Yaşadığımız Dönem Üzerine Düşünceler (Ocak 2021): Şefkat, Kutsal “Hayır!” ve Çalkantılı Zamanlar

Son aylarda yardım, şefkat ve sınırlar hakkında düşünürken, yolum giderek daha fazla “budala şefkat”e çıkıyor. “Budala şefkat” kavramına Pema Chödrön’un kitaplarında rastlayabilirsiniz. O da bunu hocası Chogyam Trungpa Rinpoche’den öğrendiğini söylüyor. Ben buna “iyi” olmak ya da onaylanmak için ezilip geçilmeye ses çıkarmamak diyorum. Arkturuslular ise hatırlarsanız, sıklıkla “kendinize paspas muamelesi yaptırmayın” der.

Pema Chödrön, budala şefkatin gerçek şefkatin düşmanlarından biri olduğunu iletiyor. Bu “hayır” dememiz gereken durumlarda kendi gücümüzü reddetmemiz, anlaşmazlıktan korkarak geri çekilmemiz ve bazen de “iyi insan” imajımızı korumak için istemediğimiz şeylere onay vermemiz anlamına geliyor. Hayır deme cesaretini gösterememek ve buna kılıflar bulmak tam anlamıyla budala şefkat.

Bu platformda kutsal “hayır!” kavramını yazmaya 2014’de başladım, tabii bu sözcükler bir danışmanlığımda Baş Melek Michael kanallığım sırasında şekillenmişti. Daha sonra belki de yüzlerce defa sınırlar, evet demek kadar hayır demeye de hakkımız olduğu, bunun özsevgi ve özşefkatin temeli olduğunu yazdım durdum. Kendinden ödün vermenin açtığı büyük yaralarla ilişkileri düzeltmek bir yana, daha da bozduğumuzu ilettim. 

Neredeyse her gün hayır demekten elinden geldiğince kaçınan insanlarla çalışıyorum. Oysa çocukluğunuzu ya da çocuklarınızı hatırlayın, hani iki-üç yaş civarındaki “hayır” deme dönemini. Ne kadar kolaydı! Çocuklar önüne gelene hayır derken hem birey olmayı, hem de sınırların ne olduğunu öğrenirler. Size huysuzlanan bir ufaklık gibi her şeye hayır deyin demiyorum ama bir yetişkin olarak, istemediğinizi yapmak zorunda değilsiniz. Bu da bizi sınır ve kurallara getiriyor. Sağlıklı, dengeli bir yaşam için sınır koymak şarttır. İlginç değil mi, gerçek özgürlüğün ilk şartlarından biri kuralsızlık değil, dengeli, sağlıklı sınırlar ve onlara gösterilen saygıdır!

Hayır demek o kadar da korkulacak bir şey değil. Öncelikle dürüsttür, beklentileri yönetir ve çok önemli bir şeyi hatırlatır: Siz sadece kendi mutluluğunuzdan sorumlusunuz, diğerleri de kendi mutluluklarından. 

Bir de şöyle düşünün, hayır demek istediğiniz halde, evet dediğiniz zaman ortamdaki enerji nasıl oluyor? Her şey birbirine karışıyor değil mi? Hiç de beklenen mutluluk oluşmuyor çünkü ne evetin ne de hayırın kutsallığı kalmış oluyor! Bunun getirdiği tek şey bulanık enerjilerde ilerlemeye çalışmak ama yol alamamaktır.

Peki her şey böyle siyah ve beyaz mı? Değil tabii. Hayat geniş gri alanlardan oluşuyor. İşte o yüzden uzlaşma diye bir kavram var. Uzlaşma, yani bir şeyin size uymadığını açıkça konuşmak, sınırlarınızı belirtmek ve en sonunda uyum sağlanabilecek bir noktada anlaşmak, ise dürüst olduğu için çok daha berrak bir enerji.

Hepimiz iyi bir insan olmak istiyoruz, iyi şeyler yapmak, mutlu olmak ve mutlu etmek. Bunun için kendimize çok büyük rahatsızlıklar veriyoruz, inanılmaz çabalıyoruz. Akışta olmanın tam tersi. Bunun altında yatan inanç ise olduğunuz gibi yeterli olmadığınız düşüncesi olabilir.

