Yeni Ay Başak’ta: Evrimleşme Sırası Egoda – Mor Alev Gökyüzü ile Yükseliş Raporu

Sevgili Dostlar,

Başak’taki yeni ay 20 Eylül sabahı gerçekleşecek ve önümüzdeki dört hafta boyunca Başak konuları öne çıkacak: Topluma hizmet, iş, yuva, analiz, günlük alışkanlıklarımız, sağlık, beden-zihin-ruh arınması, kendini geliştirmek ve elbette kargaşaya bir düzen getirmek.

Normalin dışında iki ay peş peşe Aslan enerjisinde yaşadıktan sonra Başak’ın getirdiği enerji değişimini mutlaka hissedeceksiniz. Başak Zodyak’taki kişisel burçların sonuncusudur (Koç’tan Başak’a). Kişisel benliğin en yüksek ifadesini temsil eder, bu noktada artık kendimiz olmuşuzdur ve hizmetimizi topluma iletmek isteriz, kendimizi mükemmelleştirmenin peşindeyizdir ve yolumuzdan ayrılmayız, ne kadar zorlu olursa olsun.

Başak değişimi getiren burçlardan biridir. Yazın sonuna denk gelir. Işığı ve karanlığı düşünürüz, değişen mevsimleri… Bundan sonraki burçların hepsi sosyal burçlardır. Yani kendimizle ilgili ne yapacaksak Başak sezonu bunun için bu astrolojik yılda son dört haftadır diyebiliriz. Yeni ay, Başak’ın son derecelerinden birinde gerçekleşiyor. Bu dereceler özellikle dönüştürücüdür, kendimizi tanıma ve geliştirme misyonumuzun son derecelerinden birindeyiz. Terazi’ye girdiğimizden itibaren astrolojik yılın sonuna dek diğer insanları ve toplumu öğreniriz, değiştiririz.

İki aylık Aslan sezonunda en güzel ne oldu, biliyor musunuz? Çok ihtiyacımız olan bir konuda çalıştık: Ne zaman capcanlı hissediyoruz? Neler bize doğru, huzurlu ve mutlu geliyor? Neşe-keyif-coşkumuz nerede? En derin arzularımız nelerdir? Şimdi bir adım öteye geçiyoruz.

Bizi ne mutlu ediyorsa ona adım adım ve gerçekçi bir şekilde ulaşmanın yollarına bakmaya çağrılıyoruz, bununla ilgili sistemleri kurmaya ve Aslan’ın ayaklarını yere bastırarak nasıl verimli, sağlıklı ve üretken bir şekilde kendimiz olabileceğimizin yollarını bulmaya… Ve tabii ki, bu bize zevkli ve rahat bir şey değilmiş gibi geliyor. Bunun için çalışmalıyız. Hangi Aslan çalışmak ister? Sevgili Bilge Baykuşlar, kendimizi uyumlu bir bütün yapmak elimizde, hem de birazcık çaba yeterli. Çünkü elimizde neşe-keyif-coşkumuza dair ipuçlarımız var. Aslan’la geri kazandığımız özgüvenimiz ve öz-değerimiz var.

Geçen altı astrolojik ay boyunca iç işinizi ve ev ödevlerinizi yaptıysanız, bu yeni ay hepsini toparlayıp dış dünyaya sunmanız için ideal. Böylece şunu inanarak ve en güçlü haliyle söyleyebiliriz: “Ben bir insanım. Mükemmel olmayan parçalarımla mükemmelim. Zayıflıklarımla da güçlüyüm. Kendi yolumda güzelim, çünkü ben benim ve türümün tek örneğiyim.”

Fakat bu yılın geçmiş aylarındaki derslerinden bazılarını atladıysanız, kestirme yoldan ilerlemeye çalıştıysanız ya da saplanıp kaldıysanız bu yeni ay akıl karıştırıcı ve rahatsız edici hale gelebilir. Çünkü hepsini dört haftaya sıkıştırmak zorunda kalabilirsiniz!

