Yardım?

2020 Ekim ayında aşağıdaki mesajı paylaşmıştım. Dün geceki dolunayın ışığında, Yaralı Şifacı Chiron, Venüs ve Güneş’in buluşması bu konuyu tekrar gündeme getiriyor. Kadim yaralar kaşınırken, gerçekle göz göze gelmek ve en sonunda yardıma ihtiyacı olduğunu itiraf etmek de olası. Bazen bazı şeyleri tek başına yapamayız, bazen bazı şeyleri tek başına yapabiliriz ama yapmak zorunda değiliz! Bazen en sonunda yardımı kabul etmek yapılacak en bilgece şey olabilir.

İşte bütün bunlardan dolayı, aradan çok da uzun zaman geçmeden bu çağrı tekrarlanıyor: Siz yardıma layıksınız!

Bu sırada unutmayın lütfen, 12 Nisan’daki Koç yeni ayına kadar içinde bulunduğumuz müthiş şifa koridoru devam ediyor. (İlgili paylaşım burada) Bu demek değil ki, bundan sonra şifa zor olacak, ama şu anda çok daha kolayken ve Chiron da güneşle birlikte gücünü katlayarak buna destek verirken, neden şimdi olmasın? İster görünmez dostlarımızdan, enerjilerden, meleklerden, ister görünür dost ve uzmanlardan şifa için yardım istemek ve daha da önemlisi bunu layık olduğuna inanarak kabul etmek için bu zaman ideal.

Bu sabah tek bir cümle gördüm: “Diğerlerinden destek alamamak bir travma tepkisidir” Çok doğru. 

Kaç defa yardımı reddettiniz? Kaç defa “ben yaparım” dediniz? Kaç defa, yapamadığınız halde, yardım istemediniz?

İnsan ırkı bir toplum olarak hayatta kalmıştır. Yardımlaşmayla evrimleşmiştir. İnsan, aramızdaki görünmez bağlarla insanlığını yaşayabilir. Sevgi bağları. Aidiyet hissi. En büyük ihtiyaçlarımızdan biri kendimizi hayatla ve diğer insanlarla bağlantıda hissetmektir. İçten gelen bir “bugün nasılsın?” sorusu ve cevabın dikkatle dinlendiğini bilmek… Varolduğumuzu böyle biliriz. Schrödinger’in kedisi gibi. Birileri kutuyu açıp bizi görsün, o zaman varım. Ben buradayım!

Peki o zaman neden bu kadar çok yalnız insan var? Neden bu kadar çok insan yardım istemekten kaçınıyor? Neden bu kadar çok insan yardımı reddediyor? Bir başka salgın, ihtiyacı olduğu halde gelen yardımı görmezden gelmek. Nedeni ise yukarıdaki cümlede saklı. (Anonim cümleyi arama motoruna yazıp araştırdım, pek emin değilim ama Jameila White’a ait sanırım.)

Pek çok Bilge Baykuş tanıdım. “Benim için yalnız olmakta hiç sorun yok!”, “Kimseye ihtiyacım yok! Kendim hallederim.”, “Dağ başında yalnız yaşamak en iyisi”, “Benim kedim/köpeğim, vs. var.” ya da “Kalabalıklarda bile yalnızım, dolu evde yalnızım, işyerinde yalnızım, sadece bir maske takıp katılımcıymış gibi görünüyorum, sonra da tekrar yalnızlığıma kaçıyorum” diyenler… 

Bu bir şartlanmadır. Yardım ve desteğe hayır dememizin tek sebebi korkularımızdır. Yalnızlığımızın tek nedeni korkmamızdır. Korkularımızın kaynağı ise geçmiş deneyimlerimiz.

Travma?

Sözlük anlamı, bir doku veya organın yapısını veya biçimini bozan ve dıştan mekanik bir tepki sonucu oluşan yerel yara. Bu kelime daha sonra psikolojide de kullanılmaya başlanmıştır. Yani travmanın psikolojideki anlamı, duygusal/ruhsal/zihinsel yaralarımızdır. 

