2020 Yengeç Dolunayı ve Ay Tutulması – Mor Alev Gökyüzü ile Yükseliş Raporu

**Lütfen makalenin altındaki telif hakları uyarısına saygı gösteriniz. Teşekkürler.**

Diogo VerissimoBildiğimizi Düşündüğümüz Dünya Çoktan Sona Erdi

Sevgili Dostlar, bu analiz iki hafta önceden başlayacak yani bu tutulmanın enerjisinde belirleyici rol alan Oğlak yeni ayı ve güneş tutulmasından… Her şey birbirine bağlı ve öyle bir zamandayız ki, bu bilgiler bize hayatımız ve daha geniş dünyamızdaki bazı olayları açıklayabileceği gibi, kendi içimize de daha uyanık gözlerle bakmamızı, tepki, davranış ve bakış açılarımızı gözden geçirerek daha olumlu bir gerçeklik yaratmamızı sağlayabilir.

Bu dönemde astrolojik hareketler ve enerjiler özellikle birbirine bağlı. Yaşadığımız günleri 21 Aralık Gündönümü, 26 Aralık Oğlak Güneş Tutulması, Jüpiter’in Oğlak‘a girişi, Uranüs’ün Boğa’da, Chiron’un Koç’taki uzun dönem geçişlerinden, neredeyse bir yıldır süren ve daha da güçlenecek Eris-Plüton karesi ile ünlü Satürn-Plüton birleşmesi etkilerinden ayrı yorumlayamayız. Yani, bu enerjileri geçen gün dünyaya çarpan devasa bir meteora benzetmiştim ya, işte hepsi aynı meteorun parçaları.

Bu gece gerçekleşecek yarı gölgeli ay tutulmasının hafif buğulanmış görüntüsüne kanmayın, o da dev bir balyoz gücü taşıyor.

Öncelikle usta Sarah Varcas’a kulak veriyoruz (astro-awakenings.co.uk):

“Jüpiter’le birleşmiş, Uranüs’e üçgen ve Chiron’a kare açıda gerçekleşmiş olan Oğlak güneş tutulması yeni yıl için gelen arzuları topraklamak ve enerjiyi de stabilize etmek için bir fırsat aralığı sağladı. Tutulma sırasında Yay’daki Merkür’ün Eris’e yaptığı üçgen açı ise hızlı değişim kapasitemizi olduğundan fazla varsaymamıza sebep olmuş olabilir. Fakat Oğlak’taki Jüpiter’in desteği ile bu aşırılığı dengeleyebildik. Eğer, bu zaman sırasında (Mor Alev: Güneş ve Ay tutulması arasında, yeni yıl döneminde) ilhamla coşmak yerine biraz sönük hissettiyseniz, enerji akışının zirveleri ve dip noktaları hayatın ta kendisinden gelen ve nerede, ne zaman harekete geçme, dinlenme veya yeniden ayarlama ihtiyacında olduğumuzu anlatan iletişimler olabilir.

Önümüzdeki haftalarda hem ilham ateşlerini yakmak hem de değişimi yerleştirmek için kolları sıvayıp pratikleşmek için oldukça fazla fırsat olacak. Güneş tutulması sadece bir başlangıçtı…

Jüpiter’in topraklama etkisi (Mor Alev: sağduyuya çağrı etkisi de diyebiliriz) ayın güney düğümüyle birleştiği 8 Ocak’ta olgunluğa erişti. Ve bunu yaparken de bize hatırlattı ki, geleneksel güç kaynakları ufalanıyor ve güvenimizi onların sürekliliğine teslim etmemiz giderek mantıksızlaşıyor!

Kolektif esenliğimizin temini için güç pozisyonlarında olanların harekete geçmesine bel bağlamak, bu sene yapabileceğimiz en büyük hata olacaktır! Ve dünyada görmeyi istediğimiz değişim olmak ise en büyük güç hareketimiz.

