Yardıma Layıksınız

Bu sabah tek bir cümle gördüm: “Diğerlerinden destek alamamak bir travma tepkisidir” Çok doğru. 

Kaç defa yardımı reddettiniz? Kaç defa “ben yaparım” dediniz? Kaç defa, yapamadığınız halde, yardım istemediniz?

İnsan ırkı bir toplum olarak hayatta kalmıştır. Yardımlaşmayla evrimleşmiştir. İnsan, aramızdaki görünmez bağlarla insanlığını yaşayabilir. Sevgi bağları. Aidiyet hissi. En büyük ihtiyaçlarımızdan biri kendimizi hayatla ve diğer insanlarla bağlantıda hissetmektir. İçten gelen bir “bugün nasılsın?” sorusu ve cevabın dikkatle dinlendiğini bilmek… Varolduğumuzu böyle biliriz. Schrödinger’in kedisi gibi. Birileri kutuyu açıp bizi görsün, o zaman varım. Ben buradayım!

Peki o zaman neden bu kadar çok yalnız insan var? Neden bu kadar çok insan yardım istemekten kaçınıyor? Neden bu kadar çok insan yardımı reddediyor? Bir başka salgın, ihtiyacı olduğu halde gelen yardımı görmezden gelmek. Nedeni ise yukarıdaki cümlede saklı. (Anonim cümleyi arama motoruna yazıp araştırdım, pek emin değilim ama Jameila White’a ait sanırım.)

Pek çok Bilge Baykuş tanıdım. “Benim için yalnız olmakta hiç sorun yok!”, “Kimseye ihtiyacım yok! Kendim hallederim.”, “Dağ başında yalnız yaşamak en iyisi”, “Benim kedim/köpeğim, vs. var.” ya da “Kalabalıklarda bile yalnızım, dolu evde yalnızım, işyerinde yalnızım, sadece bir maske takıp katılımcıymış gibi görünüyorum, sonra da tekrar yalnızlığıma kaçıyorum” diyenler… 

Bu bir şartlanmadır. Yardım ve desteğe hayır dememizin tek sebebi korkularımızdır. Yalnızlığımızın tek nedeni korkmamızdır. Korkularımızın kaynağı ise geçmiş deneyimlerimiz.

Travma?

Sözlük anlamı, bir doku veya organın yapısını veya biçimini bozan ve dıştan mekanik bir tepki sonucu oluşan yerel yara. Bu kelime daha sonra psikolojide de kullanılmaya başlanmıştır. Yani travmanın psikolojideki anlamı, duygusal/ruhsal/zihinsel yaralarımızdır. 

Ben kişisel tercih olarak travma kelimesini çok fazla kullanmamaya çalışıyorum, çünkü bu sözcüğün bu haldeki kullanımı bu toplumda henüz yeni sayılır ve yanlış anlaşılıyor. Sanki onarılamaz, şifalanamaz hissi veriyor, sanki çok büyük bir şey ve çaresi yokmuş gibi. 

Bazıları ise “travmalarından” bahsederken bunları bir madalya gibi taşır ve neredeyse övünür. “Benim acım senin acından daha acı” Öncelikle, yaraya bir yara olarak bakmalıyız, ağır yaralar var, hafif yaralar var. Bazen ufacık yaralar var ama kâğıt kesiği gibi, inanılmaz derecede canımızı yakan. Bazen dev yaralar var, acısı sonradan çıkan. Yara yaradır, ne görmezden gelinmeli ne de övünülmeli. Bizi biz yapan yaralarımız değil, herkeste yara var. Bizi biz yapan onlara verdiğimiz tepkidir. 

Hayal Kırıklığı ve Bugünümüz

Yardım istememek, yardımı kabul etmemek, her şeyi kendi başına halletmek zorunda olduğuna inanmak en büyük korunma taktiklerimizden biridir. Zihnimizin yardımı ve desteği reddeden parçası, “ben seni koruyorum” der. 

Tabii, böyle doğmayız. Bize ilgi gösterilmesinden, yardım edilmesinden müthiş zevk alırız. Hepimiz bu yaşam macerasına hayata, ebeveynlerimize, insanlara güvenerek başladık. Asla ve asla yüzüstü bırakılmayacağımıza inandık. GÜVENDİK. Çünkü biz bu hayat için, sevilmek ve bakılmak için yeterliydik. Hayat bizi seviyordu. Ama çok geçmeden bu yumuşak başlangıç bitti. Belki diğer kardeşler geldi ve ilgi dağıldı. İhtiyaçlarınız karşılanmamaya başladı. Belki ebeveynleriniz sizi bilerek ve isteyerek boş verdi. Belki de sofraya ekmek koyabilmek için o kadar çok çalışmak zorundalardı ki hayat mücadelesi sırasında başka ihtiyaçlarınız olabileceğini bile unuttular ya da onları vermek ellerinde değildi.  Belki sevilmemişlerdi, tanımadıkları bir şeyi nasıl versinler? İnsanlara güvenilemeyeceğini tekrarlayan büyükler, hikayeler ve atasözleri… Sonra daha geniş aile ve arkadaşlıklarla gelen hayal kırıklıkları başlar, üzerine özel ilişkilerde sözünü tutmayanlar eklenir… İş hayatında mücadeleler… 

