatlı bir üçgene devam ederken yine ilginç iki Sabian sembolünü aktive diyorlar. Merkür ise boksör derecesinde. Bu sırada, ayın düğümleri Oğlak-Yengeç ekseninde son günlerini geçiriyor ve Yay-İkizler eksenine geçmeye hazırlanıyorlar. Özellikle de gündönümünde, 21 Haziran’da, dünya ekseninde  gerçekleşecek olan çok güçlü güneş tutulması derecesini aktive ediyorlar. Sembollere geçelim, önümüzdeki 4 hafta için gerçekten ilginç bir dinamiğin oluştuğunu göreceksiniz:

Yeni Ay: “Gökkuşağının dibindeki bir küp altın”

Harika bir görüntü. Bu sembol tek kelimeyle UMUT diyor. Ancak gökkuşağı bir optik yanılsamadır. Sonu yoktur, ucunun başladığı bir nokta yoktur. Hikayeye göre bir küp altını bulmak için gökkuşağını takip eden, çok daha önemli bir ödüle ulaşır: Bilgeliğe. Kendine. Yolculuk sonuçtan çok daha önemlidir. Gerçek zenginliği ise sadece bakış açımızı değiştirerek bulabiliriz. Bu sembol, biraz da Coelho’nun Simyacı’sını hatırlatıyor. Umut edin, devam edin, yılmayın ve bitmek tükenmek bilmeyecek bir küp altını tam kalbinizde bulacaksınız.

Gündelik hayatımızda ise bu sembol iyimser, umutlu bir arayışı ve bu arayışta bakış açımızı değiştirmenin işlerimizi yoluna koyacağını anlatıyor. Hayalperestlikle bir fikre takılmak ve sonunda hayal kırıklığına uğramak yerine, o ilhamı pratik hayatımıza nasıl uygulayabileceğimizi araştırmamızı öneriyor. İş hayatımızda böyle bir hayal/ilham, uygulamaya çalışırken gerçekçi adımlar attığımızda ve olası engellerle karşılaşırsak eğer – ki karşılaşacağız, çünkü gökkuşağının sonu yok – bakış açımızı değiştirdiğimizde meyve verir. Bu sembol bizi yaratıcı düşünceye ve çözümlere davet ediyor. Bu sürecin sonunda hizmetiniz, ürününüz, göreviniz, vs. en başta düşündüğünüzden çok farklı olabilir ama inanın buna değecektir. Yarı yolda vazgeçmeyin, esnek olun, sebat edin, umudunuza sıkı sıkı sarılın.

Şimdi bütün bunları Boğa konularına uygulayın. Toprak, emlak, tarım, para… Bu konularda çok önemli bir yolculuğun tam başındayız.

Uranüs: “Yakup’un kuyusunun başındaki Semeriyeli kadın”

Belki bu sembolü daha önce de burada gördüğünüzü hatırlarsınız. Günlük yaşamımızda bu sembol diyor ki; İlginç, tuhaf bir kader… Neredeyse bu dünyaya ait olmayan bir saflık ve özünde kalmak, iyimserlik bizleri beklenmedik ve büyük bir göreve hazırlıyor. Biz bu görevin peşinde koşmadık, onu arzulamadık. Çelişki şu ki, eğer bu görev ve rolün peşinde koşsanız ona ulaşamayacaksınız. Bu hayal kurmayın demek değil. Ama egonuzun dikte ettiği şekilleri bırakın ve daha serbest ve bağımsız olun demek. Tarafsızlık, bağımsızlık her şeyden önemli! Önyargıları atın gitsin!

Uranüs, güneş ve ayın toplu mesajı şu: Umudu sakın elden bırakmayın. Önyargılar hiçbir işinize yaramıyor, yaramayacak. Yaratıcı düşünce beklenmedik faydalar sağlayacak. Çözüm odaklı olun, sorun değil.

Satürn: “Beklenmedik gök gürültülü fırtına”

Dane Rudhyar bu derece için şu temel anlamı öne sürüyor: “Beklenmedik krizlerin üstesinden gelebilmek için iç güvenliğimizi (özgüvenden gelen emniyet hissini) geliştirme ihtiyacı. Tam da bu dönemin konusu: Güven!

Ani bir isyan, ani bir kargaşa veya birşeylerin gerginlikten kopma noktasına gelişini yaşayabiliriz. Bu bize bir şok, bir kriz gibi gelebilir ama bu fırtına sayesinde sonunda huzur ve dinginlik hüküm sürecektir.

