Sevgili Bilge Baykuşlar,
Venüs gerilemesine tam 7 gün önce başladı ve 40 gün süren yolculuğunun sonunda çok farklı bireyler olarak hayata devama etme olasılığımız oldukça yüksek. İddialı bir iddiada bulunuyorum çünkü bu yolculuk hepsinden başka!
Via Combusta
Via Combusta, Venüs’ün almakta olduğu yolun astrolojideki ismi, “ateş yolu” veya “ateşten geçmek” anlamına gelir. 15° Terazi ile 15° Akrep arasındaki bu alan, yoğunluğu artırır. Hayat yolculuğumuz ve yol arkadaşlarımızla ilgili farkındalığımız yükselir. Ateş yolunun odağı kendini gerçekleştirmektir. Yani bir başkasının bizi mutlu etmesi ihtiyacımızı salıverip kendimize nasıl daha tatminkâr bir hayat yaratabileceğimiz konusuna odaklanırız. Böylece diğerlerinin bizi mutlu etmek için yapması gerekenler ve kesinlikle yapmaması gerekenler listemiz bu yolda yanıp kül olur, dönüşür.
Burası Simyacının bölgesidir. Kendi içimizde çok daha dürüst ve özgün bir kişiliğe dönüşürken, ateş yolu ilişkilerimizi de bir sonraki seviyeye taşıma şansı verir. Dışarıdan gelecek ilgiye muhtaç hissetmeyi farkındalığa, korkuyu saygı ve takdire dönüştürür. Eski astrolojiye göre, özellikle orta çağda Zodyak’ın bu bölgesi ters ve uğursuz görülürdü, zaten astrolojinin neredeyse tamamı kaçınılacak, korkulacak şeylerin bir bir sayılmasından oluşurdu. 5D Astrolojide bu yol kendini tanımanın ve dönüşerek ilişkilerimizde ve hayat amaçlarımızda da dönüşümü-değişimi yaratmanın yolu. Bu yolda iki sabit yıldızımız da var, biri dengenin ve bereketin yıldızı Spica, diğeri ise astrolojide onur, bolluk, kararlılık ve şans getirdiğine inanılan Arkturus yıldızı.
Ateşin simya gücünü kullanan bu yol bizi kendi hikâyemizin kahramanı olmaya çağırır, böylece en gelişmiş benliğimize dönüşürüz. Kahraman ateşte yol alırken elbette bir dizi sınavdan da geçecektir. Kendini ararken içindeki canavarlarla yüz yüze gelecek, dış yansımalarının yanılgılarını idrak edecek, bazı hayallerinin ise sadece şartlanmalardan oluştuğunu anlayacaktır. Uğruna yola çıktığı prens/prenses bir seraptır ve gerçek sevgi içindedir. Bu yolu başarıyla bitiren kahraman önce kendine olan aşkını keşfeder, hiçbir zaman var olmamış kusursuz kendine ait görüntüyü zihninden siler ve gerçek kusursuzluğunun “kusurlu” özgünlüğünde yattığını bulur. Ateş yolu hayatımıza uyanışlar, maceralar ve sürprizler ve en sonunda kendini olduğu gibi sevmenin zaferini katar.
Simyacı Venüs
Venüs sekiz yılda bir Akrep’te geri gider ve derinlere dalar. Akrep, konuşmadığımız şeylerin burcudur. Ölüm, cinsellik, mali durumumuz, tabular, sırlar, kertenkele beynimiz, dürtülerimiz… Fakat korkmamıza hiç gerek yok. Akrep’te ölüm bir mecazdır. Tanrıça Venüs, ipeklerini, lüksünü, rahatlık alanını terk edip yeraltında bizi simyaya çağırıyor. Hayatınız daha önce hiç aklınıza gelmeyecek şekillerde değişebilir. Dönüşüm ise kaçınılmazdır.
