Melekler: Haklı mı, Mutlu mu?

Sanatçı: Eiko Ojala

Sevgili Dostlarımız, Sizleri çok seviyoruz.

Dünyanız kendini yeniden doğurmaya devam ederken, mucizevi özgürlüğünüze dair farkındalığınız olmasını diliyoruz. Dış şartlar ne olursa olsun, eksiksiz her biriniz enerjinizi istediğiniz hayatı çekmek ve yaşamak üzere ayarlama özgürlüğüne sahipsiniz. İç dünyanızda takdir ettiğiniz ve size neşe-keyif-coşku veren şeylere, eş-titreştiğiniz insanlara, hayran olduğunuz amaçlara odaklandığınız zaman, bu keyif dolu düşünce alanında sizi mutlu eden ve ilham veren şeyleri düşündüğünüzde, onu kendinize çekmeye başlarsınız. 

Ancak sizlere dış dünyaya ölçüsüzce dikkat vermeniz öğretildi. Yapılması gereken şeyler için dış dünyaya odaklanmanız gerektiğini biliyoruz ve dış dünyanızda neşe-keyif-coşku duyduğunuz şeylere odaklandığınız da biz de burada kutluyoruz. Fakat, eğer yaşam gücünüzü yani dikkatiniz ve enerjinizi, en değerli kaynağınız olarak düşünmeye başlarsanız, odaklanmanızı kullanmanız konusunda biraz daha seçici olabilirsiniz. 

Sizi kıymetli yaşam gücünüzden alıkoyan şeylerden biri, kendinizi veya diğerlerini yargılamanız, kendinize veya diğerlerine direnmeniz, kendinizi veya diğerlerini haksız nitelemeniz (siz veya diğerleri haksız olsa bile!) ve kendiniz ya da diğerlerinde beğendiğiniz şeyler yerine, ya da en iyisi içinizde doğru ve güzel olanlar yerine, beğenmediklerinize odaklanmanızdır.

Bir insanın elindeki başparmak olsaydınız asla kendinizi hatalı görmezdiniz veya küçük parmağın sizinle aynı bakış açısına sahip olmasında ısrar etmezdiniz! Yüzük parmağındaki mücevheri kıskanmaz ya da işaret parmağının daha çok dikkat çekmesine içerlemezdiniz. Bir başparmak olarak özel bir yeriniz, özgün bir perspektif ve amacınız olduğunu bilirdiniz. Nesneleri kavrama ve hareket ettirmedeki özel yerinizden büyük haz duyardınız. İnsanınızın sizi bilgisayarın boşluk çubuğuna basarken veya cep telefonunda yazarken sizi kullanmasından onur duyardınız. Diğer tüm parmakların da kendi yeri ve amacı olduğunu bilirdiniz, her ne kadar farklı olsalar da ve hatta farklı olmalarının gerekliliğini görürdünüz. Parmakların hiçbiri diğerlerinin yeri, perspektifi ve amacı konusunda hemfikir olmak zorunda değildir. El – daha büyük benlik – onları her zaman uyumla çalışmaya yönlendirir, tıpkı bedenin iki eli de yönlendirdiği gibi.

Aynı şekilde, siz de kimseyle hemfikir olmak zorunda değilsiniz. Kendi bakış açınızın onlar için de doğru olduğunu ısrar etmek zorunda değilsiniz. Tartışmaya veya hemfikir olmaya ihtiyaç yok. Siz kendiniz olma hakkına sahipsiniz! Dinlemek zorundaysanız dinleyin ancak kendi güzel, harika benliğiniz olmaya devam edin!

Herkesin, sizin de, içinde İlahi olanla doğrudan iletişim hattı vardır, çünkü İlahi olan sizin büyük benliğinizdir. Ve ilahi olan, herkesin uyumlu bir dans içinde yaşamasını ister. Bu belki kalp ve sinirlerin yaptığı gibi birlikte yaşamak ve çalışmak olabilir, veya kendi yolunuza ayrılmanız olabilir, tıpkı bedendeki pek çok hücrenin kendi tasarımına uygun işlev görmek üzere yaptığı gibi. Mesela, kemiği kalpte ya da kalbi kemikte bulmazsınız.

