2015’e Genel Bakış: Kendinizi Gösterin, Sahiplenin, Adım Atın! – Mor Alev Gökyüzü ile Yükseliş Raporu

Lunar cycleArkadaşlar, burada kendi astroloji raporlarımın yanı sıra zaman zaman ustalara da yer verdiğimi biliyorsunuz. Sarah Varcas 2015 astrolojik enerjisini o kadar iyi anlatmış ki, kendi analizimi bir kenara koydum ve onun raporunu yayınlamaya karar verdim. Bu rapor bence yıl boyunca zaman zaman geri dönüp bakacağımız bilgiler içeriyor ve 2015’in ana hatlarını çok güzel toparlıyor.

Aşağıda Sarah’nın çok sık ikilem ve zıt kutuplardan bahsettiğini, bunlardan örnekler verdiğini göreceksiniz. Bunu aklımızı karıştırmak için yapmıyor. Bence bu sene “zıtlık/ayrımcılık/düalite/polarite” gibi kelimelerle ifade ettiğimiz 3 boyutlu yaşamı 3. boyutun diplerine çeken aşırı uçları olduğu gibi kabul ederek “bütünlük/bir olmak” kavramlarına daha da yaklaşacağız. Bunu önce ilişkilerimizde, sonra toplum yaşamında ve en son da inançlarımızda deneyimleyeceğiz.

Benim dikkatimi çeken şeylerden biri, bu senenin daha önce birkaç sefer de değindiğim gibi “harekete geçme” senesi olması. Bunun önemini ne kadar vurgulasam az kalır. “Bekle-Gör”, “Bakalım kısmetimde ne var”, “İnşallah”, vs.,  gibi kişinin değişimi, ilerlemeyi ve mutluluğu dışarıdan, şanstan, pasif duadan beklediği günler geride kaldı. Siz oturduğunuz yerden kalkmazsanız, ilk adımı atmazsanız istediğiniz ilerlemeyi göremeyeceksiniz. Hatta bunun aksine şartlar sizi harekete zorlayacak, o da hiçbir zaman çok rahat bir durum değildir, biliyorsunuz. Bu konuda astroloji, melekler, yükselmiş ustalar, galaktikler ve insan kolektifi hemfikir.

Kendimden örnek verirsem, ben de kendime (sanırım 3 haftadır) soruyorum, “2015’de neleri değiştirmek, nasıl atılımlar yapmak ve yıl sonunda nerede olmak istiyorum?” diye. Zihnimde yavaş yavaş bir resim canlanıyor ama henüz netlik eksik. Önümüzdeki bir-iki hafta içinde net hedefler belirleyeceğimden eminim ve hemen harekete geçeceğim. Çünkü böyle bir yıl insan hayatında pek sık gelmez ve arkamızdan jet motoru gibi bizi itecek enerjileri kaçırmamaya kararlıyım! Bu konuda sizlerin de tuzu bulunan “2014’den 2015’e…. Sizin de Katkılarınızla” yazısına bir bakmanızı mutlaka tavsiye ederim. Oturup beklemeden harekete geçen ve başarılı olan, gelecek için kendine hedefler koyan pek çok okuyucumun mükemmel örneklerini orada göreceksiniz. O okuyucularıma tekrar teşekkür ediyorum. Beni de motive ettiniz. Daha ortalama olan hedef ve arzularımı oktavlarca büyüttünüz.

İşte 2015 böyle bir hareket yılı… “Harekette bereket vardır” sözü bu yıl için söylenmiş olabilir. Çünkü gelişmeleri anında dış dünyamızda da görebileceğiz. Şimdi sizi Sarah’nın analizi ile baş başa bırakıyorum…