Venüs’ün yolculuğunun 40 gün sürmesi bir tesadüf değildir. Neredeyse her dinde 40 gün kutsal bir süredir, verilmiş sözlerin yerine gelmesi ve başarı ile ilişkilendirilir. Ama sadece bir dizi sınav, deneme ve uyanıştan başarıyla çıktıktan sonra.
Bu Venüs gerilemesinin “sınav” bölümünün amacı sizi yeniden kalbinize yönlendirmektir. Evet, bu bazılarımız için zorlu bir yol olabilir. Kalbimizi yüzyıllardır göz ardı etmiş olabiliriz. Dünyaya karşı bitmeyen bir mücadele içine girmiş gibi hissedebiliriz. Ama sonuç buna fazlasıyla değecektir.
Yoğunluğu bir haftadır hissediyorsunuz. Hislerimiz daha da yoğunlaşacaktır. Bu güçlü enerjiyi nasıl yönlendireceğini bilmeyenler ise öfkenin kızıllığında kendilerini bir akrep gibi sokarken bulabilirler.
Venüs bize Akrep’teyken hep istemiş olduğumuz ancak hiç gerçekleştiremediğimiz şeyleri hatırlatacaktır, hani baskılamış olduğumuz o şeyleri. Ve bizi onlara uzanmaya teşvik edecektir. O şeyler için karanlığımızı deşmekten korkmaz. Bu sefer, ya hep ya hiç diyebiliriz.
31 Ekim’de Venüs Terazi’ye geçmeden önce yatağın altındaki pis kokulu canavarların varlığını parfümle bastıramayacağımızı öğrenmiş olacağız. Onlarla başa çıkmanın yolu yüzleşmektir. Ve sonunda içimizdeki Venüs, bir daha geri dönmemek üzere dönüşmüştür, kendinin güncellenmiş haline gelmiştir. İşte o gün Uranüs’le zıt açıya gelmesi de bir tesadüf değildir. Bu hikâyenin ilk bölümü biterken, ilişkiler, mali durum, tutkular ve hayaller konusunda beklenmedik olaylar yaşayabiliriz, kimileri bizi sevinç içinde bırakacak, kimileri ise sert bir uyanış tokadı olabilecek olaylar…
Yeni Denge
Venüs’ün ateşteki yürüyüşünün ikinci bölümü Terazi’de. Akrep’te öğrendiklerimizi ilişkilerimizin her türüne uygulamaya başlayabiliriz. Akrep’teki derin dönüşüm ve en sonunda Uranüs’le olan karşılaşmanın etkisiyle sarsılmış olan bizler, burada kefeleri yeniden dengelemeye çalışacağız. Nesnelliğe, tarafsızlığa dönüş yapacağız. Ruhumuzun derinden özlemini duyduğu o şeye sahip olmak için (Akrep), ilgili diğerlerinin de ne istediğini (Terazi) anlamalıyız. Yani çok bahsettiğimiz alma-verme dengesini kurmak, bu gerilemenin son hedefidir. Eğer en derin istekleriniz karşılanmıyorsa bu dengede sorun vardır. Yeninin hayatımızda dengelenmesiyle Venüs’ün geri yolculuğu 16 Kasım’da sona erecek ama bütün yeniliklerin berraklaşması, yankıları ve fizikselde domino taşlarının hepsinin yerli yerine oturması en az yıl sonuna kadar sürecektir.
