2020 Boğa Dolunayı – Mor Alev Gökyüzü ile Yükseliş Raporu

Ancient DNA analysis reveals Minoan and Mycenaean origins

Sıcak. Çok sıcak. MÖ 4000-2000 arasında bir yerde Girit’teyiz. Aylardan Ağustos, deniz durgun, sadece gölgede durabilirsiniz. Arkada Zeus’un doğum yeri İda dağı yükseliyor. Sıcaktan ağırlaşmış adımlar ve taş-kerpiç evlere çekilmiş halk. Ve birden inanılmaz bir gürültü ve toz bulutu yükseliyor. Yer sallanıyor. Boğa sıçrama gösterisi için yetiştirilen dev boğalar hareketlendi. Yere vurdukları her tekme, her haykırma sessiz ve sıcaktan uyuşmuş adada yankılanırken gürültüyü duymamanın imkânı yok. Bu boğalar inanılmaz güçlüler, kutsallar ve çok değerliler. Bildiğiniz boğaları unutun. Bunlar onların ataları, şimdi soyları tükenmiş olan Avrupa yaban öküzleri, neredeyse fil kadar büyük, sivri ve öne uzanan boynuzları var. O toz bulutunu, ham gücü düşünün. Astrolojik çağ, Boğa çağı. Girit’te ise Minos medeniyeti hem Kutsal Anne’ye tapınırken hem de eril Boğa boynuzları ile korunuyor. Yıldızların arasında Boğa burcunu gördüklerinde kadim astronomlar/astrologlar, onu anlamaya çalışırken işte bu boğalara bakıyorlardı. Müthiş güçlü, gürültülü, istediğini isteyen, sağlam. Bugün yol kenarındaki çayırlarda gördüğümüz rahat, ağırkanlı orta boy hayvanlara sadece biraz benziyorlardı. Karakterleri çok farklıydı. Boğa sıçrama ise kesinlikle boğa güreşi gibi değildi, bu dev kutsal hayvana saygı duyulan ve sıçrayanın hayatının tehlikeye atıldığı bir akrobasi gösterisiydi. Giderek öfkelenen boğanın üzerinden kaç defa sıçrayabilirsiniz?

Bu Boğa dolunayında, keyifle geviş getiren, ağırkanlı damızlık hayvanlar yerine o zamanın dev boğalarını düşünmemiz gerekiyor. Dolunay ham, sarsıcı ve müthiş bir güçle geliyor. Ay, Uranüs’le birleşiyor. Gökyüzünü bir şimşek sesi yırtıyor. Boğa yere bir tekme daha atıyor. Toz, duman. Beklenmedik bir şekilde bulutlar geldi. Boğaların neden huzursuz olduğu belli oldu. Bu bir yaz fırtınası olabilir mi? Şimdiye kadar durgun deniz dalgalanıyor,

moon lightning

Uranüs şimşek gibi aniden değiştiren bir gezegen, her vuruşuyla daha fazla özgürleşmek, daha fazla isyan etmek ve kendimiz olmak istiyoruz. Uyanış ve değişim Uranüs’tür. Uranüs yüksek zihindir, böyle sarsıcı olmasının sebebi artık değişmesi gereken ama bizim uyuşukluk yaptığımız ya da savsakladığımız sorunları alıp yüzümüze vurmasıdır. Yüksek zihin bizi gitmemiz gereken yola, hayat kontratımızı yerine getirmeye savurur. Boğa ve Uranüs, 2026’ya kadar işbirliği yaparken, Boğa burcu kesinlikle antik zamanlardaki ruhuna dönüyor. Kutsal dişinin eşlikçisi ve koruyucusu olmaya. Kutsal dişi ise sıklıkla Boğa’yla bağdaştırdığımız bir şey: Tabiat, verimli topraklar, yaşamımızı devam ettirmemizi sağlayan kaynaklar, dünyamız.

Bu dolunay bizden sadece uyanmamızı değil, kökten, temelden, tamamen sorumluluk almamızı talep ediyor.