Ben kişisel tercih olarak travma kelimesini çok fazla kullanmamaya çalışıyorum, çünkü bu sözcüğün bu haldeki kullanımı bu toplumda henüz yeni sayılır ve yanlış anlaşılıyor. Sanki onarılamaz, şifalanamaz hissi veriyor, sanki çok büyük bir şey ve çaresi yokmuş gibi. 

Bazıları ise “travmalarından” bahsederken bunları bir madalya gibi taşır ve neredeyse övünür. “Benim acım senin acından daha acı” Öncelikle, yaraya bir yara olarak bakmalıyız, ağır yaralar var, hafif yaralar var. Bazen ufacık yaralar var ama kâğıt kesiği gibi, inanılmaz derecede canımızı yakan. Bazen dev yaralar var, acısı sonradan çıkan. Yara yaradır, ne görmezden gelinmeli ne de övünülmeli. Bizi biz yapan yaralarımız değil, herkeste yara var. Bizi biz yapan onlara verdiğimiz tepkidir. 

Hayal Kırıklığı ve Bugünümüz

Yardım istememek, yardımı kabul etmemek, her şeyi kendi başına halletmek zorunda olduğuna inanmak en büyük korunma taktiklerimizden biridir. Zihnimizin yardımı ve desteği reddeden parçası, “ben seni koruyorum” der. 

Tabii, böyle doğmayız. Bize ilgi gösterilmesinden, yardım edilmesinden müthiş zevk alırız. Hepimiz bu yaşam macerasına hayata, ebeveynlerimize, insanlara güvenerek başladık. Asla ve asla yüzüstü bırakılmayacağımıza inandık. GÜVENDİK. Çünkü biz bu hayat için, sevilmek ve bakılmak için yeterliydik. Hayat bizi seviyordu. Ama çok geçmeden bu yumuşak başlangıç bitti. Belki diğer kardeşler geldi ve ilgi dağıldı. İhtiyaçlarınız karşılanmamaya başladı. Belki ebeveynleriniz sizi bilerek ve isteyerek boş verdi. Belki de sofraya ekmek koyabilmek için o kadar çok çalışmak zorundalardı ki hayat mücadelesi sırasında başka ihtiyaçlarınız olabileceğini bile unuttular ya da onları vermek ellerinde değildi.  Belki sevilmemişlerdi, tanımadıkları bir şeyi nasıl versinler? İnsanlara güvenilemeyeceğini tekrarlayan büyükler, hikayeler ve atasözleri… Sonra daha geniş aile ve arkadaşlıklarla gelen hayal kırıklıkları başlar, üzerine özel ilişkilerde sözünü tutmayanlar eklenir… İş hayatında mücadeleler… 

Sanki herkes ama herkes, hatta Yaratan bile, kutsal yeminini bozmuş ve bizi yarı yolda bırakmış gibi gelir. Yalvardınız, kabul edilmedi. Aldatıldınız. Haksızlığa uğradınız. Tek başına kaldınız. “Bir daha asla!”

O zaman kendinize hiç kimseye ihtiyacınız olmayacak bir hayat kurmaya başlarsınız. Kimseye güvenme. İnsanları seçme şekline de güvenme. Kendine güvenme. Tetikte kal. Kendi ayakların üzerinde dur. Kimse sana yardım etmez, zaten edemez.  Tüm önlemler alınır.

Ve bu yeni kişilikle duvarlar, setler inşa edilmeye başlanır. Hatta bununla gurur duyulur. Güven eksikliğinde öyle bir bağımsızlık görüntüsü vardır ki, kendinizi içeriye kapattığınızı bile göremezsiniz. “Ben hepsini yaparım, yapamıyorsam da eksiğine razı olurum” köleliğinde hayata, dostlara, eşe inanmanın umut verdiği unutulur. Duvarları delip geçecek hiçbir şey yoktur. Risk  taşıyorsa kalenin kapıları kapatılır, surlara okçular yerleşir. 