Burada mesele şok ve beklenmedik olmanın prensibini anlamaktır. Bulutlar toplandıkça ve farklı basınç alanları birbiriyle alışverişte bulundukça, hayatlarımızda da duygular ve çatışan arzular birikmeye başlamış olabilir. Eğer onlara bilinçli ifade veya bilinçli salıverilme şansı tanımazsak, o şeyler bunu yapmanın başka yolunu bulacaktır. Ve beklenmedik gök gürültülü fırtına orta çıkar.  Öngörmemiş olduğunuz ya da sizi çok şaşırtan o sonuca bakın, size ne diyor? Çünkü o mesaj kökeninde hayırlıdır. Kendinize sorun, bilinçli olarak ifade edemediğiniz şey nedir? Veya bilinçsizce neyi baskılamaya ya da kapatmaya çalışıyorsunuz?

Merkür: “Boksör ringe giriyor”

Ham kazanma arzusu. Kesinlikle hiçbir ödün vermeden ilerleme isteği. Cesaret. Bu yolda zarar görmeye bile razı olma hali. Saldırı. Savunma. Savaş. Hırçınlık. Bir boksörde ne görürsünüz? Merkür bu derecede olunca ay boyunca sert, aşırı saldırgan sözler, tartışmalar havada uçuşabilir. Hem kişisel hayatımızda hem de toplumsal yaşamda. Ama ne için yumruk sallıyoruz? Önemli olan budur. Hepimizin içinde bir savaşçı var, bunu inkar edemeyiz ve etmemeliyiz. O içimizdeki aktif erildir, ama o kutsal savaşçı kavga olsun diye kavga etmez. Savaşlarını seçerken zekidir. Ve dahası en zeki savaşçı bir damla bile kan dökmeden kazanandır. Bu da cesaret ister, yaratıcı düşünce gücü ister. Bu sembol bizi iletişimimizde gerçekten ölçülü olmaya çağırıyor.

Bu sırada aklıma boks maçı öncesi basın toplantısında kavga edip şov yapan boksörler geliyor. Aslında yaptıkları bahisleri artırmaya çalışmak. Yani, birileri ağız dalaşıyla şov yapabilir.

Ve siz biliyorsunuz, gerçekte hareketler sözcüklerden çok daha fazla şey söyler. Gerçek cesaret davranışlardadır.

Mars: “Nöbet tutan bekçi köpeği”

Yine Dane Rudhyar’a dönersek, ana fikir olarak şöyle demiş: ” Kendini ve bireysel haklarını karmaşık sosyal baskılara karşı koruma kapasitesinin gelişimi” Bundan onlarca yıl önce şu anda içinde bulunduğumuz durumu anlatıyor gibi. Hangi haklarımızı virüse ve virüs yönetimine gönüllü olarak teslim ediyoruz? Hangilerini teslim ederken gönülsüzüz? Koruma mı, paranoya mı? Bazılarımız için korunma çalışmaları neredeyse paranoyaya ulaşmış olabilir. Bazılarımız ise kendini virüsten değil de haklarının alınmasından korumak istiyor olabilir. Satürn gibi Mars da güvenlikten bahsediyor. Kendinizi güvende hissediyor musunuz? Geceleri uyuyabiliyor musunuz? Nöbetinizi kim tutuyor? Juvenal’ın ünlü dizeleriyle, “Nöbetçilerin nöbetini kim tutuyor?”

Arkadaşlar, korunma için birden fazla yol var. Bunu hatırlamalıyız. İçimizdeki ses, sezgilerimiz, girdiğimiz odanın enerjisini okuyuşumuz… Hepsi bizi korur. Şüphe ve sürekli korku halinde olmak ise hiçbir işe yaramaz hatta hayatımızda daha da büyük sorunlar yaratır. Biz şu anda elimizden gelen fiziksel korumayı uyguluyoruz ve gerisini de hayata teslim ediyoruz. Ancak bazıları bu enerjide koruma işini abartabilir ve hatta agresifleşebilir. Onlara karşı da anlayışlı olmalıyız.

Venüs: “Kadın süfrajet tutkuyla halka konuşuyor”

Ve geliyoruz kadın haklarına… Bu dönemde artan ev içi şiddet vakalarından, yaşananların kadın kahramanlarına kadar… Kadın doktorlar, kadın hemşireler, kadın eczacılar…  Evet, son yıllarda kadın isyan hep olasılıklardan biri.

İçimizdeki dişiye de odaklanalım:  Kadının da erkeğin de içindeki dişi enerji ayağa kalkıyor. Ona ses verin. İçinizdeki dengeye dikkat edin ve merkezde kalın. Alma verme dengesi dediğimiz şey sadece ve sadece eril-dişi dengesidir.

Bu sembolün üçüncü ve çok önemli bir anlamı da eşitlik talebimizdir. İçinde bulunduğumuz durum eşitsizlikleri öylesine açığa çıkarıyor ki, evlerinde kalabilenler ve kalamayanlar, toplu alışveriş edebilenler, sadece günü gününe ihtiyaçlarını karşılayabilenler, işe gitmek için toplu taşıma kullanmak zorunda olanlar ve evden çalışabilenler…

Ayın kuzey düğümü: “Gemi sancağından bir bayrak indirilir ve bir diğeri çekilir.”

