2020: Bulunduğumuz Yer ve Potansiyeli

Eric Chow for The GuardianSevgili Dostlar, uzun süredir paylaşmak istediğim ama bir türlü vakit ayıramadığım iki Sarah Varcas makalesinin birincisini bugün en sonunda size sunabiliyorum! Son aylara ve yılın geri kalanına genel bir bakış açısı sağlaması açısından bu mesajı çok önemli buluyorum. En kısa zamanda bizi 2021 potansiyeline kadar taşıyan ikinci makaleyi de çevirip yayınlamaya çalışacağım.

Sarah Varcas’a müthiş analizi için çok teşekkürler. (astro-awakenings.co.uk)

Ayrıca, paylaştığım illüstrasyon, ilk defa Pinterest veya free library dışında bir kaynaktan. Eric Chow,  The Guardian gazetesinin bir makalesi için yaratmış. 

Farz edin ki…

Yoğun gergin zamanların tam ortasında yaşadığımızı söylemeye gerek yok. Korku hüküm sürüyor, her yerde yalıtım, ortalık çatışan bilgi ve fikirlerle kaynıyor, bir dakika berraklaştırıp bir sonrakinde bulanıklaştırıyor. Toplumlar tecritte (bu kelime nasıl da kolaylıkla gündelik hayata girdi) ve kimse bundan sonra ne olacağını pek de bilmiyor. Derinleşen bir huzursuzluk büyüyor. Dünyamızda görünüşteki fiziksel hastalık tehdidinin çok ötesinde bir şeyler çok yanlış gidiyor. Bu gezegende bir düzeltme ve arıtmaya uzun zamandır ihtiyaç vardı ve andaki koşullar, kendine özgü tuhaf tarzıyla, bunu yerine getiriyor. Nehirler çok daha berrak akıyor. Hava daha temiz. Genellikle motor ve makine sesleriyle boğulan kuş sesleri şehirlerde duyulabiliyor. İnsan ırkı kendini içeriye kilitlerken, Tabiat Ana her zamanki gibi devam ediyor. Kitlesel geri çekilişimiz doğaya iyi geliyor. Bu da bize bir saniye daha görmezden gelemeyeceğimiz bir şey söylüyor.

Biz bu gezegende gereğinden çok daha uzun bir zamandır bir virüsüz ve iş işten geçmeden kendimizi şifalandırmalıyız.

Duraklama

İlk görünüşe karşın, tam bir fırsat döneminde yaşıyoruz, temelden ve geri dönülemez değişim. İşler asla pek de göründüğü gibi değil, ne de ilk ortaya çıktıkları gibi berrak hatları var. Gerçekler yüzeye çıkıyor, korkular da öyle. Bununla beraber, şefkat, yenilikçi yöntemler, buluşlar ve fikirler, duraklama ve durgunluk dünyaya yayılırken daha derin bir toplum olma hissi de öyle. Duraklat düğmesine basıldı. Resetleniyoruz.

Farz edin ki, bütün bunlar 2020’yi insan ırkının bu gezegendeki yıkıcılığını o kadar derinden anladığı sene yapsın ve hepimiz hep birlikte yemin edelim, tam şimdi burada değişmeye. Ve yıkıma giden durmak bilmeyen yürüyüşü bitirelim, nasıl olurdu? Bir düşünün, tek gereken bir küresel duraklama olsun, yolumuzu kesip kendimize getiren ve her gözü tek tek açan…

Güncel gezegen hareketleri kesinlikle eşit derecede büyük zorluk ve derin şifa potansiyeline işaret ediyor. Gerçek, rehavet, kayıtsızlık ve inkarın sertleşmiş yüzeyini paramparça eden bir balon gibi yüzeye çıkıyor. Kimse bulunduğumuz yere bu kadar çabuk geleceğimizi öngörmedi. Elbette, şu anda pek çokları kendilerinin veya sevdiklerinin hayatları için korku içindeler. Fakat bu gezegensel paniğin tam ortasında, kolektif alan tutma ve berraklığı koruma emeklerinin hepsi küresel havuzda dalgalar yaratıp yayılarak katkıda bulunuyor. Her huzur anı, kolektif teraziyi dengelemeye yardımcı oluyor.

