İzninizle, bir defa daha en sevdiğimiz konulardan birini ziyaret edelim ve ona yine farklı bir açıdan bakalım. Hayal gücünüzde kısa bir yolculuğa çıkıyoruz, hayal güçleriniz bizi yaratılışta her yere götürme yeteneğine sahip.
Tam önünüzdeki bir şeye bakın. Zihninizde onun resmini çekin. Şimdi zihninizde gözlerinizi kapayın. Fiziksel gözlerinizi kapatmayın. Onlara okumaya devam etmek için ihtiyacınız olacak.
Şimdi, o nesnenin zihninizdeki resmini gözlemlerken, ona iyice yaklaşın, daha da yaklaşın. Neredeyse dokunacak kadar yaklaşın. Ve bir nokta seçin ve ona odaklanın. Gitgide küçülün, küçülürken o noktanın da büyüdüğünü görün. Buna o nesnenin yüzeyini oluşturan molekülleri görene dek devam edin. Ama durmayın, devam edin, moleküllerin arasındaki boşlukları görene dek. Güzel.
Şimdi bir molekül seçin, sadece bir tane. Onu oluşturan atomları görene dek yaklaşmayı ve küçülmeyi sürdürün. Atomların arasında inanılmaz genişlikte boşluklar olduğunu görebiliyor musunuz? Onların hareketsiz bile durmadığını görebiliyor musunuz? Birini seçin. Bir atom seçin. Ne çeşit olduğunun önemi yok. Ve o kadar küçülün ki, atomun nelerden oluştuğunu görebilin.
Bilim insanlarının “-on”lu sözcüklerle anlattığı bir sürü ufacık tefecik parçalara var – protonlar, nötronlar, elektronlar, fotonlar – çok çeşitli parçalar. Ve bu ufacık parçalar – bu açıdan doğru büyük görünüyorlar – çılgınlar gibi ortalıkta zıplayıp vızıldıyorlar. Haydi, bir daha yapalım. Bu minik parçalardan birini seçin, onun peşinde koşun, yakalayın ve ona yaklaşın. Yakından seyredin ve onunla ilgili size neler anlatılmış olduğunu düşünün.
Dediler ki, o sadece madde çünkü biz onu öyle görmek istiyoruz, doğru mu? Eğer onun dalga olmasını istesek, dalga olacak. Tamam. Peki, şimdi onun dalga olmasını istiyoruz. Ve bir dalga olarak bu ufacık arkadaş belli bir frekansta salınıyor. Yani, o enerji, doğru mu? O enerji, çünkü biz onun öyle olmasını istiyoruz. Biz onu öyle görmek istedik.
Onu yeniden bir tanecik olarak görmek istesek ne olurdu? Enerji olmaya son mu verirdi? İlginç bir düşünce. Peki, şimdi o bir tanecik ve bizim sihirli bakışımızla öyle büyüdü ki, onun üzerinde ayakta durabiliyoruz. Çevrenize bir bakın. Bu yer hakkında neler biliyoruz? O bilim insanları diyor ki, bir sonraki tanecik o kadar uzakta ki, onu buradan göremiyoruz.
Fakat bir açıkgözlülük yaptık ve yanımızda teleskobumuzu da getirdik. Ve bununla etrafımızda zıplayıp uçan diğer tanecikleri de görebiliyoruz. Bulunduğumuz yerden sanki gökyüzünün gece hali gibi görünüyor.
Şimdi buraya yapmaya geldiğimiz şeyi yapacağız. Tam önünüzdeki nesnenin bir taneciğini seçin. Ve şimdi de ona ait olmayan bir taneciği seçin. Buradaki sorunu görüyor musunuz? Öncelikle, hepsi oldukça fazla birbirine benziyor, en azından tüm elektronlar diğer elektronlara benziyor, vs. Ve bunun yanı sıra her şey o kadar büyük ki, o kadar çok boş alan var ki, bir “şeyin” nerede başladığını ve nerede bittiğini söyleyemiyorsunuz. Buradan doğru, neyin o olduğunu, neyin siz olduğunuzu bile söyleyemiyorsunuz, değil mi?
Şimdi, genelde bulunduğunuz yerden doğru göremediğiniz bir şeyi daha fark edin. Bu ufacık tefecik taneler varoluşta göz kırpar gibi bir var, bir yok oluyorlar. Bunu hepsi yapıyor. “Hey! Durun! Masamın bir parçası olmanız gerekiyor!” Bu da bütün bildiklerinizi altüst ediyor, değil mi?
O zaman, izninizle bu küçük deneyi yeni bir şekilde özetleyelim. Sizin gözlemlediğiniz şekildeki gerçeklik, gerçekte yoktur. Buradaki anahtar “sizin gözlemlediğiniz şekilde” sözleridir. Etrafınızdaki enerjileri gözleyişiniz, sizin tarafınızdan dünyanızın temsili olarak organize edilmiştir. Ve bu sözlerimiz şu anlamı taşıyor, “sizin dünyanız”, Jack’in ya da Susan’ın dünyası değil. Ve katı değil, hiçbir şekilde kalıcı değil. Ve bu da bir sorun getiriyor. Bu demek oluyor ki, her şey, her an sürekli değişiyor. Ve biz bunu pek sevmeyiz, değil mi?
İnsanlar bunu sevmezler çünkü şeylerin olduğu gibi kalmasını isterler. Eğer kalmazlarsa, kalamıyorlarsa, insanlar da kalamaz, kalabilirler mi? Ve bu da devamsızlığınızı dikkatlerinizin merkezi yapamazsınız anlamına geliyor, en sevdiğiniz oyuncağınızın aslında sizin olmadığı gerçeğini bırakın, o sonsuza dek kalmayacak bile.
Fakat iyi haberler de var. Kendiniz diğer şeylerle tam olarak aynı olduğunuzu gördünüz. Aynı tanecikler. Aynı dalgalar. Aynı enerji. Hiç fark yok. Nokta.
Aynı şeylerin milyarlarca yıldır zıplayıp göz kırptığını gördünüz. Bazen bir sandalyenin parçası olarak sıçrıyor. Bazen sizin parçanız olarak sıçrıyor. Ve siz ne olursa olsun, sizsiniz. Şimdilik bu konuda bu söylediklerimiz yeterlidir. Biraz bu konuda düşünün. Bizimle bu yolculuğa çıktığınız için teşekkürler.
Konsey ve Ron Head’e çok teşekkürler. (ronahead.com)
Bu dönemde salıverme, arınma, kendinizi tanıma ve hayatınıza yeniden yön vermek konularında dönüşümünüzü hızlandırmak, potansiyelinizin bütününü gerçekleştirmek üzere Yüksek (Öz) Benliğinizle daha aktif bir ilişki kurmak ve Mor Alev’le kişisel olarak çalışmak için randevu almak istiyorsanız lütfen “Yükseliş Enerjileri ile Kişisel Danışmanlık” bağlantısına gidin ya da moralev@outlook.com adresine yazın.