Bob Fickes: Işıktan Geldik Ve Tekrar Işığa Dönmeliyiz…

that's love (photograph by Elly Prestegaard)Arkadaşlar, Mor Alev Dostu’nun gönderdiği ikinci Bob Fickes yazısı da söz verdiğim gibi burada. Mor Alev Dostu aşağıda size bir mesaj da yazmış. Ona ve Bob Fickes’e çok teşekkürler.

Sevgili Mor Alev’in Değerli Okuyucuları,

Ben Bob Fickes’in yazılarını, çok yakın bir zaman önce keşfettim. Gerek kendi yazılarını, gerekse Yüksek Âlemler’den aldığı mesajları kaleme alış tarzını, çok sempatik buldum. Hatta bu yazısında, birkaç ciddi konuyu sanki bir masal özetinin içerisine serpiştirmiş gibi geldi bana. Bu yazı, Yüksek Varlıklardan aldığı bir mesaj tarzında değil. Ama içeriği kesin bir dille yazılmış olduğu için, bu bilgileri, gerek araştırmalarından gerekse daha önce almış olduğu mesajlardan derlediğini düşünüyorum.  Ve sevgili köpeğim için neden bunca yıldır, “benim düşüncelerimi okuyor” diye söylediğimi,  şimdi çok daha iyi anlıyorum. 

Masalsı ya da gerçek; Ben bu yazıyı çevirirken, masal dinleyen bir çocuk gibi mutlu oldum.  Umarım sizin de yüzünüze çocuk saflığında bir gülümseme yerleşir.  Bob’un dediği gibi; Işıktan geldik ve tekrar Işığa dönmenizi tüm kalbimle diliyorum.

Mor Alev Dostu    

***

Işıktan Geldik Ve Tekrar Işığa Dönmeliyiz…

Toprak Ana’nın ve onun çocuklarının orijinalde, birer Işık bedenleri olduklarını biliyor muydunuz? Bu bir gerçek!

Yeryüzü ilk Satyuga döneminde ( ilk Işık Çağı) yaratıldığında, hiç kimsenin ve hiçbir şeyin fiziksel bir formu yoktu. Hepimiz, harika birer Işık formuyduk.

İnsanoğlu, Tanrılarla ve Meleklerle bir arada yaşıyordu.  Hepimiz, Işık ve Neşe dolu bir üst Boyutta bulunuyorduk. O Boyutta Karma, fikir ayrılığı, tartışma ya da karşı çıkma diye bir şey yoktu.

Herkes Dharma ile (Evrenin düzenini ve ruhsal gelişimi sağlayan kozmik doğa yasaları) uyum içindeydi. Ne harika bir düşünce! Hiçbir kural, hiçbir sınırlama, hiçbir engelleme yok! Sadece kusursuz özgürlük ve sonsuz Neşe var.

Daha sonra, ilk Karma yaratıldı.

Nasıl mı?

Her şey, insanoğlu ile başladı. Bu Evrende özgür iradeye sahip olan tek yaşam formu, bizleriz. İnsanoğlunun seçim yapma hakkı var. Bizler, fikirlerimiz ve beklentilerimiz doğrultusunda bir şeyleri değiştirebiliyoruz.  Şayet beklentimize uygun bir şey olmamışsa, oluncaya kadar zorluyoruz.

Doğa bir yöne gitmek istiyordu, insanoğlu ise diğer yöne gitmeyi arzuluyordu.  Bu iki faklı dürtü, istediğimizi elde etmemiz için, Doğa’yı zorlamamıza neden oldu. Ve böylece Karma ortaya çıktı.

Karma ağırdır!

Zamanla Karma oluşumu fazlalaştıkça, ağırlığı da o denli artmış oldu. Uzunca bir süre boyunca, Satyuga (ilk Işık Çağı) veya Cennet,  yavaş yavaş kayboldu. Bir zamanlar Işık olan Dünya, artık ağırlaşmış ve yoğunlaşmıştı. Yaşamın her formu, fiziksel bir şekle dönüştü. İnsanlar da, bugün bildiğimiz beden şekline dönüştüler.

Bizler ise, Doğa’nın akışına karşı gelerek, daha fazla Karma oluşturmaya devam ettik. Zamanla Karma o kadar çok birikti ki, Melekler ve Tanrılar bile bundan etkilendiler. Tanrılar, Karmanın ağırlığının ötesinde var olabilecekleri ve Evreni destekleme çalışmalarına devam edebilecekleri, Yüksek Boyutlara göç ettiler.

Birçok Melek de, insanoğlu ile birlikte kalmaya karar vererek, bizlere yardımcı olmayı sürdürdüler. Ancak bunun için, bir bedel ödediler!  Dünya’mızdaki karmik enerjinin onları sarmasıyla, meleksi bedenleri ağırlaşmaya başladı.

Bazı Melekler bitki formunu aldılar,  bazıları da hayvan formunu. Bugün gördüğümüz tüm formlar,  kendilerini Karmanın zararlarından korumak için, Işık Bedenlerinin etrafına örmüş oldukları zırhlarının içine hapsolmuş, gerçek birer Melektirler.