Korku da bir virüs ve çok yüksek bulaşıcılığı olan bir virüs! Ona yakalanmak için fiziksel olarak yakında olmaya ihtiyacımız bile yok. Radyo dalgalarıyla, televizyonlarla, internetle, telefonlarımızla, tekst mesajları ve videolarla yolculuk ediyor. Ona karşı bağışıklık inşa etmek zor iş. Görünüyor ki, ne kadar maruz kalırsak, o kadar korku dolu oluyoruz. İşte bu yüzden kendimize ve birbirimize ekstra özen göstermemiz şimdi çok önemli. Kibar ve yumuşak olmamız, en çok zorluk çekenlere düşünceli davranmamız. Bazıları için tecrit, emniyet hisleri yaratan her derde deva bir ilaç. Diğerleri için sosyal bağlantıların topraklayan doğası yardımıyla zar zor oluşabilen kırılgan dengelerine hayati bir tehdit ve o bağlar şimdi belirsizlik ve korku iklimiyle kesildi.

Çözüm

Hepimiz sebep ve çözümün parçasıyız. Dünyamızın çok çeşitli yönleri birbirine öyle dolanmış halde ki, ondan ayrı durmak ve kumaşında hiçbir payı olmadığını söylemek mümkün değil. Hala daha kendi burcu Balık’ta ilerleyen Neptün, hepimizin aynı kaynaktan doğduğunu ve aynı kaynağa geri döneceğini hatırlatıyor. Varoluşumuzun çevresine bedenimizi, zihnimizi, kalbimizi ve ruhumuzu sarıp ona “ben” diyoruz. Kendimizi ayrı bireyler olarak görüyoruz, göreceli olarak öyleyiz de. Fakat, mutlak sınırsızlıkta her birimiz bütün parçalarıyız, her biri özgün bir şekilde sadece kendine ait rolünü oynamak üzere özel üretilmiş. Şu anda, kutuplaşmaya doğru her türlü hareketin önüne geçmek, kıran kırana rekabet zihniyeti veya alarm veren “herkes kendine” yaklaşımıyla market raflarını boşaltıp en kırılganların yaşamını zorluk içinde bırakan yaklaşıma yer vermemek için, bu birbirine bağlantılı olma halini derinden düşünmek hayati önem taşıyor.

Fakat, Jüpiter Plüton’la birleşmek üzereyken (5 Nisan 2020), ikisi de Eris’e kare açı yaparken, çöküntünün ani ilerlemeye, trajedinin büyük başarıya dönüşmesi için daha yüksek potansiyele sahip bir zaman da hiç olmamıştı. Satürn-Plüton’un Ocak 2020’de bir defalığına birleşmesinin aksine, bu buluşma üç defa gerçekleşiyor. (Bir sonraki iki birleşme 30 Haziran ve 12 Kasım 2020) Bu da Ocak ayındaki ani değişimden farklı olarak daha uzun bir ayarlama ve ölçümlendirme işlemini yansıtıyor. Hızla yeni Satürn-Plüton mıntıkasına ulaştıktan sonra, şimdi alışma ve yönlendirme sürecindeyiz. Bu yeni yabancı dünyada işlerin nasıl yürüdüğünü ve geleceğini şekillendirmede ne kadar etkili olabileceğimizi keşfediyoruz.

Jüpiter bizlere, deneyimler aracılığıyla, hayatın büyük gerçeklerini onu açık bir kalp ve zihinle yaşayarak öğreneceğimizi söylüyor. Her zaman bilecek, deneyimleyecek, merak edecek, hayran kalacak daha fazlası olacağını hatırlatıyor. Jüpiter bizi hiç durmadan gelişimde tutuyor, rahatlık alanımızın ötesindekileri de keşfetmeye ve orada bulduklarımızı kucaklamaya itiyor. Öyleyse, Jüpiter Plüton’la, yeraltının hükümdarıyla, birleşirken çoğunluğun rahatlık alanlarının dışına zorlandıklarını hissetmesi hiç de şaşılacak bir şey değil!