Yine Uranüs Etkisi

Evet, Uranüs bu sene hep aktif katılımcı. Geri yolculuğuna devam ederken “Kürelerin Müziği” derecesinden “Hayal kırıklığa uğramış kitleler” derecesine geçiş yaptı. Ani içgörüler, uyanışlar ve şoklar yine mümkün. Bu etki Başak konularında olacaktır. Yani “en derin benliğimizin en yüksek ifadesi olabilmek için neleri değiştirmeliyiz” sorusuna cevap veren nitelikte uyanışlar yaşayacağız. Gelen bilgileri kabul edin, başta rahatsız edici olsa da enerjinin akmasına izin verdiğinizde onun yaratıcı ve olumlu yanını göreceğinizden emin olabilirsiniz.

Hasat Zamanı

Chiron, yeni ayla zıt açıda ve belki de Balık burcu değil, Başak’ta olmasını bekleyeceğimiz bir sembolde: “Hasat Dolunayı”. Eğer yıllardır bu bloğu takip ediyorsanız biliyorsunuz, hasat dolunayı dolunayların en altın renklisi, en parlağı ve en güzelidir. Çiftçilere hasat zamanı yardımcı olur. Aydınlığı ve yumuşak ışığı sayesinde görmeleri gereken her şeyi görürler.  Böylece gece geç vakitlere kadar çalışabilirler.

Burada anahtar, görmemiz gerekeni görmemizdir. Uranüs etkisinde olduğu gibi hayal kırıklığına uğrayabiliriz ya da ektiklerimizin muazzam şekilde gelişmiş olduğunu da anlayabiliriz.

Chiron, karakteri dolayısıyla bize yaralarımızı işaret eder, böylece onları şifalandırabiliriz. Başak da bir hemşire olduğuna göre Uranüs ve Chiron sayesinde bir uyanma çağrısıyla karşı karşıyayız ve buna bir “teşhis koyma” olarak bakabilirsiniz. Teşhis koymadan, neyin bizi geride tuttuğunu anlamadan o konuyu şifalandıramayız.

Sisler, Akıl Karışıklıkları ve Zihin Oyunları

Başak’ın ve bu yeni ayın yöneticisi Merkür ise Neptün’le zıt açıda.  Bir şeyler duyabilir, bir şeyler okuyabilirsiniz, onu tam anlamayabilir ya da yanlış yorumlayabilirsiniz. Belki bilginin geldiği kaynak tam olarak güvenilir değil, belki de sizin anlayışınız… Bu, yolunuzu kaybedeceksiniz anlamına gelmez. Neptün’ün gerçekliği bildiğimizden çok farklıdır. Düşünce ve algı sistemlerinizi tamamen yenilemek zorunda kalabilirsiniz. Buna ego karşı çıkacaktır. Ona göre kesin kurallar ve kesin iyi, kesin kötüler vardır. Neptün ise sınırları yok eder, kesinlik yoktur. Gündelik zihnimizle anlaşılması zordur. Bilgimiz ise sınırlıdır.

Bir örnek verirsem, diğer kişiler hakkındaki bilgimiz onların bize gösterdikleriyle sınırlıdır. O bilgileri kendimizle karşılaştırarak anlamlandırırız. Ama onlar biz değil. Gerçekten ne düşündüklerini ya da nasıl hissettiklerini bilmiyoruz. Gerçekte onlarla ilgili bildiğimizi düşündüğümüz her şey bir dizi tahminden ibarettir.

Bu olumsuz bir etki değil, aksine her şeyi bilmediğimizi, bilemeyeceğimizi ve bilmeye ihtiyacımızın da olmadığını anlarız. Sadece bir şeylerin olacağı gibi olmasına izin vermek yeterlidir. Yönetmeye ihtiyacımız yok.

Neptün, benim sevdiğim derecelerden birinde, “Müzedeki antik kılıç” derecesi işe yaramayan saldırganlığı ve savaşları anlatıyor. Onlardan aldığımız derslerle bir daha asla aynı hataları yapmayacağımızı biliyoruz.  Kılıç artık müzelik olmuş. Neptün uzun süredir bu derecede, güncel olaylara bakıyoruz, insanlığa bakıyoruz… ve hayır, bence üçüncü dünya savaşı çıkmayacak!