Bu, yaralı tepkidir. Bu, yarayı her ne pahasına olursa olsun canlı tutmaktır. Eğer yarayı hatırlarsanız, bir daha darbe almazsınız. 

Ve bu sırada en umutlu, en sokulgan, en yumuşak sevgi de içeriye giremez. Yardım istenmez. Yardım teklifleri kabul edilmez. Engellemek için bahaneler uydurulur. Ya bir daha hayal kırıklığı olursa?

Duvarların ardında her gün aynıdır. Aynı düşünceler, aynı savunma sistemleri, aynı yaşam. Hep aynı.

Kabul edin. Bağımsız değil, yaralısınız! Ve bu kabulle şifa akmaya başlar…

Yardımın Kaynağı

Her şeyin kaynağının Yaratan olduğunu bildiğinizde yardıma karşı direnç de azalır. 2016’da bir Buddha kanallığı paylaşmıştım. Orada şöyle der: “Birisi gelir ve bize bir sepet dolusu meyve verir ve biz lezzetli, besleyici maddeyi yerken, içimizden “ne iyi bir insan” diye düşünürüz ve bu gerçektir. Ama bilmediğimiz şey, onun kendini affettirmek için mi, sadece cömertlik yaptığını mı ya da zaten çürümek üzere oldukları için “Bodhi ağacı dibinde oturan dilencilere vereyim” diye mi düşündüğünü bilmiyoruz. Bilmiyoruz ve bilmeye ihtiyacımız da yoktur, çünkü açlık anımızda o meyveleri bize veren aslında Kaynak (Yaratan)’dır. Ve böylece, her zaman kutsarız.” 

Yardım her zaman beklediğimiz gibi olmayabilir. Ama yardım yardımdır ve işte gelmiştir!

Layıksınız

Yardımı reddetmenin kaynağında değersizlik ve layık olmama hisleri yatar. Birisi sizden bir şey istemeden yardım edemezmiş gibi. Hep bir karşılığı varmış gibi. Oysa sadece burada, bu dünyada bulunmanız en olumlu yaşama layık olduğunuzun kanıtıdır. Siz, yardıma layıksınız. Yardım istemeye layıksınız. Rahatlamaya. Ve teslimiyete.

Duvarlar akışı keser. Yaşamın kendini yenilemesini engeller. Dışarıda savaş yok. Yara geçmişte kaldı.  

Okçuları geri çekin. Duvarı yıkın. O kapıdan çıkın. Kendinizi gösterin. Yara izleriyle, başardıklarınız ve başaramadıklarınızla değerlisiniz. Kusurlarınızla kusursuzsunuz ve gerçekten yaşamaya, ilerlemeye, bazen durup dinlenmeye ve yardım almaya layıksınız. Bir insan her şeyi yapamaz. Her konuda uzman olamayız. Bir nefes alın. Eski yaraları deşmeyi bırakın. Hayata teslim olun. Yardım bir şekilde gelir. Onu kabul etmeye hazırlanın. İşte teslimiyet ve öz-değer budur.

Bugüne kadar gelmeniz bile hayatın sizi çok sevdiğini gösterir.

Siz, dolu dolu yaşamaya, yaratmaya, gülümsemeye ve desteklenmeye layıksınız.

©Mor Alev 2020


En son nöroplastisite yöntemleriyle HAYATINIZI AKIŞA AÇMAK, ALMA-VERME DENGESİNİ KURMAK, KISIR DÖNGÜLERE SON VERMEK ve BOLLUĞA EVET! demek için “Dönüşümsel Akış ve Bolluk Metodu” bağlantısına tıklayın.

SAĞLIKLI KİLOYA ULAŞMAK ve bedeninizle barışmak için Dönüşümsel Akış ve Bolluk Metodu ile Sağlıklı Zayıflama yönteminden faydalanmak için buraya tıklayınız.

