2015’den Bir Hatırlatma: Birliktelik Bilinci Burada!

Arkadaşlar, üç günlük kısa bir aradan sonra blog yeniden kendini başlatıyor, başlarken de Birliktelik Bilincinin aslında burada, bizimle olduğu konusuna tekrar eğilmek istiyor. Ayrımların gitgide çoğalır, aradaki uçurumların daha da derinleşir gibi göründüğü bu günlerde, aslında BİRiz. Ve hiçbir zaman ayrı olmamıştık, olamayız!

Aşağıda 2015 yılında yayınlamış olduğum enerji çalışmasını ve yazıyı yeniden yayınlamaya yönlendiriliyorum. O zaman 12-12 portalına hazırlanıyorduk, şimdi sanki her günü bir enerji geçişi, bir portal gibi yaşıyoruz, iki yıl içinde bile enerji akışı ve bizim onu özümseme hızımız defalarca katlanarak gelişti.

Bu arada, “geçmiş olsun” dileklerinize çok teşekkür ediyorum. Aslında Cumartesi günü soğuk algınlığım Pazar günü yazmış olduğum şekilde geldiği gibi gitti! Fakat ben dinlenme ihtiyacımı anladığım ve kendimi blogdan, internetten uzaklaştırdığım için gitti, bunu biliyorum. Biraz dinlendim ama tabii ki tatil yapmadım, bunun için planlama da gerekiyor, onu da umarım bir gün yapacağım.

Bir süreliğine sadece dikkatimi farklı konulara verdim ve kendimi yavaşlattım. Bu dünyayı yükseltme, okuyucuları iyi hissettirme görevinin sadece bana ait olmadığını, üstüne üstlük bunun olması için böylesi çalışıp kendini tüketmenin deli saçması bir kibir olduğunu, 7.5 milyar kardeşimizle bu büyük işi başarmak üzere Galaksilerden hatta başka Evrenlerden gönüllü gelen ustalar olduğumuzu ve Yeni Dünya’nın bir “ortak yaratım” olduğunu derinden hatırladım. Hepimiz eşitiz, hepimiz güçlüyüz, hepimiz gerekli becerilere sahibiz!

Şifamız her zaman kendi içimizde dostlar. Ben hepimizi mutlu edemem, mutlu olmamız için bana ne kadar ters gelse de özgür iradelere, yapılan kişisel seçimlere karşı gelemem. Böylesi bir şey, amacının tam zıddını yaratan bir “mutluluk diktatörlüğü” olmaz mıydı? Zaten kim bunu ister ki? Ve her birimiz sadece kendimizi mutlu edebiliriz. Ben ve bu blog sadece bir araç ve aracı, burası bazen tetikleyici, bazen katalizör görevi yapan bir platform.

Jeff Foster’ın da dediği gibi “Gerçek şifacı sizi şifalandırmaz; sadece içinizdeki gerçek şifa kapasitesini size geri yansıtır. O bir yansıtıcıdır, bazen sevecen bir şeffaflıktır. Gerçek öğretmen size öğretmez; sizi kendisinden ayrı ve farklı ya da daha az görmez. O sadece sizin iç bilgeliğinizi size yansıtır ve varlığınızın devasa genişliğini hatırlatır. O bir aynadır, bir yol işaretidir. Ve bütün bunların mümkün olduğu yer Sevgidir; Sevgi şifalandırır ve en iyi Sevgi dolu alanda öğreniriz, başarısız olma, ceza alma olasılığı yoktur.”

Şimdi Birliktelik Bilincini “bilinçli olarak” hissetme zamanı. Sizi aşağıdaki enerji çalışmasıyla başlamaya davet ediyorum, sonra da bu bloğun, Blog Hamilerinin ve benim Birliktelik Bilinci ile ilgili düşüncelerimizle devam edeceğiz. Unutmayın, aşağıdaki yazı 2015 senesinden, yani 12-12 kapısından konuşurken bunu o zaman için kabul edin, fakat bahsedilen”bütünün hayrı” konusu bence her gün her an yaşadığımız bir gerçek olmalı.

