Yaşadığımız Dönem Üzerine Düşünceler (Ağustos 2020) – Kararlar ve Ağır Çekim Kaos

Kararlar, Kararlar…

Önünüzdeki günler ve haftalarda, yaratıma soktuğunuz birden fazla deneyimde kararlar vereceksiniz. Bazıları kolay olacak ve bazıları ise biraz daha zorlayıcı.

Size ne sunulursa sunulsun, bu seçimlerde zihninizin yanı sıra özellikle kalbinizi de kapsamanız çok önemli olacak.

Her zamanki gibi, özgür irade sizin ve kendiniz için ne seçerseniz seçin, Evren sizi destekleyecek. – Yaratan

Jennifer Farley (thecreatorwritings.wordpress.com)

Sevgili Dostlar, bu Yaratan mesajı bence bu zaman için özellikle önemli. Kararsızlıkta daha fazla yaşayamayacağız. Birden fazla karar vermemiz talep ediliyor ve edilecek.

Enerji kalabalığına bir göz atarsak eğer, Koç’taki Mars işbaşında ve Mars durmak istemiyor! İleri ve hep ileri… Durup düşünmek, bir dinlemek, vs., Koç’taki Mars’ın kitabında yok. Bu arada sırayla Jüpiter, Plüton ve Satürn’le çatışıyor. (4 Ağustos, 13 Ağustos, 24 Ağustos) 4 Ağustos’ta Jüpiter-Mars karesi sırasında Beyrut patlaması yaşandı. Jüpiter’in ateş-ateş (Koç-Mars) ikilisine olan genişletici etkisini görebiliyoruz. Deprem bile yarattı!

Plüton Karesiyle Gölgeler

13 Ağustos’taki Plüton’la Mars çatışması ise Jüpiter gibi göze görünür değildi ama bunu sakın küçümsemeyelim. Jüpiter flaşları, başlıkları ve gücünün yarattığı etkinin görünür olmasını severken, Plüton tam tersidir ve o da en az Jüpiter kadar güçlüdür. Buna uzun dönemli ve etkileri hemen görülemeyen bir enerji olarak bakmalıyız:

Çok güçlü duygular, içimizdeki bulmacanın parçalarını iten, çeken derin ve neredeyse antik geçmişi olan sorunların farkındalığımıza girmesi… Güç ve kontrol konuları, kendimizin ve diğerlerinin gölgeleriyle karşı karşıya gelmek… Fakat bu aynı zamanda yeni bir yola karar vermenin, onu yaratmanın da yoludur. Mars ve Plüton kuvvet, enerji ve yüreklilik de getirir! Gölgelerin ötesinde yeni yolunuz açılmaya hazır bekliyor! Peki, gölge nedir? Alchemy kitabında Paul Selig aracılığıyla Rehberler şunu iletiyor:

“Bir gölgeyle karşılaştığınızda, gölgenin içine bakabilirsiniz  ancak, anlamalısınız, gölgede bile ona nüfuz eden ışık vardır. Gölgeyi yaratan ışığın inkârıdır. Ve ışık var olan her şey olduğundan dolayı, ışık aynı zamanda gölgeyi de kapsamalıdır. Yani gerçekte ışığın dışında hiçbir şey yoktur.”

Birkaç sayfa sonra devam ediyorlar:

“Karşılaştığınız her şey, görülen veya bilinen her şey, sizinle uyum içindedir. Kendinizi anlatmakta kullandığınız sıfatlar, başkaları için kullanılanlar, iyi ya da kötü olarak değerlendirip yaşadıklarınız her zaman hemfikir olduklarınızdır.”

Mars’ın ateşi gölgelerimizin aslında olmadığını anlamamıza yardımcı olabilir. Fakat bu, cesaret ister. Ateş perdesinden geçmeliyiz ve yanabiliriz. Peki ya en çok sevdiğim şeyler de yanılsamaysa, işim, evim, ailem, aşkım? Bunu göze almak zorundayız. O anda bir karar verilir. Evet, hayır? Yukarıda evren bize her iki seçenekte de yardımcı olacağını söylüyor. Gözlerimizi kapayabilir veya fal taşı gibi açarak gölgeye  Mars usulü balıklama dalabiliriz! Bir defa illüzyonun öte tarafına geçtiğimizde ise yepyeni bir yol uzanmaktadır, büyük ihtimalle aynı iş, ev, aile ve aşkın yüksek oktavdaki titreşimleriyle.