Sabian Sembolü

Ve şimdi de bu ayın en önemli etkisine geliyoruz, güneş ve ay “Gücü eline geçiren/direnen kel adam” sembolünde. Bu sembol bana eski Mussolini karikatürlerini hatırlatıyor. Adamın başı açık denmemiş, saçı dökülmüş denmemiş, doğrudan “kel” kelimesi kullanılmış. Her şey ortada, apaçık, baş parlak. Onu görmemenin imkânı yok. Buradaki kel adam egolarımızdır ve egolarımız bu 3D dünyada oldukça deneyimli, binlerce yıldır onu dinliyoruz. Ego yaşlı ve inatçı. Bize istediğini yaptırıyor. Her gün ruhumuza egemen olmak için korkuya, şüpheye, sabırsızlığa, bir sürü kendi uydurduğu ve bizi de inandırdığı kurala baş vuruyor. Arkadaşlar, yazının başından itibaren paragraflar boyu anlattığım şeyler egonun hiç hoşuna gitmeyecek cinsinden. Ego, “en derin benliğin en yüksek ifadesi” olmakla ilgilenmiyor, bunu kendine tehdit olarak algılıyor.

Şu anda cinsiyetimiz ne olursa olsun, egolarımız eski ve kutsal olmayan erkek (eril) enerjide. Ego, hem Kutsal Kadını, hem de Kutsal Erkeği bastırmak isteyecek. Çünkü yok olmaktan korkuyor. Bu egonun evrimleşmeye karşı verdiği mücadeledir. Bu parçamız hayatta kalmaya odaklanmışken, olmadık, saçma, beklenmedik şeyler uydurabilir. Fakat egonun gücü sizin onu dinlediğiniz kadardır. Gerçekte, ne yapacağınıza siz karar verirsiniz. Sadece siz! Bu ay çok dikkat edin. Kimi dinliyorsunuz? Nasıl karar veriyorsunuz? Nasıl davranıyorsunuz?

Ego düşmanımız değil, sadece şu anda çok rahatsız bir parçamız. O da bütün diğer parçalarımızla beraber evrimleşirken, kendine özgü bir şekilde direniyor. Hepsi bu!

Bu sembol, olayları yönetme ya da öngörme ihtiyacını anlatıyor ki, bu ihtiyaç zaten yanlış bir inanç olan kontrol etme zorunluluğunu hissetmemizden kaynaklanıyor, çünkü ancak böylece bireysel olarak kendimizi yeterli buluyoruz. Kellik doğuştan gelen bir eğilimdir, büyük olasılıkla embriyonik evrede dişi enerjinin artışına verilen reaksiyonla eril hormonların aşırı salgılanmasından kaynaklandığı söylenir.

Eğer erkekseniz, ister kel olun ya da olmayın, güçlü bir dişi yönünüz var, bu dişi yönünüz onu anlasanız da, anlamasanız da, onu kabul etseniz de, etmeseniz de burada. Dişi yönünüze direnmeniz, kendini hayatta istediklerinize sahip olmanızı engelleyen güçsüzlük olarak hissettirebilir.

Eğer kadınsanız, belki içinizde oldukça güçlü bir eril enerji var ve bu dünyada daha proaktif şekilde kendini ifade etmek istiyor. Ama bunda da aşırıya kaçmamalı, dişi yanı göz ardı etmemeli.

Bu ikilemden nasıl çıkacağız? Hem erkek, hem kadınlar bunu ancak akışta kalarak ve hayatı yönetmemeye çalışarak başarabilirler. Bir şeyleri zorlamak sadece sorun yaratacaktır. Kendinize sorun, neden bu kadar çok uğraşıyorum? Neden neredeyse umutsuzca bu nehri kendi istediğim yöne ittirmeye kararlıyım? Dengeye geri dönün.

Sonuçta sevgili okuyucular, bu yazının başlığı “ego savaşları” olabilirdi. İçimizdeki savaş. Bu çekişmeyi her an hissedebilirsiniz. Ama derinlerde olan şey, bir mücadele ve onu kimin kazanacağı değil. Bu ay egolarımızın evrimleşmesine şahit olacağız. Ne kadar tepinip, “istemiyorum, istemiyorum!” diye tuttursalar da egolarımız da değişiyor, değişecek.