Bu birleşme, politik ve ekonomik sistemlerin her yerde yıkılmak üzere olduğunu teyit ediyor, ne kadar güçlü görünürlerse görünsünler. Bireysel ve kolektif geleceğimiz hakkında farklı şeyler düşünmek, gündelik hayatımızda bir amaçla ve kasti olarak yaşamanın gücünü anlamak ve onaylamak için bundan daha uygun bir zaman hiç olmamıştı. Bizler kurbanlar değiliz. Biz güçsüz değiliz. Gerçekte tam tersiyiz! Ancak gücümüz, statükoyla mücadele ederek değil, değişim potansiyelini onaylayarak ve bunu gündelik hayatımızda ve bilincimizde ifade ederek tam kapasitesine ulaşıyor. Boşu boşuna, “direndiğin şey ısrarla devam eder” dememişler! Dikkatimizi neye verdiğimiz konusu bilebileceğimizden çok daha önemli. Günün şartlarına uymayan eski güç odaklarıyla savaşarak onlara destek olmak yerine, sisteme arkamızı dönüp yeni bir şafağa doğru ilerlememiz, enerjimizle olumlu çözümlere yatırım yapmamızı sağlar.

Jüpiter’in güney düğümüyle işbirliği ay tutulmasında da devam ediyor. Güneşin bu noktada Merkür, Satürn ve Plüton’la birleşmesi, iki gün sonra oluşacak Satürn-Plüton birleşmesinin öncüsü görevini görüyor. Sıklıkla böyle birleşmeye giden yol, birleşmenin kendinden ve sonrasından daha stresli olur. Bir defa gezegensel işbirliği kesin noktaya geldiğinde, enerji akar ve biz de onunla ne yapacağımızı biliriz. Bu gerginliğin çözülmesinden önce, yaklaşma süreci huzursuz ve yıkıcı hissettirebilir.

O zaman, tutulmadaki Yengeç enerjisi aktivasyonunun, yüksek duygusal hassaslık ve birbirini gözetme ihtiyacını getirmesi hiç de şaşırtıcı gelmiyor. Kendimizi esrarengiz bir şekilde güncel dertlerden özgürleşmiş veya onların altında iyiden iyiye ezilmiş bulabiliriz. En sonunda engin evren bağlamında dertlerimizin ne kadar önemsiz olduğunu görebilir veya ne kadar uğraşırsak uğraşalım, çevresinden dolanıp ötesine bakamayabiliriz.

Bu uç değerlerin aşırılığının tutulması ve bundan dolayı da uç değerleri olan aşırı büyük olasılıklar taşıyor. Bizi esir tutmuş olan bir bakış açısından özgürleştirebilir – zihinsel, duygusal, ruhsal – veya bir doz adına “gerçekçilik” denen o şeyden vererek, asla hiçbir şeyin değişmediğini, hayatın bir mücadele olduğunu, ne kadar çabuk biterse o kadar iyi olduğunu söyleyerek o hapishanenin parmaklıklarını daha da güçlendirebilir. Bireysel deneyimlerin tüm şeylerin potansiyelinde yatan kolektif enerji alanından ayrı olmadığını hatırlatır. Minicik korku temelli perspektifimizin ötesini görerek kendimizi saygı ve huşuyla çok daha geniş potansiyele açabiliriz. Eğer doğru şekilde bakarsak, görüşümüzün tam sınırında her zaman olasılıklar vardır. Geçmişte kör noktamız olan şey, başını biraz çevirmekle görünür olabilir ve bu tutulma bizleri şeyleri ve olayları çok farklı bir ışıkta görme fırsatı veriyor. Fakat duygularımızın yoğunluğu bizleri bunun doğru olduğuna inanmaktan vazgeçirebilir.

Bu tutulma sırasında kendinizi bunalmış veya asabi bulursanız, kendinize sorun: “Bu durumu farklı bir şekilde görme yolu olduğuna inansam acaba nasıl hissederdim?” Sadece bu soruyu sormak bile alevlerin sıcaklığını düşürebilir ve fazlasıyla uyarılmış zihni serinletici bir etki yapabilir.”