Kendinizi dinlerseniz ve herhangi bir zamanda sizi en iyi hissettiren şeyi yaparsanız, kendinizi eş-titreşimli kişilerle bulursunuz ve – en doğal haliyle, kolaylıkla, yargısızca, tartışmadan ya da haklı olma ihtiyacı duymadan – sizinle eş-titreşimde olmayanlardan uzaklaşırsınız. Bu, gerçekten bu kadar kolay olabilir. Evren, bu kadar sade ve kolay olmak üzere tasarlanmıştır. 

Tabiata baktığınızda, bir ekosistemin her parçasının tartışılmaz mükemmelliğini görürsünüz. Tıpkı, tabiatın bir parçasının, bir diğer parçaya kendi yolunun doğruluğunda ısrar edebileceğini zihninde canlandırmanın saçmalığını da görebileceğiniz gibi. Bir kuş, balığın uçmasında ısrar eder mi? Bir ağaç, yosuna göklere uzanması için baskı yapar mı? Bir kaya toprağı yerinde tutma görevinde memnun olmak yerine ille de yuvarlanmak ister mi? Böceklerin varlığını haksız görür müsünüz? Haksız görseydiniz, onlarla beslenen kuşları da, kuşlarca tohumlanan ormanları, ormanların yaşamanız ve ciğerleriniz için ürettiği havayı ve en sonunda kendinizi de yok ederdiniz. Her şey, yaratılışın her ufak, mikroskobik parçası bile  bir amaç ve değer taşır. 

Siz de öyle!

Varoluşun bu çok temel gerçeğine teslim oldukça, hayattaki mücadelenizi durdurursunuz. Özgürlük, neşe-keyif-coşku ve sizi arzularınıza kolaylıkla yönlendiren bir lütuf akışı bulursunuz. Hayat dansının mükemmelliğini – anlamasanız bile – kabul ettiğiniz titreşimdeyken, insan yaşamının bir parçası olarak görünen o çok sık karşılaşılan, tatsız anlaşmazlıklara dolanmaktan kaçınırsınız. O çok sık görülen ” ben haklıyım/sen haksız, ben doğruyum/hayat yanlış, ben hatalıyım/hiçbir şey yolunda değil” ve bunun gibi devam eden aşırı derecede yaygın dans asla ve asla kimseyi gerçekten mutlu etmedi.

Diğerlerinin yanlış olduğu konusunda haklı olabilirsiniz ama bu sizi asla mutlu etmeyecektir.

Hayatın yanlışlarla dolu olduğu konusunda doğru olabilirsiniz ama bu sizi sadece daha da aşağı çekecektir.

Kendinizin yanlış olduğu konusunda haklı olabilirsiniz ancak adına kusur ya da hata dediğiniz şeyleriniz hakkında saplantılı olmanız, asla sizi daha iyi hissettirecek gelişiminize yol açmaz.

Sizi gerçekten iyi hissettirecek tek şey, insan ırkının her bir üyesinin kendi ruhlarının gelişimi için doğru olduklarını anlamaktır.

Pek, hayatı tamamı yanlışmış gibi hissederken, nasıl iyi hissedersiniz? Diğerlerinin haksız olduğunu hissederken nasıl kendinizi iyi hissedersiniz? Kendinizi yanlış  hissederken nasıl doğru hissedersiniz? Aslında o kadar da zor değil sevgililer. Sadece pek çoklarınızın defalarca duymuş olduğu bir soruyu sorun…

Haklı olmayı mı, mutlu olmayı mı seçiyorum?

Eğer yanıtınız, “Haklı olmayı!” ise, yumuşakça kendinize sorun, “Neden?” Neden haklı olmayı istiyorsunuz? Haklı olmanın amacı mutlu olmak değil mi? Kendinize bir başkası haklı olduğunuzu kabul ettiğinde mutlu olacağınızı söylüyorsunuz. Eğer hayat sizin beklentilerinize boyun eğerse tatmin olacaksınız. İnanıp inanmama seçeneğiniz bile yokken size programlanmış olan standartlara göre mükemmel olduğunuzda mutlu olacaksınız. Bu doğru mu, sevgililer?

