Melekler: Kaygı Alışkanlığını Bırakın

Sevgili Dostlarımız, Sizleri çok seviyoruz

Kaygı doğal olmayan bir duygudur. Hayal kırklığı, terk edilmişlik, yokluk, mağdur olma ve çaresizlik duygularından doğar. Bu, insanların ne yapacağını ve hissedeceğini bilmediklerinde, yapmaya ve hissetmeye eğitildiği bir şeydir. Bir şeye ilgisini vermek, onun için iyisini yapmak görüntüsünü verir fakat aslında gerçek ilgiyi ve özeni maskeler. Yaratım sorumluluğunu almak yerine, çaresizliğe ve güçsüzlüğe odaklanmanıza izin verir.

Ancak bizler asla bunu yargılamayız çünkü biliyoruz, bu kuşaktan kuşağa geçen, kültürel olarak desteklenen, sıklıkla da manipülasyon aracı olarak kullanılan bir duygusal “rahatsızlıktır”. Yeterince kaygılanırsanız, güvende hissetmek için haberleri daha sık seyredeceksiniz. Sağlığınız konusunda kaygılanırsanız, hastalığı önlemek için daha çok para harcayacaksınız. Sevilesi olmak konusunda kaygılanırsanız, bir eş bulmak için, “daha” güzel olmak için ya da daha şık giyinmek için daha fazla harcayacaksınız. Eğer birisi hakkında kaygılanıyorsanız, onun sizi korkunuzdan kurtarmak için değişmesini umacaksınız.

Bunları size karşı sevecen olmamak üzere söylemiyoruz ama sizin kaygıya, endişeye iyice bakmanıza yardımcı olmak ve böylece gerçekte olduğu şeyi görmenizi istiyoruz. O, sevgiden doğar. Onun altında gerçek sevgi vardır. Ama kaygının kendisi sevecen bir davranış değildir ve çok az şeye hizmet eder. Siz ilgi gösterirsiniz. Siz seversiniz. Siz, kendiniz ve sevdikleriniz için en iyisini istersiniz. Bu sevgi çok güzeldir. Bu gerçektir. Ancak kaygı, korku yansıtır – kötü bir şey olabileceği korkusunu, sizin ya da sevdikleriniz için dilediklerinizin olmayacağı korkusunu, hayatınızı, ya da sevdiğiniz insanların kaderini yönetme konusunda gücünüz olmadığı korkusunu ve geçmişin tekrarlanması korkusunu yansıtır.

Kendinizi kaygı alışkanlığından kurtarmak isterseniz (ve biz bunu en derin gerçeğiniz değil, bir alışkanlık olarak görüyoruz), onun altında yatan sevgiye odaklanın. Yaratmak istediğinize odaklanın.

Diyelim ki, para konusunda kaygılanıyorsunuz. Diyorsunuz ki, “Yeterince param olmayacağı konusunda endişeliyim!” İçinizdeki sevgi der ki, “Her zaman sadece yeteri olandan fazlasını istiyorum. Ben bolluğa sahibim! Ne hakkında kaygılanıyordum? Ben bolluk yaratıyorum! Ben bolluğa odaklanıyorum… Ah, evet… Ben çoktan o noktadayım ve dahası da geliyor.”

Diyelim ki, sağlıksız ya da bir şekilde bağımlılık yaşayan bir sevdiğiniz hakkında kaygılanıyorsunuz. Diyebilirsiniz ki, “Ölmesinden ya da kendini öldürmesinden kaygılıyım! Endişeliyim, bunu kontrol etme konusunda çaresizim. Gerçekten endişeliyim, o ölürse ben de suçluluk ve üzüntüden öleceğim. Korkuyorum. Onu seviyorum. Kendimi seviyorum. Onun güvende olduğunu hissetmek istiyorum. Bütün bu kötü şeyleri hissetmek istemiyorum. Tamam. Ne yapabilirim? Onun ışığına odaklanabilirim. Onun ışıldayan sağlığına ve mutluluğuna odaklanabilirim. Dua edebilirim ve tanıdığım herkesi dua etmeye çağırabilirim… İşte bu! Bu gezegendeki sağlık titreşimini destekleyip yükseltebilirim! Kendi esenliğime özen gösterebilirim, böylece o vefat etse bile, yas tutarım ama yola devam ederim. Benim mutluluğum onun kendisi için yaptığı seçimlere bağımlı kalmaz. İşte, bu daha iyi hissettiriyor. Şimdi, hala daha onun yaşamasını istiyorum ama genel olarak yaşamı desteklemek üzere aktif görev alıyorum.”

Kaygılandığınızda, kendinizi güçsüz kurbanlar olarak görürsünüz. Biz asla sizi kurbanlar olarak görmüyoruz, fakat insan alışkanlıkları ve kültürel şartlanmalarla pek çoğunuz kurban rolü oynamaya programlandınız. Kaygının altında yatan sevgiyi bulmak ve nasıl o sevgiye güç vereceğinizi görmek çok daha kuvvetlidir!

Kaygı alışkanlığını bırakmayı seçin. Biraz emek ve adanmışlık isteyecek, ama sonunda siz ve tüm sevdikleriniz için getirdiği ödüller çok güzel ve çok büyük olacak!

Sizleri çok seviyoruz.

