Sevin, aydınlansın. İnanın, gerçekleşsin. Harekete geçin, değişsin.

F9336339-F52E-4CFC-86F4-56797C7F24C3

Sevgili Dostlar, Bundan iki sene kadar önceydi sanırım, Ron Head’le konuşurken Konsey’den bana önümüzdeki sene için bir yönlendirme var mı diye sormuştum. Kişisel bir yönlendirme tabii. Doğum günüm yaklaşıyordu ve bunu sormak içimden gelmişti. Bu sabahın erken saatlerinde o mesajı düşündüm. E-maillerimi tarayıp buldum ve yeniden okudum. Ana fikrini hiç unutmamıştım elbette, oldukça güçlü bir mesaj, hatta zaman zaman acaba bunu Bilge Baykuşlarla paylaşsam mı diye de düşündüm ama nedense şimdiye dek iç sesim bunun gerekli olmadığını söyledi. Fakat bu sabah artık mesajın paylaşılmasının zamanı geldiğini biliyorum. Her zaman olduğu gibi bu hem kişisel hem de evrensel bir mesaj, Konsey’in hep yaptığı gibi zamansız. Yaşadığımız günleri çok güzel anlatıyor ve çözüm de veriyor.

Mesajın kişiye özel bir iki cümlesini çıkararak veriyorum:

Yaşadığın yer karışıklık içinde ve oldukça uzun bir süredir de karışıktı. Orada yaşamayı seçtiğin konusundaki söylevden seni esirgiyoruz. Biliyoruz, sen bizim öğretilerimizi gayet iyi tanıyorsun. Ancak, gelmekte olan seneyi soruyorsun. Bu konuya sesleneceğiz fakat lütfen bil, şimdi söylediklerimiz önümüzdeki beş yılı sorsaydın da aynı şekilde gerçek olacaktı.

Dünyanız çok yakında tepetaklak olacak, her şey değişecek demiyoruz. Çünkü bu geleceği ima ediyor. Diyoruz ki, dünya çoktan altüst oldu ve değişmekte. Güncel sistemlerin neredeyse her köşesinde şu anda oluşmakta olan devasa değişiklikler var. Yaşamakta olduğun çevre bu değişikliklerin getirdiği  etkilerden kaçınamaz.

Sözlerimizi okuyanları bu zamana hazırlamak için büyük emekler vermekteyiz. Buna hazırlanmak ne bir şeyler almakla, ne de nerede yaşadığınızla, vs. ile alakalı. Hazır olmak için, kişi gerçekten kim olduğunu ve tüm ihtiyaçlarının gerçek kaynağının ne olduğunu bilmeli. Bundan azı asla yetmeyecektir. Bundan fazlasına ise ihtiyaç olmayacak.

Bu kavramları açıklayabilmek için binlerce sözcük kullandık. Şimdi sadeleşme zamanı.

İhtiyacınız olacak şeyin kaynağı ne bir banka, ne bir şirket, ne bir çiftlik, ne de bir hükümettir. Her şeyin kaynağı, en sonunda, Var Olan Her Şey, Kaynak, Yaratan, ya da nasıl adlandırmak isterseniz odur. Hangi ismi kullandığınız onun umurunda değildir. Konuşulan lisan umurunda değildir. Bu işin kolay yanı, çünkü neredeyse herkes buna biraz zaman ayırıp düşünebilir ve hemfikir olabilir.

Eğer bu kolay olan parçaysa, zor parça nedir? Her birinizin bilmesini arzuladığımız şey şudur: Var Olan Her Şey, her insanı kapsar. Her birinizi kapsar. SİZİ kapsar. Yapılmış olan neyse, Var Olan Her Şeyin siz olarak ve sizin aracılığınızla yaptığı şeydir. Siz sonsuzsunuz. Siz yeterliden daha azı olamazsınız. Öyle olduğunuza inanabilirsiniz. Ve o kadar güçlüsünüz ki, kendiniz için yeterliden az görünen bir benlik bile yaratıma sokabilirsiniz. Ama o yaratım bir yalan olurdu.

Bu şeyler entelektüel bir tartışma için söylenmiyor. Bunlar bir kalp bilişi tetiklemek için söyleniyor. Bunu bilmek kişisel dünyanızı değiştirebilir. Bu bilişin yükselişi ise dünyanızı değiştiren şeydir.