Şimdi, sahnede kadim boğalar, şimşekler fırlatan Uranüs var. Ona bir de gerileyen Mars ve Merkür’ü, Oğlak’ta birleşmeye hazırlanan Jüpiter ve Plüton’u, Kova’ya geri dönmek için ilerleyen Satürn’ü eklersek, resim oldukça karışık. Üçüncü trimester, yükselmiş duygular, tetiklenen eski korkular, kararsızlıklar ya da doğrudan saçmalıkların sergilendiği bir döneme giriyor. Bu enerjide pek çok yönden çekiştirildiğimizi hissedebiliriz. O zaman bize tutarlılığı ve sağlam zemini o güçlü Boğa ve Tabiat Ana verecektir. Kendimizi ana ve bulunduğunuz yere köklendirdiğimizde, devasa görünebilecek duyguları, çözülemez sanılan sorunları parçalara bölerek tane tane işlemden geçirebilir ve adım adım yolumuza devam edebiliriz.

Bu bir mavi ay, bir takvim ayındaki ikinci dolunay. Astrolojik açıdan bunun bir önemi yok. Astrolojik mavi dolunay ise aynı burçtaki ikinci dolunaydır ve bu dolunay öyle değil. Ama bence yine de verdiği mesaj, Ekim ve Kasım aylarının enerjisinin ne kadar yoğun ve önemli olduğu.

Bu dolunay aynı zamanda Halloween ya da Türkçesi (bence film çevirmenleri tarafından uydurulmuş) Cadılar Bayramı ile çakışıyor. Halloween eğlence endüstrisi tarafından ele geçirilmeden binlerce yıl önceden beri var olan bir bayramdır ve “All Hallows Eve” yani “Bütün Azizler Gecesi” olarak şükranları sunmak üzere kutlanmaktaydı. Hıristiyanlık bu bayramı bir gün sonraya taşıyarak yine azizlerin kutlandığı bir güne çevirdi. Pagan geleneklere göre adı Samhain olan bu gecede yaşayan ve yaşamayanlar arasındaki perdenin en ince haline geldiğine inanılır. Genel olarak bu gecede boyutlar arası iletişimin çok daha güçlü olduğunu ve sezgilerinizin keskinleştiğini gözlemleyebilirsiniz.

Hatta, Uranüs’ün bu dolunayla birleşik halini, yüksek zihni ve yüksek iletişimi simgelediğini düşürsek, bu gece yapılacak meditasyon ve özünü dinleme gibi çalışmaların olağanüstü geçmesi çok mümkün. Ama hatırlayalım, gelen bilgiyi almak için susmak ve dinlemek gerekir.

Sabian sembollerine baktığımızda kolektif hikayemiz iki çok uygun resimle anlatılıyor. Güneşin sembolü;

 “Diş Hekimi İş Başında”

Dolunayı aydınlatan güneşin bulunduğu bu sembol şaşırtmıyor. 2020 bitmek bilmeyen bir diş randevusu gibi. Aranızda diş hekimleri ve hepimizin de dişleri var. Ama hiçbirimiz bir diş tedavisinin eğlenceli olduğunu iddia etmez sanırım! Fakat yapılmalıdır. Nokta. Sonuç büyük bir rahatlama ve çok daha güzel bir gülümseme olacaktır. Ama o dişçi koltuğu yok mu! Bilge Baykuşlar, bu zaman, yaşadığımız bu durum inceleme, onarım ve sürekli bakım istiyor. Çürümekte olan temizlenmeli veya alınıp atılmalı, kararlı olmalı. Şimdi birazcık acı ve rahatsızlık sonradan çok daha büyüklerini engelleyecektir. Ardından dişlere iyi davranmalı, yiyecek ve içeceklere, ömür boyu diş hijyenine dikkat edilmeli.

Astrolojide dişleri yöneten gezegen Satürn’dür. Satürn aynı zamanda ne ekersen onu biçersin gezegenidir, yani karmanın yöneticisi. Bu sembol diyor ki, bir çeşit onarım, telafi ve belki de özre ihtiyaç var. Bu büyük ihtimal uzun süredir gereken ancak göz ardı edilmiş bir konu. Ama artık bıçak kemiğe dayandı, sorumluluk alınmalı ve harekete geçilmeli. Şikâyeti ve mızmızlık etmeyi bırakmalı, derhal önümüzdeki acil işe odaklanmalıyız.

