Tutulmalar, Zincirlerinden Boşalmış Plüton ve Ay Suyu! – Yaşadığımız Dönem Üzerine Düşünceler (Eylül 2025)

Okumak yerine dinlemek isterseniz, yazının hemen altındaki podcast bağlantısına tıklayın.

Sevgili Dostlar,

Umarım yazın son günlerinin tadını çıkarıyorsunuzdur. Bu paylaşımda önümüzdeki büyük ay ve güneş tutulmalarından önce birkaç konuya değinmek istiyorum. Öncelikle bu değişim ayı Eylül’ün enerjisine toplu bir bakış, ardından Plüton’un önümüzdeki on yıla, (hatta üç bin yıla!) damga vuracak sınır dışı yolculuğu ve yıllardır çok yerde görmüş olabileceğiniz ama Moonology yazarı günümüz ay tanrıçası Yasmin Boland’ın da yazdığını (ve özellikle daha “farklı” yazdığını) görünce paylaşmadan geçemeyeceğim bir ay suyu bölümümüz var. Ay suyunu özellikle dolunaydan önceki 2-3 günde hazırlamanın daha iyi olduğunu söylediği için şimdiden iletiyorum.

Evet, önce Rick Levine’in Eylül astrolojisinde gördükleriyle başlayalım. Bu parçayı sizlerle paylaşıyorum çünkü bu olabilecek en kapsayıcı ama akıl karıştırmayan özet. Bu ay çok şey oluyor ve yeni siyah ay döngüsüne de giriyoruz. Dolaysıyla aşağıdakilere özellikle dikkat etsek enerjiyle işbirliği yapabilir ve tepkilerimizi en olumlu şekilde yönlendirebiliriz.


Eylül Enerjileri

“Büyük bir rüzgâr esiyor; bu da ya hayal gücü verir ya da baş ağrısı.”

Catherine II

Evren gaza basmış hızla akıyor, fakat önümüzdeki yol yoğun sisle örtülü, engellerse görünmez. Aklı başa getiren Satürn, 1 Eylül’de yarım yıla yakın bir süre boyunca hayal gücü ile gerçeklik arasındaki farkı öğretmek üzere tekrar eterik Balık burcuna geriliyor. Umarım, 20 Şubat 2026’da otoriter Satürn ile idealist Neptün’ün zihinleri büken kavuşumunun ardından andaki akıl karışıklığımızın çoğu çözülmeye başlar. Bu arada devrimci Uranüs, 7 Eylül’de gerileme dansına başlıyor ve Eylül boyunca evrimsel Plüton ile akıcı bir üçgen oluşturuyor; tam mükemmelliğe yalnızca yedi dakikalık bir mesafeye kadar yaklaşıp ardından açının aylar içinde genişlemesine izin veriyor.

Şu anda insanlığın peşini bırakmıyor gibi görünen güven kaybı sarmalından çıkmanın yollarını keşfetmeye devam edeceğiz. Mevcut küresel koşullara tamamen zıt görünen daha mükemmel bir geleceği hayal etmek bir şey; Temmuz 2026’daki gezegen açılarıyla ortaya çıkan uzun vadeli kalıpların olumlu potansiyelini fark etmek bambaşka bir şey.

Bu başka tarihsel dönemler için de söylenebilirdi, ancak güncel astroloji acil ve net: Şimdi yaptıklarımız—ya da yapmadıklarımız—gelecek yıllarda derin etkiler yaratacak.

Eylül’ün paradoksu, iç gezegenlerin hepsinin doğrudan harekette hızla ilerlediğini, burç değişimlerini amansız bir tempoyla gerçekleştirdiğini ve modern hayatın ritmini hızlandırdığını fark ettiğimizde en açık şekilde ortaya çıkıyor. Merkür, Kanatlı Haberci unvanına yakışır biçimde günde neredeyse iki derece ilerliyor – Güneş’in hızının neredeyse iki katına çıkıyor. Neyse ki 2 Eylül’de Merkür, analitik Başak burcundaki evine girdiğinde zihinsel netlik kazanıyoruz. 