Pema Chödrön budala şefkati anlatırken diyor ki;

“Şefkat sadece iyi olmaya çalışmayı ima etmiyor. Kendimizi saldırgan bir ilişkide bulduğumuzda, net sınırlar koymalıyız. İlgili herkes için yapabileceğimiz en iyi şey, ne zaman “artık yeter” diyeceğimizi bilmektir. Pek çok insan Budist ideallerini kendilerini küçümsemeye alet eder. Kalbimizi kapatmamak adına, insanların bizi paspas olarak kullanmalarına müsaade ederiz. Budizm’deki şefkat yeminimizi bozmamak için saldırganlığı ne zaman durdurup bir çizgi çekeceğimizi bilmemiz gerektiği söylenir. Bazen engelleri aşmanın tek yolu sınırlar koymaktır.”

Peki zeki şefkat nedir? Bunun için bir başka öğretmene dönüyoruz. Thich Nhat Hahn’a göre gerçek şefkatin temelinde bilgelik yatar. Budist öğretisinde bilgelik bizi kendimizle ilgili iyi hissettirene yapışmak ya da insanların bizi beğeneceğini düşündüğümüz şeyleri yapmak değildir. Araya kişisel çıkarlar girmeden durumu olduğu gibi görebilmektir. Bilgelik zor bir duruma en uygun şekilde ve berrak bir zihinle tepki vermemizi sağlar. Bu sayede hemfikir olmadığınız konularda sağlam bir şekilde hayır diyebilir ve yine de kibar, dingin ve şefkatli kalabilirsiniz. 

Yani dostlar, çok korktuğumuz hayır sözcüğü de kutsaldır ve her zaman kutsal kalacak. Çoğunlukla iç sesimizin rehberliğinde hayır dediğimizde gerçekte yardım ve destek vermiş olduğumuzu sonradan anlarız. Ya da bize hayır dendiğinde aslında bir lütuf olduğunu… 

Çalkantılı Zamanlar

Peki neden şimdi bu konuya dönüyoruz? Bilge Baykuşlar, bilgeliğinize gerçekten çok ihtiyaç duyulabilecek bir haftaya girdik. Sıklıkla hayır demek isteyebilirsiniz ya da size hayır denebilir. Veya kendinizi budala şefkatin tam ortasında bulabilirsiniz. Çünkü 2021 özetinde yazdığım gibi “Ayrım daha da büyüyecek, farklı düşüncelerdeki kutuplaşmalar artacak.” (Bağlantısı burada)

80 yıldan sonra meydana gelen bir birleşme var bu hafta: Uranüs ve Mars Boğa’da birleşiyor. Ateş ve elektrik, hem de toprakta. Aklımıza ilk gelen bir şimşek fırtınası sonucu oluşan orman yangını oluyor, değil mi? Ama köşedekileri de unutmamalı, bu birleşmeyi özel kılan da bu: Satürn, Jüpiter ve Merkür Kova’da. İsyan ve şiddet görebiliriz. Derinden sarsılabiliriz. Nelere “Hayır!” demek istersiniz? İşte bunu iyiden iyiye anlayacağız.

Hayır sözcüğünde hiçbir sorun yok, sadece dönüp içimize bakmamızı talep ediyor. Ancak siz bu aydınlatıcı enerjiye gözlerinizi kapatmak isteyebilir, arkanızı dönüp Neptün’ün hayaller ve aldatmacalar dünyasında gezinerek değişime direnebilir ya da kendinizi doğrudan ızdırabın ortasına atabilirsiniz. Ben acıyla öğrenme ve değişme zamanının çoktan geçtiğine inanıyorum.

Ayrıca bir de şu formüle bakın: Düzen (Satürn) + Özgürlük (Uranüs) = Medeniyet!

Hiç kuşkusuz, yeni düzen, yeni bir medeniyet doğuracak. O düzeni de, yeni kuralları da biz yaratacağız. Şimdi yaşadığımız ise işte o Yaratıcı Kaostur.

Tam bu yazıyı bitirmek üzereyken aklıma eski bir Melekler mesajı geldi, olumsuzlukları şefkatli bir yaklaşımla bitirmek üzere bir işlemden geçirme süreci anlatıyordu. Melekler asla budala şefkati önermezler. Hayır sözcüğüne değinmese de, aslında sürecin tamamı “ben karanlığı görsem de ışığın ta kendisiyim ve şimdi gölgeleri aydınlatarak gördüğüm davranışlara hayır diyorum” anlamında. Baktım, meğer 2017’de paylaşmışım… O harika mesajı aşağıya yeniden kopyalarken hepinize huzurlu bir yeni hafta diliyorum. Unutmayın, dış dünya ne derse desin, bizler kendi enerjimizi yaşarız.

