Dünün Enerjisi – Bunu daha önce de yaşamıştık galiba…

Vladimir Kush - Tree CityArkadaşlar, hep “günün” ya da önümüzdeki ayın enerjisini konuşmayalım dedim. Dünün enerjisi bence bahsedilmeye değer. Evet, dün sabah “ben bunu daha önce de yaşamıştım” duygusu ile uyandım. Gözümün önünden önemli tarihler, portallar, başka seçimler, önceden anlam yüklediğimiz bir sürü gün geçti – hem kişisel, hem de toplumsal günler… Ama çoğunlukla beklentiler o tarihlerden çok önde gitti, ya da çok arkada kaldı. Bu gibi zamanlarda tarafsız ve yargısız bir hafızanın aslında bizlere ne kadar yardımcı olabileceğini görüyoruz. Eğer olayları olduğu gibi ve duygu yüklemeden inceleyebilsek, o tarihlerde gerçekte ne olduğunu sanki daha iyi anlayacakmışız gibi geliyor.

Her zaman, her konuda, birbiriyle çatışan duygu ve düşüncelerimiz olduğunda doğaya dönmek ilaç gibi geliyor. Sakin varlığıyla doğanın bizlere evrensel yasalar hakkında ne kadar çok şey öğrettiğini görüyoruz. Evrimleşme, bir günde gerçekleşmedi. Değişim, bir süreç. Dönüşüm, belli bir kırılma noktası olduktan sonra görülmeye başlıyor. Yani düşünceleri fiziksel yaşama indirmek, gerçekleşmelerini görmek zaman alıyor. Bitkiyi eker ekmez çiçek açmıyor, çiçek solar solmaz ağaçta kocaman meyveler görmüyoruz. Evet, zaman çizgisel değil, gerçek de değil, ama zihinlerimizin algılama süreci için çizgisel zaman şimdilik şart. Sanki hep bir şeylerin oluşumunda önden koşuyor arzular ve hayaller. Hemen her şey olsun istiyoruz. Belki de zamanın çizgisel olmadığı yerlerdeki yaşamlarımızı özlüyoruz. Sabırsızlık ve araya giren “ya olmazsa?” şüphesi, yaratımımızı sekteye uğratıyor. İşte o zaman kargacık burgacık, dikkatsizce, pek de işe yaramayan gerçeklikler üretiyoruz.

Dün bütün gün dışarıda işlerim vardı ve sanırım bu bana verilmiş bir fırsattı. İnsanları gördüm – aslında, işimin arasında elimden geldiğince onları seyrettim, dolmuşa binenler, yolda yürüyenler, domatesin fiyatını soran yaşlı teyze, çay servis eden garson, korna çalan şoför… Ufak çocuklardan başka neredeyse kimsede bir ışıltı, bir coşku yoktu. Aslında neden olsun ki? Bu bir Pazartesi, haftanın ve ayın başı, herkes yapması gerekenleri yapıyordu. Hepsi kendi yaşam mücadelesi içinde (ve bu bir mücadele olmak zorunda değil.) Ne zaman kalbimizin sesine değer vermeye başlayacağız bilmiyorum. Yolda giderken önünden geçtiğim bir bakkalın gazete standındaki başlık gözüme takıldı: “Korkunun zaferi” yazıyordu. Enerjimiz ne ise onu çekiyoruz, onu yaratıyoruz. Şüpheyse, şüphelendiğimizi, sevgiyse sevdiğimiz deneyimleri, güvense güvenlik duygusunu…

O kadar çok sevgi-korku ikilemi ve özgür seçim konusunda yazdım ki, belki de hep beraber bıkmaya başladık! Ama eve döndüğümde açtığım kitapta okuduğum ilk cümleler de bu konudaydı ve o iki sayfaya takıldım kaldım. Demek ki, sizlerle paylaşmam gerekiyor:

“İlk adım, “bu belki benim gördüğümden farklı olabilir” demektir. Böylece, bu olasılığa hizalanmış olursunuz. Şimdi, olduğunuzu söylediğiniz kişi (Mor Alev: Yani kendinize uygun bulduğunuz kimlik) her zaman kendinizi ifade etme şeklinizi etkileyecektir. Daha önce olduğunuzu düşündüğünüz kişi (Mor Alev: Yani önceden kabul etmiş olduğunuz kimliğiniz), bugün sahip olduğunuz şeye yol açar. Eğer bu size hizmet ediyorsa, tamam. Ancak size bir şey söyleyeceğiz: İçinizdeki devrim, sizi teselli etmek ya da etrafınızdaki dünyayı kontrol edebilmek üzere güvendiğiniz şeyleri bile parçalarına ayırıp sökecektir. Ve bunun tek bir basit sebebi var. O şeyler ya korkuyla doğmuşlardır ya da hâlihazırda bulunduğunuz platformdan bir yukarıya çıkmanıza engel oluyorlardır.

