2020 Koç Dolunayı – Mor Alev Gökyüzü ile Yükseliş Raporu

typorama 2

Bu dolunayın enerjisini hissetmeye odaklanmışken aklıma Konsey’in Temmuz ayında verdiği bir mesaj geldi: “Hayatlarınızın en zor zamanları” Evet. Hiçbir şeyi kolay, basit, sade yapmaktan hoşlanmıyoruz. 🙂 Akıştan şüpheleniyoruz. Sevilebileceğimize inanmıyoruz. “Gerçek olamayacak kadar iyi” diye bir sözümüz bile var! İlk bakışta bu dolunay zoru sevenler için. Büyük ihtimalle bu da nüfusun çoğunluğunu kapsıyor. Ekim ayı ses getirerek başlıyor. Ama ilk görüntü aldatıcı olabilir… Haydi, birlikte görünenin ardındakine bakalım.

Bu bir Koç dolunayı, yöneticisi Mars ise Koç’ta gerilerken öfkeli ve baskılanmış hissediyor. Dahası Eris’le bir arada ve haykırıyorlar: “Bu haksızlık! Bu yaptığınız kendinize haksızlık! Bu yaptığınız dünyanıza haksızlık! Böyle yaşanmamalı!” Fırtına toplanıyor.

Güneş “Biz” burcu Terazi’de. Ben (Koç ay) ve Biz (Terazi güneş) karşı karşıya. Ben olmadan biz olabilir mi? Ve biz ne kadar kendimiziz? Kendimizi ne kadar kabul ediyoruz? Kendimizi ne kadar tanıyoruz? Kendimizi ne kadar seviyoruz?  Bütün gerginlik, şimdiye kadar olan her şey, virüs bile, bireyin “”artık yeter!” diyerek kendini olduğu gibi kabul etmesi ve böylece de şifalanması amacını taşıyor. Çünkü ben yoksa biz de yok. O yüzden Koç birinci burç. Ve “biz” ondan altı burç sonra geliyor.

Anahtar ise Chiron’da. Koç’taki Chiron en büyük yaramızla çalışıyor: Var olmaya hakkımız olmadığına inanç.

Doğduğumuz andan itibaren “iyi çocuk” olmaya şartlanırız ve bunun için de içimizdeki gerçek benliği bastırmamız öğretilir. İçimizdekinin ne olduğunu bilmeyiz, bir başkası olmazsak yaşamamalıyız gibi hissederiz. Burada yetişkinlerin varsayımı çocuğu “düzeltmektir”. Elbette çocuk hayatındaki yetişkinlerden bir sürü çok önemli ve olumlu şey öğrenir, en temel davranış kurallarından, bedenini nasıl temiz tutacağına kadar… Sayısız değerli bilgi ilk yıllarda çocuğa akar ancak o bilgilerin arasına karışmış sinsi bir zorlama da vardır: Hiç de fark edilmeden yapılan, “kendin gibi olma, benim dediğim gibi ol” telkini hepimizi kendimizden uzaklaştırır. Çünkü içimizdekinin dışarıdan talep edilen kişilikten farklı olduğuna inanırız. 

Kalıplar, şartlanmalar ve iç sansürle yaşamaya başlarız. Bir boşluk hissi oluşur. Gerçek benliğimizi ifade edemediğimiz, parçalarımızı görmezden gelmeyi öğrendiğimiz için de mutluluğa ulaşmak için türlü stratejiler geliştiririz. Kimi kendini dış kriterlere göre ispat etmeye adar, kimi kendini diğer insanlardan kopuk hissedebilir, bazılarımız diğer insanları kopyalayarak onaylanmak ister, kimi sevilmek için türlü türlü özverilerde bulunur, bazılarımız ise dış dünyadan saklanmak ister ya da kendini çeşitli bağımlılıklarla uyuşturur (alışverişten, yemeğe, bilgisayar oyunundan, sosyal medya takibine kadar). Koç’taki Chiron, işte bu kimlik, kişilik, kendi gibi olamama yarasına odaklanır. Hepimiz bunun bir çeşidini yaşıyoruz. En temel yaramız kendimizi reddetmemizdir.

Şimdi neden Mars ve Eris’in “Ama bu haksızlık! Artık yeter!” davulunu hiç durmadan çaldığını anlıyoruz. Bütünün şifası kesinlikle bireyden geçiyor.