Sanki herkes ama herkes, hatta Yaratan bile, kutsal yeminini bozmuş ve bizi yarı yolda bırakmış gibi gelir. Yalvardınız, kabul edilmedi. Aldatıldınız. Haksızlığa uğradınız. Tek başına kaldınız. “Bir daha asla!”

O zaman kendinize hiç kimseye ihtiyacınız olmayacak bir hayat kurmaya başlarsınız. Kimseye güvenme. İnsanları seçme şekline de güvenme. Kendine güvenme. Tetikte kal. Kendi ayakların üzerinde dur. Kimse sana yardım etmez, zaten edemez.  Tüm önlemler alınır.

Ve bu yeni kişilikle duvarlar, setler inşa edilmeye başlanır. Hatta bununla gurur duyulur. Güven eksikliğinde öyle bir bağımsızlık görüntüsü vardır ki, kendinizi içeriye kapattığınızı bile göremezsiniz. “Ben hepsini yaparım, yapamıyorsam da eksiğine razı olurum” köleliğinde hayata, dostlara, eşe inanmanın umut verdiği unutulur. Duvarları delip geçecek hiçbir şey yoktur. Risk  taşıyorsa kalenin kapıları kapatılır, surlara okçular yerleşir. 

Bu, yaralı tepkidir. Bu, yarayı her ne pahasına olursa olsun canlı tutmaktır. Eğer yarayı hatırlarsanız, bir daha darbe almazsınız. 

Ve bu sırada en umutlu, en sokulgan, en yumuşak sevgi de içeriye giremez. Yardım istenmez. Yardım teklifleri kabul edilmez. Engellemek için bahaneler uydurulur. Ya bir daha hayal kırıklığı olursa?

Duvarların ardında her gün aynıdır. Aynı düşünceler, aynı savunma sistemleri, aynı yaşam. Hep aynı.

Kabul edin. Bağımsız değil, yaralısınız! Ve bu kabulle şifa akmaya başlar…

Yardımın Kaynağı

Her şeyin kaynağının Yaratan olduğunu bildiğinizde yardıma karşı direnç de azalır. 2016’da bir Buddha kanallığı paylaşmıştım. Orada şöyle der: “Birisi gelir ve bize bir sepet dolusu meyve verir ve biz lezzetli, besleyici maddeyi yerken, içimizden “ne iyi bir insan” diye düşünürüz ve bu gerçektir. Ama bilmediğimiz şey, onun kendini affettirmek için mi, sadece cömertlik yaptığını mı ya da zaten çürümek üzere oldukları için “Bodhi ağacı dibinde oturan dilencilere vereyim” diye mi düşündüğünü bilmiyoruz. Bilmiyoruz ve bilmeye ihtiyacımız da yoktur, çünkü açlık anımızda o meyveleri bize veren aslında Kaynak (Yaratan)’dır. Ve böylece, her zaman kutsarız.” 

Yardım her zaman beklediğimiz gibi olmayabilir. Ama yardım yardımdır ve işte gelmiştir!

Layıksınız

Yardımı reddetmenin kaynağında değersizlik ve layık olmama hisleri yatar. Birisi sizden bir şey istemeden yardım edemezmiş gibi. Hep bir karşılığı varmış gibi. Oysa sadece burada, bu dünyada bulunmanız en olumlu yaşama layık olduğunuzun kanıtıdır. Siz, yardıma layıksınız. Yardım istemeye layıksınız. Rahatlamaya. Ve teslimiyete.

Duvarlar akışı keser. Yaşamın kendini yenilemesini engeller. Dışarıda savaş yok. Yara geçmişte kaldı.  

Okçuları geri çekin. Duvarı yıkın. O kapıdan çıkın. Kendinizi gösterin. Yara izleriyle, başardıklarınız ve başaramadıklarınızla değerlisiniz. Kusurlarınızla kusursuzsunuz ve gerçekten yaşamaya, ilerlemeye, bazen durup dinlenmeye ve yardım almaya layıksınız. Bir insan her şeyi yapamaz. Her konuda uzman olamayız. Bir nefes alın. Eski yaraları deşmeyi bırakın. Hayata teslim olun. Yardım bir şekilde gelir. Onu kabul etmeye hazırlanın. İşte teslimiyet ve öz-değer budur.