Uranüs ve Eris

Hem Uranüs, hem de Eris tutulmadan hemen sonra duruyorlar. Böyle ağır ilerleyen gezegenler durduğunda çok daha etkin ve kudretli hale gelirler. Bu durum Satürn-Plüton birleşmesinde de geçerli. Yine Sarah Varcas’a dönersek diyor ki;

“Bu duruşlar, Satürn ve Plüton işbirliğinin nasıl gidişatımızı durdurabileceğini yansıtıyor. Hemen değil belki, fakat bu enerjiler zamanla yerleşip günlük hayatımızı istila ettiğinde. Küresel sahnede hiç beklenmedik şekillerde gücü gasp etmeye çalışmalar oluşabilir, bu sırada ego temelli salahiyetin (Mor Alev: Hakkı ve yetkisi olduğunu iddia etmek) karmik sonuçları her zamankinden çok daha görünür olabilir. Güç pozisyonlarında bulunup da gerçek niyetleri hakkında durup düşünmeyi reddedenler, kendilerini kör kibirlerinin kaçınılmaz sonuçlarıyla yüz yüze bulabilir. Mahatma Gandhi’nin olduğu söyleyen sözlerle ifade edersek, “Bu kadar hızlı koşmanın ne anlamı var, eğer ters yöne gidiyorsan?”

Yeni Satürn-Plüton döngüsünde kendini yavaşlatmak radikal bir özerklik ve kendi kaderini tayin etme hareketi haline geliyor: Bir süreliğine sonsuz telaşta dönüp durmayı bitirme, düşünce ve hislerimizi toparlayarak onların derinliğini kucaklama şansı.

Buna karşın, Eris’in bu birleşmeye kare yapması, şimdiye kadar olduğundan çok daha hızla yoğunluk arasında hareket edebilmemizi sağlıyor. Burada zaman algımızın önüne geçilmez şekilde hızlanarak değiştiğini görüyoruz. Bir zamanlar işlemden geçirip özümsenmesi yıllar süren şeylerin, şimdi sadece birkaç ayımızı aldığını, aylar süren şeylerin ise haftalar veya günlerle ölçüldüğünü görebiliriz. Çok daha az acı ve çok daha büyük hasat fırsatımız var, fakat bunu biz seçmeliyiz. Tutum ve yargılarımız bu seçimin anahtarıdır. Değişim umudu olmadan acıya odaklanırsak, bize o gelecektir. Eğer acıyı işlemden geçirip onunla çalışır, acının içinde de samimi ve gerçek olursak, sonuç en çılgın hayallerimizin de ötesinde olabilir. Çünkü kudretli bir kalbin canlandırıcı gücü içimizde serbest kalmıştır.

Bu bağlamda, “uzun dönem” kavramı ayaklarımızın altında kayıp değişirken, evrimsel güçlerin seli hayatlarımıza öyle büyük bir hız ve yoğunlukla akıyor ki, daha soluklanmadan onların kucağına savrulabiliriz. Bir gün işte bu hayatı yaşıyoruz, sonra, bam, her şey değişmiş. Anında görüntü! Dış tuzaklar büyük ölçüde aynı görünebilir (en azından bir süreliğine) fakat hayatımızın kumaşı dönüşü olmayacak şekilde değişmiştir. Bunu biliriz, hissederiz, henüz kelimelere dökemesek de. Varlığımızın tüm seviyelerinde harekete geçen değişim güçlerine uyandıkça, bu deneyim çok daha sıklaşıyor. Onları görmezden gelemez, onları hayatımızdan çıkaramayız çünkü onlar biz oldular. Onlar yaşam gücünün, canın ta kendisidir, bu gezegene ve üzerindeki herkese şelale gibi akan hayati enerjiyle tazelenmiş ve yenilenmiş.

Bu ani değişim anları arasında aşırı derecede sıkıcı dünyevi hayat da var ve bizi inandığımızı iddia ettiğimiz şeyleri düzenli olarak hayata geçirmeye zorluyor. Bu bilinçli evrimleşmenin “ödevidir”: Sıradan hayatı, sıra dışı bir şekilde yaşamak, materyal “gerçekliğin” varoluşumuzun hem en gerçek hem de en az gerçek şey olduğunu bilerek. Uzanıp ona dokunabiliriz, tanımlayabilir, isimlendirebiliriz ve buna rağmen özünü aradığımızda gözlerimizin önünde eriyip gider. Hiçbir şey göründüğü gibi değil ve fakat her şeye rağmen onu böyle yaşamalıyız, hem sıradan hem de ilahi. Bunu yaparak biz de onurla ve zaferle yükselen sınırsız insan ruhunun bedenlenmesi oluruz, izini bırakmak için kırmak zorunda olduğu bariyerlerin engelleyemediği, cesaretini kırmadığı.