Meleklere ve Ann Albers’a ise çok teşekkürler. (visionsofheaven.com)

©Mor Alev 2021

Melekler: Sureti ve resminde…

Sevgili Dostlarımız, Sizleri çok seviyoruz

Siz, asla sevgiden daha az değilsiniz. Siz, Yaratan’ın sureti ve resminde yaratıldınız, fiziksel görüntünüz anlamında değil, ama enerjiniz anlamında. Saf sevgiden yapıldınız. İçinizdeki her şey olabileceğiniz en iyi, en sevecen kişi olmayı istiyor. İçinizdeki her şey diğerleriyle uyum içinde yaşamak istiyor. İçinizdeki her şey biraz daha fazlasını yaratmak istiyor.

Mutsuzluk sadece sevginin akışı engellendiğinde ortaya çıkar. Öfke, üzüntü ve sıkıntı, sevgi enerjisini deneyimlemeye karşı kendinize engel koyduğunuzda yükselir. Lütfen dikkat edin, biz kendinize engel koyuyorsunuz diyoruz, çünkü gerçekte ne dünyayı ne de dünyadaki bir başkasını yönetebilirsiniz. İnsanların kibar ya da sevecen olmamasını engelleyemezsiniz. Ama ne olursa olsun, kendinize sevgi ve şefkatle davranmayı seçebilirsiniz. Diğerlerine onların öfke, üzüntü ve karanlık danslarında katılmayı seçebilirsiniz. Ya da kendi sevginizde, neşe-keyif-coşkunuzda ve ışığınızda kalmayı seçebilirsiniz.

Her zaman “sevginin sureti ve resminde” bulunmayı ya da gerçek doğanızdan kopmayı seçme gücünüz var.

Dünya ne derse desin, ne yaparsa yapsın, kendinize “sevginin sureti ve resminde” yaratıldığınızı hatırlatmanız büyük önem taşıyor. Sıklıkla kendinize şunları hatırlatmanız önemlidir:

“Ben sevgiden yaratıldım. Ben sevgiyle birim. Herhangi birinin söyleyeceği ya da yapacağı hiçbir şey beni kim ve ne olduğum gerçeğinden uzaklaştıramaz. Ben, küllerden güzelliğe, yalanlardan gerçeğe, karanlıktan ışığa döneceğim. Dünyanın beni denge merkezimden, gerçeğimden, neşe-keyif-coşkumdan ya da sevecen doğamdan çekip almasına izin vermeyeceğim.”

Sevgi enerjisindeyken, dünyanın zalimlik enerjisi size zarar veremez. Diğerleri sevmezken bile kendinizi sevmeyi seçerseniz, sizi aşağı çekemezler. Gösterdikleri tek şey karanlık olsa bile, diğerlerinin onların içindeki ışığa iç-gözünüzle şahit olmayı seçerseniz, sizi kendi hazin gerçekliklerine çekemeyeceklerini anlayacaklar ve birkaç defa daha teşebbüs etseler bile sonra sizi kendi halinize bırakacaklardır. Onların davranışları sizi artık sevecen merkezinizden başka bir yöne sallayamayacaktır.

Sevgi en büyük gücünüzdür, karanlığa karşı en büyük silahınız ve en büyük koruyucunuzdur.

Eğer bir başkasının karanlığının kendi ruhunuza sızmasına izin verirseniz, derhal kendiniz için, kendinize karşı sevgi ve şefkat uygulamaya başlayın. Örneğin, diyelim ki birisinin davranışları konusunda çok rahatsız oluyorsunuz. Onları düzeltmeye çalışırsanız, onların karanlığını onaylamış olursunuz. Onlardan nefret ederseniz ya da onlarla kavga ederseniz, onların karanlığında onlara katılmış olursunuz. Eğer onları suçlarsanız, onların karanlığına kendi ışığınızın gücünü vermiş olursunuz. Peki, ne yapacaksınız?

Düşüncelerinizi daha büyük gerçeğe doğru değiştirmekle başlayın.

  • Onların nasıl davrandığı konusu beni üzüyor.
  • Bu kırıcıydı. Dilerim değişirler.
  • Ancak ben kimseyi değiştiremem.
  • Onların kelimeleri veya davranışları benimle ilgili bir anlam taşımıyor.