***

Visionary Art By Shawn HockingSevgili Dostlar, bu yazıyı okumaya başlarken, dikkatinizi bedeninize vermenizi rica ediyorum.

En tepeden, saçlarınızdan (saçınız yoksa başınızdan) ayak tırnaklarınızın ucuna kadar. Önce her bir uzvunuzu hissedin. Kollarınız, bacaklarınız, elleriniz, ayaklarınız, sonra sistemlerinizi ve organlarınızı hissedin. Sadece odaklanın ve hissedin. Enerjilerini algılayın. Duyularınızı açın. Çok çeşitli dokularınızı görün. Ve o dokulardan da içeriye girin. Hücreler arası sıvıda yüzen o güzel hücrelerinizi hissedin. Enerjiyi hissedin. Evet, saç köklerinizden, kemik iliklerinize, lenf sisteminizden, her bir kılcal damara, hormon bezlerinize kadar… Derin bir nefes alın. Sadece seyredin. Bütün hücreler nasıl kendi görevlerini yerine getiriyor, değil mi? Kimi hızlı, kimi yavaş, kimi toksinleri eliyor, kimi kan üretimine katkıda bulunuyor. Devasa bir evren gibi bedenimiz. Bedenimiz bir elektro-kimyasal varlık. Ve elektro-kimyasal tepkimelerle çalışan hücreler topluluğu. Kaç hücreniz var sizce? Bana sezgisel olarak 13 trilyon sayısı geldi, kontrol ettim, hücre sayımız boyutumuza göre değişiyormuş, yani 45-50 trilyona kadar hücremiz olabilirmiş. Hücreler arası alışverişe bakın, her bir hücreye nefes alıp verin, enerjilerine odaklanın. Hücresel bilincinize size söylemek istedikleri herhangi bir şey olup olmadığını sorun. Siz enerji verdikçe hücrelerin elektrikle çaktığını görün, hissedin. Ve ardından gelen kimyasal tepkimeyi de görün. Canlanan, hızlanan ve, evet, ilginizden mutlu olan hücrelerinizi hissedin. Şimdi hücrelerden dokulara, uzuvlara, organlara ve sistemlere doğru yola çıkın. Görevini en iyi şekilde yerine getiren hücrelerin bir araya getirdiği bedensel kurumlarınızı görün ve hissedin. Enerjilerini algılayın. Solunum sisteminiz, burnunuzdaki süzgeçten geçen, ciğerlerinize dolan nefesiniz, sindirim sisteminiz ve her biri besini parçalayıp ayrıştıran parçalarınız, sizi topluca bir arada tutan kaslarınız. O güzel omuriliğiniz, bilgi toplayan dış sensörleriniz ve o bilgileri biriktiren beyniniz ve sonunda bilgileri değerlendiren her şeyin merkezi kalbiniz… Kendi evreniniz çok güzel! Sistemler harika çalışıyor. Tıkanıklıklar varsa eğer, size olumsuz duygular şeklinde sinyaller veriliyor, siz o blokajları çözdüğünüzde hücreleriniz görevlerini yerine getirmek üzere özgürleşiyor. Hissedin. Dinleyin.

