Ses ve Müziğin Üzerimizdeki Etkileri ve Hayatımıza Katkıları (Bölüm 1)

Imagine: John Lennon (soundtrack)
Imagine: John Lennon (soundtrack) (Photo credit: Wikipedia)

‘Enerji bir şeyin değişime yol açma yeteneğidir’ demiştik geçenlerde. ‘Enerjinin bir şekli titreşimdir. Titreşim ses, ışık ve ısı olarak bizim beş duyumuzla algılayabileceğimiz formlara girebilir.’ diye devam etmiştik. Öyleyse müzik günümüzde her yerde yayınlanan bir enerji türüdür ve üzerimizdeki etkisini reddedemeyiz.

İçinizden kaçınız radyoda sevdiğiniz bir şarkıyı duyup kimse bakmazken dans eder? Ya da şarkıya eşlik eder? Birden bire içinizi mutluluk ya da hüzün kaplar? Bana bunların hepsi olur. İyi müzik içimizi açıp bize insanlığımızı hatırlatırken, kötü müzik sizi bilmem ama bana baş ağrısından ve rendelenmeye başlayan sinir uçlarından başka bir şey vermiyor. Müziği o kadar çok sevdiğim halde birkaç akşam öncesine kadar onu bir enerji iletimi olarak düşünmemiştim. Şimdiyse bu konu sürekli aklımda. Hmm, demek ki rehberlerimiz ve melekler ne dinlediğimizin farkında olmamızı istiyorlar.

Çok gürültülü bir ülkede yaşıyoruz. Etrafımıza baktığımızda yüksek sesle konuşmak, gürültülü işler yapmak ve bunları yaparken etrafımıza hiç dikkat etmemek, hatta verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı özür dilemediğimiz gibi eğer herhangi bir uyarı alırsak yaşama hakkımız elimizden alınıyormuşçasına karşımızdakine hücum etmek alışkanlık haline gelmiş. Bu blogda şikâyete ve negatif konuşmalara yer yok ancak ses çok önemli bir enerji iletimi ve biz eğer sağlam kulaklara sahipsek duyma duyumuza saygıyla yaklaşmak zorundayız.

Eğer Masaru Emoto’nun çalışmalarına aşinaysanız, seslerin ve kelimelerin su üzerindeki inanılmaz etkilerini görmüşsünüzdür. Kısaca açıklarsak, Dr. Masaru Emoto 1994 yılından beri dondurulmuş su kristallerini inceliyor. Bu incelemeler sırasında suyun maruz bırakıldığı ses, kelime ve düşüncelerle kristal oluşumunda büyük farklılıklar ortaya çıktığını gördü. İçinde nefret, acı, kin ve intikam içeren şarkılar çalındığında kristaller donuk ve bozuk geometrili, sevgi, uyum, mutluluk ve şükran dolu şarkılar çalındığında ise aynı kaynaktan gelen suyun muhteşem buz kristalleri haline geldiğini kanıtladı. Aşağıda Emoto’nun çalışmalarını çok kısa bir şekilde açıklayan film koydum. Bunu Türkçe altyazı ile izleyebilirsiniz. Kitapları da Türkçeye çevrilmiş olarak satılıyor.

Peki, yapmamız gereken şey ne?

