Etrafınızdaki kişilere baktığınızda, ne görüyorsunuz? Onları dolandırıcılar, üçkâğıtçılar, yalancılar, günahkârlar, hatta teröristler olarak mı görüyorsunuz? Yoksa gerçek benliklerinde mükemmel yaratılan İlahi varlıklar olarak mı görüyorsunuz? Davranışlarını, düşüncelerini ve sözlerini, onların öz benlikleriyle birbirine mi karıştırıyorsunuz? – Öz benliklerinden ayrı tutamıyor musunuz? Böyle yaparak, tabii eğer yapıyorsanız, o zaman onların affedilemez (affedilmeyecek kadar kötü) kişiler olduklarını düşündüğünüzün farkında mısınız? Ve bunun uzantısında, siz de öyle olmuyor musunuz?
Hem kendinizi Birlik bilincine yükseltip, hem de bir başkasını Yaratan’dan ayrı tutamazsınız.
“Evet, ama” diyorsunuz, “şunu ya da bunu, nasıl hemen affedebilirim ki? Bu korkunç bir şey!” Evet, çoğu davranışlar, sözler ve düşünceler korkunçtur. Ve biz de her şeye göz yummanızı veya sineye çekmenizi önermiyoruz. Ama onların HİÇ BİRİ (özünde), kınadığınız ve yargıladığınız kişiler değiller. Bunu anlayabiliyor musunuz? Onların çoğu, yollarını kaybetmiş olan kişilerdir. Çoğu, özünde kim olduklarını unutmuş olan kişilerdir. Çoğu, ellerinden gelenin en iyisini yapmaya çalışan ama aslında yarardan ziyade zarar veren kişilerdir. Biz yine de size, “bu yaptıkları şeylerin hiçbiri, onların ruhlarını “lekelemez” diyoruz. Çok uzun zamandan beri sizlere (Yaratan’dan ve diğerlerinden) ayrı olduğunuz, günahkâr olduğunuz, belki- hatta büyük olasılıkla, sizin cehennem diye adlandırdığınız yere gideceğiniz anlatıldı. Öyleyse biz de buna cevap olarak, sizin hiç cehenneme gitmediğinizi ve asla da gitmeyeceğinizi söylüyoruz. Var olan tek cehennem, özde kim olduğunuzu tam olarak anlamamış olduğunuzdan dolayı türetilmiş bir olgudur.
Esas konumuza geri dönecek olursak; Affetmek zorundasınız. Ve affetmekle başlayacağınız ilk kişi, kendinizsiniz. Eğer kendinizi affedemezseniz, bir başkasının özündeki ilahi varlığı nasıl göreceksiniz? Hepinizin ilahi bir varlık olduğunu idrak edebilmeniz için, önce kendi ilahiliğinizi görebilmelisiniz. Yaratan, hatalı bir şey yaratmaz.
Yaşam anlayışınızı geliştirmek için (yaşamı daha iyi kılabilmek için), hepinizin arayış içerisine girmenize neden olan deneyimleriniz oldu. Becerilerinizin en iyi haliyle tam da bunu yapmaya çalıştınız. Şunu söylesek; “aferin çocuğumlar”, “ah ben ne ahmağımlardan” çok çok daha fazla oldu. – Son bölümü biraz daha kibarca ifade ettik. Yaşamlarınız hiçbir zaman sona ermeyeceğinden, işiniz asla bitmeyecek. İşte o yüzden biraz hafifleyin. (Mor Alev: Kendinizi bağışlayamamanın ağırlığını atın.)
Bir kere kendinizi affedebildiğinizi gördüğünüzde ve gerçekten Bir’den ayrı olmadığınızı idrak etmeye başladığınızda, o zaman nereye bakarsanız bakın her yerde aynı eşitliği görmenin mümkün olduğunu fark edeceksiniz. İşte bu durum, söz ettiğimiz affetme eyleminin başlangıcı olacaktır. İster kendinizi, ister başkalarını bağışlamakla ilgili her düşünce, sıcak hava balonundan bir kum torbası atmak gibidir. Böylece yükselebilirsiniz. Ve bizim de sizin yükselmenizden daha fazla arzu ettiğimiz başka hiçbir şey yoktur.