Boğulan Adamın Kurtarılışı
Sonuna kadar şöyle bir göz gezdirdiğimiz yolculuğun en başına dönelim. Venüs neden kendini zora sokuyor? Bir Tanrıça neden sülfür kokan mağaralarda çamurun, çöpün içinde simyacılığa soyunur? Neden böyle bir iç yolculuğa ihtiyacımız var? Şimdiye kadar şöyle böyle devam ediyorduk, neden acı gerçekleri gözler önüne sermeye, öfkelenmeye, üzülmeye, hayal kırklıklarımızı hatırlamaya, hiç gerçekleşmeyecek diye rafa kaldırdığımız tutkularımızın tozunu almaya ihtiyacımız var? Kendimizi ne kadar güzel uyuşturuyorduk. Elimizde akıllı telefonlar, telefonlarda mesajlar ve oyunlar, o da olmazsa sosyal medya dedikoduları, alışveriş, televizyonlarda diziler, duygularını yer gibi aşırı beslenme, antidepresanlar, şikâyetler, eleştiriler… Vakit geçiyor işte. Düzen de devam ediyor. Niye rahatımızı bozuyoruz?
Çünkü olanı görmezden gelme stratejilerimiz işe yaramıyor. Kral çıplak diyen iç sesimizi kıssak da boğuluyoruz! Kendimiz gibi olmadığımız için nefes alamıyoruz. Bizler robot değiliz ama robot gibi yaşamaya çalışıyoruz. Ve yardıma ihtiyacımız var. Yardım, öz-sevginin, öz-değerin Tanrıçası Venüs halinde geliyor. Ve konu ilişkilerimiz. Sadece romantik değil, mali ilişkilerimiz, iş ilişkilerimiz, aile ilişkilerimiz, içinde yaşadığımız toplumla olan ilişkilerimiz.
Bu gerilemenin Sabian sembolü hedefi bize bütün açıklığıyla veriyor: “Boğulmaktan kurtarılan adam”
Bir kriz var. Bu kriz bütün duyguları dalga dalga yükseltiyor. Bu kriz ister parayla, ister ilişkilerle, ister genel yaşam ayarlamalarıyla ilgili olsun neredeyse ölecekmiş gibi hissediyoruz. Bu son derece kritik bir mesaj. Kurtarılmaya ihtiyacımız var. Tek şart krizin varlığını tanımak, yoksa boğulup gideceğiz. Venüs’ün ve Evrenin yardım eli hazırda ama onu çağırmalıyız.
Bu krizden çıkmak için bize bir başkası da yardımcı olabilir, belki bir kredi, belki bir arkadaşın şefkatli eli, ama başkalarına fazlasıyla bağımlı kalmak bizi kapasitemizin altında bir hayata da sevk edebilir. Öncelikle neden nefessiz kaldığımızı bulmalıyız. Paniğe düşmeden, serinkanlılıkla işin gerçeğini gördüğümüzde artık verilen yardımı kabul etmeye hazırız. Ve hiç vakit geçmeden kurtarılırız. Bu krizde bile aslında arkamızın korunduğunu anlarız. Evrene karşı yeni bir güven hissi oluşmuştur. Ve şükrederiz. Hem Evrene, hem de krizin kendisine. O kriz olmasaydı içten içe çürümeye devam edecektik. Oysa şimdi yeniden doğmuş hissediyoruz.
Toparlarsak
Zamanımızın çoğunu etrafımızda bulunan kişi, olay ve şeylere odaklanarak geçiriyoruz. Dış dünyaya uyum sağlamaya çalışıyoruz. Bunu beceremediğimizde dış dünyayı görmek istediğimiz gibi değiştirmeye karar veriyoruz. Başkalarında kendimizde göremediğimiz şeyleri görüyoruz ve içimizde bulamadıklarımızı da bulmak için başkalarını arıyoruz. Başkalarının, olayların ve eşyaların bizi tamamlayacağını düşünüyoruz. İç ve dış gerçekliklerimizi ayrı olarak algılıyoruz ama gerçekte bunlar sadece birbirinin yansıması. İç dünyamız yansıttığı evren kadar engin, evrendeki tüm çeşitlilikler ve çelişkiler içimizde de bulunuyor. Sevdiğimizi söylediğimiz yerler, şeyler ve kişiler içimizde sevdiklerimizin bir aynası. Sürekli olarak aradığımız şey, içimizde aradığımızın bir yansıması.
