Sevgili Dostlar, derin ve yavaş bir nefes alın, biraz tutun ve sonra yavaş yavaş verin. Ciğerlerinizi yormayın. Bir defa daha. Ve şimdi bir defa daha. Gözlerinizin önünde uzanan uçsuz bucaksız denizi görün. Mavi – lacivert, sakin ama hareketsiz değil. Burası belki Pasifik, belki de Atlantik okyanusu, kim bilir kuzeyde mi, güney yarıkürede mi? Güneş parlıyor, gökyüzü denizin rengini, deniz gökyüzünün mavisini yansıtıyor. Şimdi o rahat, derin nefesten bir tane daha alın ve denize dalın. Dalarken hızla ama yumuşakça genişlediğinizi hissedin. Büyüyorsunuz, uzuyorsunuz, devasa bir mavi balinaya dönüşüyorsunuz. En son ayaklarınızın kocaman bir kuyruğa dönüştüğünü, okyanusa dalarken suyu metrelerce sıçrattığını neşeyle hissedin. Dalıyorsunuz, nefese ihtiyacınız yok. Denizi hissedin. Aşağılara indikçe serinleşiyor ama sizi üşütmüyor. Damağınızda sodyumu, iyodu, magnezyumu hissedin. Lacivertin içine yolculuk yaparken etrafınıza bakın. Başka balinalar var mı? Belki yavrunuz sizinle. Ya yunuslar, peki balıklar? Belki gümüşi parıltısıyla bir kılıç balığı ya da dev bir mavi yüzgeçli ton balığı. Onlarca metre derine indiniz. Artık yukarısı ve aşağısı ayrımı kalmadı. Boşlukta gibisiniz ama değilsiniz. Keyfini çıkarın. Okyanusun kıvrak bedeninizle işbirliği yaptığını görün. Her dalgayı yumuşakça hissediyorsunuz. Teninizde denizi hissedin ve suyun yavaşça içinize nüfuz ettiğini düşünün. Önce kas liflerinizin, kemiklerinizin arasına, sonra hücrelerinize giriyor su, denizin tamamı içinizdeki suyla birleşiyor. Dev bedeninize rağmen hafifliyorsunuz. Hafif, hafif, çok hafif… Su sizi taşırken, aynı zamanda içinizden geçerek temizliyor. Kendinizi sadece bir büyük tek varlık olarak değil, milyarlarca hücre olarak düşünün. Her hücreniz derin denizlerde sizinle yüzüyor. Şimdi derinlerden yükselen Kutsal Anne’nin sevgi selinin geldiğini hissetmeye başladınız. Bırakın o dev dalga sizi şefkatiyle kucaklasın. Sizi ve tüm dünyayı. Güvendesiniz, seviliyorsunuz, hatalarınızla, kararlarınızla, tüm deneyimlerinizle. Tam anlamıyla teslim oluyorsunuz denize. İçinizden kuşkular ve sorular sökülüp alınıyor, geri gelmeyecekler. Endişeler bir bir yok oluyor. Su size bakıyor, besliyor, arındırıyor. Yaralarınız, eski ve yeni, temizleniyor. Kabuklar düşüyor altından yepyeni deri çıktığını görüyorsunuz. Eskisinden de güçlü, sağlıklı, parlak. Dinlenin. Hayat sonu gelmeyen bir mücadele olmak zorunda değil. Burada yargı yok, kaygı yok, rekabet, kıskançlık, acele yok. Zaman da yok. Peki yolunuzu nasıl bulacaksınız? Sezgilerinize güvenin. Burada, bu derinlikte yapacağınız en akıllıca şey bu. Dinleyin… Bedeninizi dinleyin, iç sesinizi… Bu noktada dakikalarca kalabilirsiniz. Hazır olduğunuzda hücrelerinizin sevinçle sıkı sıkıya birbirine bağlandığını görün, sağlıklısınız, yaşam gücü içinizden akıyor. Rahatsınız. Birkaç kuyruk darbesiyle yukarıya çıkın, yüzünüze güneşin ılık ışığı çarptığında derin bir nefes verin, aynı balinalar gibi. Arınmanızın son aşaması. Bütün olumsuzluklar gitti. Yeni hayatınıza hazırsınız. Denize, suya, minerallere, balıklara, havada uçan albatroslara, güneşe ve derinlerde gördüğünüz tüm varlıklara, özellikle de hücrelerinize teşekkür edin. Tertemizsiniz, yenilendiniz, canlandınız. Şimdi bizi bu güzel dünyada yaşatan Gaia’ya teşekkür edin ve Kutsal Anne’ye. Hayattasınız ve ne yapmak istediğinizi biliyorsunuz.