Bu dolunayda ay Chiron’la birlikte, Güneş hem ayı hem de Chiron’u aydınlatıyor. Mars ve Eris, Satürn ve Plüton’la varolan gerginliği daha da gerginleştiriyor. Dolunayın hemen ardından Venüs ve güney düğümüyle ateşte büyük üçgen açı gerçekleştirecekler. Ateş çok yoğun, geçmişin yaralar tekrar açılabilir. Bedende yüksek ateş doğal savunma sistemidir, enfeksiyona yol açan bakteri ve virüsler için ortamı yaşanamaz kılmaya çalışır. Ama uzun süreli yüksek ateş beden için tehlikelidir, çünkü fazla ateş sadece istenmeyen misafirler değil, bedenin kendi hücreleri için de zorlu bir ortam yaratır. Bu sıcak kombinasyonun bütününe baktığımızda burada son zamanlarda sıklıkla tekrarlanan bir uyarı var: Öfkelenebilirsiniz. Bir anda öfkenin nereden geldiğini bilemeyebilirsiniz. Saçma görünen bir şey bile sizi inanılmaz tetikleyebilir. Görünürdeki sebebe değil, arka plana bakın. Orada varoluş hakkınızla ilgili bir şeyler var. Artık yeter demenizin bir sebebi var ve o sebep o anda sizi dürtüp tepki almaya çalışan bu insan, şu olay, o sözler değil. O sebep kaşınan, acıyan yaranız ve ona bakmak zorundasınız. Geri çekilin. Kendinizi ezdirin demiyorum. Zarafetle geri çekilin. Yaraya odaklanın ve onu tanıdığınız anda şifa işlemi başlamış olacak.

Mars, küçümsenmiş ve doğrucu Tanrıça Eris’le birleşiyor ve yanına da reddedilmiş dişi Lilith’i alıyor, Chiron da dişi Ay’la birleşmiş olduğuna, hepsi de Terazi’deki güneşin ışığını yansıttığına göre, olay yerinin dişi enerji ve ilişkilerimiz olması çok mümkün. Fiziksel cinsiyetimiz ne olursa olsun, benliğimizdeki dişi enerji, hayatımızda tanıdığımız ilk dişi olan annelerimizin etkisi, kabul etme ve alma becerilerimiz, duygusal bedenimiz, duygusal olgunluğumuz, sonradan edindiğimiz ve çoğunlukla dengesiz eril-dişi kurallara sadık kimliğimizin ilişkilerimize yansıması… ve tabii dişi Tabiat Ana.

Satürn ve Plüton’a bakarsak da,  etki-tepki, sebep-sonuç, ektiğini biçmek çok çabuk kendini gösterecektir. Kaybedecek bir dakikamız bile kalmadı dostlar.  Kendimizi tanımalıyız, yarayı görmeliyiz. İşe koyulup önce kendi duygusal, zihinsel, bedensel sağlığımızı olabilecek en olumlu noktaya getirirsek, bütüne hayrımız çok daha yüksek olacaktır. Toplumlarımızın sağlıklı bireylere ve tabiatın da şefkatli, sağlıklı düşünen toplumlara ihtiyacı var.

Peki, Sabian sembolleri ne diyor? Kısaca dolunay sayesinde kadim bilgilerin yenilenmesi ve hayatımıza modernize edilmiş hallerde uygulanması söz konusu. Güneş ise “Ha gayret, az kaldı, çok yakında rahatlayacaksınız” mesajını veriyor. Ayın Sabian Sembolü;

“Eski sembollerin yeni şekillerini öğreten adam”

Şu anda veya çok yakında, yaşamanın kendiniz veya hayatın kendisi hakkında yeni çözümler ve/veya yaklaşımlar bulma süreci olduğunu anlayacaksınız. Asırlık bilgeliği ve zekayı günün ihtiyaçlarına göre çok daha anlaşılır ve kullanışlı bir halde sunma ihtiyacımız var. Eski yöntemlerin işe yaramadığı veya yarardan çok zarar verdiği yerde, sürekli olarak evrimleşme ihtiyacındayız. Oysa bilgeliğin ta kendisi durağan değildir ve günle birlikte gelişir. İlerlemek, gelişmek doğaldır. Hiçbir şey olduğu gibi kalmaz, kalamaz. Bilgelik de böyledir. Eski geleneklere, eski öğretilere, töre ve alışkanlıklara veda etmenin ve onların temelinde yatan, çoğunlukla şekilciliğe verilen önemle unutulmuş saf bilgeliğin/bilginin alınıp yeni hayata uygulanmasının zamanı gelmiştir.