Frekansınız yükseldikçe, size olanlar titreşiminizle denk seviyededir. Eğer seçiminizin titreşimi yüksekse onu taşıyacaksınız. Eğer, artık yeterince yüksek olmayan eski titreşimdeyse, bir zamanlar ihtiyaç duyulduğunda yaratılmışsa, arkada kalacaktır. Kendinizi yeni bir seviyede bulacaksınız. Ve biz diyoruz ki, o yeni seviye, bulunduğunuz yerde kendinizi daha yüksek bilinçle deneyimlemenizdir. Bildiğiniz dünyanın yukarısına çıkıp, her zaman orada olan dünyayı göreceksiniz. Biz yine diyoruz ki, o yer aslında elinizde, her zaman oradaydı ama çok azları tarafından algılandı. Kim olduğunuza, kendinizi ve yanınızdakini görme şeklinize uyandıkça, evrimsel sürecinizin bir sonraki aşaması için insanoğluna büyük bir açılım yaratıyorsunuz.

Şu anda kendinizi öncelikle fiziksel formunuzla tanıyorsunuz, fiziksel seviyeye büyük bir bağlılık ve güveniniz var. Fiziksel düzlemi korumak için yasalar yaratıyorsunuz. Ruhani seviye, insan tarafından yaratılan yasaları dinlemez, ruhani yasalara uygundur. Ve siz kalbinizin şarkısını söyledikçe, o şarkıyı söyleyemeye izniniz olmadığını bildirdiklerinde durdurulan evriminizin devamı için zincirlerinizi kırıyorsunuz.

Bahsettiğimiz özgürlükten korkmak, kendinizden korkmanızdır. Ve bu her biriniz için gerçek. “Eğer herkes kendi seçimini yapabilecek olsa kargaşa çıkardı”. Gerçekte, her insanoğlu olabilecekleri şey konusunda özgür olsalardı, bilinçlerinde özgür olmayı seçselerdi, bütün bir varlığınız özgür olurdu… Her insanın kendi kardeşine yönelttiği şiddet, özgür iradenin sonucu değildir ve insanın içindeki ilahi olanın hareketi asla değildir. Bu, korkuyu seçtiğinizde, korkunun kendini göstermesidir. (Mor Alev: Yani özgür seçim burada korkuyu seçip seçmemekte, sonra korku kendini çok çeşitli şekillerde gösterir, örneğin şiddet gibi.) Korkuya dair hareketler, kendini sizinle ve sizin aracılığınızla çoğaltmaya çalışır. Ne kadar kendinizden korkarsanız, evet, hepiniz, o korkunun çevrenizde ifade bulduğunu görürsünüz. Ve bunu anladığınızda, değişmeye başlarsınız. Devrim burada, evet bu iyi bir devrim. Ama bu bir ruhani devrim, bilinç ve sevgi devrimi. Ve bizim hakkında konuştuğumuz sevgi bilinci, kin tutmaz, yargılamaz ve kötü niyetli değildir. Bu mümkün değildir. Aranızda yeterli sayıda kişi bu titreşime ulaştığında, gezegensel bir kayma, bir değişim yaşanacak ve dünya kendi kalbinin şarkısını söylemeye başlayacak.”

Paul Selig, Book of Knowing and Worth

Burada özgür seçim, “korku mu, sevgi mi?” sorusunun cevabında. Şimdilik korkuda kaldık gibi görünüyor. Peki, ya durum en başta Paul Selig’in rehberlerinin dediği üzere “bizim gördüğümüz gibi” değilse? Ya bu sadece yaratımda bir aşamaysa? Süreç devam ediyorsa? Şüphe, sabırsızlık yerine, sürece güvenmeyi seçsek ve enerjimizi daha da yükseltsek nasıl olurdu acaba?

1 Kasım Sabian sembollerine geri döneceğiz. Ama bence şu anda hiçbir şey belli değil, o yüzden beklemeyi tercih ediyorum. “Potansiyeli değerlendiremedik, bunu daha önce de yaşamıştım” diyeceğime, kendimi anda tutmayı seçiyorum. Ve belki çok yakında bir gün, bir Pazartesi günü, hem de şimdiki gibi günlerin kısaldığı zamanlarda, çevreme baktığımda insanların hayatı yaşanması zorunlu bir külfet gibi gördüğü hissi yerine, bütün bir kolektifin yine üzerine düşeni yaptığını, yine çalıştığını, bir yerden bir yere gittiğini, ama bunu neşeyle, gülümseyerek, sağlıkla ve severek yerine getirdiğini görürüm. İşte o zaman kalbimizin şarkısını söylediğimizden emin olacağız.

©Mor Alev 2015

Not: Kalbinizin şarkısı dedikten sonra da, şu şarkıyı sizlerle paylaşmasam olmazdı. Günlerdir beni terk etmiyor.