18 Eylül’de Merkür uyumlu Terazi’ye geçtiğinde sorunlarımıza daha diplomatik çözümler arıyoruz. Bu arada, Venüs ayın ilk yarısında canlı Aslan burcunu ziyaret ederken, farklı öz-ifade biçimlerini denemek ateşli duygularımıza yaratıcı bir çıkış sağlıyor. 19 Eylül’de değer odaklı Venüs, seçici Başak’a kaydığında artistik ve finansal uğraşlarımız daha odaklanmış hale geliyor.

Öte yandan atılgan Mars ayın başında işbirlikçi Terazi’de bulunarak olaylar aksi yönde işaret etse de “barışçıl niyetler” yanılsaması yaratıyor. Fakat 22 Eylül’de Mars tutkulu Akrep’e girip 24’ünde sahiplenici Plüton’la kare açı yaptığında eylemlerimizin duygusal gücü yoğunlaşıyor.

Güneş’in 22 Eylül’de Başak’tan Terazi’ye geçişi Sonbahar Ekinoksunu (Güney Yarımkürede İlkbahar Ekinoksu) işaret ediyor; bu da mevsimlerin büyük değişimini ve ışıkla karanlık arasındaki sürekli akışı hatırlatan güçlü bir dönüm noktası.

Bilgi tufanının yarattığı boğulma hissi, Eylül’deki iki tutulmayla daha da büyüyor. 7 Eylül’de Balık’ta Dolunay, bir Tam Ay Tutulması. Gelecekteki hedeflerimize ulaşabilmek için geçmişten öğrenmemiz ve geride bırakmamız gerekenleri açığa çıkarıyor. 

Endişeli 135 derecelik açıların baskınlığı, mekanik detaylara verdiğimiz dikkatin (Güneş ve Merkür Başak’ta), bilinmeyene duyduğumuz isteklilikle (Ay ve Satürn Balık’ta) karşı karşıya geldiğini gösteriyor. Bu tam ay tutulması, kendimizi içine kapatmış olduğumuz kutuların sınırlarını itip yıkabileceğimizi anlatıyor.

Böylece 21 Eylül’deki yeni ayın kargaşa dolu potansiyelini hazırlıyor. Bu Parçalı Güneş Tutulması Başak’ın son derecesinde gerçekleşirken, gözlerimizin önünde gelişen tüm paradigma değişimini ikiye katlıyor. 

Yeni ay, Uranüs ve Plüton ile bir Büyük Üçgen oluşturuyor; tutulmadan sonraki saatlerde Ay Terazi’ye geçtiğinde zirveye ulaşıyor. Bu kavuşum ayrıca Satürn-Neptün birleşmesine karşıt açı yaparak bir uçurtma konfigürasyonu oluşturuyor, bu da sezgilerimizin bizi, hayatımızı dolu dolu yaşamamızı engelleyen aşırı kısıtlayıcı yapılar ve rutinler arasından geçen yolu işaret ederek özgürlüğe yönlendirebileceğini gösteriyor.

Bu arada Satürn, Uranüs, Chiron, Neptün, Plüton ve Eris’in geri hareketleri bizi geçmişe demirliyor. Önce gölgelerimizle yüzleşmeden, içimizdeki şeytanlarla savaşmadan ve gereksiz duygusal yükleri hafifletmeden eski hatalarımızdan ve eksikliklerimizden özgürleşemeyiz. 

Sorumluluk almak kolay iş değil, ama gerekli. Neyse ki farkındalığımızı genişleterek, dürüstlük içinde yaşayarak ve sevgimizi eyleme dökerek küçük, metodik adımlarla hem kendimizi hem de dünyamızı geliştirebiliriz. Hizmet hareketleri fedakârlık gerektirebilir ama toplumlarımız için çalışmak ve gerektiğinde ayağa kalkmak, insanlıkla kişisel bağımızı pekiştirir. 

Allayıp pullamaya gerek yok, bunlar zorlu zamanlar. Ancak kozmik düşünmeye ve yerel hareket etmeye cesaret edersek inanılmaz evrimsel dönüşümler elimizin altında.


Sevgili dostlar, çok ilginç bir zamanda yaşıyoruz. Yazının en sonunda yanlışlıkla bir şeye tıkladım ve var olduğunu bile fark etmediğim copilot denilen yapay zeka son paragrafı şöyle değiştirdi. Sanki bilgisayarımda birileri daha yaşıyor! Ve ben de gülerek sizlerle paylaşmaya karar verdim:

Zaman çetin, ama göklerin dili açık: Kozmik düşün. Yerelde hareket et.