Gelin sevgiyle bize katılın. Neşeyle bize katılın. Bize katılın ama (yükselin ama) lütfen bunu hala yeryüzünde yaşarken yapın. Henüz yaşamı terk etmenize gerek yok.
Hepinizi sevgi ve ışıkla kutsuyoruz.
Sevgili Dostlar, bu mesajı pek de hemfikir olmamanız olasılığına karşın yayınlıyorum. Beğenip beğenmememiz gerçekleri değiştirmiyor. Geçen hafta yayınladığım “Sevgi feryatları” yazısı da aynı bilgileri veriyordu. Her iki mesajda da “davranışları onaylamayın, fakat davranışları insanların özünden ayırın” önerisi öne çıkıyor. İşin ilginci, istenmeyen davranışların bitmesi için önce kendimizi affetmemiz gerekiyor. Dünyamız bizim yansımamız.
Bu zamanda özellikle Michael’ın (Baş Melek Michael-Mikail) mavi alevi, kılıcı, kalkanı ve nefesiyle çalışmamızın iyi geleceğine inanıyorum. Hepsini ana menüdeki yöntemler bölümünde bulabilirsiniz.
Bu mesajı çeviren Mor Alev Dostuna, ileten Konsey’e ve Ron Head’e çok teşekkür ederiz. (ronahead.com)
Bu dönemde salıverme, arınma, kendinizi tanıma ve hayatınıza yeniden yön vermek konularında dönüşümünüzü hızlandırmak, potansiyelinizin bütününü gerçekleştirmek üzere Yüksek (Öz) Benliğinizle daha aktif bir ilişki kurmak ve Mor Alev’le kişisel olarak çalışmak için randevu almak istiyorsanız lütfen “Yükseliş Enerjileri ile Kişisel Danışmanlık” bağlantısına gidin ya da moralev@outlook.com adresine yazın.
Merhaba Mor Alevciğim. Bugün okumaya devam ettiğim kitapta da kendimizi affetmek konusuna değinilmiş. Bizi İLK kullanan, İLK üzen, İLK zarar gördüğümüz ve zararı normalmiş gibi alıştığımız kişilere yani ailemize işaret etmiş. Bünyemizin alıştığı düşünce kalıplarındaki kişilere mıknatıs gibi çekildiğimizi farkettiğimizde ,
”neyi kimi neden seçtiğimizi” farkediyoruz ve hemen kendimizi affedip yeni seçimler yapmanın farkındalığına erişiyoruz. Kendimi neden affettiğimi bilmemi seviyorum 🙂
Bu konuda Mor Alev’in paylaştığı Kontrol Dramlarını Bitirelim yazısı MUHTEŞEMMM 🙂 ve bugünki yazı ile birbirini tamamlayıcı aslında: https://moralev.com/2016/04/12/kontrol-dramlarini-bitirelim/
Marianne’nin satırları diyor ki:
kadınlar bazen bana şöyle derler: Marianne, ben niçin her zaman duygusal bakımdan kırıcı erkeklerle ya da insanlarla karşılaşıyorum?
Yanıtım genellikle şu oluyor: Sorun, senin onunla karşılaşmış olman değil; sorun, ona telefon numaranı vermiş olman.
Sorun, bir başka deyişle, belli tipteki insanı kendimize çekişimiz değil, bizim belli tipteki insanA ÇEKİLİŞİMİZDİR.
Örneğin duygusal bakımdan mesafeli olan biri bize , ANNE-BABAMIZDAN birini ya da HER İKİSİNİ HATIRLATABİLİR.
”O mesafeli kişinin enerjisi mesafeli ve biraz eleştirici olabilir, bu da bize evimdeyim, güvendeyim duygusu, ailedeki duyguların benzerliğinden alışkanlık olmuş duyguyu yaşatır, yakın yada ait hissederiz kendimizi o kişiye ve ona doğru çekiliriz.