Koç ben demek olduğuna göre, kendimizi yenilemenin vakti geldi. Yenilenmek ve eskiyi atmak, tıpkı şu anda giriş yaptığımız sonbahardaki yapraklar gibi, doğal bir süreçtir. Hiçbirimiz bundan birkaç ay önceki insanlar değiliz ve öyleymiş gibi yapmaya ihtiyacımız yok. Her gün gelişen benliğimizin yenilenen ifadeleri olmaya çağrılıyoruz. Bundan birkaç ay sonra yine çok ama çok değişmiş olacağız. 2021’de bambaşka yaklaşımları, tavırları olan insanlar haline geleceğiz, 2022’de yine çok değişmiş olacağız. Bu kaçınılmaz! Hep gelişiyoruz, hep ilerliyoruz. Bedenimiz son araştırmalara göre günde 50-70 milyar yeni hücre üretiyor ve eskileri eliyor. Geri dönüşümü ve yenilenmeyi zaten bedenimizde yaşıyoruz. Bu hayatta kalmamızın sırrı. Şimdi bunu tavır, bakış açıları ve davranışlarımıza yansıtmamız yukarıda verilen “artık yeter” mesajının en olumlu cevabı olacaktır.

Bu sembol, Temmuz ayında Mars ve Chiron birleşmesiyle bir defa daha aktive olmuştu. Yenilenme mesajı ısrarla iletiliyor.

Güneşin Sabian sembolü ise;

“Tehlikeli sulardan geçen kano, güvenliğe doğru ilerliyor”

Dertler, sıkıntılar, mücadele neredeyse bitmek üzere, neredeyse. Bu sembol için Dane Rudhyar’ın seçtiği anahtar kelime kurtuluş. Ama henüz bitmedi. Hala daha risk var. Bu, son dakikaya kadar sonucunu bilemediğiniz heyecanlı bir film gibi. Koltuğun kenarında oturup tırnaklarınızı yediğiniz. Şimdi en heyecanlı anlardayız. Oldu olacak! Bu bir kriz. Bu zorlu bir yol. Dikkatinizi kaybederseniz, alabora olmanız işten bile değil. Ama sonucu da görebiliyorsunuz, güvenli, sakin sular sizi bekliyor. Hedefi aklınızın bir kenarında tutarak anda kalmak çok önemli. Algılar keskin. Dengeli olmalısınız. Stres altında soğukkanlı kalmalısınız. Tutarlı olmalısınız.

Bu çok olumlu bir sembol. Zor günler ve çalkantılar arkada kalacak. Kendinizi tekrar güvende hissedeceksiniz, rahatlayacaksınız. Sadece şimdi değil, çok yakında. Yapabilirsiniz, yapacaksınız.

Sevgili Dostlar, özellikle duygusal ve zihinsel açıdan 2020 azgın sularda yolumuzu bulmaya çalıştığımız ve zaman zaman da küreğimizi kaybettiğimiz bir yolculuk gibi. Eğer çalkantıya karşın dingin ve tutarlı bir şekilde merkezde kalabilirsek yol alıyoruz, bunu yapamazsak olduğumuz yerde girdaplara kapılıyoruz. Bu dolunay öfke girdabına kapılmadan varoluş hakkımızı ilan etmemizi talep ediyor. Çok derin bir şifa potansiyeli var. Virüsle gelen şartlar içimizde gizli kalmış tüm travmaları, korkuları, güvensizlikleri açığa çıkardı. Şimdi onları temizlemenin tam vakti. Şimdi dünkü mesajda söylendiği gibi bahar temizliği yaptığımızı anlama ve birer evrensel melek olarak kendimizi bütünüyle kabul etmenin sırası geldi. Ve bu analizin başına dönersek, Konsey’in dediği gibi hayatlarımızın en zor zamanlarındayız bu da eğer şimdinin gereklerini yerine getirirsek, hayat bir daha asla bu kadar zor olmayacak demektir!

