Neden dolunay ve yeni aylarda yazıyoruz? Neden bu enerjileri önemli buluyoruz? Bugün önce biraz dolunayın ne olduğundan konuşalım. Aslında dolunay bir zıt açıdır. Bir tarafta ay, tam karşısında ise güneş vardır. Yeni ay ise birleşmedir. Güneş ve ay birleşmiştir. Birleşmelerde tohumlar atılır, yeni şeyler başlar, o yüzden yeni niyetler, başlangıçlar için idealdir. Peki, zıt açılar (ya da dolunay) ne yapar?
Yaratım (tezahür) için gerekli olan gerilimi yaratır. Bu gerilim, zıt kutuplar arasındadır, işi netleştirir, tamamlanmasını sağlar, “iş bitirici”dir. Dolunay döneminde yansıtılan ışık sebebiyle, o niyetlerin gerçekleşmesi için neler yapmanız ve yapmamanız gerektiğini görürsünüz. Gerilim, ışık, aydınlanma ve gerçeklerin farkına varmak yaratımın vazgeçilmez bir parçasıdır. O yüzden dolunaylar her zaman en önemli enerjilerden biri olarak görülmüştür.
Dolunayın iyi bir zaman olmadığına dair düşünceleri ya da inanışları olan arkadaşlara ise şunu söylemek isterim: Evet, dolunay bilinçaltımızı ışığa çıkarır. Gizlemek istediğimiz duygular, görmezden geldiğimiz bilgiler birkaç günlüğüne ortadadır. Ama bu delilik değildir. Bu, huzura giden yoldur. Hiçbir şeyin gizli kalamadığı bir düzende, ruhumuzun tüm yönlerini, ilişkimizin gerçek durumunu ya da işimizde aslında değersizlik yaşadığımızı görmezden gelerek ne elde edebiliriz ki! Ben aslında dolunay olmayan zamanlarda bastırılan duygulara delilik demeyi tercih ediyorum. Ve bu zamanın ayda bir defa bize tüm gerçekleri kocaman bir aynada gösterip hissettirerek şifalanmamıza ve yaratıma katkıda bulunduğuna inanıyorum. Yaratım, iç ve dış, bilinçaltı ve bilinç, yukarısı ve aşağısı denk olmazsa işleme girmiyor, girse bile hep biraz dengesiz ve kırılgan kalıyor.
Bu zamanda hepimiz kocaman bir yaratım kursunda gibiyiz. Nasıl yaratıyoruz? Neler yaratıyoruz? Niyetlerimiz iç dünyamız ve ruhumuzla uyumlu mu? Her bir yeni ay ve dolunay bize bütün bunları inceleme, deneme, öğrenme ve sonunda başarılı olmanın yollarını gösteriyor.
Bu dolunay özellikle bu nitelikleri çıplak gözle izleyebileceğiniz bir enerjide. Ay Boğa’da. Toprak. Elle tutulur, gözle görülür. Filizlerin yeşerdiği, kuzuların doğduğu zaman. Her şey fiziksel yaşamla ve bereketle ilgili. Tam karşısında ise güneş Akrep’te. Derin. Bilinçaltı. Metamorfoz. Dönüşüm. Bilinmez. Gölgeler. Akrep güneşin ışığı Boğa ay tarafından yansıtılıyor. Böyle olunca ne göreceğimiz ortada, değil mi?
Yaratmak istediğimiz şeyleri engelleyen bilinçaltı gölgelerimiz ortaya çıkacak. Özellikle Boğa’nın çok sevdiği emniyet ve güven duygularını engelleyen yönlerimiz kucaklanıp dönüştürülmek için bu ışığı bekliyorlar.
Bu dolunayın teması kesinlikle hem kişiler, hem de toplumlar için gölgelerle yüz yüze gelerek, özgün, gerçek ve asla sarsılmaz iç güvenliğin oluşturulmasıdır. Sarsılmaz özgüveni ve öz-sevgisi olan bir kişi ya da toplum mutluluğu kendi dışındakilerin bastırılmasında aramaz, zaten mutlu, huzurlu ve güvenlidir. Elini diğer kardeşlerine uzatır. Kendi gölgelerini kabul edip sevgiyle ışığa dönüştüren kişi ve toplumlar, diğerlerinin gölgelerini de anlar. Emniyet duygusu zaten içinde olduğundan korkular arkada kalmıştır.