Melekler

***

Sevgili Dostlar, Ann Albers bu mesajın sonunda kendi yaşamından öğrendiği üç öneride bulunmuş. Onları da aktarmak istiyorum çünkü günümüz insanının en çok uğraştığı ve hepimizi en çok engelleyen, hatta hastalıklara, en büyük felaketlere yol açan şeylerden biri kaygı, diğer adıyla endişe! Ann şunları söylüyor:

1. Her kaygıyı duaya ve güçlü birer yaratıma çevirin.

Kendiniz her seferinde çaresizce kaygı alışkanlığında bulduğunuzda, durun! Tersine çevirin. Altındaki sevgi ve arzuyu bulun. Sonra dua edin. Tercih ettiğiniz sonucu gözlerinizde canlandırın. Düşünün, faturalar ödenmiş, dünya huzur içinde, sevdikleriniz mutlu ve sağlıklı.

Ben çok hastalandığımda defalarca bedenimi böyle şifalandırdım. (Ann büyük rahatsızlıklar geçirmiş ve atlatmış) Kötü hissettiğimden çok daha kuvvetli şekilde iyi hissettiğim zamanları hatırladım ve öyle olduğunu zihnimde canlandırdım. Bu da beni başka türlü olsaydı bu yaşamdan ayıracak sorunları çözmek için yönlendirmelere ve çözümlere yol açtı.

2. Diğerlerine onların hakkında endişe ettiğinizi söylemek yerine, onlara karşı ne kadar sevgi ve ilgi hissettiğinizi söyleyin.

Diğerlerine onlar hakkında “endişeli” olduğunuzu söylediğinizde sizin sevginizi hissedeceklerini düşünmek insanlığın faydasız bir alışkanlığıdır. Onun yerine, çoğu zaman o kişinin sinirini bozarsınız. Bu aslında şu demektir; “Sana güvenmiyorum. Senin değişmeni istiyorum ki böylece ben de iyi hissedeceğim.” Elbette söylemek istediğimiz bu değildir! O yüzden “sağlığın konusunda endişeleniyorum” demek yerine, “Seni seviyorum! Seni ışıldayan bir sağlık ve mutlulukla düşünüyorum! Nasıl olacak bilmiyorum ama güveniyorum. Sana inanıyorum, Yaratan’a inanıyorum.” İşte bu, sevdiklerinize sevgi hissettirecektir. Önerilerinizi daha kolay dinleyeceklerdir. İlham alacaklardır. Kalbinizi ve verdiğiniz önemi hissedeceklerdir.

3. Yönetimde olmamayı kucaklayın

“Evreni ve diğer herkesin hayatını yönetmediğimi anlamam büyük bir şok oldu” diye sıklıkla espri yaparım. Bazen bir şeylerin belli şekillerde görünmesi gerektiği ve eğer öyle olmazsa çok fena şeylerin olabileceği konusuna kapılıp gidiyoruz. Gerçekte Yaratan hepimizden çok daha fazla sevecen bir gerçeklik istiyor! Bizim çözüm fikirlerimiz bir başka ruhun gelişmek için ihtiyacı olan şey olmayabilir ya da en iyisi olmayabilir.

İstediğiniz sonucu gözünüzde canlandırmanız, onun için dua ve niyet etmeniz iyidir ama hep şunu eklemeyi hatırlayın: “Bu ya da daha iyisi.” Şükürler olsun evreni ben yönetmiyorum! Ya da siz! 🙂 Bütünün hayrı konusunda sadece parçalı bir anlayışımız var. Yani kaygılandığınızda, elbette istediğinizi niyet edin ama daha da iyisi için yer bırakın!

Kontrolü teslim etmek, arzularınızdan vazgeçmek demek değildir ama daha da iyisi için yer açmaktır.

Ann Albers’a bu önerileri ve kanallığı için, Meleklere ise bu mesaj için çok teşekkürler.(www.VisionsofHeaven.com)


Bu değişim döneminde, “Büyük Resme” ve yükseliş sürecindeki rolünüze dair daha fazla anlayış sahibi olmak, Yüksek Benliğiniz ve Ruh Ekibinizle daha yakın bağlantıda yaşamak üzere, Yüksek Benliğiniz (Yaratan Benliğiniz, Öz-Benliğiniz, İçinizdeki Işık) yönetiminde Mor Alev’le kişisel olarak çalışmak istiyorsanız lütfen “Yükseliş Enerjileri ile Kişisel Danışmanlık” bağlantısına gidin.

2019’da YENİ! En son nöroplastisite yöntemleriyle hayatınızı akışa açmak, alma-verme dengesini kurmak, kısır döngüleri sona erdirmek ve bolluğa “evet!” demek için “Dönüşümsel Akış ve Bolluk Metodu” bağlantısına tıklayın.

2019 Haziran’da YENİ! SAĞLIKLI KİLOYA ULAŞMAK ve bedeninizle barışmak için Dönüşümsel Akış ve Bolluk Metodu ile çalışmak istiyorsanız buraya tıklayınız.


Telif Hakkı© 2017 Mor Alev. Tüm Hakları Saklıdır. Bu yazıyı tümü olmak şartıyla, değiştirilmeden, bedava olarak, ve bu telif hakkı uyarısı ve internet bağlantısı (https://moralev.com/) ile birlikte kopyalamaya ve dağıtmaya izin verilmiştir.
Copyright © 2017 by Mor Alev. All Rights Reserved. Permission is given to copy and distribute this material, provided the content is copied in its entirety and unaltered, is distributed freely, and this copyright notice and links are included. https://moralev.com/

4 comments

Yorumlar kapatıldı.