Kendinizi derinden sorgulayın. Gerçekten sizi incitmiş olan acı çekerse mutlu olacağınızı düşünüyor musunuz? Daha da derinlere inin. Onu salıvermeyi, üzerinize yığdığı yükten kurtulmayı ve şimdi mutlu olmayı tercih etmez misiniz?

Siz mutluluğu seçmeden dış dünyanın size boyu eğmesini beklerseniz, hayatlar boyu bekleyebilirsiniz.

“Haklı” olmak insan psikolojisine derinden kök salmıştır. Eğer “yanlış” olursanız, değerinizin, kimliğinizin ve varlığınızın ta kendisi tehdit altındaymış gibi hissetmeye şartlandırıldınız. Ancak Yaratanınızın gözlerinde sizin değerinizi hiçbir şey geçersiz kılamaz. Bütün bir yaratılışın içinde yerine getirdiğiniz kıymetli, mükemmel, özgün rolünüzü kimse geçersiz kılamaz. 

Egonuz tehdit altında hissedebilir ama ruhunuz, Yaratanınız, melekleriniz, hepsi sizin değerinizi biliyor. En güzeli, dış onaydan bağımsız olarak değerinizi gerçekten kucakladığınızda, bunu size kolaylıkla geri yansıtacak insanlar ve durumları kendinize çekeceksiniz. O zamana kadar, haklı olma ve diğerlerinin sizinle hemfikir olma ihtiyacınıza tutunursanız, karşılığında mücadele almanız çok mümkündür.

Örneğin, trafikte sıkışıp kaldınız, önünüzdeki arabaları suçlayabilirsiniz. Belki haklı da olabilirsiniz. Geç çıktığınız için kendinizi suçlayabilirsiniz. Haklı olabilirsiniz. Yeterince şeriti olmayan şehir yollarını suçlayabilirsiniz. Haklı olabilirsiniz. Arabanızın kornasını çalabilirsiniz ve önünüzdeki arabalar da size korna çalar. Durum daha da sinir bozucu hale gelebilir. Veya suçlamayı durdurup şöyle diyebilirsiniz; “İşte buradayım. Bunu değiştiremem. Geç kalabilirim. O zaman öyle olsun. Zamandaki bu anın nasıl keyfini çıkarabilirim?” Radyoyu açabilirsiniz. Trafikteki herkes için dua edebiliriniz. Oturup sevdiğiniz herkesi, her şeyi düşünebilirsiniz… ve bu seçeneklerden herhangi birini seçerek, mutlu olabilirsiniz!

Belki de kaba davranışa veya kötü muameleye maruz kaldınız. Kesinlikle bunu yapanı suçlayabilirsiniz ve haklısınız da. Kötü bir duruma soktuğunuz için kendinizi suçlayabilirsiniz. Haklı olabilirsiniz. Dünyaya ve programlama şeklini suçlayabilirsiniz ve yine haklı olabilirsiniz. Adaletsizliğe odaklanabilir ve böylece daha fazla adaletsizlik çekebilirsiniz. İlahi olan sizi her zaman hayatı çok daha sevecen deneyimlemeye yönlendirmeye çalışır ancak bu dünyada böyle odaklanmayla eş-titreşimde olan çok sayıda insan var. 

Mutlu olmayı tercih etmez misiniz? Ne kadar geliştiğinize, sizi incitenlerden ne kadar farklı olduğunuza, geleceğinizde nereye gittiğinize, ne kadar güçlü olduğunuza ve şu anda hayatınızda iyi olan her şeye odaklanmayı tercih etmez misiniz? Size iyilik dışında davrananlara gücünüzü vermeyi durdurmayı ve kendi neşe-keyif-coşkunuza sahip çıkmayı istemez misiniz? Bu size kalmış sevgili dostlar. Sizi daha iyi hissettiren şeylere odaklanmak bir seçim meselesidir. 