Dolunayın Sabian Sembolü: “Gökkuşağının dibindeki bir küp altın”
Arkadaşlar, gölgelerin gözlerinin içine bakıp da korkuyu arkada bıraktığınızda, gelecek ödüllerin büyüklüğünü anlatmaya kelimeler yetmiyor. En derin duygularımız fizikselleşmek üzere zekâ ile iş birliği yapıyor, cennet ve dünya arasında bir köprü kuruluyor ve beklenmedik kazançlar bile geliyor. Yaratıcı düşünce hız alırken, yetenekler artıyor. Düşünceleri somut adımlarla yeryüzüne indiriyoruz. Niyetlerimizi gerçekleştiriyoruz!
Bu sembol bana hep bazen duaların sonuna eklenen “bu, ya da daha iyisi” sözlerini hatırlatıyor. “Daha da iyisi!” olacağından şüphe duymayın.
Şimdi, ülkemize dönelim. Ortada olan nedir? Sevgisizlik, sevilme ve kabul edilme ihtiyacı ile emniyet arayışından başka bir şey göremiyorum ben. Peki, bu toplum içten gelen bir arzuyla gölgelerini kabul etse, şifalandırsa ve artık korkmasa, sizce neler olur? Herhalde savunmaya giden enerji, eğitime ve sağlığa gitmeye başlar… Özgüveni artan bir toplum iç ve dış barışı sağlar. Bu hafta hem Cumhuriyet Bayramımız var yani bu ülkenin doğum günü, hem de bir seçim. Böyle konularda çok az yazarım biliyorsunuz, fakat ben kesinlikle beklentileri yükseltmek, arınmak ve o bir küp altına ulaşmak taraftarıyım. Gerçeklerden kaçmayın ve hangi görüşü beğeniyorsanız onun temsilcisine oy verin. Ama oy verin. Karar veremiyorsanız, araştırın, altı gününüz var. Parti programlarını okuyun. Gerçeği kandırmacadan ayırmak için Michael’ın (Baş melek Mikail) kılıcını ya da kendi sezgilerinizi kullanabilirsiniz. Başkalarını, eşinizi, arkadaşınızı değil, kendi kalbinizi dinleyin. Bu bir spor karşılaşması değil, taraftarlık ise artık 3D de kalmaya mahkum bir kavram. O kabinde, o perdenin ardında yalnızsınız ve sadece kendi vicdanınızla oy veriyorsunuz. Özgür irade iş başında! Birisini istemediğiniz için değil, belli bir şeyi istediğiniz için oy verin. Çünkü her ne kadar hesaplar yapsanız da, her ne kadar olasılıklara bakıp taktikler uygulasanız da enerjiniz ortada kalır ve sonuç alamazsınız. Geçmiş örneklere bir bakarsanız, bunu rahatlıkla görürsünüz. Kalbinize danışın ve görevinizi mutlaka yerine getirin. Günlük yaşantıdaki toplumsal gölgelerimizi de tanırsanız, bu iş çok daha kolay olur.
Venüs, Mars ve Jüpiter, gölge aydınlatma ve öz-değerimizi tanıma konusunda bize yardımcı olmaya devam edecek. Önümüzdeki ay Kuzey ve Güney Düğümleri Terazi-Koç aksisinden Başak-Balık’a geçiyor, şu anda büyük bir döngü, devir ve hatta “muhafız” yani yönetim enerjisi değişimi var. Öncü burçlarda yıllardır süren büyük kare açıdan, değişken burçlardaki T kare açısına geçiyoruz. Her şey değişiyor. Ödüller ise çok yakınımızda. Dolunayın ışığını kabul edin ve salıverin…
Başlıktaki soruya geri dönersek, gökkuşağının sonunda gerçekten bir küp altın var mı? Yağmur yağmadan gökkuşağı olamaz. Yağmurdan sonra (yani duyguların derinlerden yüzeye bir sel gibi akmasından sonra), çok güzel bir gökkuşağı (ışık ve bilinç) görünür. Eğer bu gökkuşağını takip edersek (şimdi gördüğümüz güzelliği anlayıp takip edersek), bir küp altını bulacağız. Bir küp altın ise bize gerçek emniyeti sağlayabilecek tek şeydir: O hayranlık uyandırıcı, mükemmel öz benliğimiz ve ona duyduğumuz saygı.