Bugüne kadar gelmeniz bile hayatın sizi çok sevdiğini gösterir.

Siz, dolu dolu yaşamaya, yaratmaya, gülümsemeye ve desteklenmeye layıksınız.

©Mor Alev 2020


En son nöroplastisite yöntemleriyle hayatınızı akışa açmak, alma-verme dengesini kurmak, kısır döngüleri sona erdirmek ve bolluğa “evet!” demek için “Dönüşümsel Akış ve Bolluk Metodu” bağlantısına tıklayın.

SAĞLIKLI KİLOYA ULAŞMAK ve bedeninizle barışmak için Dönüşümsel Akış ve Bolluk Metodu ile çalışmak istiyorsanız buraya tıklayınız.

Bu değişim döneminde, “Büyük Resme” ve yükseliş sürecindeki rolünüze dair daha fazla anlayış sahibi olmak, Yüksek Benliğiniz ve Ruh Ekibinizle daha yakın bağlantıda yaşamak üzere, Yüksek Benliğiniz (Yaratan Benliğiniz, Öz-Benliğiniz, İçinizdeki Işık) yönetiminde Mor Alev’le kişisel olarak çalışmak istiyorsanız lütfen “Yükseliş Enerjileri ile Kişisel Danışmanlık” bağlantısına gidin.


Bu yazının 5846 numaralı Telif Hakları Kanunu uyarınca tamamının ya da parçalarının kopyalanması, izinsiz olarak yayınlanması, yazarının adının değiştirilmesi, üzerinde hak iddia edilmesi yasaktır. Kanunun 71. maddesi uyarınca bunun aksi davranışlar hakkında kanuni işlem yapılır. http://moralev.com

17 comments

  1. Sevgili Mor Alev Merhaba,
    Mart ayında (sokağa çıkamazken ve gereksinimim varken) beklemediğim bir anda kapımın çalınıp Asuman teyze bir şey ister misin denmesini unutamam. Sitedeki gençler hiç yalnız bırakmadılar.
    O zaman daha çok içselleştirdim Yaradan’la BİR im ve asla yalnız değilim. Sizinle de yalnız olmadığımı her gün daha iyi anlıyorum. Sevgili Mor Alev sizinle birlikte dostların arasında, neşe keyif ve coşkudayım güneşin sofrasındayım. Teşekkür ediyorum.🙏🙏🙏💖💖💖

    Liked by 10 people

  2. ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM. OYLE BİR NOKTAMA DENK GELDİ Kİ GÖZYAŞLARIMI TUTAMIYORUM SİZE BUNLARI YAZARKEN. KENDİMİ BİLDİM BİLELİ YARDIM ALMAKTAN KAÇINDIM. YILLARCA SÜRDÜ BU TA Kİ 7 SENE ÖNCESİNE KADAR. HEP BEN YAPARIM . BEN YETERİM. BEN KİMSEDEN YARDIM ISTEMEM DEDİM. NE GAFLET… ŞİMDİ BİLİYORUM NASIL OLDUĞUNU . HALA ZORLANSAM DA İSTEYEBİLİYORUM KABUL EDEBİLİYORUM. NASIL ÖĞRETİYOR HAYAT ÖĞRENMEK İSTEMEDİKLERİNİ İNSANA. SAĞOLUN TEKRAR. ZAMANLAMA HERZAMANKİ GİBİ MUHTEŞEM..

    Liked by 5 people

  3. Bugün sabah bir olay yaşadım. Tokat gibiydi. Çözüldum… kendimle yüzleştim…Bana hizmet etmeyen blokajimi saldım…sarsıldım.. sonuç yorgun ama mutlu ve umutluyum. Bir cok seye layik olmayi ksbul ettim. Sonra mail baktim ve yazınızı okuyunca tekrar agladim. “Yardıma layiksiniz” Bu nasıl bir eş zamanlilik. Şükürler olsun

    Liked by 4 people

  4. Teşekkür ederim, Sevgili Mor Alev. Sevgiyle gelen yardımı kabul ediyorum. Bu yardım bana geliyor. Nameste

    Liked by 1 kişi

  5. Kooperatifçilik ve İmecenin yeni modern halleri ne yapıldı ne yapılıyor ne yapılabilir üzerine yoğunlaşmışken tam eş-zamanlı oldu bu yazı. Kendim için diğeri için hepimiz için her cümlenizin ardından dalga dalga genişleyen yaratım alanlarına gittim okurken.