Güç

Jüpiter’in Plüton’la olan işbirliği insanlığın gölgelerinin en karanlık parçalarının kazılıp açığa çıkarılması için on üç yıllık bir süreci başlatıyor, aynı zamanda en dönüşümsel enerjilerin kullanıma sunulduğu bir dönem. Oğlak’tayken, pratik, gündelik hayatta başkalarına muhtaç olmadan kendi işini görebilmenin önümüzdeki yolculuğun püf noktası olduğunu doğruluyor. Oysa hala daha Yengeç’te bulunan kuzey düğümü ise hepimizin TEK bir Benliğin parçaları olduğumuzu ve birbirimize dayandığımızı da hatırlatıyor. Birbirimiz için yaptığımızı, kendimiz için de yapıyoruz. Ne Jüpiter, ne de Plüton kendi güçlerini vermeyi asla ve asla akıllarına bile getirmezler. Biz de bunu düşünmemeliyiz, özellikle de korkuya vermeyi. Bu onu inkâr etmek veya bastırmak demek değildir. Ancak nasıl davranacağımız, ne seçimler yapacağımız konusunda son sözü söylemelerine izin vermeden hislerimizi tanıyabiliriz. Jüpiter ve Plüton, bizleri korkunun çevresinde ne kadar açılıma ve gelişime açık olabileceğimizi keşfetmeye çağırıyor. Ne kadar da engin olabiliriz, olduğumuz insanı tanımlamasına izin vermeden korkuya yer tanıyabilirsek eğer.

Hepimiz bunu yapabiliriz. Fakat yalnız yapamayız. Ne tecridin bizi tanımlamasına, ne de  korkuya, karşılıklı suçlamaya, şikâyete, atışmaya doğru çürümesine izin vermemeliyiz. Tecrit bir davranıştır, varoluş hali değil. Hepimiz bunu elimizden gelen en iyi şekilde atlatmaya çalışıyoruz ve bazılarımız hata yapabilirler. Neye ihtiyaç olduğu, ne olduğu ve ne yapılması gerektiği konularında fikir ayrılıkları olabilir. Ama hala daha BİRiz ve fiziksel de yapamasak da ruhen el ele tutuşabiliriz! Açık kalpler ve gelişimci zihinler bizi korkuyla taş olmak yerine, yeni olasılıkları değerlendirmeye hazırlayabilir.

İlk Jüpiter-Plüton birleşmesinde, Mars, Kova’da Satürn’le birlikte ve ikisi de Venüs’e üçgen açıda. İşte burada gördüğümüz inovasyon potansiyelidir – bizleri bu korku zamanından çıkarıp ilerletecek akılcı, sağlam fikirler doğurmak için bir şans. Eğer eve kapanıp kaldıysanız, belki hep yazacağınızı söylediğiniz o kitabı yazmanın vakti gelmiştir. Öteleyip durduğunuz o icadın üzerinde çalışmanın, yeni bir iş planı yaratmanın, kariyerinizi yeniden incelemenin, şiirin, resmin, dansın, birkaç fıkra yazmanın, mektup yazmanın, bahar temizliğinin, bahçeyi kazmanın. Veya en sade haliyle kendinizle biraz vakit geçirip, tecridin sessizliğinde, modern çağda sıklıkla boğulup giden o dingin iç sesi dinlemenin vakti. O sesin bu günler hakkında söyledikleri şaşırtabilir.

Yenilenme

Bu dönem hepimizden birer mistik yaratıyor. Dış dünyadan çekilirken iç dünyalarımızda inzivaya giriyoruz. Durgunluk ve sessizliğe yerleşme iznini kendimize verdiğimizde kim bilir, neler meydana çıkacaktır, farkındalığın tam sınırında hangi bilge inciler bizi beklemektedir? Jüpiter ve Plüton’un bu sene bize göstereceği çok şey var: Büyük bilgelik, derin gerçek ve müthiş, şok edici potansiyel. Korku anlatımının o potansiyelin herhangi birini boğmasına ya da her anın sahip olduğu saf olasılıklara bizi kör etmesine izin vermemeliyiz. Hatta korku bile izin verirsek, bilge bir öğretmen olabilir.

Mars’ın Kova’da Satürn’le birleşmesi sinirlerimize sahip olmamızı ve sağlam durmamızı söylüyor. Bu noktadan ileriye geçebilmek için yeni ve cesur bir bakış açısına ihtiyacımız var, bu zaman geçtikten sonra eski hallere dönmeye değil. Dünya göz kırpacak kadar kısa süre içinde değişti, fakat gerçek değişim biziz, kozadaki tırtıllar gibi bekliyoruz. Ve dünya çekildikçe biz de tecrit odamızda sıvılaşıyoruz, yeniden doğmak için doğru zamanı bekliyoruz. Jüpiter ve Plüton diyor ki, o kanatları açmadan önce bir zaman geçecek, fakat açtığımızda… Aman Tanrım! Ne kadar güzel bir manzara olacak…

Sarah Varcas, 23 Mart 2020


Bu değişim döneminde, “Büyük Resme” ve yükseliş sürecindeki rolünüze dair daha fazla anlayış sahibi olmak, Yüksek Benliğiniz ve Ruh Ekibinizle daha yakın bağlantıda yaşamak üzere, Yüksek Benliğiniz (Yaratan Benliğiniz, Öz-Benliğiniz, İçinizdeki Işık) yönetiminde Mor Alev’le kişisel olarak çalışmak istiyorsanız lütfen “Yükseliş Enerjileri ile Kişisel Danışmanlık” bağlantısına gidin.