Bazen içimizdeki dünyayı berrak bir şekilde görme şansımız olur, evren bu şansı bize armağan eder. Dışarıda yarattığımız yansımalar ve yankıların gürültüsü soluklaşır ve bize iç manzaramızın açık bir resmi sunulur. Böylece dışarıda sonsuza dek aradığımız şeyleri içimizde görürüz.
Bu derin sulara ve mağaralara daldığımızda, yalnız ve kayıp hissedebiliriz. İşlemden geçirmemiz gereken acı ve öfke katmanları olabilir. Ama onların da ötesini gördüğümüzde hepsinin kaynağını anlarız. Belki artık içimizdeki hiçbir değeri yansıtmayan şeylere dışarıda anlam ve değer yüklemiş olduğumuzu görürüz. Ve saklı kalmış, ışığa çıkmayı isteyen yeni parçalarımızı buluruz. Bazı şeyleri bırakarak, salarak yenilerine yer açarız. Yeni değerlerimiz çiçek açar.
Eğer kendinize dürüstçe bakmak isterseniz, gerçekte olduğunuz bütünü kucaklamak ve olmadığınız şeyleri salıvermek isterseniz bu ateş yolundaki yolculuğunuz aynanızı en güzel şekilde arındıracaktır. Boğulmaktan kurtulacaksınız. Kendinizi sabote etmekten kendinizi desteklemeye geçeceksiniz.
Şimdi karar vermeliyiz. Venüs soruyor, o aynada ne görmek istiyorsunuz? Boğulma hissinden kurtulmak istiyor musunuz? Açıklığa, dürüstlüğe, berraklığa gönüllü müsünüz?
©Mor Alev 2018
Bu dönemde salıverme, arınma ve hayatınıza yeniden yön vermek konularında dönüşümünüzü hızlandırmak, Yüksek (Öz) Benliğinizle daha yakın bir ilişki kurmak ve hayatınızı tam potansiyeli ile yaşayabilmek üzere Mor Alev’le kişisel olarak çalışmak için randevu almak istiyorsanız lütfen “Yükseliş Enerjileri ile Kişisel Danışmanlık” bağlantısına gidin ya da moralev@outlook.com adresine yazın.
Bu yazının 5846 numaralı Telif Hakları Kanunu uyarınca tamamının ya da parçalarının kopyalanması, izinsiz olarak yayınlanması, yazarının adının değiştirilmesi, üzerinde hak iddia edilmesi yasaktır. Kanunun 71. maddesi uyarınca bunun aksi davranışlar hakkında kanuni işlem yapılır. http://moralev.com
Moralev çok teşekkür ederim bu yazınız için. Yükselenim 16 derece akrep, Venüsüm de başakta retro olmasına karşın yazdığınız her şeyi teker teker yaşıyorum. 1-2 evlerdeki yay stelyumu ve merkürün tek açıcısı olan neptün karesi sanırım benim genelde zaten gerçekleri göz ardı ederek/görmek istediğim gibi görerek ve polyanna gibi yaşamama neden oluyor. Bu durumdan şikayetçi değilim ama şu ana kadar bastırdığım isteklerim, vakit kaybetmeden yapma isteğiyle yüzeye çıktı ve arkamdan ittiriyor. 🙂 Biliyorum ki yıl sonunda herkes-her şey en iyi halinde olacak. Sevgiler.
BeğenLiked by 3 people
Sevgili Mor Alev, çok güzel bir yazı! Herşeyin “dışarıda” olduğu yanılgısından, herşeyin “içeride” olduğunun idrakine geçiş ile birlikte simyacının uyanışı başlıyor, bu aynı zamanda Buddha Bilinci’ne geçiş olarak da adlandırılıyor bildiğim kadarıyla (dışarıda gördüğün sen’sin) . “Uğruna yola çıktığı prens/prenses bir seraptır ve gerçek sevgi içindedir.” Bu cümle çok güzel özetliyor, gerçek yolculuk “içeriye” dönünce başlıyor.