Cesaret edersek, büyük dönüşüm elimizin hemen altında.

Haklı!

“Sınır Dışı” Plüton’la Atılım ve Devrim

Şimdi sizleri büyük resme bakmaya davet ediyorum. Yaklaşık bir buçuk yıldır bir kenarda sakladığım Rossanne Finn’in 2024’te Astrological Journal’da yayınlanmış olan uzun makalesinin bir özeti ve bazı alıntılarını paylaşacağım. Böylece yaşadığımız bu dönemin neden alelade olmaktan çok uzak olduğunu, gerçekten bin yılların değişiminin tam ortasında bulunduğumuzu bir defa daha birlikte görebiliriz. Ah, evet, “ben normal, ortalama, olaysız yaşamak istiyorum” diyebilirsiniz, bazen ben de diyorum. Ama ruhunuz bununla hemfikir değil, yoksa şimdi tam burada bulunmazdınız. Ruhunuz, Yüksek Benliğiniz buna hazır geldi ve burada hep beraber bulunmamızın bir anlamı ve önemi var. Hayatımızın, varlığımızın büyük planda bir yeri var, biz bilsek de bilmesek de, anlasak da anlamasak da. Bir değeriniz, bir katkınız var Bilge Baykuşlar. Gelin Plüton alışılmışın çok dışında davrandığında neler oluyor ve önümüzdeki 10 yılın potansiyeli nedir birlikte bakalım.

Finn diyor ki;

“2025 ile 2035 yılları arasında Plüton, birkaç bin yıl boyunca son kez sınırların dışına (güney yönüne) çıkacak. Tarih bize şunu söylüyor: “Kurtuluş, devrim ve bilincin kitlesel uyanışı yalnızca mümkün değil, aynı zamanda muhtemel.”

Plüton. Bu küçük gezegen bize güç hakkında, kendi gücümüz hakkında, güce sahip olmayı ve gücümüzün içinde olmayı öğretmek için buradadır. Hayatımızda çoğu zaman gücümüzü başkalarına yansıtırız… diğer insanlara, diğer organizasyonlara, hükümetlere, dinlere. Kurban–zalim yanılsamasında dans ederiz. Satürn’den farklı bir disiplin ustası olan Plüton, bizi bu dansın ötesine taşır. Doğum haritamızdaki her göksel faktörden geçerken Plüton, güçle ve onun ifadesiyle olan ilişkimizi yeniden müzakere etmemiz için bize bir şans daha sunar.

Plüton sınırların dışına çıktığında (OOB – out of bounds), bu dansı bir üst seviyeye taşır. Bu dönemler, toplumların tiranlar ve diktatörler tarafından esir alındığı (kuzey yönünde sınır dışı) ya da insanların kendi güçlerini devrimler ve reformlarla talep ettikleri (güney yönünde sınır dışı) zamanlara karşılık gelir.

Dünya’nın hareketleri ile Plüton’un yörüngesi arasındaki bir anormallik nedeniyle Plüton yakında son bir kez daha sınırların dışına çıkacak. 

Normalde gezegen geçişleri, ekliptik boyunca Zodyak boylamı kullanılarak takip edilir. Bu, modern dairesel çizelgelerde kolayca görülebilir. Ancak ekliptiğin kuzey ve güney ölçüsü olan deklinasyon, bu tür çizelgelerde gösterilemez. Güneş’in her zaman sıfır deklinasyonu vardır çünkü yolu doğrudan ekliptiğin kendisidir. Diğer tüm gezegenler bu hayali çizginin üzerinde veya altında döner ve Dünya’nın Oğlak ve Yengeç dönenceleri bu hareket için tipik sınırı oluşturur.

Bir gezegen, ortalama 23°16’ kuzey/güney sınırını aştığında “sınırların dışında” kabul edilir. (Bu rakam ekvator düzlemi ile ekliptiğin mesafesine göre 22°36’ ile 24°12’ arasında değişebilir.)