  • Kaçınılmaz olan gürültüler var etrafımızda, onlardan elimizden geldiğince sakınmamız gerekiyor, ancak bizim halk olarak pek haberimiz olmayan pek çok gürültü yönetmeliği var ve bunları belediyeler ve zabıta uyguluyor. (Ben de bilmiyordum, maalesef öğrenmek zorunda kaldım). Bu arada çevremizdekilere de onların gürültü yapma hakları olduğu kadar bizim de huzurla oturmaya, yemeğe, sohbet etmeye, kısacası yaşamaya hakkımız olduğunu hatırlatmamız gerekiyor. Ve işin zor kısmı, bunu sinirlerimizi bozmadan, sevgi ve anlayışla yapmalıyız. Ancak, melekler ve Tanrı asla hakkınızı aramayın, başkalarına özgürlüklerinizi hediye edin demiyor.
  • Dinlediğiniz radyo kanallarına dikkat edin. Nasıl bir müzik çalıyor? Hangi konuları işliyorlar? Kanıtsız yergi, haksız alay, inceliksiz espri, kaba kelimeler ve bunları içeren şarkılar eski dünya alışkanlıkları ve onların bilinçaltımıza işlediği mesajlardan kurtulma vakti çoktan geldi. Kıskançlık, intikam ve ölüm içeren bir şarkı ile ve tencere tava gürültüsünü andıran bir ritimle dans etmek eskiden bana çok komik ve saçma gelirdi – bu bizim Türk şarkılarının alışkanlığıdır. Şimdiyse artık buna gülmüyorum, herkesin ne kadar çabuk bu tarz şarkıların negatif enerjisine çekildiklerine hayret ediyorum. Birden bire masadaki ya da dans pistindeki herkes kendini aldatılmış, yanmış, yalnız ve mahvolmuş bir senaryoda buluyor. Bu insanlar acaba bu şarkıların ve bu kelimelerin üzerimizde ne kadar olumsuz etkisi olduğunu bilseler yine de onları dinlerler mi? Çekim gücü evrendeki en güçlü yasalardan biri arkadaşlar. ‘Mış’ gibi yapmak bile evreni şaşırtıyor, ona denk enerjileri size çekiyor.
  • Yavaş yavaş size hoş gelen yumuşak müzikleri dinlemeye başlayın. Havalı görünmeyebilir, moda olmayabilir ama sizin mutluluk yolunuzda önemli ve çok basit bir adım. Kendinizi çok zorlamayın da ama bir ay kadar radyo, müzik ve televizyon alışkanlıklarınıza dikkat edin. Bir ayın sonunda bunların yavaş yavaş değiştiğini göreceksiniz.

Evet,  biliyorum, biliyorum, biraz çokbilmiş gibi konuşuyorum ama bunları mutlaka yazmalıyım. Ses ve müzik her yerde. Hatta bir adım daha ileriye gideceğim. Haberleri seyretmeyin, kin, kibir, ölüm ve intikam dolu dizileri kapatın gitsin!

Ve sonra kendinize sorun, ‘Ben aslında neyi seviyorum, ne içimde umut, sevinç, heyecan ve tutku doğuruyor? Küçük bir çocukken neleri severdim?’ Cevabı bulmak bu gürültü ve kargaşada o kadar çabuk olmayabilir ama size gelecektir. Belki bitkileri seviyorsunuz, belki dikiş dikmeyi, belki yazmayı ya da yemek yapmayı. Şimdi cevap elinizde, onunla ilgili ne varsa onu yapın, bitki yetiştirecek yeriniz yoksa bile bir bahçe kitabı okuyabilirsiniz, ya da bir belgesel seyredebilirsiniz. Gidin, ruhunuzu besleyin. Sonra o hayalini kurduğunuz bahçe size gelecektir.

Yarın müziğin yardımcı olduğu konuları konuşacağız. Sevgiler..

Telif Hakkı©2013 Mor Alev. Tüm Hakları Saklıdır. Bu yazıyı tümü olmak şartıyla, değiştirilmeden, bedava olarak, ve bu telif hakkı uyarısı ve internet bağlantısı (https://moralev.wordpress.com/) ile birlikte kopyalamaya ve dağıtmaya izin verilmiştir.
Copyright © 2013 by Mor Alev. All Rights Reserved. Permission is given to copy and distribute this material, provided the content is copied in its entirety and unaltered, is distributed freely, and this copyright notice and links are included. https://moralev.wordpress.com/

One comment

Yorumlar kapatıldı.