Michael Cheval2015 senesi son üç yılın neredeyse norm haline gelmiş enerjilerinden çok daha farklı bir enerji taşıyor. 2012’den beri çoğumuzun hayatında aralıksız olarak varlığını hissettiren Uranüs-Plüton kare açısı 2015’de sona eriyor. Hayatlar alt -üst oldu, bakış açıları sonsuza dek değişti, şartlar tanınamayacak kadar farklılaştı. Onlarsız asla yaşayamayacağımızı düşündüğümüz şeyleri, kişileri ve yerleri kaybettik, ve varoluşumuzun hiç aklımıza gelmeyecek yeni yollarını keşfettik. Bazı kişilere diğerlerinden çok daha derinden dokunuldu. Bazıları ses getirecek şekilde olumlu etkilendi. Diğerleri, felaket gibi görünen, felaket gibi hissettiren şeylerle karşılaştılar. En basit kelimelerle, Uranüs ani, kaçınılmaz değişiklik ve Plüton yıkıcı ve/veya yapıcı güçtür. Bu ikisi birlikte çalıştığında, şoklar ve sürprizler garantidir. Garanti olan başka şey de, bu ikisi sayesinde, yıkımın molozlarından zorlukları aşarak çelikten bir irade ile dalgalarda yol almayı öğrendiğimiz ve en sonunda dinleneceğimiz yeri görebileceğimizdir.

2015’in ilk yarısında, pek çokları aylardır başlarını zar zor suyun üzerinde tutmaya çalıştıktan sonra artık ayaklarının yere bastığını hissedecekler. En sonunda karaya çıkıldı ve araziyi görecek günışığı da var! Geri dönüp tüm olanlara bakmak ve bizi buraya getiren karmaşık olayları girdisi çıktısıyla düşünmek isteyebiliriz. Düşünmek iyidir, ama geçmişte olan şeylere için nostalji ya da melankoliye düşkünlük göstermekten kaçınılmalı, çünkü şimdi yapacak çok fazla şey var. Giden gitti, hala daha kendimizi yeniden düzenleme, yas ya da yaraların şifalanması sürecinde olsak da, dikkatimizi nereye yönelttiğimiz konusunda bilinçli olmamız gerekiyor. Dikkatlerimiz nerede ve neden? Gelecek bizi bekliyor ve bulunduğumuz an olasılıklarla dolu. Bütünlüğümüze doğru gelişmeyi desteklemeyecek şekilde geçmişe çok fazla enerji vermek, hepimiz için boşa harcanmış enerjidir. Böyle bir savurganlığı karşılayamacak bir zamandayız. Önümüzdeki sene, bizden her damla enerjimizi kolektif uyanışımız için kullanmamızı gerektiriyor, kendimizi sadece daha kolay olduğu için tekrar bilinçsizliğe doğru uyuşturmamızı değil.

Şubat ayı 19’unda tam Kova ve Balık sınırındaki önemli bir Yeni Ay getiriyor. Bu hem Siyah Ay (Güneş Ayındaki ikinci yeni ay) ve Süper Ay (ama yılın en güçlü süper ayı değil, en güçlü süper ay için Eylül’ü bekleyeceğiz). Birkaç haftayı yeni bölgeye yerleşmek için geçirdikten sonra, bu yılla ne yapmak istediğimiz konusunda karar vermek için bir fırsatımız var. Bu yeni başlangıçlara söz vermek için, plan ve arzularımızın bu çok özel güçlü enerjiye layık olmalarına özellikle dikkat etmeliyiz. Bu zamanın tohumlarını görebilmek için, 10 Ağustos 2014’deki Süper Ay’a bakın. O zaman gerekli olan düzenleme ve değişiklikler, şimdi meyvelerini vermeye başlayacak. Ama bu meyveler siz o hedefleri sizinle yaşayan, nefes alan, kimliğinizin bir parçası getirdiğiniz ölçüde alabileceksiniz, sadece birazcık motive hissettiğinizde yeniden yakanıza taktığınız rozet gibi bir süreliğine farklı olmak istediğinizde değil! İşte o yüzden, şimdiki YENi BAŞLANGIÇLARIN gerçekten “yeterince yeni” olması gerekiyor, geçmişte verilmiş ama hiç gerçekten takip edilmemiş olan kararların birazcık toparlanmış hali değil. Kozmos bu zamanda derinden yaratıcı inovasyon gerektiriyor. Eğer gerçekten bu gezegenin evrimleşmesi için, gerçek Kova çağını başlatmak için, üzerimize düşen görevi yaparsak, işte bu bizim kendimizi gösterme, sahiplenme, adım atma şansımız, hiç bir engel yok!