Sınır dışı gezegenler, sınırların içindekilere kıyasla çok daha abartılı şekilde kendini gösterir. Bu alanda yoğun araştırmalar yapan K.T. Boehrer, sınır dışı gezegenlerin “normal koşulların ve beklentilerin ötesinde” göründüğünü belirtir. Leigh Westin ise Beyond the Solstice by Declination kitabında şunu söyler: “Bir gezegen sınırların dışında olduğunda, zincirlerinden boşanmış, dizginsizdir ve normal kurallarla sınırlı değildir.”

Gezegenlerin çoğu, Güneş’in ekvatorun en kuzey veya en güneyinde göründüğü gündönümü noktaları civarında sınır dışına çıkar. Ancak Plüton’un yörüngesi alışılmadık derecede farklıdır: 17° eğimlidir, eliptiktir ve Güneş yörüngesinin merkezinde bile değildir. Bu nedenle Plüton, Aslan ve Kova’nın yaklaşık 9° derecelerinde sınır dışına çıkar.

Hayal edin: Yeraltı dünyasının tanrısı Plüton, Dünya’da zincirlerinden kurtulmuş, normal koşulların ötesinde, sınırsız, dizginsiz!

Bir başka anormallik daha var: Dünya’nın kendi eksenindeki salınımı (ekinoksların devinimini, Kova Çağı’na geçişi ve Maya takvimindeki Kış Gündönümü galaktik hizalanmasını yaratan aynı salınım), ekvator düzlemini Plüton’un yörüngesiyle uyum içine sokar veya çıkarır. Bu da Plüton’un sınırların dışında geçirdiği süreyi ve derecesini değiştirir.

En ilginç olanı şu ki: 2025–2035 arasında Plüton, birkaç bin yıl boyunca son kez sınırların dışına çıkacak. Üstelik bunu güney yönünde yapacak – bu da devrim, reform, içten yanma/gücünü içinden alma ve halkın gücünün yükselişi anlamına gelir. (Daha sonra 3000 yıl sınır dışına çıkmayacak)

Plüton kuzeye doğru sınır dışına çıktığında, tiranlar, imparatorluk kurucuları ve savaşlar gezegeni kasıp kavurur. Bu dönemler sanki Plüton’un yeraltı âlemi, üzerimize zombi kıyameti şeklinde salınıyormuş gibidir. Halk kitleleri güçsüzleşme, kontrolden çıkmış olma ve bunalma hisleriyle büyük sıkıntılar yaşar. Korku topluma yayılır ve güç açlığıyla yanıp tutuşan diktatörler iktidara yükselir. Hangisinin önce geldiğini söylemek zordur – ama Plüton’un kuzeyde sınır dışı olduğu zamanlar, dehşetin zamanıdır.”

Bu noktada Finn, İkinci Dünya Savaşı ve sonrasını örnek veriyor. “1938–1953: Plüton’un kuzeyde sınır dışı olduğu son dönemdir. 1945–46, en aşırı deklinasyonun zirve yaptığı yıllardır. 1945 yazında ABD, Japonya üzerinde daha önce görülmemiş bir yıkım seviyesine imza attı. Soykırım, savaş, kıtlık, nükleer radyasyon ve küresel felaketin gölgesinde, yeni bir dünya düzeni doğdu. Demir Perde indi ve süper güçler dünyayı böldü: Kore, Vietnam, Almanya ve Hindistan-Pakistan parçalandı. Bu yapay ayrılıklar sürekli çatışmalara ve savaşlara yol açtı. 1948’de İsrail kuruldu, bölgedeki bitmeyen çatışmaların fitili ateşlendi.”

Ardından geriye dönüp yaklaşık 2000 yıllık bir liste vermiş. Benim dikkatimi çeken ve hepimizin bildiği dünya olaylarını kısaca ekliyorum: 1188–1221:Cengiz Han’ın kanlı hükümdarlığı, Haçlı Seferleri, Kudüs Savaşları, 445–486: Vandallar ve Gotların Roma İmparatorluğu’nu ele geçirmesi, M.Ö. 50 – M.Ö. 6: Julius Caesar isyan başlatıp yönetimi eline geçirmesi ve Roma Cumhuriyetinin İmparatorluğa dönüşümü.

Tüm bu dönemlerde Plüton kuzeyde sınır dışıydı. Bu yüzden bu dönemlere Finn, GÜÇ ZAMANI adını vermiş.