Ve şimdi daha büyük gerçeğe dalın…

  • Onlara kızıyorum (kırgınım), çünkü onların beni ışığımdan uzaklaştırmalarına izin verdim.
  • Sanırım, gerçekte onlara izin verdiğim için kendime kırgınım.
  • Onların davranışları onlarla ilgili.
  • Onların davranışları benimle ilgili hiçbir şey anlatmıyor.
  • Bir daha asla mutlu olma gücümü başkalarına vermeyeceğim.
  • Bir daha onların karanlığının beni ışığımdan uzaklaştırmasına izin vermeyeceğim!
  • Onlar benim hakkımda öyle hissetmeseler de, benim kendim hakkında iyi hissetme hakkım var.
  • Onlar beğenmeseler de, benim kendi seçimlerimi yapma hakkım var.
  • Onlar olmasa da, benim mutlu olma hakkım var.

Tamam, şimdi daha iyi hissediyorsunuz… O zaman bir de şunu deneyin…

  • Bir daha karanlıklarını bana yönelttiklerinde, ben de onların kalplerindeki o minik ışık kıvılcımını büyütmeye odaklanacağım.
  • Düşünüyorum da, sessiz kalacağım.
  • Zarif, sağlam ve en kararlı halimde, en uygun düzeltici davranışı harekete geçireceğim ve gerisini göz ardı edeceğim!
  • İzin vereceğim, söyledikleri akıp gitsin.
  • Onların davranışlarına benim neşe-keyif-coşkumdan daha fazla güç vermeyeceğim.
  • Onların karanlığının benim için hiçbir anlamı yok.
  • Bu onları ilgilendirir.
  • Ben kendi ışığıma, kendi neşe-keyif-coşkuma, kendi hayatıma odaklanacağım!

Ve eğer gerçekten İlahi Güce doğru gelişmek ve orada kalmak istiyorsanız…

  • Onların kim olduklarını görüyorum, onlar görmese bile.
  • Biliyorum, ruhları sevgi arıyor ama sadece bunun farkında değiller.
  • Sevildiklerini bilmedikleri için üzülüyorum.
  • Onlara katılmayacağım.
  • Mümkün olduğu kadar onların çevresinde olmaktan kaçınacağım.
  • Ama onların karanlık, yalnız, sefil, öfkeli gerçekliklerine şefkat duyuyorum. Onlar için dua edeceğim.

İşte bu şekilde sevgililer, İlahi Mükemmellikte mutlulukla kalırsınız, farkındasınızdır, siz gerçekten de “sevginin sureti ve resminden” yapıldınız.

Sizleri çok seviyoruz.

Melekler


En son nöroplastisite yöntemleriyle HAYATINIZI AKIŞA AÇMAK, ALMA-VERME DENGESİNİ KURMAK, KISIR DÖNGÜLERE SON VERMEK ve BOLLUĞA EVET! demek için “Dönüşümsel Akış ve Bolluk Metodu” bağlantısına tıklayın.

SAĞLIKLI KİLOYA ULAŞMAK ve bedeninizle barışmak için Dönüşümsel Akış ve Bolluk Metodu ile Sağlıklı Zayıflama yönteminden faydalanmak için buraya tıklayınız.

Bu değişim döneminde, “Büyük Resme” ve yükseliş sürecindeki rolünüze dair daha fazla anlayış sahibi olmak, Yüksek Benliğiniz ve Ruh Ekibinizle daha yakın bağlantıda yaşamak üzere, Yüksek Benliğiniz (Yaratan Benliğiniz, Öz-Benliğiniz, İçinizdeki Işık) yönetiminde Mor Alev’le kişisel olarak çalışmak istiyorsanız lütfen “Yükseliş Enerjileri ile Kişisel Danışmanlık” bağlantısına gidin.


Bu yazının 5846 numaralı Telif Hakları Kanunu uyarınca tamamının ya da parçalarının kopyalanması, izinsiz olarak yayınlanması, yazarının adının değiştirilmesi, üzerinde hak iddia edilmesi yasaktır. Kanunun 71. maddesi uyarınca bunun aksi davranışlar hakkında yasal işlem yapılır. http://moralev.com

14 comments

  1. Arkadaşımın yaşadığı aynı bu durum için cevap istemiştim evrenden ve hemen geldi.
    Eş zamanlılık muhteşem işliyor sayfanızda hep bunu yaşıyorum .
    Varlığınıza minnettarım teşekkürler sevgiler