Bir süredir dolunay ve yeni aylara başlık vermiyordum çünkü temalar çok geniş ve çeşitliydi. Oysa bu dolunayın ne olduğu apaçık. Dolunay bize doğrudan kendimizi yansıtacak. Sabrı ve sabırsızlığıyla, yaralarıyla, hataları ve pişmanlıklarıyla, saplantılarıyla, kırılganlığıyla, metaneti, cesareti, arzuları, yaratıcılığı ve güzelliğiyle ben gerçekten kimim, neyim?

Dolayısıyla bu dolunayın başlığı:

“BEN”

Dolunay 1 Ekim’i 2 Ekim’e bağlayan gece saat 00.05’de. (İst.) Sağlıklı “benlerin” sağlıklı “bizler” yaratması dileğiyle…

©Mor Alev 2020


En son nöroplastisite yöntemleriyle hayatınızı akışa açmak, alma-verme dengesini kurmak, kısır döngüleri sona erdirmek ve bolluğa “evet!” demek için “Dönüşümsel Akış ve Bolluk Metodu” bağlantısına tıklayın.

SAĞLIKLI KİLOYA ULAŞMAK ve bedeninizle barışmak için Dönüşümsel Akış ve Bolluk Metodu ile çalışmak istiyorsanız buraya tıklayınız.

Bu değişim döneminde, “Büyük Resme” ve yükseliş sürecindeki rolünüze dair daha fazla anlayış sahibi olmak, Yüksek Benliğiniz ve Ruh Ekibinizle daha yakın bağlantıda yaşamak üzere, Yüksek Benliğiniz (Yaratan Benliğiniz, Öz-Benliğiniz, İçinizdeki Işık) yönetiminde Mor Alev’le kişisel olarak çalışmak istiyorsanız lütfen “Yükseliş Enerjileri ile Kişisel Danışmanlık” bağlantısına gidin.


Bu yazının 5846 numaralı Telif Hakları Kanunu uyarınca tamamının ya da parçalarının kopyalanması, izinsiz olarak yayınlanması, yazarının adının değiştirilmesi, üzerinde hak iddia edilmesi yasaktır. Kanunun 71. maddesi uyarınca bunun aksi davranışlar hakkında kanuni işlem yapılır. http://moralev.com

16 comments

  1. Pandeminin iliklerime kadar hissettirdiği iki duygu idi “ben kimim” ve “değersizlik” . Hazırmıyım bilmiyorum, göreceğiz….🙏💜🌼

    Liked by 1 kişi

  2. ☀️Heyecanlı bekleyiş, evet biraz ürkütücü ama aynı zamanda UMUT verici bir mesaj, teşekkürler Mor Alev 🙏💦💦

    Liked by 1 kişi

  3. Koç burcuyum yükselenim terazi. Koç ben terazi biz diyor. Nasıl yorumlamalıyım bunu

    Beğen

  4. Sevgili Mor Alev,
    Emegine saglik. “ben”imle basbasa kalma surecimde bu dolunayin sifasini iliklerime kadar hissediyorum, dengedeyim kararliyim, huzurdayim, her bir dusuncemin ve hareketimin gozunun icine bakiyorum. Calkantilar geldiginde zor, ama kiyiya biraktiklari seylerden cok seyleri idrak ediyoruz.

    Tam bu konuyla ilgili, 2 gundur sunu dusunuyorum. Senin blogunu birlikte okudugumuz genis arkadas grubumdan bildigim herkes okumayi zamanla birakti, ben hep burada kaldim. Bu da bana aslinda titresim farkini ve 2. ve 3.dalgada kalmayi tercih edisi cok guzel gosterdi. “Ben” ise kararliligi birakmadi,birakmaya da niyeti yok. Cikacagimiz sakin sularin yasam gucu, yasama saygi ve bilgelikle dolu olacagini dusunuyorum. Doganin bizi affetmesi icin, once biz kendimizi affedecegiz. Ve daha once sevgiyi hic bilmemiscesine cok sevecegiz. Her sey cok guzel olacak. Sevgilerimle.