Haklı olmanın mutlu olmaktan daha büyük öncelik taşıdığını inceden inceye öğreten şartlanmaya derinden dalmış olduğunuzu biliyoruz. Gün boyu bunu sıklıkla sorgulayın. Ne zaman kendi mutsuzluğunuza bahaneler bulmaya çalıştığınızı hissederseniz, sorun “Neden mutsuz olduğum konusunda haklı olmayı mı, haklı olsam bile, mutlu olmayı mı seçiyorum?” İşte o zaman daha iyi hissetmek istiyorsanız, daha iyi hissettiren düşünceler seçin, her defasında bir tane.

“Diğerlerinin yaptığını yanına bırakmanın”  ya da bir başkasının “paspası” olmanın çok çok ötesinde, titreşimsel frekansınız diğerlerinden kibarlık ve iyilik çekecektir, gerçeğe ışığı doğrultup, gerçek olmayanları da açığa çıkaracak ve böylece sizi de lütuf ve kolaylıklar yoluna yönlendirecektir!

Doğru/yanlış, haklı/haksız dansını bırakıp gerçekten titreşiminizi yükseltmeyi ve titreşimsel evrenin benzeri benzere çektiğine güvenmeyi seçerseniz, o zaman sevgililer, kendinizi çok daha büyük mutluluğa uyumlamış olursunuz. Ve böyle yaparak, “yanlış” olduğunu hissettiğiniz durumlar ve insanları salıverirsiniz, izin verirsiniz döne döne hayatınızdan çıkıp kendi yollarına giderler. Siz de bu sırada “mutlu” ve nihayetinde sizin için en “doğru” olan yolda ilerlemeye devam edersiniz!

Sizleri çok seviyoruz.

Melekler

Ann Albers ve Meleklere çok teşekkürler. (visionsofheaven.com)


En son nöroplastisite yöntemleriyle HAYATINIZI AKIŞA AÇMAK, ALMA-VERME DENGESİNİ KURMAK, KISIR DÖNGÜLERE SON VERMEK ve BOLLUĞA EVET! demek için “Dönüşümsel Akış ve Bolluk Metodu” bağlantısına tıklayın.

SAĞLIKLI KİLOYA ULAŞMAK ve bedeninizle barışmak için Dönüşümsel Akış ve Bolluk Metodu ile Sağlıklı Zayıflama yönteminden faydalanmak için buraya tıklayınız.

Bu değişim döneminde, “Büyük Resme” ve yükseliş sürecindeki rolünüze dair daha fazla anlayış sahibi olmak, Yüksek Benliğiniz ve Ruh Ekibinizle daha yakın bağlantıda yaşamak üzere, Yüksek Benliğiniz (Yaratan Benliğiniz, Öz-Benliğiniz, İçinizdeki Işık) yönetiminde Mor Alev’le kişisel olarak çalışmak istiyorsanız lütfen “Yükseliş Enerjileri ile Kişisel Danışmanlık” bağlantısına gidin.


Telif Hakkı©2021 Mor Alev. Tüm Hakları Saklıdır. Bu yazıyı tümü olmak şartıyla, değiştirilmeden, bedava olarak, ve bu telif hakkı uyarısı ve internet bağlantısı (https://moralev.com/) ile birlikte kopyalamaya ve dağıtmaya izin verilmiştir.

Copyright © 2021 by Mor Alev. All Rights Reserved. Permission is given to copy and distribute this material, provided the content is copied in its entirety and unaltered, is distributed freely, and this copyright notice and links are included. https://moralev.com/

17 comments

  1. Sizlere bizzat bunun somut bir gerçek olduğunu detaylı bir şekilde anlatmak isterdim, ama çeşitli nedenlerden dolayı şimdilik yapamıyorum. Ama bunu okuyan herkese söylemek istediğim bir şey var: inanın haklı olma çabasından çıkıp hakikatin peşinden gidince, öyle olmayacak şeyler oluyor ki, kötülük yaptığını zannedenin hareketi bütün için ve sizin iyilik oluyor. Haklılık illüzyonundan çıkıp, keyif haline geçince tüm evren yardım ediyor. Yıllardır bunu somut görmek isterdim, Bayaa gerçekmiş! 😊 Herkese, özellikle Moralev sana sevgilerimle. Özlemiştim uzun zamandır yazmayınca😊