Bu değişim döneminde, “Büyük Resme” ve yükseliş sürecindeki rolünüze dair daha fazla anlayış sahibi olmak, Yüksek Benliğiniz ve Ruh Ekibinizle daha yakın bağlantıda yaşamak üzere, Yüksek Benliğiniz (Yaratan Benliğiniz, Öz-Benliğiniz, İçinizdeki Işık) yönetiminde Mor Alev’le kişisel olarak çalışmak istiyorsanız lütfen “Yükseliş Enerjileri ile Kişisel Danışmanlık” bağlantısına gidin.


Bu yazının 5846 numaralı Telif Hakları Kanunu uyarınca tamamının ya da parçalarının kopyalanması, izinsiz olarak yayınlanması, yazarının adının değiştirilmesi, üzerinde hak iddia edilmesi yasaktır. Kanunun 71. maddesi uyarınca bunun aksi davranışlar hakkında yasal işlem yapılır. http://moralev.com

11 comments

  1. Sevgili Mor Alev,
    Bu simsicacik hatirlatma icin cok tesekkur ederim. Bazen birine/bir seye siginip hayalkirikligi hissettigimizde hemencik duvarlari ormeden ve bunu “bizim” basimiza gelen bir sey gibi degil de her zaman “karsimizdakinin” de basina gelen bir sey olarak gormenin onemini unuttugumuzu cok sik goruyorum. Bize “hayalimizdeki gibi” destek vermeyen, veremeyen yakinlarimiza ve dolayisiyla hayata küsüp duvarlar ormeden once, onlarin bu beklentiyi karsilayabilecek durumda olup olmadiklarina bir bakip gercege teslim olmanin onemini terapilerde cok siklikla goruyorum.(Burada ebeveynleri bir tik ayri tutuyorum,iliski dinamiginde bazen soyledigimden farkli yaklasimlar gerekebiliyor).

    Bu teslimiyet yani gerceklige acilma suclama/gucenme/kendini kapatma ve umutsuzlasma dongusunu kirabilecek bir sey. Dedigin gibi herkes her seyde uzman olamaz, ve bu beklentiyi kirmak hem bizi hem iliskimizi iyilestirebilir.

    Benim icin yardim almak, yardim etmeyi ogrenmenin birinci basamagi. Ilk kez yardim istedigimde gururum cok kirilmis ve kendimi kanadi kirik bir kus gibi hissetmistim. Simdi yaptigim dramaya tatli tatli guluyorum. Ayrica koca evrene baktigimizda gercekten birer kus olabiliriz ve kanatlarimizin yaralanmasinda hic sorun yok! Iyi ki o gun gururum kirilmis, cunku derinlemesine baktigim zaman basardigim hicbir seye de “yardimsiz,birtek ben” diyemem, hepimizin hayatinda hep yuzlerce insanin izi var, her adimimizda. Hicbir yolu yapayalniz gelmedik, bir eser uretmek icin sadece ihtiyacimiz olan malzemeleri eve getiren kargocu bile bizim yardimimizdir. Duvarlar ardinda yapayalniz kalmis olma iluzyonunu kirma zamani artik! Biz dev bir yardim toplulugu icinde hep birlikte BIZiz. O yuzden her basarili insani, her yardim edeni ve ona bu firsati veren yardim cagrisi yapan insani bagrimiza basabiliriz. Gercekten de “hepimiz birimiz, birimiz hepimiz icin”. Sevgilerimle.

    Liked by 2 people

  2. Çok çok teşekkür ederim…
    Hiçbir zaman yüz ustü bırakılmadığımızı bilmek tarif bile edilemez bir duygu ki buuuu 😇🙏🙏🙏🙏🙏
    Keşke diyorum keşke aradan çekilebilmeyi öğrenebilsek o uzanan yardımı sorgusuz sualsiz yaradandandır diye kabul edebilsek…☝️🙏🙏🙏🌀🌞💞

    Liked by 2 people

  3. Yaralıyım. Sadece yaralıyım. Yara izlerimle değerliyim. Kusurlarımla kusursuzum. Hayat macerama başlarkenki gibi güveniyorum yeni an’a. Her yeni andaki her şeye. Güvenle sarıyorum kendimi. Güvenle yardım ve desteğe açılıyorum.