Ocak ayının yoğun ve gergin olacağı kesin. Aynı zamanda çoktandır müjdelenen yeni başlangıç açısından da muazzam bir ay. Satürn-Plüton döngüleri güç ve sorumlulukla ilgilidir. Hayat üzerindeki etkimizle ne yaptığımızla ilgilidir. Yaratmayı ve yıkmayı seçtiklerimizle ilgilidir. Devasa yaratıcı potansiyeli olan amaçları ve niyetleri doğrultusunda yaşayan varlığımıza doğru ne kadar iyi olgunlaştığımızla (ya da olgunlaşmadığımızla) ilgilidir.

Satürn tarafından yönetilen Oğlak’taki Satürn-Plüton birleşmesi ve Eris’in karesiyle, gelmekte olan yıllarda, gücü sadece zenginin, varlıklının, salahiyet sahibi olduğuna inanların veya sadece adına “uzman” denilenlerin ellerinde yoğunlaştırma eğilimi fevkalade büyük bir darbe alacaktır. Pek çokları yükseklerdeki konumlarından aşağı düşürülecek ve çok çarpıcı itibar ve güç kayıpları göreceğiz. Böyle güç odaklarını oluşturmaya ve geliştirmeye çalışanlar, kendi hak etme, yetkiyi eline alma varsayımlarına inatla karşı çıkacak meydan okuyuşlarla yüz yüze gelecekler. Çünkü bireyler kendi alanlarının yönetimini bizi daha iyisini bildiklerine bir zamanlar ikna etmiş olanlar yerine kendi üzerlerine alacaklar.

Bunun aksine, güçlerini başkalarına veren ve “zavallı ben” karakterini oynamayı sürdürenler ise bu dünya görüşüne karşı çok yoğun ve durmak bilmeyen zorluklarla karşı karşıya kalacaklar. Bunun gibi değişim zamanlarında öncelikle kendi yaklaşımımız ve duruşumuzun yönetimini elimize almalıyız. O zaman – sadece o zaman – dünyamızın şifalanmasına önayak olacak egemenliğimizi ele geçirebiliriz.”

Sevgili Dostlar, kısa bir alıntı yapacakken yine kaptırdım ve Sarah Varcas imzalı yazılarda sıklıkla olduğu gibi neredeyse hepsini size sundum. Bana söyleyecek çok şey kalmadı! Kendisine çok teşekkür ediyoruz.

Bu zamanda geniş bakış açısı taşımamız çok önemli. Her şey birbirine bağlı. Ve bu geçiş yarın bitmeyecek, artık hiç bitmeyen bir değişim selinin içindeyiz. Fakat biraz da bugünün enerjisine geri dönüp ayın Yengeç’te olmasından konuşalım.

Eril-Dişi Dengesi

Dolunaylar zıt açıdır, gergindir, yaratıma yol açar. Ay tutulmaları ekstra güçlü dolunaylardır ve o yüzden zıtlık daha da gergindir, yaratım daha da büyüktür. Bu seferki dolunay ise yılların en güçlü haritasına sahip, yaratım ve gerginlik katlanmış, katlanmış ve ultra güce erişmiş halde. Ben böyle bir yıldız haritasıyla astrolojiyle ilgilendiğim yıllar süresince hiç çalışmadım! Oğlak’taki birikim akıl almaz! Ve karşıda Yengeç var. Bu bir kuzey düğümü tutulması yani bizi kadere, geleceğe, hedefe taşıyor. Hedefte ise yumuşaklık, yuva, esneklik ve dişi enerji. Ay aynı zamanda duyguları, dişi enerjiyi ve halkları temsil eder. (Detaylar için lütfen ay düğümleri yazıma bakınız. Bağlantısı burada) Yani Oğlak’taki baskının salıverme ve patlama noktası Yengeç. Çare Yengeç. Ve ayaklanma da Yengeç’te.