    Liked by 2 people

  2. Akşam izlediğim çooook güzel (#NO!!!)lu filmlerden sonra bu yazı öyle bir pekiştirdi ki ;)))
    Eş zamanlılığa bayılıyorum.Ne yazık ki onca sınavlardan geçerek öğrendik #hayır demeyi;)))

    Liked by 1 kişi

  3. Teşekkür ederim Sevgili Mor Alev ve meleklerimiz bende sizleri çok seviyorum. Nameste 😘🌹🧚‍♀️🧚‍♂️💜💙💚❤💛💖🧡

    Liked by 1 kişi

  4. Sevgili Mor Alev,
    Bu yeniay zor bir enerji baslatti, etkilenmeden dikkatlice geciyorum gunleri fakat sabir denemelerini, dayaniklilik denemelerini cokca hissediyorum. Bu iyi oldu aslinda cok mutesekkirim cunku balon gibi ucmaktansa kaosun yaratici gucune daha ayaklari yere basar bakmayi, yasamayi secmemiz guzel oldu. Bu haftasonu haziran ayindan sonra katilacagim buyuk degisim/donusum projesi icin gorusmem vardi. Cok iyi gecmedi dogrusu, hic bekledigim gibi degildi. Ve tahmin et! Pek cok hayir diyemedigim sey oldu konusmada! Oyle bir soru sorulup cevabinin hayir olmasi seklinde degil, ornegin sözüm kesildiginde ‘bir saniye’ diyememek, bazi noktalarda yine sınır cizme sefkatini kendime gosterememek seklindeydi.. Ama buna cok da kafami yormadim, enerjimi dusurmesine izin vermedim, sadece gördüm ve simdi hangi alanda calisacagimi biliyorum, bilgece sefkat gelistirme uzerinde. Bu dersle beraber, su ödül de cok mutlu etti: karsimdaki insanin enerjisi uyumsuz olsa da ben hic etkilenmedim, titresimim cok yukselmis, karanligin sizmasi gibi bir sey soz konusu bile olmadi. Biraz “aa bu ne boyle” diye baktim, sanki dogada cok ilginc bir canli gormus gibiydi tepkim, yargi da yoktu. Bu sakinligi cok sevdim. Geriye sadece bilincimi uzerinde konakladigim canlinin, yani ‘kendim’ dedigimiz seylerin sinirlarini korumak uzere de evrimlestirmek 🥰 bu 3 hafta buna hizmet etsin. Sevgilerimle.

    Liked by 1 kişi

  5. blogunuzu 3-4 yıldır takip ediyorum acaba buralara baktığımı bilenler sizi de mi bana karşı doldurdular diye düşünmeye başladım öyle bir şey olmasını hiç istemem yazılarınızı baya seviyorum ve son zamanlarda eş zamanlılıklar arttı. sevgiler

    Beğen

    1. Sevgili Yasemin, böyle genel bir yazı sizi tetikliyorsa, içinize dönüp bakmanız gereken şeyler var demektir. Kolaylıklar diliyorum. Sevgiler

      Beğen

        1. Bilmiyorum sevgili Yasemin. Siz yıllardır okuyucumsunuz, bunu kendinizin bulması gerektiğini de mutlaka bilirsiniz. Dediğim gibi, kolaylıklar diliyorum. Sevgilerle

          Beğen

  6. Sevgili Mor Alev,
    Gecen haftalarda bir arkadaşımla yaptığımız kitap sohbetinde, “hayır” demek üstüne konuşurken, birden: “aslında hayır demek de karşıdakine hayır dilemek, tıpkı hayret gibi, olanı hayır etmek”diyiverdim. Yani birilerine hayır derken, olanı hayıra çeviriyorum, sana seçiminde hayır diliyorum, şeklinde bir idrak oluştu. Bana hayır denildiğinde de, hmmm hayırlısı dilendi ve çağrıldı diyorum. Belki blogdaşlarıma da ilham verir diye yazmak istedim. Sevgiler