Dolunayın Sabian sembolü ise;

“Süslenmiş Yılbaşı Ağacı”

Hayatınızda nasıl olaylar gerçekleşiyorsa gerçekleşsin, en büyük karanlıktan hemen sonra hayat sadece aydınlanmaya başlar. Size tam tersi gibi görünse bile iyi haberler gelmek üzere. Ancak, burada yapay neşeye, yapay iyimserliğe karşı da uyarılıyoruz çünkü bir şeyleri olduğundan iyi ya da farklı göstermeye çalışmak sadece bir süre göz boyayabilir ve sonra o boyalar dökülür. Gerçek doğal olandadır.

Bu sembol bize hayatta ezeli ve ebedi olarak varolan, tam adlandıramadığımız o sihirli ve iyi şeyi hissetmeye çağırıyor. O şey inatla hayatta kalıyor, devam ediyor ve edecek. Her zaman ama her zaman, karanlığın ortasında hissetseniz bile, dünyada yaşam ve yenilenme var. Derler ki, yılbaşı ağacına eklenen ışık, bir zamanlar gece dalların arasından parlayan yıldızları temsil etmek üzere yerleştirilmişti. Bu sembol cennetlerle, gökyüzüyle olan yeryüzü bağlantımızı da temsil ediyor denebilir.

İnsanlığın en çok değer verilen, en temel niteliklerine güvenmeye devam edin. O temel nitelikler, vicdan, sağduyu, sevebilme, fikrini değiştirebilme yeteneği, merak, keşfetmek, faydalı olmayı istemek… sonsuza dek süren sihirli formülün içinde bunlar var ve şimdi en derin anlamda, en saf haliyle temel taşımız olan bu yüksek halimizi tanımaya, onaylamaya ve yaşamaya çağrılıyoruz.

***

Sevgili Bilge Baykuşlar, şu yukarıdaki son sözcükleri yazarken yazı masasından kaldırıldım ve Ege’deki, İzmir’deki tüm Bilge Baykuşların büyük bir şok yaşamış olduğunu, zor durumda olduklarını duydum. Çok, çok üzüldüm. Umarım iyisiniz. Umarım sevdikleriniz sağlıklı. Umarım… Şu anda resim çok belli değil. Sanırım tam olarak ne olduğunu, neye ihtiyaç duyulduğunu anlamaya biraz vakit var.

Bu yazıyı burada kesiyorum. Siz bu enerjinin ana fikrini çoktan anladınız. Şimdi uyanmak ve yardımlaşmak zamanı.

Hepinize sevgilerimi yolluyorum. Mor Alev Enerjisi, Melekler, Yaratan’ın tüm yardımları sizinle olsun. Şu anda daha başka ne diyebileceğimi bilmiyorum…

©Mor Alev 2020


En son nöroplastisite yöntemleriyle hayatınızı akışa açmak, alma-verme dengesini kurmak, kısır döngüleri sona erdirmek ve bolluğa “evet!” demek için “Dönüşümsel Akış ve Bolluk Metodu” bağlantısına tıklayın.

SAĞLIKLI KİLOYA ULAŞMAK ve bedeninizle barışmak için Dönüşümsel Akış ve Bolluk Metodu ile çalışmak istiyorsanız buraya tıklayınız.

Bu değişim döneminde, “Büyük Resme” ve yükseliş sürecindeki rolünüze dair daha fazla anlayış sahibi olmak, Yüksek Benliğiniz ve Ruh Ekibinizle daha yakın bağlantıda yaşamak üzere, Yüksek Benliğiniz (Yaratan Benliğiniz, Öz-Benliğiniz, İçinizdeki Işık) yönetiminde Mor Alev’le kişisel olarak çalışmak istiyorsanız lütfen “Yükseliş Enerjileri ile Kişisel Danışmanlık” bağlantısına gidin.