O halde sorun, yalnızca bize acı verilmesi değil,
fakat o acı ile kendimizi RAHAT(EVİMİZDE,TANIDIK, GÜVENDE, ALIŞKIN) HİSSETMEMİZDİR. Bu öteden beri BİLİP TANIDIĞIMIZ halimizdir çünkü.
Bize sunacak hiçbir şeyleri bulunmayan insanlara tehlikeli çekilişimizin öteki yüzü, BİZE VERECEK ŞEYLERİ BULUNAN KİMSELERİ İÇ SIKICI BULMA EĞİLİMİMİZDİR.
BİZİM BÜNYEMİZE YABANCI OLAN HİÇBİR ŞEY İÇİMİZE GİREMEZ VE ORADA UZUN SÜRE KALAMAZ.
Bu, ister bedenimize, ister zihnimize aldığımız bir şeyden söz ediyor olalım, doğrudur. Eğer bir parça alüminyum kağıdı yutacak olsam, bedenim o rahatsız edici alışkın olmadığı nesneyi atıncaya kadar kusacaktır. Eğer benimle ”BAĞDAŞMAYAN” bir fikri yutmam isteniyorsa, o zaman psikolojik sistemim o alışkın olmadığı fikri atmak için aynı kusma sürecinden geçecektir.
Eğer ben yeterince iyi olmadığım kanısında isem, BUNUN TERSİNİ DÜŞÜNEN BİR KİMSEYİ HAYATIMA ALMAKTA ZORLUK ÇEKECEĞİM.
Bu Groucho Marx sendromudur: Beni klüplerine almak isteyen herhangi kimseden hoşlanmayı İSTEMEMEK.
Bir kimsenin beni harika bulmasını kabul ETMEMİN tek yolu , benim kendimi harika BULMAMDIR.
Fakat ”KENDİNİ KABUL ETMEK”, ego için ÖLÜM demektir
Bizi İSTEMEYEN kimselere çekilişimizin nedeni BUDUR.
Biliriz ki onlar ana kapıdan girmeyeceklerdir. ve sonra, kendimizi ihanete uğramış bulduğumuzda ve onlar çok yoğun fakat hayli kısa bir beraberlikten sonra bizi bırakıp gittiklerinde, SÖZDE ŞAŞIRMIŞ GİBİ YAPARIZ.
ONLAR EGOMUZUN PLANINA MÜKEMMEL SURETTE UYARLAR: Ben sevilmeyeceğim.
İyi huylu, ERİŞİLEBİLİR insanların bize İÇ SIKICI görünmelerinin NEDENİ, onların bizi DEŞMELERİDİR. Ego, duygusal tehlikeyi HEYECAN ile eşit tutar ve İYİ VE ULAŞILABİLİR İNSANIN YETERİNCE TEHLİKELİ OLMADIĞINI İDDİA EDER.
İşin mizahi tarafı şudur ki, doğru olan bunun TERSİDİR: Ego için TEHLİKELİ OLANLAR, ASIL O ULAŞILABİLİR, EL ALTINDA KOLAY OLAN KİŞİLERDİR çünkü onlar bize GERÇEK BİR YAKIN İLİŞKİ OLANAĞI SUNARLAR. ONLAR BELKİ BİZİ TANIYACAK KADAR YETERİNCE UZUN BİR SÜRE ÇEVREMİZDE DOLAŞIRLAR. Onlar şiddet kullanarak değil, SEVGİ yoluyla bizim savunmamızı ve DİRENCİMİZİ kırabilirler.
İŞTE EGO BİZİM BUNU GÖRMEMİZİ İSTEMEZ.
ERİŞİLEBİLİR OLAN İNSANLAR EGO İÇİN KORKUTUCUDURLAR. onlar egonun kalesini tehdit ederler. Bizim onlara çekiliş duymamızın nedeni, ASLINDA BİZİM ULAŞILABİLİR OLMAYIŞIMIZDIR
BeğenLiked by 1 kişi