    Liked by 2 people

    1. Sonra geri gelirler Meleklerile. Bazen ara vermeye ihtiyacımız olur. Ama wu wei prensibini hatırlayın. Bazen de hiçbir şey yapmadan çok şey yapabiliriz. Sevgilerle

      Liked by 1 kişi

  5. merhaba mor alev ve okurlar benim uzun süredir netleştiremediğim bir kavram var o da şu yarayı görüp tanıyıp anladıktan sonra şifa gelir kısmı . sorunun o eylemdeki yanlışlığın bilinip tanınması ama devam edilmesi neden olur ? bazı düşünce veya eylem şekillerini geçmiş yaşamlardan güçlü bir korumaylamı getiriyoruz da bir türlü şifalanmıyor acaba

    Beğen

    1. Sevgili Figen, bu soruna odaklanıyorsunuz, salıvermeye değil anlamına gelir. Bundan birkaç yıl önce şunları yazmıştım, belki yardımcı olur diye aşağıya kopyalıyorum:
      “Arkadaşlar, bu noktada bir ara verip kendi düşüncelerimi de eklemek istiyorum. Pek çok insan tanıma onurunu yaşıyorum, bu insanlar bana ruhlarını açıyorlar ve hemen hemen yarısında gördüğüm şey şu: Düşünüyorlar. Tamam, bunda bir sorun yok. Analiz yapıyorlar. Bunda da bir sorun yok. Ama öyle çok deşip, o kadar ilginç ve bazen de gerçek olmayan inançlara yöneltiyorlar ki kendilerini, sadeleşip rahatlamak yerine karman çorman bir öz-psikanalizle karşılaşıyorum. Ve o odaklandıkları şey, çıkardıkları sonuç değiştirilemez mutlak bir gerçek gibi zihinlerinde, bilinçlerinde yer ediyor. İşin ilginci bunun başlangıcı hem son derece masum ve hem de bilgece. İnsanlar kendilerini tanımak istiyor. Ama onun yerine daha da fazla engel yaratmış oluyorlar. Kendilerine ve özellikle de ailelerine haşince, hatta acımasızca yaklaşıyorlar.

      Kendini tanımak önemli, aslında bu bence şart. Böylece ne istediğimizi, neleri sevdiğimizi, nasıl bir hayatımız olursa mutlu olacağımızı, yeteneklerimizi, tutkularımızı, bize hayat katan şeyleri buluyoruz. Ama kendimizi tanımaya çalışırken ne yapıyoruz? Bunu nasıl daha verimli şekilde yapabiliriz? Blokajlara odaklandığınızda kendinize şu soruyu sorun; Bunun neresi sevgi gibi? Bunun hangi parçası güvende, rahat, hafiflemiş hissettiriyor? Bu konuda 2015 Kasım ayında bir yayınlamış olduğum bir yazımdan alıntılarsam “Ne borçtan kurtulamamanızın sebebi babanızın bir zamanlar iflas etmiş olması, ne sabahları yürüyüşe çıkmamanızın sebebi iş yoğunluğunuz, ne de meditasyon yapmamanızın nedeni yalnız kalamamanız. Eğer bir şeyi istiyorsanız, aklınıza yatıyorsa ne olursa olsun onu yaparsınız.” O yazının sonunda da eklemiştim: “Siz bu zihin oyunlarından çok daha büyük bir ruha ve potansiyele sahipsiniz sevgili Bilge Baykuşlar.”

      Melek Rehberlere %100 katılıyorum. Analizi bırakın. Ruhunuzda arkeolojik kazı yapma zamanı bitti. Bu, bizlerin enerjiler yükselmeden önce yaptığı bir şeydi, 2000’lerin başında kaldı. Şimdi sadece yumuşakça salıverme zamanı. Hayat aslında daha da kolaylaştı.”