YENİ! En son nöroplastisite yöntemleriyle hayatınızı akışa açmak, alma-verme dengesini kurmak, kısır döngüleri sona erdirmek ve bolluğa “evet!” demek için “Dönüşümsel Akış ve Bolluk Metodu” bağlantısına tıklayın.

YENİ! SAĞLIKLI KİLOYA ULAŞMAK ve bedeninizle barışmak için Dönüşümsel Akış ve Bolluk Metodu ile çalışmak istiyorsanız buraya tıklayınız.


Bu yazının 5846 numaralı Telif Hakları Kanunu uyarınca tamamının ya da parçalarının kopyalanması, izinsiz olarak yayınlanması, yazarının adının değiştirilmesi, üzerinde hak iddia edilmesi yasaktır. Kanunun 71. maddesi uyarınca bunun aksi davranışlar hakkında kanuni işlem yapılır. http://moralev.com

14 comments

  1. “Kolektif alan tutma ve berraklığı koruma emeklerinin hepsi küresel havuzda dalgalar yaratıp yayılarak katkıda bulunuyor.”

    Sevgili Mor Alev,
    Son zamanlarda uykuya yatarken veya meditasyon sonrasi cam gibi hareketsiz bi göle damlayan bi damla olurum,bir yandan da onu seyrederim,minicik bir damlanin göle uzanan kocaman halkayi yaratisini. Bu sozlerin bendeki karsiligiydi bu.

    Gercekten bilgelik dolu ve cok keyifli bi makaleydi, sana ve Sarah Varcas’a bin tesekkurler! Ve ilustrasyon da cok icten,cok huzur verici. Seni seviyorum💜🙏

    Liked by 2 people

  2. Yazının başlarında “Farz edin ki….” diye başlayan koyu harfli paragraf için diyorum ki Oldu bile…Ve de öyledir!Amin.!!!!
    Belki haftalardir ruhumda ve fizik bedenimde bariz şekilde hissettiğim bir duguyu..bir olguyu burada gòrmek çok daha anlamlandîrdı.. Evet..kozada ki tırtıllar gibiyiz…Doğum sancısi çekiyoruz…Başkalaşip form değiştiriyoruz.Dünyayi o koza zannederken uçmaya hazırlanıyoruz….Bedenimiz acıyor hatta…kanatlarımız oluşuyor..korkuyoruz…”ne oluyor bana” diye….Ama işte ” Yeni ben” e dar geliyor o koza..yırtmaya çalışıyoruz….Doğum sancıları bunlar…kendimizden KENDİMİZİ doğuruyoruz….Tırtılken Hayal bile edemeyeceğimiz güzellikte ki bir seye donüşüyor hem kendimiz hem dünyamız….Koza konfor alanımızdı ama artik sıgmak mumkun değil…bizi beslemesi ise imkansız.Dışarıdan ise korkuyoruz….Cünki orası bilinmezlik ama….ama ayrıca da ÖZGÚRLÜK !!! TANRISALLIĞIMIZIN SINIRSIZLIĞINA DOĞUŞUMUZ KUTLU OLSUN!!!!!
    ❤🙏Yarın ki yaziyi merakla bekliyorum.Tekrar teşekkurler Moralev..ellerine yüreğine sağlik

    Liked by 3 people

  3. Ilahi benliğe hizalandım.. gerçek benliğe hizalandım..gerçek benliğimle uyum içindeyim ..diyordum hep …şimdilerde taş yerine oturdu devamını söylüyorum ” hayatla evrenle ailemle uyum içindeyim ” diyorum 🙏🙏💕 teşekkür ederim 💕💕🙏🙏