Bu yazıya okyanusta başladık çünkü tutulmanın başrolünde Deniz Tanrısı Neptün var. Dahası da var tabii, Güneş, Ay, Merkür, Ceres, Chiron, Güney Düğümü, Neptün’ün yanında Balık’ta yer alıyor. Balık ve Neptün sonsuzluğa bakar, sınırlar yoktur, herkes ve her şey birdir, bütünün bir parçasıdır. Sezgiler ve hisler öne çıkar. Yani bugünlerde ruhumuz duygularda, başımız gökyüzünde, hayalci, unutkan, biraz da karmakarışık hissedebiliriz. Alıştığımız ayrımcılık ve zıtlık bir anlığına bile içimizden yok olduğunda yol haritamızdaki işaretleri kaybetmişiz gibi gelebilir. Yaralı şifacı Chiron bu tutulmada büyük bir rol oynuyor. Bilinçaltınıza süpürdüğünüz duygularınız ve yaralarınız ortaya çıkabilir. Onları artık bastıramazsınız. Ne yapacaksınız?
Bazen duygularımızı anlamıyoruz. Neyi, neden hissediyoruz? Nasıl tetikleniyorlar? Kararlarımıza nasıl yansıyorlar? Kimi zaman kendimizi derin denizlerde sanıyoruz, duyguların içinde kayboluyoruz. Bu güneş tutulması her şeyden çok bence duygularımız ve su, yani saflaşmayla ilgili.
Duygular üzerlerine etiket yapıştırdığımız hislerdir. Ben hislerle çalışmayı tercih ediyorum. Çünkü duygulara görüşler, yargılar, anılar ve çağrışımlar eklenir. Hisler ise en saf haliyle yol göstericilerimizdir. Bağımsız ve kendiliğinden ortaya çıkan göstergelerdir. Bu tutulmada duygularınıza ve hislerinize dikkat edin, onları tarafsızca inceleyin. Bir sorunu tanımadan çözemezsiniz. Duygularınızın hangileri gerçeği söylüyor? Öfkeli düşünceler düşününce, öfkeli duygular hissettiğimizi biliyoruz, yani duygu ve düşünceler birbirine bağlı. Bu da demek oluyor ki istediğimiz zaman belli duyguları sadece düşünce yoluyla aktive edebiliyoruz. O zaman bu duygulara ne kadar güvenebiliriz? Evet, bu tutulma duygulardan oldukça fazla bahsettiğimiz bir dolunay değil, bir yeni ay ama bir süper yeni ay ve önümüzdeki yola çıkmadan ağırlıkları atmamız gerekiyor. Hislerinize dönün. Hani o adlandıramadığınız sadece olumlu ya da olumsuz olarak hissettiğiniz şeylere… Diğerlerini derhal eleyin. Yukardaki okyanusta salıverin. Duygularımız bir zamanlar görevlerini yapmış hislerdir ve onlara ihtiyacınız yok, derslerinizi aldınız, olgunlaştınız, belki aradan yıllar geçti, dün Sarah Varcas’ın söylediği gibi “tanınamayacak kadar değiştiniz.”
Yolu, tutulmanın hemen dibindeki Chiron ve tam karşısındaki Jüpiter gösteriyor. Bu zaman tam anlamıyla şifa zamanı! Şu anda hepimiz sağlığımıza odaklanmaya çağrılıyoruz. Sadece fiziksel bedenimizin sağlığına değil, bütün bedenlerimizin, duygusal, zihinsel, astral, enerjik, kalıtımsal… Sosyal alanların bedenleri de sağlık ve şifa istiyor, toplumlarımız, ekolojimiz ve toplu düşünce kalıplarımız… Bütün bu farklı katmanlar ve bu farklı alanlar gerçekte birbirine geçmiş durumda. Hepimiz bu katmanların hepsine bağlıyız. Her biri bizi olumlu ya da olumsuz etkiliyor. Artık savaşlar bile bir bölgede yaşanıp geçmiyor, sokağa çıktığınızda mültecilerin sefaletiyle karşılaşıyorsunuz. Balık’taki Chiron ve Başak’taki Jüpiter bizleri bilgeleşmeye ve saflaşmaya çağırıyor. Her nefesinizde yaşadığınız hayatın sorumluluğunu almaya niyet edin. Bu egonuzun hoşuna gitmeyecek ama içinizdeki ejderhayı eğitebilirsiniz. Her defasında bir adım ilerleyin. Hislerinizi ve sezgilerinizi dinleyin, duyguları ve düşünce kalıplarını değil. Yeni seçimler yapın. Ve her şeyden önce kendinize iyi bakın. Kendinize iyi davranmanızı engelleyen şeyleri salıverin. Sizin esenliğiniz bütünün esenliğine katkıdır. Her zaman olduğu gibi Sabian sembolleri bu noktada bize yardımcı oluyor:
Yeni Ay ve Tutulma 19⁰ Balık’ta: “Usta çırağına direktif veriyor.”