Mart ortası Uranüs-Plüton Kare açısının sonuncusunu görüyor ve yıl ilerledikçe bu açı da soluklaşmaya başlıyor. Bu açı hakkında son yıllarda çok konuşuldu ve yazıldı, söylenmemiş çok az şey kaldı! Ancak, bu sefer Jüpiter de kendini bu karışıma katıyor ve benlik ve ruhun gerçekten varolmasının, hem fiziksel hem de manevi alemlerin tam kabulünden geçtiğini hatırlatıyor. Bizler bütün olabilmek için herşeyi kucaklamalıyız. Bir seviyedeki deneyimi yaşayabilmek için başka seviyelerdeki deneyimleri reddetmenin ya da onlardan kopuk yaşamanın gereği yok. (Mor Alev: Yani muhteşem ruhani deneyimler yaşamak için fiziksel yaşamınızı bir anlamda bırakmanıza gerek yok. Daha da basitleştirisek, bu hayatı dolu dolu yaşarsanız, sevgi, neşe, coşku, iş, arkadaşlar, aile hayatı, hobiler, vs ile, ruhani yaşamınızı da bütün zenginliği ile yaşarsınız). Hala daha tutunduğumuz ruhani olanın özel, ender, süper hassas ve psişik olana eşit olduğu inancı bu Uranüs-Plüton açısı tarafından fena halde zorlanacak. Çünkü bu açının istediği “ruhani” olanın en sade haliyle “bütünün farkında olmak” olduğunu kabul ve takdir etmemiz: Fiziksel, zihinsel, duygusal ve ruhani. Kendimiz hakkında bu gerçeğe uyandığımızda, ne olduğumuzu biliriz: Tabiatın ta kendisi, bir farkındalık noktası, kendi varlığına uyanan evren. Fiziksel vücudumuzda ilahi ruhu bedenlendirdiğimiz de, çok boyutlu gerçekleri günlük hayatlarımıza demirlediğimizde, her birimizi diğerlerine bağlayan birleşik enerji alanını tanıyıp takdir ettiğimizde ve her dakikamızda bu gerçekleri daha da derinden tanımaya söz verdiğimizde, işte o zaman ruhani olacağız. Ve böyle olduğumuz için hiç bir etiket ya da kimliğe, takdire ve övgüye ihtiyacımız olmayacak, çünkü hayatın kendisinin, yani bütünümüzün, kendi doğasını yaşamaktan başka hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. Uranüs-Plüton kare açısının hemen iki gün sonrasında, zodyakın son derecelerinde gerçekleşecek olan güneş tutulması bir şeylerin sona erdiğini yeniden açığa çıkaracak, olur ya belki bunu atlamış olabiliriz diye.. Eğer hala daha bir zamanlar olduğumuz kişinin, sonsuza kadar bizim olacağını sandığımız eski kimliğimizin, eski sevgiler ya da hayat tarzlarının kalıntılarına yapışıyorsak, artık bunları son bir defa salıverip, devam etmenin zamanıdır.

Daniel b holeman4 Nisan’daki ay tutulması ilişkiler ve onların iç benliklerimize aynalık yapması konusunu masaya getirecek. Kendi bireyselliğimizi ve bağımsızlığımızı nasıl yönettiğimiz, emniyet ve güven ihtiyacımızı nasıl tatmin ettiğimiz, diğerlerini nasıl taraflı gözlemlediğimiz konularının hepsi vurgulanacak. En önemli ilişkilerimizin sağlığının aslında iç dünyamızdaki sağlığın bir yansıması olduğunu anlamak, aydınlanma ve keşiflerle ödüllendirilecek. Mayıs ortası geldiğinde, asteroid Juno Jüpiter ile birleşecek. Bu durum, kutsal dişi ile eril (kutsal kadın ve erkek) enerjilerin evlenmesini, zıtların bir araya gelerek onlardan üçüncü ve bağımsız bir halin doğuşunu temsil eder. Bu zamanda, hem tamamen kendimize sahip olup, hem de bütünüyle birbirimizle “bir” olmayı deneyimleyebiliriz. Tamamımızı ilişkilerimize sunup, hem de kendimizi muhafaza edebiliriz. Böyle ikilemler “ya biri/ya da diğeri”, “ayrı ya da birleşik” tavrı ile çözümlenmez, bütün bunların ötesinde kendi (küçük) benliklerimizden feragat ederek ve ilahi Benliklerimizi sahiplenerek, İlahi benliği hiçbir şeyin yok edemeyeceğini derinden bilmekle çözümlenir.