Bu yazının 5846 numaralı Telif Hakları Kanunu uyarınca tamamının ya da parçalarının kopyalanması, izinsiz olarak yayınlanması, yazarının adının değiştirilmesi, üzerinde hak iddia edilmesi yasaktır. Kanunun 71. maddesi uyarınca bunun aksi davranışlar hakkında kanuni işlem yapılır. http://moralev.com

7 comments

  1. Ah o kadar uzun yazabilirim ki buraya..oncelikle cok gecmis olsun. Bende kuzey egedeyim ve herkesin aksine ben cok hafif hissettim. Ben deprem oldugunu fark edene kadar olay bitti, umarim izmir’de can kaybi yoktur. Yikilan bina haberlerini okudum ve insanlar ciktiktan sonra yikilmis olmasini umit ediyorum. Kandil gecesi ve ulkemizin dogumgunun ust uste geldi. Buyuk buyuk dedem ataturkun silah arkadaslarindan biriymis sadece adini ve kisa bir hikayesini duymustum. Gece ruyamda gordum,hani o perdeler inceldi yazdiniz ya o kadar ortusuyor ki yasadiklarim… bende hic fotografi yok ama merak ediyordum hikayesini babamdan yarim yamalak ogrenmis,internetten daha detayli bulmustum. Cumhuriyet bayraminda resmini gordum yine internet arastirmasinda… ogluma gosterdim sana cok benziyor dedi..fiziksel olarak bende oglum da babamla karbon kopya gibiyizdir. Ama buyuk buyuk dedeme benzemek…cok enteresan geldi. Internette bi yerde birileri kahraman ilan ederken birileri vatan haini ilan etmis… zitliklar dunyasi🙂 ikiyi bir etme… gecenlerde aklima coco animasyon filmi gelmisti ,oglumala oturup yeniden izlemistik,atalari onurlandirma… bitince onlar icin evde icsel olarak mum yakip,tesekkur etmistim…ve boga dolunayi… sabaha karsi cikio balkonda oturmak gibi bi huy edindim son yillarda… resmen uyandirilip gun sabaha devrilirken nobet tutuyorum balkonda horoz sesleri, yildizlar… sabah ezanina kadar… ve bu cok huzurlu.. dun yine balkondaydim dogudan gorunen venus ve su ara batida mars gezegeni var. Venusu aradim gokyuzunde daha erkendi,tam gun dogumuna yakin cikiyor. Baktim hem saat erken hem hava bulutlu. Oturdum sessizligi dinliyordum birden sanki ust komsu isik yakmis gibi arkamda bir aydinlanma hissettim. Ne oluyor diye bi arkaki dondum ki ay bati tarafindan tabak gibi parliyor. Tam dolunay hali yarin ama bu sabah da o kadar guzeldi ki..az otesinde kizil gezegen mars.. binanin arkasina batana kadar izledim… konustum..ve normalde benim evimden gorunmez ay, cok ters alanda ve arada kaliyorum. Ama gorunecekse gorunuyor iste…. sifalandirmasi gerekeni sifalandiriyor. Niye bu kadar yazdim bilmiyorum bunca yildir bu sayfayi okurum,yol arkadasim rehberlerimden birisin sevgili mor alev.. sadece paylasmak istedim sanirim. Hayretle izledigim o kadar cok sey oluyor ki ve biliyorum ki iyi olacağız, sevgiler😇

    Liked by 5 people

  2. Sevgili Mor Alev,

    Ben de blogda bogalarin guclerini ve ayakseslerini okumamdan hemen once deprem haberini aldim. Hepimize cok gecmis olsun.
    3.trimesterin cok farkli olacagini hissediyorum, tanimlayamiyorum da ama disci koltugu cok uymus duruma! Dolunayla gelen onumuzdeki enerjiyi vahsi ve kararli hissediyorum, ciplak ve sessiz bir gerceklik, cok da sevimli degil ama tamamiyle hakiki. Icimden gecen yorumlar bu oldu. Yazarken sordum “korkuyor muyum” Diye, korku yok ama yapici bir ofke yolda olabilir bazi seyler icin… Sogukanlilik ve sabrin dostumuz olacagi bir doneme giriyoruz belki de. Disil enerjinin, kutsal annenin gucunu Halloween’de ozellikle cagirmak cok etkili olacaktir diye dusunuyorum. Cok tesekkur ederim, varligin gunes isigi gibi. Sevgilerimle