Aynı soruyu sorduğum üçüncü yeni ayı yaşıyoruz: Önümüzdeki dört hafta boyunca akışta kalabilir misiniz?

Harekete kalbinizin rehberliğinde ve fırsatlar çıkınca geçmek, sakin merkezde yaşamak ve dişi ile erkek parçalarımızı dengelemek bu yeni ayın en önemli mesajı.

Bu yılki kişisel gelişimimizi bitiriyoruz, bir ay sonra Terazi ile toplumsal ve kolektif gelişimimize odaklanacağız. Bu fırsatı iyi kullanalım.

Hepinize harika bir yeni ay diliyorum.

©Mor Alev 2017

Bu dönemde salıverme, arınma ve hayatınıza yeniden yön vermek konularında dönüşümünüzü hızlandırmak, ruhunuzun potansiyelini tam anlamıyla hayata geçirmek, Yüksek Benliğinizle daha yakın bir ilişki kurmak ve Mor Alev’le kişisel olarak çalışmak için randevu almak istiyorsanız lütfen “Yükseliş Enerjileri ile Kişisel Danışmanlık” bağlantısına gidin ya da moralev@outlook.com adresine yazın.

Bu yazının 5846 numaralı Telif Hakları Kanunu uyarınca tamamının ya da parçalarının kopyalanması, izinsiz olarak yayınlanması, yazarının adının değiştirilmesi, üzerinde hak iddia edilmesi yasaktır. Kanunun 71. maddesi uyarınca bunun aksi davranışlar hakkında kanuni işlem yapılır. http://moralev.com

13 comments

  1. İyiki varsın moralev bizi seviyorum hayatımıza tuttuğun ışık için sonsuz teşekkürler ….güne yazılarını okuyarak başlıyorum yazı olmadığında varlığını hissetmek ve bile değerli:) NAMASTE…

    Liked by 1 kişi

  2. “Ben bir insanım. Mükemmel olmayan parçalarımla mükemmelim. Zayıflıklarımla da güçlüyüm. Kendi yolumda güzelim, çünkü ben benim ve türümün tek örneğiyim.”

    Liked by 1 kişi

  3. Gelecek nesillere bir mesaj bırakacak olsam şöyle derdim; 2017 yılından sesleniyorum. Biz burada küçük benliğiyle yaşarken en yüksek potansiyeline ulaşan harika varlıklara dönüştük. Başlangıçta zordu geçiş döneminin yükünü kaldırmak,neye uğradığımızı şaşırmıştık. Ama içimizdeki korkularla,yanılsamalarla yüzleşmek, kendimizi keşfetmek nasıl harika bir maceraydı hayal etsenize… Seviliyorsunuz güzel dünyamın insanları… Ve unutulmayacaksınız Mor alev…

    Liked by 4 people

  4. Sevgili Mor Alev,

    Yazıdaki şu bölüm beni umutsuzluğa sürükledi 😦

    “Fakat bu yılın geçmiş aylarındaki derslerinden bazılarını atladıysanız, kestirme yoldan ilerlemeye çalıştıysanız ya da saplanıp kaldıysanız bu yeni ay akıl karıştırıcı ve rahatsız edici hale gelebilir. Çünkü hepsini dört haftaya sıkıştırmak zorunda kalabilirsiniz!”

    Kişisel gelişimim için; kestirme yoldan ilerlemeye çalışmadım ama kendimle ilgi yapmak istediklerimi de yapamadım son bir kaç aydır. Tam da sonbahar geliyor, tatiller bitti, eve dönüyoruz, uzun akşamlarda artık kendime daha çok vakit ayırabileceğim derken; bunun için sadece 4 haftam kaldığını duymak üzdü beni. Tam olarak nasıl anlamalıyız bu süreci ? Gelecek aylarda kişisel gelişimimiz için ortaya koyacağımız çabalar etkisiz mi olacak? Kendi gelişimimize hiç katkı sağlayamayacak mıyız ?