***

Sevgili Dostlar, yıllar önce olsa bu mesajın nasıl yaratıma girdiğini/gireceğini düşünürdüm, şimdiyse artık biliyoruz. Defalarca beklenmediği bekleyin dendi ve oldu. Güvenecek tek bir şey var, her zaman tek bir şey vardı, her zaman tek bir şey olacak: İlahi benliğimiz, Yaratan Parçamız ve tabii ki Kaynağın ta kendisi, Yaratan. Her ikisinin de aynı olduğunu bilmeliyiz.

Ben bu mesajı paylaşmaya karar verdiğim sırada cep telefonumu pingleyen bir haber ABD Başkanının Covid pozitif olduğunu söylüyordu. Bu sırada bu sabah yapmam gereken başka işler de olduğu için önceliği onlara verdim ve bilgisayarın başına saat 10.30 civarında oturabildim. Kısa çeviriyi yaparken, uzaktan sesler geliyordu, odaklanmış olduğum için pek de dikkat etmedim. Bir süre sonra çocukların oynaması sandığım seslerin farklı bir tınısı olduğunu fark ettim. Birisi çığlık çığlığa bir şeylere isyan ediyordu. Sözler anlaşılmasa, binalar ötesinden gelse de belli ki büyük acı ve isyan içerisindeydi ve yarım saate yakın sürdü. Ne olduğunu bilmiyorum. Kimden geldiğini bilmiyorum. Ama bana göre bu dolunay evresinde “BEN” olmak isteğinin çığlıklarıydı. BEN DE VARIM. İçimden hepimiz için bir dua koptu. Huzur için dua ettim, sevgi için. İnsanlığın kendini sevebilmesi için. İnsanların insanları sevebilmesi için. Kendini sevip kabul edebilmesi için.

Konsey’in yukarıda söylediklerini harfiyen yaşıyoruz. Bundan ne ABD Başkanı, ne Nijeryalı çiftçi, ne de Türkiye’deki muhasebeci muaf. Kaynağımızı içimizde bulmalıyız.

Bu sabah daha yukarıdakilerin hiçbiri olmadan bir “Değiştir Beni” duası çekmiş ama bakmamıştım. “Blog, tüm dostlar ve ötesi için ne yapmalıyım?” diye sormuştum. Konsey’in mesajının devamı geldi:

İlahiliğim

Değiştir beni Sevdiğim, her zaman gerçek kimliğimi hatırlayayım: sınırsız Işık ve Sevgi. Yardım et kendimi saf Bilinç olarak tanımama. Uyandır beni “sadece” insan olduğuma inandığım uyurgezerlikten.

Ben gerçek kimliğimi biliyorum.

Ron Head ve Konsey’e, Tosha Silver’a çok teşekkürler.

Bunu aşacağız. Çok büyük aydınlanmalar yaşıyoruz. Bazen aydınlanmalar sinir krizleri halinde gelse de, öfke nöbetleriyle karşılaşsak da, hepsi geçecek. Bilimin bize kendimiz hakkında tutarlı olarak söylediği tek bir şey varsa o da şudur: İnsan ırkı çok büyük uyum ve çözüm becerisi olan bir canlı çeşididir.

Eğer bu blog ve Blog Hamileri bize yedi yılda ne mesaj verdi diye sorsak, o da şudur:

“Sevin, aydınlansın. İnanın, gerçekleşsin. Harekete geçin, değişsin.”

Sevgilerimle

Mor Alev

Not: Yayından bir iki dakika sonra başkanla sıradan insanı karşılaştırmama itirazlar gelebileceğini düşündüm. Açıklayayım; O da hayatının en zor zamanını yaşıyor, sevilebilmek için elinden geleni yapıyor ve resmen sevilmiyor. O yüzden de süper saçmalıyor. Güvenmiyor. Olay ne parayla, ne de statüyle alakalı. Olay özsevgi, özdeğer, özsaygıyla alakalı.


En son nöroplastisite yöntemleriyle hayatınızı akışa açmak, alma-verme dengesini kurmak, kısır döngüleri sona erdirmek ve bolluğa “evet!” demek için “Dönüşümsel Akış ve Bolluk Metodu” bağlantısına tıklayın.