Dolunay, 27 Ekim, Salı günü saat 15.05 de. (İstanbul)
Hepinize harika bir dolunay diliyorum
©Mor Alev 2015
Bu dönemde salıverme, arınma ve hayatınıza yeniden yön vermek konularında dönüşümünüzü hızlandırmak, Yüksek (Öz) Benliğinizle daha yakın bir ilişki kurmak ve Mor Alev’le kişisel olarak çalışmak için randevu almak istiyorsanız lütfen “Yükseliş Enerjileri ile Kişisel Danışmanlık” bağlantısına gidin ya da moralev@outlook.com adresine yazın.
Bu yazının 5846 numaralı Telif Hakları Kanunu uyarınca tamamının ya da parçalarının kopyalanması, izinsiz olarak yayınlanması, yazarının adının değiştirilmesi, üzerinde hak iddia edilmesi yasaktır. Kanunun 71. maddesi uyarınca bunun aksi davranışlar hakkında kanuni işlem yapılır. http://moralev.com
Merhaba,
Bir karar asamasindayim. Iki secenekten hangisinin dogru karar oldugunu anlayabilmem icin ne tavsiye edersiniz.
Sevgiler
BeğenBeğen
Sevgili Hande, şu yazıları tavsiye ederim: https://moralev.com/2013/07/01/kararsizlik-ve-bir-sonraki-adimin-ne-olacagini-belirlemek/
https://moralev.com/2015/10/14/tercihler-tercihler-tercihler-konsey-mesaj-45/
Sevgilerimle
BeğenBeğen
dolunay. 27 10 2015 günü saat 14.05 midir. yoksa sizin yazdığınız gibi 15.05 midir. lütfen cevap veriniz. teşekkür ederim.
BeğenBeğen
Sevgili Ali Çetin, eğer bütün dünya ile beraber kış saatine geçseydik 14.05 olacaktı ama bildiğiniz gibi acil bir kararla bu iki hafta ertelendi. Onun için dolunay bugün saat 15.05 de gerçekleşti. timeanddate.com dan kontrol edebilirsiniz. (İstanbul saatine bakınız.) Sevgiler
BeğenBeğen
Dün öyle gergindim ki.. Akşam “aaa, dolunaydı bugün” dedim ve şimdi yazınızı okuyorum. Kendimdeki öfkenin, nehatifliğin çıkışını izlemek beni şaşırtmadı ama etrafımdakileri şaşırttı. Bana “yorgun musun, hasta mısın, moralin mi bozuk” dedikçe iş arkadaşlarım, ben daha da sinirlendim, beni yalnız bırakmadıkları ve etiketledikleri için. Oysa ki tüm bu gerginliği ben yaşıyor olamam sadece dolunaylarda, değil mi? İnsanların gerçek duygularını göstermesinin normal olduğunu düşünüyorum, lakin çoğu kişinin bunları sakladığını görüyorum.
BeğenBeğen
Sevgili Gezgin Martı, Başak’taki yığılma bir süre daha devam edecek ve biz de Başak titizliğiyle bize batan her davranışı temizlemeye devam edeceğiz. Öfkeyi açılım ve kalbinizi genişletmek için kullanabilirsiniz. Önce hemen topraklanın, dengenizi sağlayın ve sonra da her sorunun içinde çözümün saklı olduğunu hatırlayın. Neden öfkelisiniz, neyi değiştirmeniz gerekiyor ve kendinizi/diğerlerini nasıl affedeceksiniz? Eğer öfke tamamen size aitse, başkalarından gelmemişse bunların cevabı çabuk gelir. Bu arada sakinlediğinizi de fark edersiniz. Başkalarının enerjisinden etkilenmişseniz, hemen enerji temizliği yapın. Topraklanmayı onun için en başta öneriyorum. Sevgilerimle
BeğenBeğen