    Liked by 1 kişi

  4. Birlik bilinci, benim ruhumda var olduğumuz tüm varlıklarla birlikte karşılık bulur. Bu güzel gezegen sadece insan ırkı için değil, birlikte var olduğu tüm varlıklar için bir yuva. Gezegensel döngüler ve ifadeleride sanırım sadece insana özgü değildir. Aynı gözlemi yapıyorum, biz evlerde zorunlu zamanlar geçirirken başka varlıklar, keyifli zamanlar geçiriyor. Biliyorum ki bu süreçten, bizden başka varlıkların, var olmalarına sevgi , yaşam alanlarına saygı duyarak ve birlik bilincine katkılarını fark ederek, ve sonuçta aynı evi paylaştığımızı hatırlayarak çıkacağız. Yorulacağız epeyce ama, Evi’nin tüm odalarının perdelerini , pencerelerini açmış, temizlemiş, havalandırmış, şifalandırmış ve hep birlikte bir yorgunluk kahvesi içerek birlikte yarattığımız yeni yaşam halini konuşacağız. Hep birlikte iyi ki varız ne bir fazla ne bir eksik.. Teşekkür ederim. Sevgiler….

    Liked by 1 kişi

  5. Bugün akşamüstü okudum bu mesajı ve evlere kapandığımızdan beri hiç böyle bir acı hissetmemiştim kalbim sıkıştı ağladım ağladım ve bu mesajı okudum hala ağlamak istiyorum ilk defa bu kadar korkuyorum ki günlük hayatımın ritminde değişen bir durum yok ama sanki dünyadaki tüm acıları kalbimde hissediyorum içimi dökmek istedim tek dayanağım herşeyin olması gerektiği gibi olduğu inancı Allaha evrene güveniyorum buraya okuyan hiçkimseye umutsuzluk yada negatif bir his vermek istemem eğer öyle olabileceğini hissedersen lütfen yayınlama mor alev mesajımı sevgiler

    Beğen

  6. Manzaranın keyfini çıkarmak istiyorum.. Tüm karmaşaya karşın nefesim ve sevgiye dair ne varsa cesaret ve ilham veriyor<3
    Sevgili Mor Alev ,sevgili Sarah,Sevgili blog hamileri,sevgili blog arkadaşlarım iyi ki yol arkadaşıyız, yeni dünyanın yaratım sürecinde bir olmanın muazzam onurunu birlikte yaşamaktan çok mutluyum ❤
    Yürekten teşekkürler ❤

    Liked by 2 people

  7. Bu dönemin bana anlatmak istediklerini cannkulağı ile dinliyorum ve sakinlikle kabul ediyorum. Ama yazıda ima edilen ve yorumlarda söylenen gibi bir doğum sancısını hissetmiyorum. Acaba bu normal mi, benim farkındalığım yok mu, bastırıyor muyum diye düşünüp hayıflandım. Sizin yorumunuzu çok merak ediyorum. Sevgiler ve çok teşekkürler.

    Beğen

    1. Sevgili Penumbra, herkes enerjiyi kendine göre yaşar. Hissetmemeniz de normal, hissetmeniz de. İzin verin süreç kendiliğinden nasıl olacaksa öyle gelişsin. Sevgilerimle

      Beğen

  8. Sevgili Mor Alev Merhaba,
    Sizinle olmak huzur veriyor. Her cümle beni yeniliyor. Huzurun içindeyim, huzur benim içimde. Sizin oluşturduğunuz sevgi havuzunda yüzmek ……..Aklınıza, yüreğinize sağlık. Teşekkür ediyorum teşekkür ediyorum teşekkür ediyorum.🙏💓💓💓

    Liked by 1 kişi

  9. Küllerinden doğmanın sonu yok, ben onu anladım. “ Hah işte burası çok rahat ve keyifli “ demeye kalmadan yeni bir dalga geliyor. O OLMA halini yakalayamadığımı hissediyorum ben de, bazen kendimle dalga geçiyorum, “ Bu yaşa geldin, daha bir yüksek benliğine ulaşamadın!” diye😄 Sanki ona ulaşsam herşey hallolacak ya😅 Ben tam olarak o kozadayım, eskiden acı çekerdim” Koza”zamanlarında ama şimdi hiç bir olasılık yüreğimi daraltmıyor, gözyaşlarım yerini” şimdilik” neşeye bıraktı💖🌷💜♾

    Liked by 2 people

  10. o kadar güzel sade ve derin bir anlatımlı yazıydı ki ruhum şifalandı şuan çok teşekkürler bu paylaşım için devam yazılarını sabırsızlıkla bekliyorum emin olun sevgiyle ve ışıkla kalın.

    Liked by 1 kişi

Yorumlar kapatıldı.