    Büyük Salgın romanımızın iki yazarıyla daha tanıştım bir de:

    “Kalabalıklarda bile yalnızım, dolu evde yalnızım, işyerinde yalnızım, sadece bir maske takıp katılımcıymış gibi görünüyorum, sonra da tekrar yalnızlığıma kaçıyorum” diyenler… –
    “Ve bu yeni kişilikle duvarlar, setler inşa edilmeye başlanır. Hatta bununla gurur duyulur. Güven eksikliğinde öyle bir bağımsızlık görüntüsü vardır ki, kendinizi içeriye kapattığınızı bile göremezsiniz.” –

    Biz böyle salgın varmış gibi yaşarken sonra bir salgın gelir ve tüm bu küçük yaşam biçimlerimizi bütün kolektife dayatır. Ne kadar mucizevi gerçekten. Salgının neresinden tutsam neresine baksam hep bir aynalama görüyorum. En küçük ayrıntılarına kadar incelikle büyük işçilikle nakış gibi işlenmiş kocaman bir otoportre. İlgili komple teorileri ve pratikleri de hep bu resmi tamamlıyor. Her birimizin en ufak bir davranış biçimi düşünce biçimi korku biçimi içimizde olan herhangi tek bir şey bile atlanmamış kaçırılmamış kıpır kıpır canlı bir fotoğraf gibi elimizde, bakıyoruz görüyoruz. Zahiri ve batıni hepsi ayan beyan. Maskesize maske takıp bakıyoruz.

    Salgında iyice keskinleşen ve kesen, bireysel ve kolektif “yardım” ihtiyacı; beni eski seçimlerimi düşünmeye ve değiştirmeye de yönlendiriyor tekrar. Hatta zorluyor.

    “Ancak siz yiyecek, barınak, giyim ve eğitim gibi toplumlarınızda yaşamak için gerekli olan şeyleri, temel yaşam ihtiyaçlarınızı, her bir kişinin hayatta kalması için gerekli olan şeyleri satılabilir mallara çevirmeyi seçtiniz. Bunda hiç şefkat yok, var mı?”

    https://moralev.com/2013/04/12/inaniyoruz-ki-simdi-artik-suyun-kaynamaya-basladigini-hissedebiliyorsunuz-archangel-michael/

    Dolu dolu yaşamaya, yaratmaya, gülümsemeye ve desteklenmeye “Hepimiz” layığız. Hepimizi Seviyorum. ❤💛💖💚💙💙💜

    Harika bir yazı. Cümleler. İfadeler. Bireysel ve kolektif okla gösterdiği alanlar mekanlar zamanlar. Tebrikler ve Teşekkürler Mor Alev 💜.

    Liked by 2 people

  6. Sevgili Moralev , senin kalemini özlemişimmm, nasıl dokunan yine çok çok güzel bir yazı , iyi ki varsın 🙂 sevgilerimle..

    Liked by 1 kişi

  7. Sevgili Mor Alev,

    Nerdeyse besyildir mor alevin paylaşımlarını sevgiyle keyifle takip ediyorum bana çok şey kattı sifaciligimi keşfettim birçok açılıma yol gösterici oldu yanlız son zamanlarda yaşadığım saldırılarda çok yara aldım koruma butunlugumde çok hasar aldım ruhum zarar gördü kendimi elimden geldigince yenilemeye gayret ettim yanlız işin içinden cikamadigim bir durum var sol bacagim diz kapagimdan bileğime kadar iyilestiremiyorum iyilestigini düşünüyorum aradan kısa bir süre sonra orda ağrı hisediyorum yanma gibi kesik gibi bu bacak bölgesinde yer değiştirir sanki bulaşma oluyormus gibi kalbim ruhum sikisiyor bu konuda desteğinize ihtiyacım var yada bana bir yol gostermenizi istiyorum şimdiden teşekkür ederim sevgiyle kucakliyorum

    Beğen

    1. Sevgili Aslı, çakralarla ilgili yazılarıma bakarsanız eğer (yöntemler bölümünde) bunların hareketlik çakraları olduğunu görürüsünüz. Diz kapağı özellikle inatla alakalıdır. Nereye gitmekten kaçınıyorum ki bacaklarımda ağrı var? iyi bir sorudur. Veya, nereye gitmemeliyim ama gitmekte ısrar ediyorum ve bedenim de tepki veriyor? Bir başka soru. Cevabı uygulamanız gerekir tabii. Fakat, bu gibi durumlarda lütfen tıbbi yardım almayı aksatmayın. Her zaman bir uzman doktora danışılmalı ve ilgili fiziksel uygulamalar yapılmalı.Bunun yanında enerjik ve ruhsal çalışma da olmalı. Sevgilerle

      Beğen

Yorumlar kapatıldı.