Ve sonra geliyoruz Mars-Satürn karesine… Ve burada ilginç bir durum var…

Zaman Algısı

Öncelikle sahneyi biraz daha berraklaştıralım: Bir tarafta Satürn, zamanın efendisi, bilge öğretmen, kuralcı ve kendi alanı Oğlak’ta. Diğer tarafta Mars, savaşçı, kahraman, aceleci, tutkulu, istediğini isteyen ve kendi alanı Koç’ta. Bu kare yukarıdaki diğerleri gibi yıl boyunca devam edecek ve ne olacak, neden? Klasik açıklama kuralcı Satürn’ün, tutkulu Mars’ı durduracağı, Mars’ın buna öfkeleneceği ve ateşini daha da yakıcı hale getirip savaşa girişeceği yönünde. Mümkündür. Ama bir olasılık da bu ikisinin kareyle çatışmaya değil, yeniden düzenlemeye girmesidir.

Konu ise zaman algımız. 2020, planların hiçbirinin uygulanamadığı bir yıl olarak tarihe geçebilir. Veya çok azının. Günlerimizi yeniden düzenledik. Belirsizliğe alışmaya çalıştık. Hafta sonları anlamını yitirirken, adına zaman dediğimiz yoldaki işaretleri de kaybetmeye başladık. Gerçekte zamanın olmadığını ve bizlerin zamanı faydalı bir araç olarak yaratmış olduğumuzu biliyoruz. Evrenin çizgisel değil, helezoni olduğunu da.

Satürn bu sene geçmişi ve geleceği temsil eden iki alanda dolaşıp duruyor: Oğlak ve Kova. Mars bize bir aciliyet hissi getiriyor, gökyüzündeki Satürn ise yeni kurallar yaratmakla meşgul: Yeni Zaman Kuralları. Hem yardımcı, hem gerçekçi hem de doğal bir zamanlamanın tekrar kurgulanabileceği olasılığı aklımı meşgul ediyor. Gün ışığına, mevsimlere ve bedenlerimize daha uygun bir zamanlama. Ve eğer öyle olursa enerjimizi çok daha verimli kullanacağımız kesin! Belki de bu açının üç defa tekrarlanmasıyla yavaş yavaş giriş yaptığımız yeni alan şöyledir: Enerjimizi (Mars) yeniden yapılandırmanın (Satürn) vakti geldi. Mars, bedensel enerjimizi de temsil eder. Uyanık olduğumuz süre ve uyanık vaktimizle ne yaptığımız, enerjimizi nasıl harcadığımız Mars’ın alanıdır, çünkü fizikseldir. Hepsi zamanla alakalı şeyler. Eğer günlük alışkanlıklarımızı toptan değiştireceksek, ki bunun bir kısmını Covid-19 halletti bile, bu hiç de küçümsenecek bir iş değil. Disiplin ve belli bir düzen gerekli, Satürn de bunun için burada. Doğal zamanlamaya geçmemizin yardımcı olacağı o kadar çok konu aklıma geliyor ki şimdi! Çevre ve enerji tüketimi, bedensel sağlık, daha verimli çalışma ortamları…

Ve bu konuda dürüst olmalıyız. Yoksa beceremeyiz. Mars ve Satürn’ün bir etkisi de artık bahanelerin geçerli olmadığı bir enerji. Mazeret yok, yalancıktan bir şeyler yapıyor ama olmuyormuş gibi görünmek yok!

Bu enerjinin sonucunu önümüzdeki aylar ve yıllarda inceleyeceğiz bence. Özellikle de 2021 ve 2022’nin bir kısmını Satürn-Uranüs karesiyle geçireceğimizi düşünürsek! Uranüs demişken…

“Çiçekleri sulayan kadın”

Uranüs bugün Ocak ortasına kadar sürecek gerilemesine başlıyor. Ama uzun süredir iyiden iyiye yavaşlayıp enerji topladığını da konuşmuştuk. Toprak, elektrik yüklü. Ve şimdi akım tersine dönüyor. Son zamanlarda para piyasalarında olanlara hiç şaşırmamalı. Bir gezegen, özellikle de Uranüs gibi yavaş bir gezegen gerilemeye hazırlanırken güçlenir, güçlenir, güçlenir. Boğa varlıklarımız ve çevreyse, Uranüs sayesinde bu alanlarda değişime direnmek nafile. Yapabileceğimiz en azından ona uyum sağlamaya çalışmak olmalı. En büyük potansiyel ise değişimle dost olup onunla yeni çözümlere koşmaktır.