25 Temmuz’da Venüs Başak’ın ilk derecesinde durup geri gidecek ve 6 Eylül’e kadar Aslan’da geri yolculuğunu sürdürecek, en sonunda Ekim aynında yeniden Başak burcuna geri dönecek. Bu “neredeyse tamam ama, tam da olmadı” tarzında bir döngü. Sevgi Tanrıçası bize kendini sevmenin hem ilahi takdir, hem de egonun bir oyunu olabileceğini hatırlatacak. Bu ikisini birbirinden ayırmak hayati önem taşıyor. Bu dersi aldığımızda, Venüs Başak’a yerleşecek ve sevginin bizim doğal halimiz, her şeyi canlandıran nefes olduğunu anlatacak. Sevgide yaşanacak herhangi bir zorluk bizim bu konuda yanlış fikirlere sahip olduğumuzu gösterir. Sevgi hakkındaki yanlış anlamalar 2015 ilerledikçe berraklığa kavuşacaktır. 2015 sonunda, sevginin çiçek, kalp, tatlılık ve ışıktan çok daha fazlası olduğunu şimdiye kadar hiç anlamadığımız kadar derinden bileceğiz. Sevgi, en paramparça, en kırık dökük şeyleri bile, ne olursa olsun bütünlüğüne ve mükemmelliğine geri çevirebilen devasa bir güçtür.

Eylül’de Satürn Akrep’e son bir veda ile önümüzdeki iki sene için Yay’a yerleşecek. Bir önceki 3 yılda yapmış olduğumuz ruhumuzun derinliklerini araştırma çalışmasından ortaya çıkan gerçekleri yaşama zamanı! Yay’ın yöneticisi Jüpiter’in son Uranüs-Plüton kare açısında açıkça ortaya koymuş olduğu gibi, hayatımızın en küçük noktasına kadar gerçeği onurlandırıp, gerçeği bedenlendirmiyorsak, gerçek görevini yapamaz. Yay’daki Satürn’ün bize anlatmak istediği,” ruhani yaşamın ender ve özel durumlara ihtiyaç duyduğu” inancının bugünlerde artık bir palavra olduğudur. Olağan, sıkıcı, günlük yaşamımızda ruhani olabilmeliyiz. Özel bir yere gidip de “ruhani” olmak ve sonra yeniden eski yaşamına dönmek yeni benliğimizle bağdaşmayacak. Önümüzdeki iki yıl içinde “ruhani eşittir özel” kavramı defalarca karşımıza çıkacak ve bu inanıştan arınmamız gerekecek. Görevimiz, ruhani olmanın bizi kalabalıktan ayıran bir etiket olmadığını, herkesin hayatlarının herhangi bir anında kabul edecekleri insanoğlu varlığının gerçeklerinden biri olduğunu bilmek olacak. Hepimiz hem ruh hem de vücuduz, hepimiz hem sıradan hem de özeliz. Ego zihin “ruhani” olmak konusuyla oynayabilir ve bunu bir başarı ya da üstünlük belgesi haline getirebilir ama ruhani olmak bunlardan hiç biridir. Ruhani ya da spritüel olmak, sadece olmaktır ve hepimiz ruhaniyiz, her gün, her dakika.