Dolunay ve Güneş-Merkür-Satürn-Plüton-Ceres birleşmesinin karesinde ise Terazi’deki Juno, bu enerjiye bir katman daha ekliyor… Evlilik, işbirliği ve ortaklıklar tanrıçası Juno, ilişkiler burcunda. Yeniden şekillenen gerçeklikler, ilişkilerde çok daha farklı bir yapılanma talep ediyor. Yengeç’teki aya ve Terazi’deki Juno’ya bakarsak, büyük değişim eril enerjide gerçekleşecek.

Bu ay tutulması dişi enerjinin hayatımızdaki rolünde, kadınların toplumsal yaşamdaki yerlerinde, şefkat ile aile değerlerinde, halkların güç dengesindeki edilgenlik yerine etkenliği seçmesi konusunda bir dönüm noktası olabilir. Kişisel ilişkilerimiz de etkilerin dışında kalmıyor. Bu dünyanın şifası dişi ve eril dengesinin kurulmasında. Dişinin yükselişi için erilin geri çekilmeye ihtiyacı var. Ve burada sadece kadınlar ve erkeklerden, cinslerden bahsetmiyorum. İçimizdeki alma-verme dengesi, teslimiyet ve harekete geçme dengesini düşünün…

Büyük sonlanmalar var. Hani kapı azıcık da olsa aralık ya da yumuşakça kapanıyor falan değil, güm diye çarpılıp bir daha açılmaması için önüne duvar örülüyor!  Hayat sonsuza kadar değişiyor. Güney düğümüyle birleşen Jüpiter eski yöntemlere, eski şeylere, eskiye veda edişimize yardımcı olmak için onları büyütüp önümüze koyuyor. Onlara bakın. Şükredin. Eski olan her şey kötü değil. Bir sürü dersimiz var. Ama tutunmayın. Gideceklerse gitsinler.

Dolunayın Sabian Sembolü “Prima Donna”

Bu sembolü Temmuz 2018’deki güneş tutulmasından hatırlayanlarınız var mı? Evet, yine tutulma ve yine aynı enerji aktive ediliyor. O zaman bizi Prima Donnalığa davet ederken (çünkü yeni aylar ve güneş tutulmaları başlatır), şimdi çıkışın ve yaratımın Prima Donnalıkta, gerçek ustalıkta olduğunu söylüyor. O dönemde hayatınızda olanları kısaca hatırlamanız da yardımcı olacaktır. Aynı enerjinin bambaşka bir yüzünü yaşamaktayız.

Prima Donna terimi çoğunlukla sanatında mükemmelliğe erişmiş solistler için kullanılır. Bu inanılmaz yetenekli solist kalplerimizi duygularla yükler, bütün ışıklar onu aydınlatırken sanatında bir numaradır ve bizi alır bambaşka bir dünyaya götürür.

Bu sembol bize kontrollü tutkuyu anlatıyor. Tutkusuz, duygusuz bir opera düşünemeyiz. Ama aynı zamanda aşırıya kaçan roller, abartılı hareketler Prima Donnanın kendi karikatürü haline gelmesine sebep olabilir. Denge son derece önemlidir. Ya hazırlık? Bir olimpik atlet gibi her gün çalışılmalı, her notaya hâkim olunmalı, sağlığına, uyku düzenine iyi bakmalı ve disiplinli olmalıdır  Bu da bize diyor ki, iyi bir Yengeç örnek olabilmek için en iyi Oğlak niteliklerin en verimli hallerinde kullanılmasına ihtiyaç vardır. Hem de bir başrol oyuncusu bir atlet gibi arenaya yılda birkaç sefer değil, her gece çıkar.

İşte bu sembol bizden abartmadan tutkulu olmamızı, kapılmadan duygularımızı ve kendimizi ifade etmemizi ve bütün bunları yaparken son derece ölçülü ve disiplinli olmamızı öneriyor. Yani ev ödevimizi yaptıysak, tutkumuza güveniyorsak, çelik gibi sinirlerle sahne bizimdir! Zaman utanma zamanı değil, yeteneğiyle parlama zamanıdır.