      Yani sevgili Figen, farkındalığınıza çıkan gölgeleri, yanlış inançları salıverin. Yine daha geçen gün yazdım: https://moralev.com/2020/09/24/yasadigimiz-donem-uzerine-dusunceler-eylul-2020-akillar-karisiksa/
      Ve kopyalıyorum buraya:
      “Tetikleyici ve tepkiniz arasında bir alan vardır. Ve o alanda vereceğimiz tepkiyi seçme becerimiz, en önemli gücümüz bulunur. Tepkilerimiz ise sağlığımızın, bağımsızlığımızın ve gelişimimizin gerçekleştiği noktadır.”
      Bu da demek oluyor ki, devam edip etmemek sizin elinizde. Bu gücü elinize aldığınızda bu kalıbı değiştirmiş olursunuz, unutursunuz gider. Ve bu meditasyon alışkanlığıyla olabilir, blogdaki salıverme çalışmalarını yapabilir veya resmen her davranış ve karardan önce kendinizi durdurabilir ve sorabilirsiniz, “Bu sevgi gibi mi? Sevgi gibi değilse, bana kötü gelecekse yapmıyorum.”
      Sevgilerimle

      Beğen

      1. mor alev aslında haklısın o kadar derine dalıyorum ki bazen düşünceler birbirinin üstüne biniyor ve beni engelliyorlar( sonradan farkediyorum) tepkilerimi eskiye oranla çok daha fazla an da görüyor ve bazılarını yakalayıp durdurabiliyorum ama bazılarını yakaladığım halde devam ettiğim de oluyor dediğin gibi daha fazla salıvermem gerekiyor ancak bu konuda tekniklerle salıverme kısmını denerken bir inançsızlık içinde olduğumu farkediyorum sanki ancak ben değişirsem kendiliğinden ve uzun zamanla (ne kadar uzun bilmiyorum) salıverme gerçekleşirmiş gibi geliyor gün içerisinde yine de çok ça tekrarlıyorum salıvermek istediklerimi belki de bana uugun zamanla ilerliyorumdur. bu blog bana hayatımı ve kendimi görebilmem,ilerleyebilmem için loş bir odadayken ışıkları açtı şimdi odayı topluyorum ve bazı eşyaların yerlerini bulamadığımda sen yardım ediyorsun iyiki varsın sevgiler🙏❤️

        Liked by 1 kişi

  6. “Eğer şimdinin gereklerini yerine getirirsek, hayat bir daha asla bu kadar zor olmayacak demektir” derken? Hiçbir şey yapamamak, her şeyin muğlak olması ve ne yapacağına karar verememek… Bir şey yapmadan beklemeli mi? Yazılarınızdaki samimiyet ve ilginiz için teşekkürler…

    Liked by 1 kişi

    1. Sevgili Lale, bu analizde hiçbir şey yapmayın denmiyor. Sağlıklı sınırlar koyun, yeter ise yeter anlamına geliyor. Şimdinin gereği kendi benliğine önceliği vermek. Sevgilerle

      Beğen

  7. Bugün ki yazınızdaki şu cümleler “Teslimiyete geçiş için birey öncelikle teslimiyetin ne olduğunu anlamalıdır. Çünkü insan düşüncesine göre teslimiyet mantıksız gelir ve başarılı bir hayatın nasıl yaşanacağına dair üç boyutlu düşüncelere zıt görünür. Her birey BİR olan bilince ulaşırken, teslimiyet kişinin evrimleşme sürecinde atlanamaz bir adımdır. Bu adım da, temelini güven ve inançtan alarak yaşamayı sağlar, tüm görünüşlerin altında yatana dair bir farkındalıkla. Bu mesajları okuyan ve eş-titreşen sizler teslimiyete hazırsınız, yoksa bu bilgiyle ilgilenmez ve hatta anlayamazdınız. Siz hazırlıklarınızı pek çok hayatlar boyunca yaptınız. Çok farklı gerçekleri incelediniz, öğrendiniz ve uyguladınız ve iyi, kötü, felaket öğrenme deneyimleriniz oldu. Dergahlarda, manastırlarda, aşramlarda yaşadınız…” diyerek devam eden TESLİMİYET yazınız adeta bana cevap oldu. Yazıyı birkaç kez okudum ve her satırı sanki benim ruh halimi anlatıyor. 2017 deki tutulmalarla birlikte bilinçdışının karanlıkları ve gölgeleriyle mücadele eden benim (12.evi dolu olan biri olarak) en çok ihtiyacım olan TESLİMİYET… Haritamdaki Satürn Neptün karesi ise çok zor:)) Bu arada cevabınızın saati manidar geldi bana (19:19) “Karanlık aydınlığa kavuşur elbet” diyorum:) Yazılarınızla gerçekten çok aydınlanıyorum. Teşekkürler, SEVGİLERİMLE:)

    Liked by 1 kişi

Yorumlar kapatıldı.