    Liked by 1 kişi

    1. Önce sessiz sonra sesli okudum. Böylesi kalbi titreştiren paylaşımlarını kaydedip, sonrası, ihtiyaç anında kendi sesimden dinlemenin etkisi bana her zaman bambaşka kapılar açtı.
      Ben de bir dolu cümleyle, Hazan’ın anlatmak istediklerine kendi yaşamından örneklerle destek vermek istedim ki sonrası “buna gerek yok, kalp bilir” gibi bir ses geldi. Ve Sevgili Hazan, senin yazdıklarını kalbimle onayladığımı yazmak istedim. Çok Çok çok Teşekkürler,

      Canım Mor Alev, aracılığına, alanımızı hep tutan o melek kollarına minnetle. yine, hep olduğu gibi… İyi ki.

      Liked by 1 kişi

  2. Evrendeki sistem o kadar kusursuz işliyor ki aslında tek yapmamız gereken teslim olmak ve izlemek bunu becerince sahiden de yaşamın bir hediye paketi içindeki o muazzam hediye olduğunu farkediyor insan ben daima bu titreşimde olmaya niyet ediyorum çünkü evet zaman zaman dünyasal kancalara takılıp yolunu kaybedebiliyor insan ama o yol kayıpları bile bişey gösteriyor insana işte niyetiniz saf ve evrenle uyumlu olunca yol da cennete çıkıyormuş meğer tşk ederim tüm evrene canlı cansız tüm varlıklara ve sana mor alev yazılarınla yolu gösterdiğin ve ışık olduğun için. Sevgilerimle

    Liked by 2 people

  3. Merhaba arkadaşlar ,
    Yazıyı okudum ve aşağıda vereceğim linkte seslendirdim. İcerik her Mor Alev yazısı gibi anlamlı ve aydınlatıcı bana göre. Okumanın yanında dinlemek de isterseniz buyrun.
    Sevgiler,

    Listen to Mor Alev – Melekler: Haklı mı , Mutlu mu? by Yeliz on #SoundCloud
    https://soundcloud.app.goo.gl/nF8Gh

    Liked by 1 kişi

  4. Yine nefis bir yazi..kendine adima hakli oldugum durumlar genellikle hep mutsuz ve sinirli oldugum hallere yol aciyor. Ben hakliyim ve eee … hakli olmak beni mutlu etmiyor, hic etmedi… bence cok guzel bir yazi… sevgiler

    Liked by 1 kişi

  5. Merhaba,
    Ben insanları hayatımdan salıvermek noktasında zorlanıyorum. Sanki illa ki o kişiden almam gereken bir ders varmış, onda anlamazsam sonraki kişide de aynı deneyimi yaşarmışım gibi tutunuyorum. Bırakmak; kaçmak, sorumluluk almamak, pes etmek gibi geliyor. Belki yine o dersi başka biriyle ama daha sevgi içinde alacağım, o kişiyle mutsuzluk içinde alıyorum ama yine de teslim olmakta zorlanıyorum. Herkes birer ayna ise titreşimimize, bize iyi gelmeyen aynayı bırakmak kendimizden kaçmak gibi olmuyor mu? Yoksa öğrenilecek aynı yolu mu farklı olacak sadece.
    Sevgiler.

    Beğen

    1. Sevgili Ahsen, geç yanıtlıyorum çünkü yorumunuz spam’a düşmüş. Şimdi konuya dönelim, her yerde her zaman, her konuda ölçülü olmakta fayda vardır. Bu yazıda korkakça kaçın, pes edin, vs anlamında hiçbir şey yok. Ancak, elinizi yanan ateşin içinde tutar mısınız, çeker misiniz? Alınması gereken dersi öyle ya da böyle alacağız. Bu kesinlikle şaşmayacak. Ama bir de şöyle düşünün, ilkokuldan/ortaokuldan hala daha hatırladığınız ders hangisi? En çok eğlenerek öğrendiğiniz mi, zorla ezberlediğiniz mi? Tabii ki, öğretmeninizi en çok sevdiğiniz, en severek çalıştığınız ve hatta en çok eğlendiğiniz ders! Pes etmek bir ego tabiridir. Eh, siz egonuzdan büyüksünüz. Dersler de acılı olmak zorunda değil. Karşınızdaki aynanız ise, uzaklaşıp kendinize dönün ve iç işlerinizi tamamlayınca yeni ilişkilere uzanın. Sevgilerle