Neye dikkat ediyoruz, kimi ve neyi dinliyoruz, bilgilerimizi nereden alıyoruz? Bunu seçmek bizlerin elinde. Bu sembol, bu zamanda bizlere sel gibi bilgi aktığını gösteriyor. Bu bilgiler ustalaşabileceğimiz kalitede ve çok değerli. Chiron ve Jüpiter sayesinde duygularımızın ve sağlığımızın ustası olabiliriz. Aynı şekilde Balık’taki toplanma sayesinde sezgilerimizin ustası da olabiliriz. Peki ya egomuz? Onun söylediklerini dinleyecek miyiz? Evren şu anda bizimle ihtiyacımız olan bilgileri paylaşıyor. Onları dinleyin, değerlendirin ve gerekirse eleyin.
Bu derecenin hemen ardından, birkaç dakika içinde bir sonraki sembole geçiyoruz: “Akşam yemeği için hazırlanmış sofra”. Arkadaşlar, bu büyük, devasa, muhteşem (hacmini ve önemini anlatacak kelime bulamıyorum) arınmanın ve saflaşmanın hemen sonunda bizleri bolluk, bereket, dostlarla oturduğumuz keyifli sofralar bekliyor.
Bu zamanda bol su için, suyunuzun değerini hatırlayın, sağlıklı alışkanlıklara açılın. Bedeninize ve dünyamızın bedenine iyi bakın. His ve sezgilerinize önem verirken, duyguları tanıyın, inceleyin ve salıverin. Geçmiş geçmişte kaldı. Bugün hayat yeniden ve bambaşka bir enerjide başlıyor.
Güneş Tutulması 9 Mart Çarşamba sabaha karşı saat 03.59 da geçekleşiyor. (İstanbul)
©Mor Alev 2016
Bu dönemde salıverme, arınma ve hayatınıza yeniden yön vermek konularında dönüşümünüzü hızlandırmak, ruhunuzun potansiyelini tam anlamıyla hayata geçirmek, Yüksek Benliğinizle daha yakın bir ilişki kurmak, ruhunuzun potansiyelini tam anlamıyla hayata geçirmek ve ve Mor Alev’le kişisel olarak çalışmak için randevu almak istiyorsanız lütfen “Yükseliş Enerjileri ile Kişisel Danışmanlık” bağlantısına gidin ya da moralev@outlook.com adresine yazın.
Merhaba Mor Alev,
Bu sabah bu satırlarınızı okudum, hemen her yazınızı okurum. Kova burcu olarak suyun benim için ne kadar önemli olduğunu bilirsiniz, bir de temiz nefesin. Çok beğendim, teşekkür ederim.
O okyanus sularında kalmak ne rahatlatıcı geldi bir balık olarak.
Dünden bu yana sersemlik, gözümün önüne gelen parlak ışıklar, sonra baş ağrıları, bir noktaya dalıp gitmeler, baş dönmeleri..bu sabah da kısmen öyle..bu kadar tutulmalar karşısında çoğu halleri hissedebilen 64 yaşında bir hanım olarak daha ne olabilir ki, iyilikler sağlıklar bolluğu diliyorum, sevgiler..🌷🌷🔆🔆
BeğenLiked by 2 people
Merhaba Mor Alev,
Öfke duygusunu nasil taniyip saliverebiliriz? Bir yontem lutfen:)
BeğenBeğen
Sevgili Duygu, öfke aslında ikincil bir duygudur, genellikle psikolojik ya da fiziksel acı hissini takip eder. Hedeflerimizi gerçekleştiremediğimizde, uzun süredir varolan inançlarımıza karşı çıkıldığında, işler istediğimiz gibi gitmediğinde, bize karşı çıkıldığında, incitildiğimizde, genel olarak tehdit altında hissettiğimizde öfke ortaya çıkar. maskelediği şey ise acı ve hüzündür. Öfkenin içinde hep bir intikam alma ve dengeleri istediğimiz gibi yeniden düzenleme isteği vardır. Öfke bir davranış tarzı olarak aktif ya da pasif olabilir. Öfke duygusuyla saldırmak, bağırmak vs aktif davranıştır. Pasif öfke ise içe dönmek, içten içe kendini yemek, sessizce ters davranmak, vs gibi ortaya çıkar. Şimdi, içinizdeki duyguları ve düşünceleri inceleyin. Böylece öfkeyi tanıyabilirsiniz. Salıvermek içinse blogda vermiş olduğum onlarca salıverme yönteminden birini kullanabilirsiniz. Sağ sütundaki anahtar kelimelerden “salıvermek” kelimesine tıklamanız yeterlidir. Sevgilerimle
BeğenBeğen