İçinizdeki evren uyumla çalışan bireylerden oluşuyor. Her birinin genelde birden fazla görevi var ve elektrikle yani enerjiyle besleniyor. Sistemlerimizle besinleri enerjiye çeviriyoruz. Şu anda bedeninizdeki trilyonlarca birey enerji alışverişinde bulunuyor. Ayak parmağınızdaki hücre, beyin hücrenizle belki de hiç buluşamayacak, ama birbirlerini etkiliyorlar. Ayağınızı çarptığınızda, iletişim kanallarıyla beyin hücreleriniz bunu algılıyor ve acı sinyalleri ile bilincinizi uyarıyor. Bedeninizde aslında BİRLİKTELİK BİLİNCİNİN en mükemmel örnekleri yaşanıyor. Her hücre bir birey, farklı bir varlık ama bir bütün olarak hareket ediyorlar. O yüzden eksiksiz her bireyin sağlıklı, rahat ve canlı olması çok önemli. Teşekkür edin. Her bir parçanıza, her bir hücrenize, hatta her bir atomunuza. BİR olduğunuz için, sevgi bağınız için…

One World, Many Stories by Rafael LopezYukarıdaki ufak egzersizi yaptık çünkü mikro-kozmostan makro-kozmosa bir yolculuk yapacağız. İçinde bulunduğunuz küçük topluluklara bakın şimdi. Ailenize bakın. Bir kişinin mutsuzluğunun ya da mutluluğunun diğerlerini nasıl etkilediğini görün. Böyle bir enerjinin ailenin toplam fonksiyonuna nasıl bir etkisi olur? Diğer bireyler (ya da hücreler) görevlerini yerine sevgiyle, canlılıkla yerine getirebilirler mi? Durumun yansımalarını düşünün, dostlara, sosyal yaşama ya da hiç tanınmayan insanlarla bile gerçekleşen gündelik enerji alışverişine… İşyerinize gidelim, bir çalışan görevini aksatıyor olsun, diğerleri ne yapar? Aksamayı kapatmak için nasıl çalışır? Bu durum işyerinin hizmet verdiği halka nasıl yansır? Biraz daha yükselelim, topluluklara bakın, halklara, ülkelere, belli insan gruplarına. Bir grubun fonksiyonundaki aksamalar ya da olumlu ilerlemeler diğerlerini nasıl etkiliyor?

Arkadaşlar, bunlar günlük yaşadığımız şeyler. Siz belki dünyanın elindeki ufacık bir kemiğin minicik bir hücresi olabilirsiniz, ama dünyanın karaciğerindeki ufacık bir hücreler topluluğunun enerjisi sizi olumlu ya da olumsuz etkileyecektir. Sizin varlığınız da bu dünya için vazgeçilmezdir, karaciğer hücrelerinin de. Bunu artık derinden deneyimlemeye başladık. Bu dünya tamamıyla yaşayan bir canlı organizma ve varlıklar arası etkileşim çok büyük. Okyanuslardaki planktonlar olmasa bizlerin de yaşaması imkânsızlaşıyor. Bir bölgedeki sosyo-ekonomik dengesizlik mutlaka o bölgenin binlerce kilometre ötesindeki dengeleri de bozuyor. Yani, açgözlülüğümüzle yok ettiğimiz yağmur ormanları, iklimi dengesizleştirdiğinde Pasifik okyanusunun ortasındaki bir adada yaşayan kişiler denizin yükselmesiyle evlerini kaybediyorlar. Peki, yağmur ormanlarının talan edilmesine orada yaşayan hücreler neden karşı çıkmıyor? Olası sebepler, aç, işsiz ve çaresiz hissetmeleri, ya da belki bize bir bütün olduğumuzu göstermek.

Bu blogun başlangıcından beri Birliktelik Bilinci konusunda sürekli konuşuyoruz. Nasıl bir şey olduğu, nasıl hissedildiği, etkilerinin neler olduğu, ne zaman geleceği… (Nedense hep bir şeylerin “dışarıdan gelmesi” beklenir.)

Aslında Birliktelik Bilinci burada! Çevremizdeki her şeyle BİRiz. Bu gerçek hiçbir zaman değişmedi. Hepimiz bir bedenin organları, hücreleriyiz.