      Beğen

  6. Bilemiyorum sevgili Mor Alev… Günlük hareketlerde evet katılıyorum- neşe keyif coşkuyu seçmek hk. Ancak evrende zıt kutupların birbirini çektiği durumlar da mevcut. Hayat çok bir denge işi. Yazıyı uzatsam anlatsam mı diye düşündüm. Çok kısa- kendime saygımdan dolayı yurtdışında bir iş davası açtım. Neden? Haklılığımı ispat ve hakikat için. Büyük bir lütuftu ve kendime saygı+ kendimi dinleme+ “haklıyım” hislerinden doğdu. Belki bütünde kaçırdığım bir şey vardır eklemek istersen sevinirim. 💙

    Beğen

    1. Sevgili Eren, “Kutsal Hayır!” hala kutsal. Siz de hayır! demişsiniz zaten. Burada önerilen hayır dememek değil. Elbette istemediğimiz şeylere karşı çıkacağız. Bu yazı bir başkasının paspası olmayı da önermiyor. Ve siz de hayır dediniz. Şimdi o süreç devam ediyor. Bırakın kendi kendine devam etsin. Bu yazının dediği şey bambaşka. Her günü kendinize bu durum yüzünden zehir etmeyin diyor. Yargılamayı bırakın, o şöyle, bu böyle demeyin. Bir davranışa karşı çıkabiliriz. Buna hakkımız var, her zaman vardı. Ben haklıyım, o haksız dan öteye geçin. Şimdi enerjinizi yükseltme vakti. Buna odaklanın. Ve diğer sorun, mahkeme süreci, nasıl olursa olsun kendiliğinden çözülecek, çünkü enerjiniz olumsuz yerine olumluyu çekecek. Hatta öyle olacak ki, umurunuzda olmayacak! Sevgilerle

      Liked by 1 kişi

      1. Haklısın Mor Alev. Öyle oldu zaten bu yıllar önceydi. Hatırlattığın gibi Kutsal Hayır ile harekete geçmiştim. Ve aynı anda önüme bakıp her günümü Meleklerin hatırlattığı gibi dış onaydan bağımsız özümü, öz değerimi kucaklayarak geçirdim. Mucizevi insanlar o zaman çıktı karşıma evet. Yazının her satırına da işlenmiş hatırlattığın bu bilgiler. Ben düz başlığa takıldım🤦🏻‍♀️ Teşekkürler 💙

        Liked by 1 kişi

  7. Sevgili Mor Alev , yine:) farklı bir bakış açısına ihtiyacım var. Benimle eş-titreşimde olmayanlar gittiler yada ben kendimi geri çektim. Baktım ki yanımda kimse kalmamış. Yenileri de gelmiyor. Geçen yayımladığınız ” Yardım ? ” başlıklı yazınızın içeriğinde vurgulanan yalnızlıkla birlikte değerlendirdiğimizde nasıl düşünmeliyiz?

    Teşekkür ederim. Sevgilerimle

    Beğen

    1. Sevgili Pamukkız, yoğunluktan dolayı geç yanıtlıyorum, özür dilerim. Ama belki de bugün paylaştığım kanallığın yayınlanması gerekiyordu! O yazıdaki tavsiyeleri uygulayın. Benim önerim ise kalbinizi açmanızdır. Kim olursa olsun, ne olursa olsun sevginizi çevrenize yönlendirin. Bunu sesli yapmak zorunda değilsiniz. Sessiz ve derinden de olabilir. Kendinizi sevgi ile çevreleyin. Çok geçmeden çevreniz ışığa çekilen pervaneler gibi bu sevgide rahatlayan, mutlu olan, şifalanan insanlarla dolacaktır. Sevgilerimle

      Beğen

Yorumlar kapatıldı.