Plüton güney yönünde sınır dışına çıktığında, tiranlar yerine halk sahneye çıkıyor. Ayaklanmalar, isyanlar, kaos, iç patlamalar ve içeriden dışarıya doğru yayılan dönüşümler görülüyor. 1775–1796: Plüton’un güneyde sınır dışı olduğu son dönemde Amerikan bağımsızlık savaşı ve Fransız ihtilali, diğer ülkelerde bunların tetiklediği bağımsızlık/cumhuriyet arzusu ve dolayısıyla kaçınılmaz mücadeleler.  Yine genel olarak örneklere bakarsak; 1524–1553: Katolik Kilisesi’ndeki yolsuzluklara karşı Avrupa’da başlayan gösteriler, tarihe Reformasyon olarak geçiyor. 1291: Plüton aşırı güney deklinasyonda zirvede, son Haçlı Seferi Akka Savaşı ile bitiyor. Şövalyeler Avrupa’ya dağılıyor. Alplerde üç kantonun imzaladığı antlaşma, doğrudan demokrasiyle yönetilen ender ülkelerden İsviçre’nin temelini atıyor. Aynı dönemde Kubilay Han Çin’de sanat ve altyapıda büyük ilerlemelere öncülük ediyor. 780–824: Şarlman ile Abbasi Halifesi Harun Reşid arasında barış dönemi, İslam’ın Altın Çağı yükselişte. 533–580: Bizans İmparatoru Jüstinyen’in (527–565) yargı sistemini dönüştürmesi, bugün hâlâ ilham kaynağı olan Justinianus Kanunlarını oluşturuyor; “suçlu olduğu kanıtlanana dek masum” ilkesi bu dönemde ortaya çıkıyor. Daha da geriye gittiğimizde, M.Ö. 12. yy: Büyük çöküş dönemi; Mısır, Hititler, Asur gibi uygarlıkların aynı anda yıkılışı.

Bu nedenle Plüton’un güney yönündeki sınır dışı dönemlerine Finn REFORM ZAMANI adını veriyor.

Şimdi yine bir REFORM ZAMANI başlamak üzere. Plüton 1 Eylül, 20 Kasım arası sınır-dışı seyrediyor. Sonra on yıl boyunca sınır dışına gidip gelmeye devam edecek. Bu uzun bir süreç. 

Finn makalenin sonuç kısmında şunları iletiyor:

Plüton’un deklinasyon döngüsü, tarihin paradigma değişimleriyle birebir uyum içinde ilerliyor gibi görünüyor:

  • Önce vizyonerlerin zamanı (VİZYON) geliyor.
  • Ardından tiranlar imparatorluklar kuruyor. (GÜÇ).
  • Sonra adalet çığlıklarının yükseldiği bir kriz noktası yaşanıyor. (ADALET).
  • Nihayet, vizyonların halk arasında yayıldığı, azınlığın adalet çığlıklarının çoğunluğun sesi hâline geldiği, liderlerin ya halkı dinlediği ya da devrimlerle devrildiği bir KURTULUŞ dönemi başlıyor.

Şimdi, Plüton’un binlerce yıl boyunca son kez sınırların dışına çıkacağı bu REFORM zamanına girerken, kurtuluşun, devrimin ve teknolojinin de tetiklediği evrimleşmenin büyük bir olasılık olduğunu görüyoruz.

Yani, bir defa daha vurgularsam, Tarihsel döngü vizyon → güç → adalet → kurtuluş çizgisinde ilerliyor. Şimdi yeni bir “Reform Zamanına giriyoruz. Bu, insanlığın şefkat, birlik ve bilinç sıçraması yaşaması için eşsiz bir fırsat!

Şimdi çevremizde olanları, haberlerde duyduklarımızı, dijital devrimi ve içimizdeki hisleri bu çerçevede değerlendirirsek, bambaşka bir bakış açısına sahip oluyoruz, değil mi?

Bu bir dönüm noktası, insanlık ne isterse onu yaratacak. Plüton’un insanlığı, geleceği ve atılımları temsil eden Kova burcunda olduğunu da düşünürsek bu “sınır dışı” maceranın oldukça güçlü olacağını kolaylıkla tahmin edebiliriz.