“Beklenmedik ne olabilir?” diye de düşünüyor insan. Böyle hareketler hoş sürprizler veya büyük şoklara gebe zamanlardır. Bireysel veya toplumsal açıdan sanki ortada bir joker varmış ve her şey olabilirmiş gibi. Ama beklenmediği bilmenin bir yolu da yok gibi.

Gerilemenin Sabian sembolü yine çevreyle ilgili görünüyor. Tarım, bahçecilik ve su. Aynı zamanda bedenlerimizi de sembolize ediyor olabilir. Yeterince su içiyor musunuz? Su kaynaklarımıza nasıl bakıyoruz? Yeterince su var mı? Tarım ve bahçecilik ne durumda? En temel gereksinimlerimiz yiyecek ve içecek. Barınaktan bile önde. Önümüzdeki aylar, Ocak ortasına kadar fiziksel esenliğimiz için doğal kaynakların önemine dikkatimiz çekilecek.

Bedensel sağlığımız da çok önemli olacak – bu da yaşadığımız dönemde şaşılacak bir şey değil. Ama eğer kendinize iyi bakmıyorsanız, bedeninizi ihmal ediyorsanız, lütfen ona karşı davranışınızı değiştirin. Beden en önemli aracımız, en değerli varlığımız. Buna son altı ayda her zamankinden daha fazla odaklandık ama çok daha fazla vurgulanacağı günlere girdiğimize inanıyorum.

Şimdi, bu sembolde ilginç bir şey daha var. Elsa Wheeler tarafından verilen orijinali, çiçekleri sulayan değil, “azıcık miktar su serpen kadın”. Sonradan “sulayan” kelimesine dönüşmüş. Hmmm…. Yani sularmış gibi mi yapılıyor? Ya da yarı yolda vaz mı geçiliyor? Sadece bir şey yaparmış gibi görünerek puan toplamaya mı çalışılıyor? Belki bu bir uyarı. Herhangi bir şeyi umursuyormuş gibi yapmak ona iyi baktığımız anlamına gelmez ve o şey de ne gelişip büyür ne de ilerler. Kuruyup tükenir. Çok sulamak da işe yaramaz. Ölçülü olmak en iyisidir. Dürüstlük ve denge.

Yazın son haftalarına giriyoruz. Olabildiğince tabiatta zaman geçirmeye bakalım ve kendimize kışın soğuğunda bile tabiata çıkacak olasılıklar yaratalım. İçimden bir şey diyor ki, bu sonbahar ve kışımızı tabiat kurtaracak! Ama bu konuyu sonlandırırken, Uranüs’ün bizden ne talep ettiğine bir daha bakalım:

Finans, emlak, tarım, kaynaklar, fiziksellik, çevre ve hayatın keyfini çıkarmak konularında Uranüs soruyor;

“Boyun eğme, uyumlu olma baskılarına direnebilir misiniz? Sansüre ve reddedilmeye rağmen kendiniz olma hakkını ortaya koyabilir misiniz? Ve bunları farkında olmadan içselleştirdiğiniz sosyal koşullandırılmalara rağmen yapabilir misiniz?”

Armağanı; Bireyselliğin kutlandığı özgün çözümler, yenilikler ve keşifler.

Yavaş yavaş üçüncü trimestere hazırlanırken, önümüzdeki haftanın Aslan yeni ayı çok güçlü geliyor. Mars, Eris’le birleşecek, Satürn’le kare ve yeni aya üçgen açıda olacak. Aslan sezonu daha da ısınacak. Bu öyle alıştığımız gibi sessiz ve derinden bir yeni ay değil. Bu bir tutulma gibi yüzümüze sıcağı çarpacak olan yeni bir dönemin başlangıcı. İkinci trimesterin son ayına giriş yapıyoruz.

Sanki son zamanlarda yaşadıklarımız “durağan kargaşa” veya “ağır çekim kaos” gibi. Hani bir şeyin düşeceğini görürsünüz, anlarsınız ama bir türlü harekete geçemezsiniz, bakıp kalırsınız ve o şey de ağır çekim gibi düşer. Son anda siz de bir atılım yaparsınız ama artık kurtarmak için çok geçtir! Bazen küresel gelişmeler aynen öyle görünmüyor mu? Ama belki de artık kurtarılacak bir şey kalmadığından olabilir mi? Belki yıkılacak her şeyi bırakalım yıkılsın desek daha mı iyi olacak?