Konu dışarıdaki oyalanmalarımız, kaçışlarımız, göremediğimiz çöplerimize, travmalarımıza, bizi “kendimiz” olmaktan alıkoyan engellere gelince yeni okuduğum bir kitap, bilinene daha değişik bir açıdan yaklaşımla, psikolojik terapiye yeni bir boyut getiriyor, bence gayet başarılı. Alica Miller’dan “Yetenekli Çocuğun Dramı”, eğer okumadınızsa size, ilgili herkese tavsiye ederim. Çok teşekkürler, selam, sevgilerimle…
BeğenLiked by 3 people
Bahsettiğiniz kitapı okudum. Keşke öyle bir terapist bulabilsek etrafımızda. Kitap çok derin. Bu mantıkda yaklaşan terapist tanıyorsanız tavsiyelere açığım. Teşekkürler kitap tavsiyeniz için
BeğenLiked by 1 kişi
Sevgili Mor Alev, yine harikulade bir yazı ve anlatım olmuş. Kendim de astroloji öğrenmeye başladığımdan beri neredeyse her retro ve tutulmada yapılan felaket tellallığı, uyarılar ve göz dağlarının aksine ümit veren, yaşananların bu muazzam ilahi düzen içinde nasıl hepimiz için tek tek uzatılan ve büyümemiz için bizi belki kısmen de iteleyen güçlerin bir yardım eli olduğunu tekrar tekrar bize gösterip, hissettirip, Evren’le, yaradılışla barışmamıza olanak sağlayan en güzel sessin. Çok teşekkürler, sesine de, varlığına da! Sevgi ve ışıkla…
BeğenLiked by 2 people
Akrepte Mars – Pluto kavusumum var 10 derecede. Yoğun Akrep temalı bir retro olacak. Hepimize güzellikler getirsin. 💜💜💜 çoook Teşekkürler…😇😇😇
BeğenLiked by 1 kişi
❤️❤️❤️
BeğenLiked by 1 kişi
Benim de yükselenim, ayım, plütonum, junom bu yolda ve kişisel gezegenlerimle karşıt açıdalar..Kendimi bildim bileli devam eden bir doğum sancısının, bu yaşıma kadar durmaksızın devam eden içsel kazıların, arınmaların, acıların tüm simyevi sürecin sonuna gelmiş gibi tuhaf bir boşluk içinde hissediyorum gerçekten..Belirsizliğe, akışa güvenip teslim olmaktan başka çare yok sanki pek çok konuda artık..Dediğiniz gibi bu zamana kadar yanarak dönüşüyordum kesinlikle, ama artık yanmaya gerek kalmadı bunu farkediyorum, ben bu yoldan defalarca geçtim aynı acılar içinde çünkü..Şimdi tüm bu ateşin içinden uçarak çıkma zamanı kesinlikle, zümrüdü anka misali..Çok teşekkür ediyorum,net bir şekilde kendimi okuduğum bu güzel paylaşım için..
BeğenLiked by 2 people
son bir haftadir! nasil ir baski ustumde, hem fiziksel hem zihinsel hem ruhsal, durup kendimle vakit gecirip topraklandikca ‘kendine durust ol’ diye resmen motto olan dusunceler… simdi bunlarin hepsi o kadar guzel anlamlandi ki!
COOOOK TESEKKURLER Sevgili Mor Alev, ozellikle de astrolojinin de ‘sevgi gibi mi?’ diyerek degerlendirilebilecegini hepimize gosterdigin, deneyimlettigin icin….
BeğenLiked by 2 people
Bugünlerdeki arınmam onaylanma ihtiyacım etrafında döndüğü için belirtmek istiyorum ki link bir spam değildir 🙂 suyun altından kurtarılan adam sembolü bana bu çok sevdiğim hit şarkıyı hatırlattı.
Sevgiler 😄
BeğenLiked by 1 kişi