SAĞLIKLI KİLOYA ULAŞMAK ve bedeninizle barışmak için Dönüşümsel Akış ve Bolluk Metodu ile çalışmak istiyorsanız buraya tıklayınız.

Bu değişim döneminde, “Büyük Resme” ve yükseliş sürecindeki rolünüze dair daha fazla anlayış sahibi olmak, Yüksek Benliğiniz ve Ruh Ekibinizle daha yakın bağlantıda yaşamak üzere, Yüksek Benliğiniz (Yaratan Benliğiniz, Öz-Benliğiniz, İçinizdeki Işık) yönetiminde Mor Alev’le kişisel olarak çalışmak istiyorsanız lütfen “Yükseliş Enerjileri ile Kişisel Danışmanlık” bağlantısına gidin.


Bu yazının 5846 numaralı Telif Hakları Kanunu uyarınca tamamının ya da parçalarının kopyalanması, izinsiz olarak yayınlanması, yazarının adının değiştirilmesi, üzerinde hak iddia edilmesi yasaktır. Kanunun 71. maddesi uyarınca bunun aksi davranışlar hakkında kanuni işlem yapılır. http://moralev.com

12 comments

  1. Merhaba.
    Bir süredir değiştir beni duasına benzer bir dua içindeyim: Yaratıcı kaynağın saf sevgi ve ışığının farkına varmayı, o sevgiyi hissetmeyi ve tüm yaptıklarımı o bilişle yapmayı diliyorum…

    Liked by 2 people

  2. Trump’ın da özsevgi ve özdeğer sorunu varsa bi an kendimi iyi hissettim 🤦🥺 bencilce belki ama……🙏💜

    Beğen

    1. Tabii ki var. Yoksa neden böyle davransın? Her öfkenin, her nefretin, her yıkıcı sözün ve davranışın altında yetersizlik hisleri vardır. Güvenli, kendini seven, kendiyle barışık birey böyle şeylere ihtiyaç duymaz. Sevgilerle

      Liked by 3 people

  3. Sevgili Mor Alev her gün olduğu gibi Mor Alev sayfasını açar açmaz karşıma bugünkü yazınızın başlığı çıkınca birden çok duygulandım.
    Sevin, aydınlansın. İnanın, gerçekleşsin. Harekete geçin, değişsin. Bu güzel cümleler yıllar önce aldığım nefes koçluğu eğitiminde hocamızın kulağımıza fısıldadığı ve sonrasında benim de kullandığım olumlama cümlelerini anımsattı.’Bırak aksın,izin ver olsun.’
    İnancın azizliği ,harekete geçmenin bu inancı nasıl desteklediğini ve sevginin tartışılmaz bir enerji olduğunu artık hepimiz kavradık.
    O zaman ne duruyoruz ? Çok seviliyorsunuz en içten ,en coşkun dileklerimle ❤

    Liked by 3 people

  4. Sevgili Mor Alev, Trump dahil tum insanlarin, ozellikle yoneticilige soyunmus olan herkesin kalbindeki sevgiyi ve sonsuz huzuru bulabilmesini yurekten diliyorum. Guclu liderlere ihtiyacimiz var, umarim onlara sahip oldugumuz gunleri cok yakinda goruruz. Degistir beni duasi cok gucluydu, okurken mutluluktan gozlerim doldu. Konseyin soyledikleri onunde de sevgiyle diz coktum. Onlari ve seni, tabii ki blogu cok seviyorum! Iyi ki varsin, hayat enerjin bizi de besledigi icin cok sansliyiz. Sevgilerimle.

    Liked by 2 people

    1. Sevgili Meleklerile, aslında bu paradigma değişiminde liderlere de ihtiyacımız olmadığını anlayacağız. Tabii o bir sonraki adım. Sevgilerimle