Bu pozisyon özellikle önemli çünkü her zaman ayın kuzey düğümü gidilmesi gereken yönü, kaderi, hedefi anlatır.

Bayrak değişimi. Yön değişimi. Dramatik değişim. Bütün bu tarifler bu sembol için kullanılabilir. Bir şeyler kökten, geri dönülemez şekilde değişiyor. Ve bu değişim ciddiye alınmalı. Bir şeyler bitiyor. Kapılar kapanıyor. Bir zamanlar değerli ya da kullanışlı olan şeyler artık işe yaramıyor. Bir dönem tamamen sona eriyor. Ve ne demişler? Bir kapı kapandığında diğeri açılır.

Her bitiş bir başlangıçtır. Ama bitene bakmakla o kadar meşgul olabiliriz ki, başlayanı görmeyebiliriz. Kendimizi zamanda esir tutabiliriz. Evet, geçmişi değerlendirmek, çocukluğunu, bir zaman olan şeyleri yeni gözlerle incelemek zaman zaman yardımcıdır. Bu bir takım bilinçli çıkarımlara gitmemize ve bu çıkarımlara dayalı yeni tavırlar ve yaklaşımlar geliştirmemize yol açar. Ama o noktada çok kalmayın. Yeni tavır, yeni yaklaşım, yeni fikirler sizin yeni kapınızdır. Yeni bayrağınızı göndere çekin ve yeni yönünüzü belirleyin.

Toparlarsak;

Şoklar, şaşkınlıklar, güvenlik sorunları, korkular ve paranoya, hatta saldırgan sözler ve tavırlar olabilir. Ama özünde istediğimiz şey, artık eskiye veda edip yeniye başlamaktır. Eşitlik, özgürlük, bağımsızlık, geleceğe umutla bakmak! Ve emin olun o söz verilen gelecek sizi bekliyor. Ama düşündüğünüz gibi değil, bir küp altın değil, çok daha gelişmiş, çok daha kalıcı güzelliklerle bekliyor.

Şimdi bir de bugün TBMM’nin 100. doğum günü olduğunu hatırlarsak, TBMM’nin güneşi “Gökkuşağının dibindeki bir küp altın” sembolünde. Ve nasıl da uyuyor… Olamaz denilen şeyi yapan, bir umutla meclisi kuran fakir, bitmiş, tükenmiş halk… Gökkuşağının dibindeki bir küp altın için yola çıktı ve sonunda bir cumhuriyet kurdu! Meclisten umudunuzu kesmeyin, halktan umudunuzu kesmeyin. Bu yolculuk devam ediyor, edecek ve yolda o kadar çok şey öğreniyoruz ki küplerce altından daha değerli! Önümüzdeki bir yıl içinde yukarıdaki sembollere bakarsak mecliste yine oldukça fazla tartışma ve mücadele görebiliriz ama bir şekilde çok daha fazla dişi enerji olacaktır. Kadınların öne çıktığını bile görebiliriz. Mecliste büyük değişiklikler olabilir. Yönetim şekillerinde, yasalarda değişim yaşanabilir. Uranüs ve Kova etkisi de çok yüksek olduğu için beklenmedik olaylar gerçekleşebilir ve bunlar bizi şaşırtmamalı.

 O zaman bu yeni ayın başlığı:

“Gökkuşağının taşıdığı umut!”

Hepinize harika bir Boğa sezonu diliyorum. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız kutlu olsun! Daha nice 100 yıllara!

©Mor Alev 2020


Bu değişim döneminde, “Büyük Resme” ve yükseliş sürecindeki rolünüze dair daha fazla anlayış sahibi olmak, Yüksek Benliğiniz ve Ruh Ekibinizle daha yakın bağlantıda yaşamak üzere, Yüksek Benliğiniz (Yaratan Benliğiniz, Öz-Benliğiniz, İçinizdeki Işık) yönetiminde Mor Alev’le kişisel olarak çalışmak istiyorsanız lütfen “Yükseliş Enerjileri ile Kişisel Danışmanlık” bağlantısına gidin.

YENİ! En son nöroplastisite yöntemleriyle hayatınızı akışa açmak, alma-verme dengesini kurmak, kısır döngüleri sona erdirmek ve bolluğa “evet!” demek için “Dönüşümsel Akış ve Bolluk Metodu” bağlantısına tıklayın.

YENİ! SAĞLIKLI KİLOYA ULAŞMAK ve bedeninizle barışmak için Dönüşümsel Akış ve Bolluk Metodu ile çalışmak istiyorsanız buraya tıklayınız.