    İlk okuduğumda da etkilemişti değiştirmişti geliştirmişti bu yazınız beni. Şimdi tekrarında daha özden daha bireysel bir etki aldım.

    Mantra bilen tekrarlayan biri olduğumu bilmiyordum ama bu yazınızı okurken de kuthumidendi sanırım “Yaptığım şeyi sevmeyi hakediyorum ve Yapmayı sevdiğim şey, ilahi olanın benim yapmamı niyet ettiği şeydir.” tekrarlanıp durdu içimde.

    Yapmak değil olmak önceliğimdir oysa. Yeni bir harekete yeni bir hizmete davet ediliyorum galiba.

    Çalışmalarınızı internet aracılığıyla uzaktan yapmaya başladığınızı yeni okudum. Hepimiz için bir fırsat bir şans olduğunu düşündüğümden burada tekrar paylaşmak istedim.

    Sevgiyle.

    Liked by 1 kişi

  4. Tam da bu şekilde annem kendini kapattı kanser oldu ve şimdi ağır hasta… Neden ölmüyorum hala ben diye soruyor, o derece kapattı kendini. Sadece dua edebiliyorum. Yardım istiyorum yaratandan, meleklerden 🙏🏻✨ lütfen annemin ruhuna ferahlık gelsin, lütfen kendini hayata açsın.

    Beğen

  5. Merhaba Sevgili Arkadaşlar,
    Mor Alev in bu makalesini SoundCloud hesabımda seslendirdim. Yazıyı ses kaydı olarak da dinlemek isterseniz linki aşağıya ekliyorum. Ve bu fırsatı tanıyan sevgili Mor Alev’e teşekkürlerimi sunuyorum.
    Listen to Mor Alev makale okuması-29.03.21 tarihli yazı by Yeliz on #SoundCloud
    https://soundcloud.app.goo.gl/3y61k
    Sevgiler,
    Yeliz

    Liked by 1 kişi

  6. Sevgili Mor Alev,yazilarinizi arka arkaya tekrarlayarak okuyorum.bu yazinizda icimden hickirmak geldi. Kendimi bilgilendirtikce bu bilgileri etrafimda paylasmak istiyorum. Ama,hep kendi icimde yasiyorim düsünüyorum uyguluyorum. Kendimi disariya ifade etmekte ve uygulamalari tam anlamiyla gerceklestiremiyorum.cok Tesekkür ederim🙏Zevkle okuyorum❤️

    Liked by 1 kişi

  7. Yardım kelimesinin anlamı çok güzel… “Genellikle karşılıksız verilen şey” olarak tanımlanır. Hayatım boyunca kimseden yardım alamadım her zaman kendi başımın çaresine bakmak zorunda kaldım. Destek, yardım bir kenara sürekli köstek olan hatta durduk yere düşmanlık eden insanlarla karşılaştım. Özellikle son yedi yıldır psikoloji ve metafizik konulara merak saldım. Ben bunları neden yaşıyorum diye adeta isyan ettim.. İnsanın hayatında anne çok önemli, anneden koşulsuz sevgi almak çok önemli.. Yardım alamamak, insanlara doğru sınırlar koyup, kendini koruyup kollayamamak, hayata köklenememek ve hatta para kazanamamak… Sonra Jung’un anne kompleksi, bilinçdışı gibi kavramlarla tanıştım. Psikoloji, astroloji, tinsellik, karma, numeroloji vs.. derken bir de baktım ki fizik ve metafizik aslında aynı noktada buluşuyor ve aynı şeyleri söylüyor… Yardım kelimesiyle başladım, nerden nerelere geldim:)Ve sonunda kendimi şu sözleri söylerken buldum “Her şeyin herkese anlatılmayacağını öğrenene kadar; Çok tanışacak, çok konuşacak, çok yanılacaksın. Sonrası bir uzun seyrediş… Uzaktan…!” Tanrı, “Ruhun Karanlık Gecesinden” geçen herkese YARDIM etsin…

    Liked by 1 kişi

Yorumlar kapatıldı.