      Liked by 3 people

  5. Sevgili Mor Alev, yazılarınızı beğeniyorum ama Trump hakkında ki “sevilmek istiyor, saçmalıyor” yargınızı doğru bulmadım. Çok basite indirgiyorsunuz bu spiritüel savaşı. Gündemi gerçekten takip etseydiniz bunun “ultimately 5D chess game” olduğunu daha iyi idrak ederdiniz. Nacizane tavsiyem Trump, Q hareketi ve 5D chess game hakkında çok bilginiz yoksa, yorumda belirtmemeniz konusunda olacaktır. Eğer gerçekten bu satranç oyunu hakkında bilgi sahibi olmak istiyorsanız da öncelikle Magenta Pixie, Jenny McCarthy, Patricia Cori, Charlie Freak, Simon Parkes ve Project Camelot’tan Kerry Cassidy’nin son videolarını izlemenizi tavsiye ederim. Fall of Cabal ve Out of Shadows filmlerini de izleyiniz. Global human trafficking ring, pedofili, adrenochrome konularına asla girmediniz, saygı duyarım ama bu saatten sonra fikir beyan etmeyin ric ederim. Sürece faydanız olmuyorsa, zararınız da olmasın ve siz olduğunuz meleksi boyutta kalın o halde… Trump’ın ajandası lakin “sevilmekle” alakalı değil, “awakening process” le alakalı. Umarım kendimi doğru ifade edebilmişimdir. Saygılar ve sevgiler

