Sevgili Dostlarımız, sizleri çok seviyoruz.
Sizi her köşede aciliyet hissiyle bombardımana tutan, yüksek tempolu bir toplumda yaşıyorsunuz. “Şimdi harekete geçin!”, “Sakın kaçırmayın!”, “Zaman paradır!” Zamanınızın tükeneceği inancının da katkısıyla, atalarınızın aksine neredeyse sürekli stres altında yaşıyorsunuz.
Geçmiş kuşaklarda, insanlar doğayla zaman uyumu içinde yaşarlardı. Gün doğumuyla uyanırlar, günbatımından kısa süre sonra yataklarına giderlerdi. Diğer insanoğullarıyla konuşmak üzere yavaşlarlardı. Ölümün kaçınılmaz olduğunu bilirler ve en iyisinin hazır yaşarken bunun keyfini çıkarmak olduğunu anlarlardı. Kendi doğal ritimlerine uygun bir hayat sürerlerdi.
Ancak şimdi, doğal olmayan ritimlerle yaşıyorsunuz. Ölümün en sade haliyle sonsuzluk yolculuğunda geçtiğiniz bir kapı değil de, düşmanınız olduğuna inanmaya şartlandırılmış haldesiniz. Duvardaki saat diktatörünüz ve “gün içine ne kadar çok şeyi sıkıştırabildiğiniz” başarı ölçünüz olmuş.
Gerçekte, sadece “şimdi” var. Bulunduğunuz anı hayalinizde canlandırabileceğiniz en sevecen “şimdi” haline getirin. Yavaşlayın. Hızlı hareket etmekten hoşlanıyorsanız bile, bulunduğunuz dakikaya odaklanabilmek için zihninizi yavaşlatın.
Anın tadını çıkardığınızda, lütufları, zarafeti, kolaylığı ve eşzamanlılığı çekersiniz. “Şimdinize” sevgi getirdiğinizde, “sonranıza” sevgi getirmemeniz mümkün değildir.
Günlerinizi aceleyle geçirmenize nelerin sebep olduğuna bakın. Size aciliyet duygusu veren şeylere bakın. Arzuladığınızı bitiremezseniz kötü şeyler olacağı hissi mi var? İstediğinizi tamamlayamazsanız başarısız olacağınız hissi mi var? Bir şeyler yapmazsanız değersiz olacağınız hissi mi var?
Gerçekte, bulunduğunuz anın tadını çıkardığınızda sadece iyilik gelir. Buna güvenin. Gerçekte, asla Yaratan’ı hayal kırıklığına uğratamazsınız. Neler tamamlarsanız, neler yaparsanız yapın, ya da yapmayın, sizler insan deneyimi yaşayan ezeli ve ebedi sevgisiniz.
Anınızın tadını çıkarın sevgili dostlar ve böylece hayatınızı da keyifle yaşarsınız.
Defalarca söylemiş olduğumuz gibi, başardığınız şey, onu sevgiyle yapmış olmanızdan çok çok daha az önemlidir. Eğer sevgi dolu bir an yaşamayı öncelik yaparsanız, sonra bir an daha ve bir an daha, hayatınızı öyle dolu ve zevkli yaşarsınız ki, asla neleri başardığınız konusunda bir kaygı yaşamazsınız.
Sizleri çok seviyoruz.
Melekler
***
Sevgili Okuyucularım, zamanın hızlanmasından, hareketlilikten, hatta çizgisel zamanın yok olmasından bahsederken bu mesaj bize anda kalmanın önemini hatırlattı. Ben de anda kaldığımda çok ilginç bir şekilde çok daha fazla iş bitirdiğimi, daha verimli olduğumu gördüğümü sizlerle paylaşmıştım. Bundan birkaç ay önce “zamanı esnetme” deneylerimin sonuçlarını da iletmiştim, aslında yukarıda meleklerin söylediklerinden çok farklı sonuçlar değildi bunlar. Bu dönemde belki size yeniden yardımcı olur düşüncesiyle bağlantısını buraya kopyalıyorum.
Bu konuda Mayıs ayında Abraham’ın kısa ama çok değerli bir tavsiyesini de paylaşmıştım. (Bağlantısı burada) Bana göre zaman kısıtlı ama değil, var ama aslında yok… Zaman, bu fiziksel dünyada faydalı bir araç ve bizler onun esiri değiliz, o bizlerin yarattığı bir kavram olduğuna göre onu yönetebiliriz.
Ann Albers’a ve Meleklere bu mesaj için çok teşekkürler. (www.VisionsofHeaven.com)
Enerjilerin çok yoğun olduğu bu dönemde salıverme, arınma ve hayatınıza yeniden yön vermek konularında dönüşümünüzü hızlandırmak, Yüksek (Öz) Benliğinizle daha yakın ilişki kurabilmek ve Mor Alev’le kişisel olarak çalışmak için randevu almak istiyorsanız lütfen “Yükseliş Enerjileri ile Kişisel Danışmanlık” bağlantısına gidin ya da moralev@outlook.com adresine yazın.
Evet Sevgi.
Şimdi ve her şimdi.
Hepimize, hepimiz için.
Hepimizi seviyorum.
Yapısal olarak yavaş bir insanım. Değiştirmeye de uğraşmadım şartlar için. Seve isteye yavaşım. Ona rağmen an’ı kaçırdığım çoktur. ‘Her seferinde tek iş yapmak’ gerçekten de an’ı onurlandırmayı, doya doya yaşamayı sağlıyor. Bunun üzerinde pratik yapmalıyım.
Bağlantıdaki zamanı esnetme deneyimlerinizi paylaştığınız yazınızı okurken her seferinde bir iş yapmak ve ana odaklanmak kısmında, okuduğum bir parça geldi aklıma. Kitaplıkta buldum. Paylaşıyorum:
–
Bu nidada peygambere şöyle denildi: ”Ey Muhammed! Dur Rabbin namaz kılmaktadır.” Bu hitap nedeniyle, peygamberi bir daralma hali kaplamış, namazın Allah’a nasıl nispet edilebileceğinde hayrete düşmüştü. O makamdayken ”O size salat edendir ve melekleri de, karanlıklardan ışığa çıkartmak üzere size salat eder” buyruldu. Bu durumda peygamber, namazın Allah’a nasıl nispet edilebileceğini anlamış, korkusu dinmişti. Bununla birlikte Allah’ı bir iş ötekinden alıkoymaz. Fakat Allah kendisini bir işi tamamlayıncaya kadar ötekini yapmamakla nitelemiş ve ”Ey insan ve cinler, sizin için fariğ kalacağız” buyurmuştur. Bu hakikatten peygambere şöyle denilmiştir: ”Dur! Rabbin namaz kılıyor.” Yani Allah iki işle aynı anda ilgilenmez.
İbn Arabi, Peygamberler Melekler, sayfa: 111
Teşekkür ve Sevgiyle, Mor Alev. Ve Melekler. Ve Hepimiz.
BeğenBeğen