Hakkında çok yazılan “Altıncı Yok Oluş” elbette bir olasılık, dünyamıza şimdi davrandığımız gibi davranmaya devam edersek silkinip hepimizi üzerinden atabilir. Ancak enerjiler ve binlerce yıllık öngörüler büyük bir sıçramayı ve dünyayla barışık ilerlemiş bir insanlığı işaret ediyor. Plüton ise çılgın sınır dışı dansıyla Uranüs kadar beklenmedik, isyankar, çılgın ve Jüpiter kadar destekçi. Üstüne üstlük nükleer güce sahip bir dönüştürücü. Bu yazıda Plüton’un “güç” niteliği vurgulansa da unutmayın, Plüton bir arındırıcı ve yenileyicidir. Bunun dışında yıllardır görmediğimiz kadar güzel bir dış gezegen akışının içindeyiz ve bu akış iki-üç sene daha bizimle.

Astroloji meraklılarına bu makalenin tamamını okumalarını kesinlikle tavsiye ederim, akıcı ve çok bilgilendirici. Makaleyi Astrological Journal’da veya astro.com’da bulabilirsiniz.

Ay Suyu: Bilimin Kutsalla Buluştuğu Yer

Gelelim bu hafta sonu gerçekleşecek olan ay tutulmasına ve ayın yaratım ve şifaya olan katkılarına… Yasmin Boland özellikle ayın enerjisini inceleyen ve onunla çalışan bir astrolog. Aşağıdaki yöntemin benzerlerini defalarca görmüş olmanız mümkün fakat ben bunun hem enerjik açıdan hem de nöroplastisite açısından harika bir şekilde işe yarayacağına inanıyorum. Gelin bu dolunaydan önce bir deneyin, kaybedeceğiniz hiçbir şey yok, kazanacağınız çok şey var! Sonra da birkaç ay (belki de gün!) içinde sonuçları bizimle paylaşırsanız çok hoş olur. Bu çalışmanın temelini zaten Masaru Emoto’nun ünlü buz kristalleri deneylerinden de biliyor olabilirsiniz. Ben şimdi sizleri Yasmin Boland’ın sözleriyle bırakıyorum:


Suyun duygularımız ve niyetlerimizden etkilenebileceğini gösteren bilimsel araştırmalar olduğunu biliyor muydunuz?

Bu alandaki öncülerden biri, 1990’larda kalp odaklı, kalple eş-uyumdaki duygusal oluş hallerinin hem suda hem de DNA’da ölçülebilir yapısal değişikliklere neden olabileceğini inceleyen biyofizikçi Dr. Glen Rein’dir.

Deneyleri, insanların şükran, sevgi veya şefkat hissederken ellerinde su tuttuklarında, o suyun moleküler yapısının incelikli ama tespit edilebilir şekilde değiştiğini gösterdi.

Ay döngüleriyle çalışan bizler için bu, bilim ve ruhanilik arasında heyecan verici bir köprü oluşturuyor. İçten niyet laboratuvarda suyu değiştirebiliyorsa, bu niyeti Ay’ın güçlendirici enerjisiyle birleştirdiğinizde neler olacağını bir düşünün – özellikle de ay ışığının en güçlü olduğu dolunaya kadar geçen günlerde.

Bu, yüzyıllardır ruhani arayış içinde olanların sevdiği bir uygulama olan Ay Suyu ritüelinin özüdür. Suyu ayın ışığına yerleştirerek ve ona en derin niyetlerimizi aşılayarak, hayallerimizi, şifamızı ve kozmosla olan bağlantımızı fiziksel, içilebilir bir şekilde kendimize ve bedenimize hatırlatabiliriz.

Niyetle Aşılanmış Ay Suyu Nasıl Yapılır

(Dolunaydan önceki 2-3 gece için mükemmeldir)

1. Kabınızı Seçin

Plastik olmayan bir cam veya seramik kap seçin ve içine kaynak suyu veya filtrelenmiş su doldurun. Su ne kadar safsa, tutacağı “sinyal” o kadar net olur.

2. Kalp Uyumu Yaratın

Kabı ellerinizde tutun. Gözlerinizi kapayın, kalbinize nefes alın ve saf şükran veya sevgi dolu bir anı hatırlayın. Bu duygunun kalbinizden suya yayıldığını hayal edin.