Toplumsal açıdan bakarsak, bu sembol bize gözlerimizin önünde melodramlar oynanabileceğini, spot ışıklarının belli bir kişi ya da gruba dönebileceğini ve olanların bir kısmının ya da tamamının da tiyatrodan ibaret olabileceğini anlatıyor.

Sonuçta;

Bütün bu etkilere baktığımızda bir şeyi içten, derinden biliyoruz, o da, bildiğimizi düşündüğümüz dünya çoktan sona erdi!

Dolunay 10 Ocak saat 22.21’de, yarı gölgeli ay tutulması ise saat 22.20’de maksimuma ulaşıyor. (Ist.) Hepinize harika uyanışlarla dolu, Yengeç yumuşaklığında ve dişi bilgeliği kucakladığınız bir ay tutulması diliyorum.

©Mor Alev 2020


Bu değişim döneminde, “Büyük Resme” ve yükseliş sürecindeki rolünüze dair daha fazla anlayış sahibi olmak, Yüksek Benliğiniz ve Ruh Ekibinizle daha yakın bağlantıda yaşamak üzere, Yüksek Benliğiniz (Yaratan Benliğiniz, Öz-Benliğiniz, İçinizdeki Işık) yönetiminde Mor Alev’le kişisel olarak çalışmak istiyorsanız lütfen “Yükseliş Enerjileri ile Kişisel Danışmanlık” bağlantısına gidin.

YENİ! En son nöroplastisite yöntemleriyle hayatınızı akışa açmak, alma-verme dengesini kurmak, kısır döngüleri sona erdirmek ve bolluğa “evet!” demek için “Dönüşümsel Akış ve Bolluk Metodu” bağlantısına tıklayın.

YENİ! SAĞLIKLI KİLOYA ULAŞMAK ve bedeninizle barışmak için Dönüşümsel Akış ve Bolluk Metodu ile çalışmak istiyorsanız buraya tıklayınız.


Bu yazının 5846 numaralı Telif Hakları Kanunu uyarınca tamamının ya da parçalarının kopyalanması, izinsiz olarak yayınlanması, yazarının adının değiştirilmesi, üzerinde hak iddia edilmesi yasaktır. Kanunun 71. maddesi uyarınca bunun aksi davranışlar hakkında kanuni işlem yapılır. http://moralev.com

9 comments

  1. Her yazınızı keyifle takip ediyorum ama bu yazıııı ahhh öyle bir zamanda geldi ki bin şükür. Teşekkürler

    Liked by 1 kişi

  2. Beni benden aldınız. Içimde ki taşlar yerine oturdu. Bir çok sorum yanitlandi. Bir kaç gündür sebebini bilmediğim coşku halindeyim. Şükürler olsun. Sevgiyle kalin. Hepinize tşk ederim

    Liked by 1 kişi

  3. Dileğim🌼hepimizin günışığı ile buluşup, şifaya dönüşebilmemiz🌼
    Sevgili Mor Alev, cömertçe kurduğunuz farkındalık köprüsü ile tanıştığım yabancıyı adım adım tanıdıkça daha çok sevmeye başladım. Kendimi☺
    Rehberliğiniz ile yolumuz Biz’e ve Bir’e ulaşmak. Elbette, “şimdi”de kalabilmeyi ve odaklanmayı başarabilirsem?

    Liked by 1 kişi

  4. Her kelime gözlerimde ışık oldu .prima donna 2018 ilk anlaşmamızı yapmıştık ve o günden sonra artik başkaydı hayat. Gözlerim doldu heyecanlandım o andaki karar alışlarıma gittim . Ve sonra ki bir yıla ve aldığım karar yolum olmuş meğer.
    Zorlu geçiyor günler ,kimsede yok çevremizde bazen yanlizlik hissi yazılarınız olmasa çoktan düşerdim sanki .iyiki tanıdım sizi . Tek ailem .

    Liked by 1 kişi

Yorumlar kapatıldı.