    Liked by 5 people

  7. Merhaba sevgililer,
    Bu makale, yıllar önce içinde bulunduğum sıkıntılı bir dönemde bana kurtarıcı gibi gelen Sınırlar (Dr.Henry Cloud & Dr.John Townsend) adlı ilk kişisel gelişim kitabını hatırlattı. Bu kitabın yardımıyla, insanın kendi hayatını nasıl kontrol edebileceğini, ne zaman evet ve hayır demesi gerektiğini ve tüm bunların önemini keşfedip, hayatıma geçirmeyi öğrendiğimde, bunun ne kadar kıymetli olduğunu tüm yakınlarıma da aktarmaya gayret ettim. Konusu açılmışken bu platformdaki herkese de tavsiye etmek isterim. Zira kendi sınırlarımızı çizemediğimizde, diğerlerinin de sınırlarına taşabiliyoruz ve böylelikle de mutsuzluklar başlıyor.
    “Kutsal Hayır” ı sevgiyle kutsamak dileğiyle💖
    Teşekkürler Sevgili Melekler ve Sevgili Mor Alev🙏

    Liked by 1 kişi

  8. Merhaba mor alev ailesi , yazının genel mesajı geçen yayınlanan gerektiği yeteri kadar yardım ve hizmet le pek bağdaşmadı sanki . Bize karşımıza çıkarılan kişilere dengeli ve ölçülü şekilde onların denge mekanizmalarinda sapma olduğu düşüncesiyle, yargılamadan nerede hangi konuda ise desteği verme dengeye getirme taraftariyim . Bizler onlara destek için öncü olduğumuz düşüncesindeyim. Aksi halde hizmet sözümüzü uygulama alanımız olmazdı. Hizmet kişilerin kendi yeteneklerine göre bilgi alışverişi ile dengeye getirme mücadelesi oldugu kanaatindeyim .Elbette kendi dengemizi yargı tuzağından koruyarak şefkatle yapmak asıl hedefimiz . Ben her karsima cikan kisiye ona dahil olmadan yargilamadan denge mekanizmasinda nerede ihtiyaci oldugunu anlamaya calisiyor ve oradan destek sundugumda kendimi cok neseli mutlu hissediyorum . Nacizane düşüncelerimi aktarmak istedim . Çok teşekküler.

    Beğen

    1. Sevgili Lale, bazen aklımızda bir takım şeyler olur ve bir şey okurken ya da dinlerken onu tam olarak algılamayız, hepsi birbirine karışır. Sanırım sizin de öyle oldu çünkü bu yazı hiçbir yerde ne yardımlaşmayın diyor ne de sizden istenen yardıma hayır demelisiniz diyor. Bu yazı istemediğiniz bir şeyi yapmak zorunda değilsiniz diyor. Bu çok farklı bir kavram. Birisi sizi bir şeye zorluyorsa ve siz de istemiyorsanız hayır deme hakkınız var. Bu kadar. Ne fazlası ne de eksiği. Eğer karnınız toksa ve birisi bir dilim daha börek yemeniz için zorluyorsa kibarca hayır diyebilirsiniz. Eğer birisi sizi istemediğiniz şekilde giyinmeye zorluyorsa kibarca hayır diyebilirsiniz. Eğer istemediğiniz bir ortama gitmeniz için baskı yapılıyorsa hayır diyebilirsiniz. Eğer sizi hiç ilgilendirmeyen bir konuda yüksek öğrenim yapmanız isteniyorsa hayır diyebilirsiniz. Anlamsızca ve yıkıcı bir şekilde eleştiriliyorsanız, hayır diyebilirsiniz. Ve bu baskı ve zorlama çok çeşitli şekillerde gelebilir, doğrudan tehdit ve zorlama, psikolojik baskı, “ne olur benim için” gibi tavırlar, vs. İşyerinde kibarca hayır diyebilirsiniz, ilişkilerinizde sınırlar koyabilirsiniz ve fikrimce koyulmalıdır. Ve evet, birisi sizden bir şey istiyorsa ve o şey sizde yoksa kesinlikle hayır denmelidir. Çünkü yok, nereden vereceksiniz? Bunun hizmet sözüyle uzaktan yakından ilgisi yok. Tabii ki yardım edin, eğer o şey sizde varsa ve kendi benliğinizden, varoluşunuzdan çalmıyorsanız. Yukarıda berrakça yazdığım gibi kendi benliğinden vermek ve biz buna “kendine rağmen ödün vermek” diyoruz, sadece bulanık enerjilere sebep olur, kendi mutluluğunuzdan çalmışsınızdır, derinlerde bir yerde içerlersiniz ve sonuçta kimseye de faydası olmaz. Ama uzlaşmaya gidilebilir, medeni bir dünyada yaşamanın güzelliği de budur. Umarım yeterince açıklayabilmişimdir. Sevgilerle

      Beğen

Yorumlar kapatıldı.