Bu yazının 5846 numaralı Telif Hakları Kanunu uyarınca tamamının ya da parçalarının kopyalanması, izinsiz olarak yayınlanması, yazarının adının değiştirilmesi, üzerinde hak iddia edilmesi yasaktır. Kanunun 71. maddesi uyarınca bunun aksi davranışlar hakkında kanuni işlem yapılır. http://moralev.com

11 comments

  1. Çok enteresandır ki dün gece uykuya geçerken arkadaşlarla yaptığım durum değerlendirme sohbetimizde yönetime ne kadar güvenmiyor olduğumu fark ettim.Söylenen rakamlara inanmıyorum …vs insanların umutsuzluğunu fark ediyor ve yönetimdekilerin güven sağlamak için hiçbirşey yapmıyor olduğunu düşünüyordum. Dışarıyı kontrol edemediğime göre sadece kendi alanımı kendi gücümün yettiğince olumluda tutmaya çalıştığımın farkına vardım. Gece bir ara uykumun arasında kendi kendime ne kadar olumsuz düşündüğümü tespit edip belki de iyileşiyoruzdur dediğimi duydum Topluca iyileşiyor olduğumuz fikrini gündemde tutarsak…neden olmasın ki? Ayrıca bugun THY’nin 1920 uçağının Ankara’dan kalkıp göklerde ay – yıldız şekli çizip sonra geri iniş yapması… O kadar güzel ve iyi hissettirdi ki beni… Galiba gerçekten bir şeyler değişiyor ya da zaten değişiyordu ve ben kendi bakış açımla bunu yeni idrak ediyorum…

    Liked by 8 people

  2. Sevgili Mor Alev Z,
    İyi ki varsın. Sen de bu dönemdeki sifa dağıtan kahramanlardan birisin. ..

    Liked by 4 people

  3. TBMM’den o kafar da umudu kestiğim bir dönemde, “..kesmeyin..” çağrısı takdire şayan.. çok güzel yazını her kelimesini severek, tebessümle ve ilgiyle okudum..

    Sen çok güzel bit varllıksın Moralev, seni seviyorum.
    İyi ki varsın..
    Sevgiyle..

    Liked by 2 people

  4. Sevgili Mor Alev
    Bu güzel umut veren yazıların için çok teşekkür ederim.
    İyi ki varsın

    Liked by 1 kişi

  5. Sevgili Mor Alev Merhaba,
    Karanlıkta IŞIKsınız. Her yazınızda yüreğimde, sevinç, coşku, umut oluşuyor ve doğal olarak bunu çevreme yansıtıyorum. Birlikteyiz, birlikte güzellikleri oluşturuyoruz.Sizinle, IŞIK la güzel günlere
    🙏💓💓💓

    Liked by 1 kişi

  6. Her gün biraz daha umudu görmeyi başarabilmek.
    Bu konuda yardımlarınız için teşekkür ederim.
    ❤❤❤❤❤

    Liked by 1 kişi

  7. Hiç şaşırmam 🙏🙏 iç sesim söyledi bana..değişim kapıda 🙏🙏💕💕✔

    Liked by 1 kişi

  8. Sevgili Mor Alev,

    Uzaklardan dogdugum topraklara bakiyorum…Turkiyede yasayanlar belki ic bunaltici seyler goruyolar,cunku olayin icindeler. Ben suan o okyanusun icinde olmadigimdan, inanin disaridan piril piril temizlenen, neseyle umut sevgi cosku dolduran enerjisini goruyorum ulkenin. Benim yasadigim yerde her sey ayni,corona bile sakin atlatiliyor. Bu da guzel tabii. Ama burdan bakinca Turkiyede,en azindan ofke ve hayalkirikligi, %100 tutunulan bir umut olmasa da “acaba? Olabilir mi?”ye cok guclu gecildigini goruyorum. O kadar mutlu oluyorum ki. Benim icin o ulke,bu ulke fark etmez.onemli olan insanliktir.ve her birey gibi halklarin da karanlik/isikli yuzleri var. Turkiyenin bu sevgi ve aydinlikla “acaba?” duzeyinde filizi simsiki topraga ektigini gormek muhtesem.tum dunyanin oradaki 70milyonun umut,nese ve sevgi yaratimina cok ihtiyaci var. Parildayalim!

    Liked by 1 kişi

  9. Merhaba Mor Alev,

    Ben yazılarınız kadar seçtiğiniz imajları da çok seviyorum hatta çok sembolik oluyorlar o zamanın enerjisiyle ilgili. Acaba rica etsem biliyorsanız sanatçıların isimlerini de paylaşabilir misiniz postla beraber?

    Liked by 1 kişi

    1. Sevgili İrem, eğer sanatçı ve eser ismi biliyorsam, resme tıkladığınızda başlık ve dosya ismi olarak çıkacaktır. Sevgilerle

      Beğen

Yorumlar kapatıldı.