    Liked by 4 people

  3. “İnsanlığın en çok değer verilen, en temel niteliklerine güvenmeye devam edin. O temel nitelikler, vicdan, sağduyu, sevebilme, fikrini değiştirebilme yeteneği, merak, keşfetmek, faydalı olmayı istemek… sonsuza dek süren sihirli formülün içinde bunlar var ve şimdi en derin anlamda, en saf haliyle temel taşımız olan bu yüksek halimizi tanımaya, onaylamaya ve yaşamaya çağrılıyoruz.”

    Sadece bu kadar sade ve basit Evrenin bizden istediği, IŞIK HIZINDA OL SUN🙏🏻🙏🏻🙏🏻💜💜☀☀☀💐
    Sonsuz şükranla Sevgili Mor Alev, namaste…

    Liked by 1 kişi

  4. Yazılarınızda ilk kez denk geldiğim bir şeye dikkat çekmek isterim. Keyifle geviş getiren, ağırkanlı damızlık hayvanlar dediğimizde ve o vahşi hayvanları temsil eden bir fotoğraf olarak kafası kesilip duvara asılmış bir boğayı kullandığımızda bu canlıların insan tarafından uğradığı suistimali meşrulaştırmış, normalleştirmiş olmuyor muyuz? Bu minvalde damızlık insanları, kafası kesilip duvara asılmış bir insanı hayal ederek ne demek istediğimi anlayabilirsiniz diye düşünüyorum. Damızlık kelimesi bir insan için ne kadar aşağılayıcı ise, kafası duvara asılmış bir insan ne kadar korkunç ise bir boğa için de aynıdır. Niyetim sadece ışık tutmak, umarım sözlerim doğru yere ulaşır. Sonsuz sevgi ve şükranla.. 🌍

    Beğen

    1. Sevgili Hareki, sanırım anlaşılır şekilde moraliniz bozuk ve algılarımızı da ruh halimiz yönettiğinden yazıda da resimlerde de olmayan bir şeyler görmüşsünüz. Öncelikle, kafası kesilmiş bir boğa yok resimde. Bu, Knossos’da bulunmuş, altın boynuzlu Boğa şeklinde taştan oyulmuş kutsal içecek kabıdır. Knossos, Girit’te Minos medeniyetinin başkent rolündeki şehirdi. Fotoğraf Heraklion arkeoloji müzesinde sergilenen kaba aittir. Bu, boğanın kutsallığını ve ona verilen önemi anlatır, başka bir şey değil. O zaman değil bir boğanın başını kesmek, kutsallığına herhangi bir şekilde saygısızlık etmek bile düşünülemezdi. Ayrıca, lütfen tarafsız olalım… Günümüzde boğa damızlık olarak kullanılır, bu ne iyidir, ne de kötü. Bu şu an yaşanan bir gerçektir. Bu neden bir hakaret olsun? Damızlık olarak kullanılmayacak boğalar ise hadım edilir ve isimleri o zaman öküz olur, başka işlerde kullanılır. Ancak gönül ister ki, hepimiz etoburluğu bırakalım ve artık damızlık boğalara, dana eti için milyarlarca inek ve boğa beslemeye, hayvanları zalimce kullanmaya bir son verelim. Bu sayede tabiata, çevremize de büyük bir hizmetimiz olur, karbon emisyonu hatırı sayılır şekilde düşer. Bu yazı Boğa arketipi hakkındadır, günümüzde anlaşılan hali ve antik zamanlardaki kutsallığı ve gücüyle ilgilidir. Şimdi bir defa daha baktığınızda bunu görebilirsiniz.

      Liked by 2 people

      1. İnsan hassasiyetlerinden doğru görüyor, haklısınız. Yanıtınız için çok teşekkür ederim. Moralim de bozuk mu bilmiyorum, ama Moralev’im çalışıyor o kesin. 🙂

        Liked by 1 kişi

Yorumlar kapatıldı.