Bu dönemde salıverme, arınma ve hayatınıza yeniden yön vermek konularında dönüşümünüzü hızlandırmak, Yüksek Benliğinizle daha aktif bir ilişki kurmak ve Mor Alev’le kişisel olarak çalışmak için randevu almak istiyorsanız lütfen “Yükseliş Enerjileri ile Kişisel Danışmanlık” bağlantısına gidin ya da moralev@outlook.com adresine yazın.

Bu yazının 5846 numaralı Telif Hakları Kanunu uyarınca tamamının ya da parçalarının kopyalanması, izinsiz olarak yayınlanması, yazarının adının değiştirilmesi, üzerinde hak iddia edilmesi yasaktır. Kanunun 71. maddesi uyarınca bunun aksi davranışlar hakkında kanuni işlem yapılır. http://moralev.com

3 comments

  1. İçinizdeki devrim, sizi teselli etmek ya da etrafınızdaki dünyayı kontrol edebilmek üzere güvendiğiniz şeyleri bile parçalarına ayırıp sökecektir. Ve bunun tek bir basit sebebi var. O şeyler ya korkuyla doğmuşlardır ya da hâlihazırda bulunduğunuz platformdan bir yukarıya çıkmanıza engel oluyorlardır…..

    Dunun enerjisi baslikli yazinda en cok dikkatimi ceken paragrafti…. Secim sonuclarini seyrettikten sonra, bir turlu bitiremedigim, lnterstaller filmine daldim…. ic sesim sakin olmami, deneyimlemek icin dunyaya geldigimizi, her seyin olmasi gerektigi gibi oldugunu fisildadi.mis gibi uyudum . uyandigimda hafiflemistim. Icsel kavgalarimin disariya yansimasinin bittigini, kendimi ve olani oldugu gibi kabul ettigimi hissettim. Sanki sirtimdaki kabugu atmis, hafiflemistim. Keyfim yerinde ve Neseliydim. 2 aydir yasamimdaki girdaptan cikmistim. Isime keyifle gittim. 2015 yili kariyerimin ve ozel hayatimin yerle bir oldugu, kontrol edemedigim, korkulara daldigim, 42yillik yasamimda ilkleri yasadigim anlar , olaylarin cok oldugu, her defasinda ozumle baglantiya gecerek, her seyin olmasina izin vererek yuzeye cikacagimin bilisiyle, sabirla, aci ceksem de, uzulsem de, yasadim. Aci ceken, uzulen de bendim ve frekansimin yukselmesi icin ego mun buna ihtiyaci oldugunu biliyordum…
    Sizden gelen donem enerji yorumlari, kanal mesajlari, her defasinda dogruladi hissedislerimi…. Bazi donemlerde, yazilarinizi okurken sabahinda, ya da gecesinde aktarilanlari BUDUR, hissediyorum nidalarindaydim 🙂 birarada oldugumuz icin Sukranlardayim.

    Ve bu gece de keyifliyim. Huzurluyum. Ben olmami izliyorum heyecanla… Bu kizi cok sevdigimi artik biliyorum…. Bilislerim dunya boyituna ciktikca ozumle, evrenin ulu mimari ile , benzerlerimle baglantim kuvvetleniyor ve yakimlasiyorum. Yargilarima bakiyorum, neyin dogru oldugunu bilmek bana dusmez… Sistemin icinde degistirilemeyecekler var…. Kendi evrenimi degistirmek adina once kendimle kavgamdan vazgecmekle, buyuk bir agirlik attim…. Bedenimin daha da incelecegini, kopyasi ile eslesecegini hissediyorum. Zamani geldiginde 🙂 hic acelem yok. Yasamin icinde, hayatla bir, keyifle devam ediyorum iste… Son uc ayda bu frekansa geldigimde, cok kisa bir zaman icinde, asagi cekecek bir olay oluyordu… Bir sure daha orada kaldiktan sonra yeniden yukseliyordum. Dun sabah, artik burada demirledigimi bildim… Yonettigim ekibimle iki gundur keyifle yapiyoruz islerimizi…. Hayat bir oyun, oynamak duser ve kendimizi kucaklamak dusuyor bize….
    Paylasimlariniz icin sukran.
    Sevgilerle.

    Aysegul

    Beğen

    1. Muhteşem Ayşegül! Paylaştığınız için çok teşekkür ederim. Eminim bu yazınız pek çok kişiye yardımcı olacaktır. Sevgilerimle….

      Beğen

  2. Sevgili Ayşegül yazdıklarınız harika, tüylerim diken diken oldu okuduğumda , ne güzel bir yüreğiniz var , ne kadar güçlü ve özel olduğumuzu hatırlatıyor söyledikleriniz bizlere… sevgilerimle…

    Beğen

Yorumlar kapatıldı.