    Beğen

    1. Sevgili Neslihan
      Sizi geç yanıtlıyorum çünkü doğrusunu isterseniz bu yazdığınızı yanıtlamak için yedi yıllık yazı birikimini özetlemem gerektiğine inandım ve gözümde büyüdü… Ama şimdi öyle düşünmüyorum. Ben elimden geldiğince size anladığım neyse ifade ederim ve alıp almamak sizin seçiminiz olur. Zaten bloğun tamamı öyle değil mi? Herkes kendine ne düşüyorsa alıyor, kimileri ise okumuyor ve bu platformdan haberi bile yok! Sizi görmezden gelmek ise büyük kabalık olurdu ki, bu bloğun prensiplerine aykırı. O zaman başlayalım:
      1. Yazılarımı beğendiğinizi söylüyorsunuz. O zaman acaba ben burada kastedileni doğru mu anladım diye düşünüp, bana “Mor Alev, ben sizinle hemfikir değilim, neden saçmalıyor diye yazdınız, bunu açıklar mısınız?” diyebilirdiniz. Ben de kendi bakış açımı açıklardım. Bunu yapmadınız. Onun yerine, bunu bir yargı olarak görüyorsunuz ve siz beni ve bloğu yargılıyorsunuz. Yargı, 3D bir alışkanlıktır. Hepimiz buna düşebiliriz. Ruhani açıdan en gelişmiş olanlar bile bunu yapabiliyor. Ve hayır, bu insanı yargılamadım. Davranışlar ise farklı bir konudur, davranışlar onaylanmayabilir.
      2. Ben de herkes gibi çok farklı kaynaklardan bilgi alıyorum. Siz, ben, diğerleri… hepimiz her an bilgi topluyoruz. Beynimiz bunun için var. Siz hemen benim için “ana akım medya” sonucunu çıkarmışsınız. Ama bunu bilmiyorsunuz. Doğru mu? Nereden biliyorsunuz? Bilemezsiniz. Çünkü her an yanımda değilsiniz. Her anımı kontrol etmiyorsunuz. Ana akım medyada doğru olanlar da var, kasti yalanlar ve cehaletten dolayı yanlış olanlar da. O yüzden aylardır, lütfen muhakeme becerinizi kullanın davulunu çalıyorum. Diğer bilgi kaynaklarına gelelim…
      3. Komplo teorileri konusunda bloğun yaklaşımı bellidir. Yine defalarca tekrarlanmış bilgiler ama daha geçen hafta bu konuda uzun uzun yazdım: https://moralev.com/2020/09/24/yasadigimiz-donem-uzerine-dusunceler-eylul-2020-akillar-karisiksa/
      Nisan 2020 tarihli Negatif Düşünce Sarmalından Çıkış başlıklı makalemde ise şunları söylüyorum:
      “Komplo teorileri. Arkadaşlar bu konuda bu zamanda belki de koskoca bir makale yazmak gerekiyor. Covid-19 ortaya çıktığından beri, o kadar çok insan bana sayısız komplo teorisinin gerçek olup olmadığını soruyor ki! Ben bilmiyorum. Hatta sizi kırmak pahasına söylemeliyim, ben bunlarla İlgilenmiyorum. Çünkü ben kendi gerçeğimizi kendimizin yarattığına inanıyorum. Hepimizin BİR olduğuna inanıyorum. Kötü adamların peşinde koşmak yerine SEVGİye ve sevginin her şeyin şifası olduğuna inanıyorum. Kendimizi ve insanlığı kabul etmemizin ve bu kabulle gelen bağışlamanın çok önemli olduğunu düşünüyorum.
      Ve soruyorum, bu teori sizi nasıl hissettiriyor? Pek de iyi değil. Korkmasanız bana yazmazsınız. Gerçekliğinden bile emin olamadığımız bir teorinin çaresi nedir? Yok. Çünkü gerçek olup olmadığını bile bilmiyoruz. Sanki birileri çok şey biliyor, o birileri bizden daha üstün, uyanık ve biz cehaletimizle olduğumuz yerde kıvranıyoruz. Bütün bunlardan dolayı çaresizlik hislerine kapılıp gidiyoruz. O zaman bu teori, çare de önermediği sürece sevgi gibi mi? Kendi gücünüzü tanımanıza, kendi gücünüzle kendi gerçeğinizi yaratmanıza yardımcı oluyor mu?
      Peki, komplo teorilerini neden seviyoruz? Binlerce yıl boyunca zihinlerimizi tehlikeye karşı tetikte olmaya ve sorun çözmeye programladık. 2015 yılında paylaşmış olduğum bir mesajdan alıntılarsam: Kendimizi bedenlerimizle tanımlamaya başladık ve böylece zihin programlamamız bedenin kısıtlamaları ve hayatta kalmak (yaşam mücadelesi) üzerine kuruldu. Bedenin hafızasındaki bilgilerin çoğunluğu yaşamı sürdürmekle ilgili. Robot zihnimiz özgürlüğü ve rahatlığı hayatta kalmamızın önünde bir tehdit olarak görüyor. Çünkü ona göre “her zaman her köşede tehlike pusuya yatmış bekliyor”. İşte bu yüzden sürekli “hayatta kalma mücadelesi” modunda kalıyoruz. Bizden önce yaşayanların yüz yüze geldiği tehlikelerin tarihiyle kodlanmışız.
      Yani dostlar, komplo teorileri dikkatimizi çekecek. Zihinlerimiz sorun bulamazsa, sorun yaratıp çözmeyi sever. Kendini akıllı hissetmeyi sever. Bizi koruduğunu hissettirmeyi sever. Teoriler ister gerçek olsun ister değil. Burada zaten onların gerçekliğini konuşmuyoruz. Sizi nasıl hissettirdiğini konuşuyoruz. Negatif düşünce sarmalına kapılıp gitmemek için komplo teorilerini en azından şimdilik azaltmak yardımcı olacaktır.”