Satürn’ün Yay’a yerleşmesi iki tutulma arasında olacak; 13 Eylül Başak’ta Güneş Tutulması ve 28’inde Koç’ta Süper Ay ve Ay Tutulması. Bu da Eylül ayını özellikle çok güçlü ve etkili bir ay haline getiriyor. Güneş tutulması içimizden geçen ilkel enerjileri ve onların ehlileştirilmesi ihtiyacını öne çıkarır. Bu onları bastırmayı ya da onlardan kaçınmayı değil, ama onları bilgelik ve soğukkanlılıkla kullanmayı ve uygulamayı gerektirir. Eğer bilgeliğimizi kullanmadan onlara tam egemenlik verirsek, yaşantımızı sekteye vurabilecek, çok değer verdiğimiz şeylerin ilerlemesini bloke ya da imha edebilecek şartları yaratabiliriz. Bu enerjileri tanımak, onlara yakın olmak, hem şiddetle merhametli ve kör olurcasına bencil, huzur seven ve öfkeli, umutlu ve çaresiz sıfatlarını birlikte yaşayabileceğimizi bilmek, bizleri kendimizi olduğumuz gibi kabul etmek yolunda güçlendirir. Mümkün olan en özüne sağlık ve dürüst kişiler olma kararlılığımızı güçlendirir. Bunun şartı bilgelik ve metanettir. Hem kırılgan hem de güçlü olma isteğini, kendine güvenli ama aynı zamanda adına evimiz dediğimiz bu koskoca evrende kendi ufaklığımızın farkında olmayı getirir. Bu ayın enerjileri bizi olabildiğince uyanık olmaya çağıracak. Böylece ay tutulması zamanı geldiğinde, bütün bunların ne anlama geldiğini günlük hayatımızda bir araya getirebiliriz. Şu anda başlangıcında olduğumuz Kova Çağının doğumu için her gün daha fazla insanın elinden geleni yapmak, ve bunun ötesine geçmek arzusunda olduğunu göreceğiz.

2015’in son çeyreği, yılın başlarında çözülmüş olan Uranüs-Plüton Kare açısının geride bıraktığı son dalgalarından birini görecek. Bu sefer Satürn Neptün’le kare açı oluşturacak, 1989’da başlamış olan 36 yıllık döngünün sonunu işaret edecek. Bu açı 2016 boyunca devam edecek ama ilk tam açısı Kasım sonunda gerçekleşecek. İşte burada realite ve dogma, gerçek ve hayal, verilmiş sözler ve sorumsuzluk, yalnızlık ve bir olmak konuları arasındaki gerginliği göreceğiz. İnançlar baskı altına girecek. İnançlar detaylı incelemeler karşısında ayakta kalabiliyor mu? Deneyimlerle karşılaştırılınca anlamları var mı? Gerçekler mi, yoksa sadece rahatlatıyorlar mı? Bu açı sırasında hayatlarımızın en değiştirilemez görünen inançlarıyla yüz yüze geleceğiz. Bu sırada berraklık, kesinlik, aksi iddia edilemezlik ihtiyacımızı kabul etmek zorunda kalacağız, ama gerçek bunların hiçbiri olmayabilir de.

İşte yılın bu noktasında kendimizi keşfetme yolunda bir seyahate çıkacağız. Bu zamanda ikonların tepetaklak olduğunu, kahramanların tahtlarından indirildiğini görebiliriz. Ancak en sonunda bu durum, bizi kalplerimizdeki derin sessizliğin olduğu yere getirecek ve orada biliyoruz ki ne dogmalara, ne de tartışmaya ihtiyacımız var. Kasım 2015’de Başak’a geçen Kuzey Düğümü nihai gerçek arayışımızda bize 18 ay boyunca yardımcı olacak. Ve bu da 2015 biterken 2016’nın ana temalarından birini önümüze getirecek: Her şekliyle gerçek, mükemmel olmanın doğası ve biz hakkında ne düşünüp hissedersek hissedelim, her anın aslında ne kadar mükemmel olduğu…

Teşekkürler Sarah!

Mor Alev tarafından çevrilmiştir. Telif hakları Sarah Varcas’a aittir. (astro-awakenings.co.uk)

Bu dönemde salıverme, arınma ve hayatınıza yeniden yön vermek konularında dönüşümünüzü hızlandırmak, Yüksek Benliğinizden rehberlik almak ve Mor Alev’le kişisel olarak çalışmak için randevu almak istiyorsanız lütfen “Yükseliş Enerjileri ile Kişisel Danışmanlık” bağlantısına gidin ya da moralev@outlook.com adresine yazın.

Mor Alev

Telif Hakkı© 2014 Mor Alev. Tüm Hakları Saklıdır. Bu yazıyı tümü olmak şartıyla, değiştirilmeden, bedava olarak, ve bu telif hakkı uyarısı ve internet bağlantısı (https://moralev.com/) ile birlikte kopyalamaya ve dağıtmaya izin verilmiştir. Copyright © 2014 by Mor Alev. All Rights Reserved. Permission is given to copy and distribute this material, provided the content is copied in its entirety and unaltered, is distributed freely, and this copyright notice and links are included. https://moralev.com/