O yüzden, yaşadığımız semtin arka sokaklarında bir çocuk eğer aile içi şiddet görüyorsa, gece aç yatıyorsa bizim tam, bütün ve sağlıklı olmamız olasılığı yok. Aynı şekilde, eğer bir başka ülkenin insanları baskı altında eziliyorsa, açlık, savaş ya da çevresel felaketler yaşıyorsa, ne kadar uzak olurlarsa olsunlar etkileniyoruz. Birden bire o sorunların sonuçları bir kale gibi koruduğumuzu sandığımız evimizin dış kapısında beliriyor.

BİR olma farkındalığı çok eskilerde de vardı. Dünya ile, tabiat ile bir olduğumuz, dünyanın üzerinde oturup tüm kaynaklarını har vurup harman savurduğumuz bir kaya parçası olmadığı biliniyordu. Bu farkındalık zamanla Kali Yuga sırasında kayboldu. Ve şimdi yeniden geri geldi. Ama henüz adını koyamadık, çünkü ağaçlara bakmaktan ormanı göremiyoruz.

Sanki Dünyanın insan hücrelerini bağlayan sinir sistemi felç olmuş gibiydi binlerce yıldır. Ve şimdi o sinir sistemi adına teknoloji dediğimiz buluşlarla son yüz-yüz elli yılda yavaş yavaş yeniden hayata döndü. Ana akım medya, naklen yayınlar, internet, sosyal medya, düşük bütçeli uçak şirketleriyle seyahat, cep telefonları, filmler, kitaplar, belgeseller… Biz dünyanın tamamına aitiz ve o da bizim bir parçamız.

Yukarıda verdiğim çoğu örneğin olumsuz olduğunu biliyorum çünkü birliktelik bilincinin daha yeni bir araya gelen teknolojik sinir sistemi sürekli alarm zilleri çalmaya programlanmış. İyi haberler dikkat çekmiyor, iyi haberlerden ne kadar etkilendiğimizi bile bilmiyoruz. Peru’nun enerji ihtiyacının (son okuduğuma göre) %94’ünün yenilenebilir çevre dostu kaynaklardan sağlandığını atlayıp geçiyoruz. Onların dünyamıza olan katkısını görmezden geliyoruz. “Bu harika bir örnek, biz de bunu yapabiliriz” demiyoruz. Bu programlamayı değiştirmek elinizde. Bilinçli bir seçim yapın ve iyi haberlerin bugün, burada, bu hayatınızı nasıl etkilediğini görmeyi niyet edin.

Geçen Cumartesi günkü yazımla 12-12 de yapılacak global meditasyonlara katılmanız için bir çağrıda bulundum. Dünyanın enerjisini yükselterek hem kendinize, hem de çevrenize hizmetiniz olacağını da yazdım. Bunlar doğrudur, burada bir sorun yok. Meditasyonla hava durumunun bile etkilenebileceği “neredeyse” bilimsel olarak kanıtlanmış durumda. O çok güldüğümüz yağmur duaları eğer içinde ego/korku kaynaklı yalvarma ve çaresizlik enerjisi olmasa, onun yerine sevgi, şükran ve “yapabiliriz, yaratabiliriz, hava ve su elementiyle çalışabilir, onlarla bir olabiliriz” enerjisi taşısa işe yarayacak aslında.

Ancak, 12-12 ve diğer enerji portalları, son zamanlarda yaşadığımız bütün enerji girişleri birer dilek ağacı değil. Dilek ağaçları da güzeldir, bağladığımız bir kurdele ya da bez parçasıyla niyetimizi, kalpten gelen arzularımızı evrene ilan ederiz. Yani arabanızı yenilemek ya da bir aile kurmak istiyorsanız, bunların hepsi geçerli birer dilektir. Çocuğunuzun sağlığı, işinizde yükselmek… Hepsi önemlidir sizin gerçekliğinizde. Dilekler, daha da geliştirip, büyütüp niyetler haline getirmek ve gerçekleştirilebilir hedeflere dönüşmek için vardır. Ama dediğim gibi, enerji portalları bundan çok daha fazlasını içeriyor.