Karşımızda bir çok seçenek olacak. Bir karar verin. Sonra bir karar daha ve bir karar daha. Zincirleme kararlar dönemindeyiz. Bu kararların çoğu gerilemelerden dolayı iç dünyamızla ilgili olabilir. İç dünyamızla ilgili kararlar ise dünyayı değiştirir. Ama Abraham’ın sözleriyle, bir karar verin ve onu doğru karar yapın. Hepsi kararsızlıktan iyidir. Hata yok. Pişmanlık yok.

Fikrimce pek çok fırsatın geldiği bir döneme giriyoruz ama onları görüp tanıyacak mıyız? Bilmiyorum. Hangi kılıkta geleceklerini bilmenin imkanı yok gibi.  O zaman, paradigma değişimine hep beraber hoş geldik. 2020 bunun kısa yoldan çaresine baktı çok şükür! Yeni paradigmaya uyum sağlamak ve fırsatları çözümlere dönüştürmek ise bambaşka bir konu…

©Mor Alev 2020


YENİ! En son nöroplastisite yöntemleriyle hayatınızı akışa açmak, alma-verme dengesini kurmak, kısır döngüleri sona erdirmek ve bolluğa “evet!” demek için “Dönüşümsel Akış ve Bolluk Metodu” bağlantısına tıklayın.

2019 Haziran’da YENİ! SAĞLIKLI KİLOYA ULAŞMAK ve bedeninizle barışmak için Dönüşümsel Akış ve Bolluk Metodu ile çalışmak istiyorsanız buraya tıklayınız.

Bu değişim döneminde, “Büyük Resme” ve yükseliş sürecindeki rolünüze dair daha fazla anlayış sahibi olmak, Yüksek Benliğiniz ve Ruh Ekibinizle daha yakın bağlantıda yaşamak üzere, Yüksek Benliğiniz (Yaratan Benliğiniz, Öz-Benliğiniz, İçinizdeki Işık) yönetiminde Mor Alev’le kişisel olarak çalışmak istiyorsanız lütfen “Yükseliş Enerjileri ile Kişisel Danışmanlık” bağlantısına gidin.


Bu yazının 5846 numaralı Telif Hakları Kanunu uyarınca tamamının ya da parçalarının kopyalanması, izinsiz olarak yayınlanması, yazarının adının değiştirilmesi, üzerinde hak iddia edilmesi yasaktır. Kanunun 71. maddesi uyarınca bunun aksi davranışlar hakkında kanuni işlem yapılır. http://moralev.com

4 comments

  1. Öyle heyecanlı yazmışsınız ki.. Bir solukta okudum. Şey gibi geldi bu makale, sevgili Mor Alev; çok tatlı bir çocuğa, fantastik bir hikaye anlatiyormussunuz gibi. Belki de bunlar benim hislerim tabii.. Bilemiyorum. İyi haftasonları 👋

    Liked by 3 people

  2. Sevgili Mor Alev,

    Muhtesem bir makale olmus, onumuzdeki gunler boyunca en az 10 kez daha okurum, emegine saglik! Bilgeligin icin cok tesekkurler!

    “Fikrimce pek çok fırsatın geldiği bir döneme giriyoruz ama onları görüp tanıyacak mıyız? Bilmiyorum. Hangi kılıkta geleceklerini bilmenin imkanı yok gibi”

    Burada dusundugum su oldu, tum Saturn Mars durumlari ve Yaratan mesajiyla birlestirince, bence o firsatlari biz yarattigimizda gucumuzu tanimis olacagiz, yoksa gorup taniyamayacagimiz kadar hizli pas gecip gidebilirler, tam yakalayacakken cok gec olabilir. Zamanla ilgili bir dersin de bu oldugunu gordum. Evren destekte, kendimize guvenelim ve en cilginca firsati yaratan karara yuregimiz ama gercekten yuregimiz evet diyorsa, simdi tereddut zamani degil. Yurek, zihnin hesap kitapciligiyla vakit kaybetmez.

    Icimden gecen yorum bu oldu. Paylasma firsati icin tesekkur ederim.

    Ciceklere su serpen kadin sembolunu ise kuresel disi enerjiyle ilgili yorumladim, insanlarin icindeki disil enerjiyle,evrenin, gezegenin disil enerjisiyle baglantisi hala cok zayif. Mi$ gibi yapilan alan bu bence. Disil enerjiyi hala anlayamadigimizi, atesleyemedigimizi anlattigini dusundum. Gercekle yuzlesme vakti 2.trimester bitmeden. Kocaman sevgiler.

    Liked by 1 kişi

Yorumlar kapatıldı.