Tüm bitkiler ve hayvanlar, Doğa’nın nasıl onurlandırılacağını ve korunacağını öğrenmeleri için, insan varlıklarına yardım etmek istiyorlar. Onlar bize yardım etmek için, gönüllü olarak Karmamızı üstleniyorlar. Onlara teşekkür etmemiz gerekir.

Peki, onlara nasıl yardımcı olabiliriz?

Cevabı çok basit; onlara kalbimizi açmalıyız ve Sevgi’mizi vermeliyiz.   Melekler, Sevgi ile gelişirler.

Bir bitkiyi ya da bir hayvanı sevdiğimizde, özellikle de evcil hayvanlarımızı, içlerindeki meleksi fiziksel görünüm uyanmaya başlar. Ve aslında kendisinin bir hayvan değil de, bir hayvan formunun içine hapsolmuş bir Melek olduğunu hatırlar.

Şayet o hayvanı yeterince seversek ve ona iyi bakarsak, içindeki Melek de özgür kalır. Öldüğünde ise, fiziksel bedenini terk eder ve tekrar Melekler Âlemine geri döner.

Eğer evcil hayvanlarınızı severseniz ve onlara iyi bakarsanız, öldüklerinde çok sevdikleri dünyalarına dönecekler ve yine birer Melek olacaklardır. Tekrar bir hayvan formunda enkarne olmalarına gerek kalmayacaktır.

Bu bizim Doğa’ya verebileceğimiz, en güzel armağandır. Bilincimiz geliştikçe ve Aydınlanma haline dönüştükçe, Işığımız da genişler ve her canlıya temas eder. Toprak Ana’ya verebileceğimiz ikinci armağan ise, bizim oluşturduğumuz Karmadan kurtulması için ona yardım etmektir.  Ve tüm canlıların, bir zamanlar var olan Işık Dünya’sına geri dönmelerine, izin vermektir.

Bu çok basit ve de doğaldır. Meditasyon yapın ve tüm canlıları sevin. Hediye edilen azıcık bir Sevgi bile, Doğa’nın dengesini yeniden yapılandıracaktır ve Cenneti tekrar uyandıracaktır. İnanması çok mu zor? Tabii ki bu işler, bir gece olmayacak. Her seferinde bir adım!

Öncelikle meditasyon yaparak, kendimize iyi bakmalıyız.  Sonra da, çevremizdeki bitkilere ve hayvanlara iyi bakmalıyız ve onları sevmeliyiz. Böylece Dünyamız, adım adım Işığa geri dönecek ve herkes mutlu olacaktır.

Telif Hakkı© 2014 Mor Alev. Tüm Hakları Saklıdır. Bu yazıyı tümü olmak şartıyla, değiştirilmeden, bedava olarak, ve bu telif hakkı uyarısı ve internet bağlantısı (https://moralev.com/) ile birlikte kopyalamaya ve dağıtmaya izin verilmiştir
Copyright © 2014 by Mor Alev. All Rights Reserved. Permission is given to copy and distribute this material, provided the content is copied in its entirety and unaltered, is distributed freely, and this copyright notice and links are included. https://moralev.com/

3 comments

  1. SevgiliMor Alev benim bir sorunum var. Biliyorsunuz benim bir Tekirim var .Dünyalar güzeli en büyük aşkım. :)) Babamla birlikte köye gidiyorlar iki yıldır .Burada dairenin içine hapsoluyordiye birde babam çok sevdiği için yanında götürüyor,fakat ordaki kediler dünyalar güzelini dövüyorlar. Tam iyileşiyor ,kendini toparladı diye seviniyoruz bir bakmışsın biryerleri yara bere içinde kalmış olarak eve geliyor .Yemek bile yiyemiyor yerinden kalkamıyor ,elimizle yedirmeye çalışıyoruz .Buhafta çarşamba günü bende köydeydim öğle vakti gene dövmüşler eve kendini zor attı üç bacağınıda ısırmışlar. bende babamda çok üzülüyoıruz getirmek istiyorum babam bırakmıyor neyapacağımı şaşırdım Michael den koruma kalkanıda istedim. Lütfen yardımet Sevgili Mor Alev:(( Çok çaresizim onu o halde görmeye dayanamıyorum oturup başında ağlıyoruz buseferde:((

    Beğen

    1. Sevgili Nuray, Ben hayvan psikoloğu ya da veteriner olmadığım için size bir hayvan sever olarak cevap vereceğim. Apartman dairesinde yaşamaya alışmış bir kediyi bilmediği ve kendini koruyamadığı bir ortama çıkarmak bence hiç doğru değil. Kedinin başında ağlamanıza gerek yok, onu dışarıya çıkarmayın çünkü kendini korumayı bilmiyor. Veterinere götürmüşsünüzdür herhalde. Pansumanlarını yapın, ilacını verin ve onu kendini güvenli hissedeceği bir yerde sakinleştirin. Bu arada kendinize sorun, bu kedi bana ne anlatmaya çalışıyor? Bu olaylar benim neyi salıvermemi istiyor? Umarım yardımcı olabilmişimdir. Sevgilerimle, Mor Alev

      Beğen

Yorumlar kapatıldı.