(Bu, Dr. Rein’in yöntemini yansıtmaktadır; bu yöntemde, insanlar suya odaklanırken yüksek duygular hissettiklerinde en önemli değişiklikler meydana gelmiştir)

3. Niyetinizi Seslendirin

Suyun tutmasını istediğiniz şeyi yüksek sesle veya sessizce söyleyin. Örnekler:

“Bu su beni tüm üzüntülerden/korkulardan/endişelerden/sağlıksız alışkanlıklardan arındırsın ve beni neşeyle doldursun.”

“Bu su tüm sıkıntıları ve hayal kırıklıklarını uzaklaştırsın ve hayatıma huzur, şifa ve uyum getirsin.”

Kalbinizden suyun her molekülüne ışık aktığını hayal edin.

4. Ay Işığının Altına Koyun

Kabı, doğrudan ay ışığı alacak bir yere yerleştirin – balkona, bahçenize veya pencere pervazına. Hijyen için gerekirse, kabı bir tülbent veya cam kapakla hafifçe örtün.

5. Alın ve Saklayın

Sabah, Ay Suyunuzu içeriye getirin. İçmek için buzdolabında veya ritüel kullanımı için oda sıcaklığında, sızdırmaz bir cam kavanozda saklayın.

6. Niyet Ederek Kullanın

Dikkatlice yudumlayın, niyetinizin sizi içten doldurduğunu hissedin.

Banyonuza veya çayınıza bir miktar ekleyin. Bitkilerinizi bununla sulayın. Kristalleri veya aletleri temizlemek için kullanın.

Unutmayın: Ay bir büyüteçtir. Duygusal durumunuz ve niyetiniz ne kadar netse, Ay Suyunuz o kadar fazla “şarj” tutacaktır – tıpkı Dr. Glen Rein’in deneylerinin, içten duyguların suda ölçülebilir bir değişiklik yarattığını gösterdiği gibi.

Yani bu geceden başlayın, bakalım ne olacak? 

Balık Ay Tutulması paylaşımında görüşmek üzere… 

©Mor Alev 2025

Görseller: Merak – Tarn Ellis, Mirror of the Fates – The Akashic Temple, Ay Suyu – Bilinmiyor.

Dinlemediyseniz, kaçırmayın:


En son nöroplastisite yöntemleriyle HAYATINIZI AKIŞA AÇMAK, ALMA-VERME DENGESİNİ KURMAK, KISIR DÖNGÜLERE SON VERMEK ve BOLLUĞA EVET! demek için “Dönüşümsel Akış ve Bolluk Metodu” bağlantısına tıklayın.

SAĞLIKLI KİLOYA ULAŞMAK ve BEDENİNİZLE BARIŞMAK için Dönüşümsel Akış ve Bolluk Metodu ile Sağlıklı Zayıflama yönteminden faydalanmak için buraya tıklayın.

“Sabian Hikayem”. Benzersiz bir çalışma: Gizeminizin kilidini açın. Kendinizi gerçekleştirin!

Bu değişim döneminde, “Büyük Resme” ve yükseliş sürecindeki rolünüze dair daha fazla anlayış sahibi olmak, Yüksek Benliğiniz ve Ruh Ekibinizle daha yakın bağlantıda yaşamak üzere, Yüksek Benliğiniz (Yaratan Benliğiniz, Öz-Benliğiniz, İçinizdeki Işık) yönetiminde Mor Alev’le kişisel olarak çalışmak istiyorsanız lütfen “Yükseliş Enerjileri ile Kişisel Danışmanlık” bağlantısına gidin.


Bu yazının 5846 numaralı Telif Hakları Kanunu uyarınca tamamının ya da parçalarının kopyalanması, izinsiz olarak yayınlanması, yazarının adının değiştirilmesi, üzerinde hak iddia edilmesi yasaktır. Kanunun 71. maddesi uyarınca bunun aksi davranışlar hakkında yasal işlem yapılır. http://moralev.com

HİZMETLER

Mor Alev sitesinden daha fazla şey keşfedin

Son gönderilerin e-postanıza gönderilmesi için abone olun.

One comment

Yorumlar kapatıldı.