    Sevgiler,

    Beğen

    1. Sevgili Meral, öncelikle aylardır üzerinde durduğumuz bir şeyi hatırlatmak istiyorum; lütfen yükselişinize ve gelişiminize bir zorunluluk olarak bakmayın. “-Meli”, “-malı” ları bırakın. Bu bir yarış değil, kendinizi kendinizle bile karşılaştırmayın. Yine aylardır akışta kalmayı, anda bulunmayı öneriyorum. Siz de öyle yapın. Bu dört hafta zor olmak zorunda değil. Her şeyi bu dört haftada bitirip yükselmek zorunda da değilsiniz. Akıllarımıza yazılmış ve gerçek olmayan bir kavram var: Gelişim için “ruhani” şeyler yapmalıyız! Buna katılmıyorum. Her anımız ruhani ve değerlidir. Verdiğimiz her karar, her günlük meşgalemiz ona değer verdiğinizde ve farkındalıkla yaptığınızda ruhanidir ve geliştirir. Yani, kim bilir, belki de yaz aylarında çok yol katettiniz ve bilmiyorsunuz? Elbette, her zaman günlük meditasyon alışkanlığı öneriyorum, fakat daha da fazla her anda yaşamımıza değer vermemiz, her nefeste burada olduğumuzu bilmemiz önemlidir. Bu yazdığınız şey bir korku. Korkunuzu salıverin. Diyelim ki, yazıda söylediğim gibi akıl karışıklığı yaşadınız. Bir adım geri çekilin. Berraklaşmayı niyet edin. Hafif rahatsızlık hissediyorsanız, ana geri dönün ve neleri salıvermeniz gerektiğine bakarak devam edin. Bunlar yumuşakça ilerleyebilir. 3D bakış açısını bırakırsanız, gelişimimizin sürekli devam ettiğini görebilirsiniz. Teraziyle girdiğimiz dönemde ilişkilerimiz ve sosyal, toplumsal yaşamımız konusundaki kişisel gelişimimiz elbette devam edecek. Sevgilerimle

      Beğen

      1. Sevgili Mor Alev,

        Yanıtınız için teşekkür ediyorum. Sanırım kendimi yanlış ifade ettim. Kişisel gelişimimize zorunluluk olarak bakmıyorum; meli ve malı şeklinde düşünmüyorum sadece önümüzdeki aylarda kişisel gelişimim adına yapmak istediğim, yapmayı planladığım pek çok pratik/egzersiz/meditasyon/olumlama vb çalışmalar var kalbimde. Bu yeni astrolojik süreçte; bunların faydasını kendi üzerimde göremeyecek miyim sorusu gelmişti aklıma. Bunu sormak istemiştim.

        Sevgiler,

        Beğen

  5. birkaç gündür ego farkındalığım inanılmaz artmıştı. Düşüncelerin akışına kapılmaktansa geçip gitmelerine rahatlıkla izin veriyorum. Onlara takılmadan kolaylıkla ana dönüyorum. Hatta bugün hep böyle kalabilsem keşke diye düşündüm. Demek ki Yeni Ay ve Başak sayesindeymiş. İnanılmaz bir şey. Bu etki hep devam etse ne hoş olur. Ya da dolunay ve tutulmalarda dahi dengemizi koruyabilsek. Kimseyi yargılamadan, hiçbir şeyi kişisel algılamadan, kıyaslamadan anda yaşayabilmek ne muhteşem olur. Keşke sevgili egomuz da güvende olduğumuzu, sonsuz sevildiğimizi ve bir olduğumuzu artık anlasa. Sanırım cenneti yaratırız. Aşkla kalın.

    Liked by 1 kişi

    1. Handan hanım “keşke bu hal hiç bitmese” duygusu bende de oluyor. Bazen deneyimlemek bile o kadar güzelken sürekli olsa dediğiniz gibi yeni bir dünya yaratılır. Ki sanırım Moralevde bize bunun mümkün olduğunu anlatmaya çalışıyor. Umarım sizinde, benimde, diğerlerininde bu dileği gerçekleşir🙏,sevgiyle…

      Liked by 1 kişi

Yorumlar kapatıldı.