Bize ait olan enerjileri, bize hediye edileni zarafetle ve şükranla kabul ettiğimiz akımlardır bunlar. Gelişmemize katkıda bulunan ve bunu aslında hücreleri olduğumuz tüm dünya, tüm kolektif için yapan enerjileri sevinçle içimize almaktan daha doğal bir şey göremiyorum.

“Bütünün hayrı” tanımlamasının sizin de hayrınızı kapsadığını hatırlayın, hem de düşünemeyeceğiniz şekilde fiziksel, ruhsal ve zihinsel esenliğinizin tamamını içeriyor “bütünün hayrı”. İçinde yaşadığımız bedenin tüm hücrelerinden, dünyanın tüm varlıklarına, yani adına kolektif dediğimiz, parçası olduğumuz bu güzel dünya ve evrenin bu köşesi kendini yeniden bütün ihtişamıyla ilan ederken, aslında BİR olduğumuzu – bunu her gün haberlerle, Güney Amerika’dan ithal muz, Afrika’dan ithal kahveyle, Güneydoğu Asya’da üretilmiş ayakkabınızla, Uzak Doğu’da bir araya getirilmiş cep telefonunuzla yaşadığınızı – hatırlayın. Topraktaki solucandan, sindirim sisteminizdeki dost bakteriye, denizdeki ahtapottan, ülkemizdeki maden işçisine ve Baltıklardaki edebiyat öğretmenine kadar hepimiz BİRiz ve asla ayrı olmadık.

Benim ümidim, bu gerçeği derinden hissetmemiz ve 12-12 enerjilerinin de birliktelik bilinci farkındalığımızı yükseltmesidir. O yüzden yılda birkaç sefer, ufak tefek hücresel dileklerimizi askıya alalım. Bütünün sağlıklı ve mutlu olmasıyla bu insani hayatımızın en güzel şekilde keyfini çıkaracağımızı düşünelim. Ve bu Cumartesi meditasyonumuzda bütüne odaklanalım. Kendimizi dünyanın tüm varlıklarına hizmet etmeye açalım.

©Mor Alev 2015

Not: En tepede verdiğim bedeni hissetme, onu enerjik olarak algılama ve hücrelerle konuşma egzersizi son derece şifalıdır. Hem farkındalığınızı artırır, hem de sizi bedeninizle birlikte çalışmaya, onu onurlandırmaya yönlendirir. Bu egzersizi ne zaman isterseniz birkaç dakikada yapabilirsiniz. Rahat bir yerde oturup, derin nefes almayı unutmayın yeter.

Bu dönemde salıverme, arınma ve hayatınıza yeniden yön vermek konularında dönüşümünüzü hızlandırmak, Yüksek Benliğinizle daha aktif bir ilişki kurmak ve Mor Alev’le kişisel olarak çalışmak için randevu almak istiyorsanız lütfen “Yükseliş Enerjileri ile Kişisel Danışmanlık” bağlantısına gidin ya da moralev@outlook.com adresine yazın.

Bu yazının 5846 numaralı Telif Hakları Kanunu uyarınca tamamının ya da parçalarının kopyalanması, izinsiz olarak yayınlanması, yazarının adının değiştirilmesi, üzerinde hak iddia edilmesi yasaktır. Kanunun 71. maddesi uyarınca bunun aksi davranışlar hakkında kanuni işlem yapılır. http://moralev.com

1 comments

  1. Günaydın dostlar günaydın. Sevgili Mor Alev:)) Sevgili Mor Alev,Yaşam okulunun düzenlemiş olduğu Ankara festivaline katılıyorum . 4 gün sürecek, dün orada meditasyon yaptık . İlkdefa toplu bir meditasyona katıldım çok keyfliydi . Sevgilerimle, sağlıkla ve mutlu kalın:))

    Liked by 1 kişi

Yorumlar kapatıldı.