      Bağlantısı burada: https://moralev.com/2020/04/24/negatif-dusunce-sarmalindan-cikis/
      4. Şimdi en temel bilgilere dönelim: BİRlik bilinci ya da Birliktelik Bilinci nedir? Kısaca hepimizin ve her şeyin BİR olduğunu idrak etme bilincidir. Çakıl taşıyla birsiniz, solucanla birsiniz, benimle birsiniz, güneşle, galaksilerle, evrenle bir. Peki o zaman 5D Spritüel Savaş nereden çıkıyor? Eğer Birlik bilinci 5D ve ötesinin eşiği ise, savaş??? Bu bir oksimorondur. Bu son derece faydasız ve gerçek olmayan bir 3D fantezidir. Savaş, çatışma, mücadele, bunların hepsi ayrılık bilincine dayanır. Ayrılık bilinci ise ruhani evrimleşmede belli bir deneyim kazanma aracıdır, fazlası değil. Üçüncü ve dördüncü boyutlara özgü olduğu söylenir, çünkü BİRlik bilinci o boyutlarda bulunmamaktadır. Bu konuya çok dikkat etmenizi öneririm. Satranç oyununa ihtiyacımız yok. Sadece kendimiz olmaya ihtiyacımız var.
      5. Saçmalamak kelimesine geri dönelim. Bu sözcüğü sıklıkla kullanırım, hata yapabiliriz, kendimize rağmen zayıf kararlar alabilir, otomatik tepkilere dönebiliriz ve bunları her insanın yapabileceği saçmalıklar olarak tanımlıyorum. Hiçbiri bağışlanamaz değil. Hiçbiri o insan kötü, aptal, zalim, vs demiyor. Sadece insanız. Bu yazıda zaten Trump için söylenmiş hiçbir kötü ifade yok. Damgalayan, hakaret eden hiçbir şey yok. Bir daha bakın. Ve hepimiz sevilmek isteriz. Bu da insan olmanın bir parçasıdır. Onun yerine pek çok farklı lideri örnek gösterebilirdim, ama o sabah onun Covid haberi vardı. Ana fikir neydi? Nijeryalı çiftçi de, Türkiye’deki muhasebeci de, ABD başkanı da BİR. Alıp bunu bambaşka bir yere götürdünüz.
      6. Kaynak? Sizin en azından bunu anlamış olmanız gerekirdi. Madem bu insanın tutkulu bir koruyucususunuz, bunu görmeliydiniz. Hayır, bir gazeteden okuduğumu burada papağan gibi tekrarlamıyorum. Salıyı Çarşambaya bağlayan sabaha karşı kalkıp münazarayı seyrettim. Naklen. Utandım. Ruhum sıkıldı. Çareyi dua etmekte buldum. Diğer insan çok mu iyiydi? Değildi. Fakat genel prensiplere dönelim: Bir başkasının bu kadar sık sözünü kesmek, saçmalamaktır. Irk ayrımcılığı saçmalamaktır. Sorulan sorulara yanıt vermek üzere çıkılan bir münazarada bunu yapmamak saçmalamaktır. Liste uzar da gider. Gidin seyredin. Bir amaca hizmet derken, ve o amaç isterse dünyayı kurtarmak olsun, bunu sevgiyle, kibarlıkla, anlayışla yapabiliriz.
      7. Bu insanın sizin sözlerinizle “ajandasının” ne olduğu nereden biliyorsunuz? Tıpkı benim haber kaynağımı bilmediğiniz gibi… Evet. Siz de başka kaynaklara bakıyorsunuz, değil mi? Peki onlar nereden biliyor? Oval ofisle bağlantıları mı var? Ben bilmiyorum. Siz biliyor musunuz?
      8. Dünyayı kurtarmaya gelelim… Eski lider ve takipçileri paradigması artık bitti. O yüzden ne seçimler ne de liderler fonksiyonel artık. Şimdi işbirliği zamanı başlıyor. Dünyayı birkaç seçme insan Marvel filmleri gibi kurtarmayacak. Bundan emin olabilirsiniz. Bunu hep beraber, hepimiz bir arada yapacağız. Çeşitliliğin birliği sözleri bunu çok güzel anlatıyor.
      9. Peki ABD Başkanının dört yıldır hiç mi hizmeti yok? Ben müthiş yardımcı olduğuna inanıyorum. Gölgelerimizi, ayrımcılığımızı görmemize yardım etti, bütün bir sistemi baştan aşağı parçalıyor. Yasalar, anayasa mahkemesi, senato, seçimler, gelenekler… Hepsini. Çünkü yeniye yer açmalı. Bunu bilinçli mi yapıyor? Pek sanmıyorum ama sonuçta bilmiyorum da.
      10. Sevgili Neslihan, oyunuz konuşsun. Eğer ABD vatandaşıysanız, oy verin. Şu anda elimizdeki 3D araç bu. Ya da gönüllü olarak kampanyada çalışabilirsiniz. Bir başka 3D araç. Ya da bütünün hayrı için dua edebilir, sevginizi yollarsınız, bu da enerjik çözüm. Ben saçmaladığı saptamasını yaptım diye o insan güç kaybetmedi. Ona hiçbir şey olmadı. Hatta buraya yazan arkadaşlar ona sevgilerini yolladılar. Daha büyük bir güçlendirme olabilir mi? O zaman neden zararım olduğuna inanıyorsunuz?
      11. Ve son olarak; “sürece faydanız olmuyorsa, zararınız da olmasın” demişsiniz. Sanırım “kapa çeneni” demek istiyorsunuz? Bu benim seçimimdir. Ben bunu kimseye söylemiyorum ve kimsenin de bu bloğa ne yazıp ne yazmayacağını söylemesine, özgür iradesine karışmasına izin veremem.
      Sevgilerle

      Liked by 1 kişi

Yorumlar kapatıldı.