İçimizdeki Kutsal Kadın ve Kutsal Erkeği Dengelemek

Balance - thirdeye tapestriesSevgili Dostlar, görüşüme göre, ne Kutsal Kadın (İlahi Dişi) bir kadın, ne de Kutsal Erkek (İlahi Eril) bir erkek. Her birimiz Yaratan’ın bu iki yüzünün farklı oranlarda bedenlenmiş hali olsak da, bu ikisi birbirinden ayrılmaz, ayrılamaz parçalarımızdır. Ve bu iki enerji, var olan her şeyin içinde birbirine örülü bir şekilde bulunuyorlar. Bu parçalarımızla değişik şekillerde ilişki kuruyoruz. Fakat ikisini de içimizde bir ve eşit olmaya doğru ne kadar çok geliştirirsek, hayat potansiyelimizi gerçekleştirmeye de o kadar çok yaklaşıyoruz.

Kutsal Kadın yaratıcı parçamızdır. Bilinmeyene açıktır. Evrene ve henüz anlamlandıramadığımız gerçeklik seviyelerine açık farkındalığımızdır. Bizimle hisler, düşünceler, sezgiler ve rüyalarla konuşur. Kalbimizin, en derin benliğimizin mesajlarına olan açıklığımız ve kabulleniliciliğimizdir. Bedenimiz aracılığıyla gelen bu mesajları onurlandırmayı, onlara güvenmeyi öğrenebiliriz. Onun şefkati ve bilgeliği sayesinde gelişime, dengeye ve bir olmaya doğru yürürüz. Ona güvenmeye, kendimizle barışık olduğumuzda başlarız. Böylece yolculuğumuzda ilk adım kendimizi olduğu gibi kabul etmemiz yatar. Kutsal kadın enerjinin bizi beslemesine izin veririz. Ve biz, ona güvenebiliriz çünkü o Yaratan’ın içimizdeki kıvılcımıdır. Dişi enerji olmadan yaratıma giremeyiz.

İçimizdeki Kutsal Erkek (İlahi Eril) enerjiyse, Kutsal Kadının getirdiği bilgilerin ışığında harekete geçer. Kutsal Kadın, evrene kanallık yaparken, bilgileri alırken, Kutsal Erkek bu bilgileri işlemden geçirir ve aktif bir şekilde tekrar dünyamıza bağlar. Böylece çember tamamlanır. Dişi tarafından verilen bilgi, Eril tarafından işlenir bu sayede berraklaşırız. Kutsal Erkek, düşünceyi alıp yaratıma sokan ve dünyamızdaki konuşma, davranış ve hareketlerle fizikseli bir araya getiren güçtür.

Onun İlahi Dişi tarafından yönlendirilen büyük kuvveti güvenilirdir, çünkü o gücün kökleri kalbimizdedir. İlahi Erilin anlayışı, Dişinin kalbi ve yaratıcılığı sayesinde zeki hale gelir. Erkeğin cesareti ve kararlılığı sayesinde ise bir sonraki adım olan fiziksel yaratım gelir. Erkek gücünü tanır, sağlam durur ve Kadını onurlandırır.

Öyle bir zamandayız ki, bu iki enerjiyle de olan ilişkimiz tek tek ve kolektif olarak dengesiz. Bu dengesizliği anlamamız önemli çünkü dengesizlik sürdüğü sürece gerçekten uzak ve yaratımı kısıtlı bir halde hapsoluyoruz.

Üzerimize aldığımız cinsiyetlerle enerjilerin farklılığını sergiliyoruz, fakat aslında durum bir cinsiyet ya da diğeriyle kısıtlı değil. İçimize baktığımızda bu iki gücü de görüyoruz ve her ikisini de dengeleyebiliriz. Bu çok önemli iç dengemizi sağlayamadığımızda ise dengesizlik doğal olarak dışarıya yansıyor ve güç savaşları, yarım kalmış yaratımlar dışımızda da sürüyor.

Kutsal Kadın bastırılmış durumda. Bu her gün gördüğümüz, yaşadığımız bir şey, içimizde ve dışımızda. Toplumlarda hakların eşitsizliği, kadınların susturulması, daha az saygı görmesi, ayıplanmasıyla, her fırsatta azımsanmasıyla buna şahit oluyoruz. Fakat belki de bunun sebebini İlahi Dişinin gücünün devasalığı ve ondan neden korkulduğunu çözümleyerek anlayabiliriz. İşler yolunda gitmediğinde, Kutsal Kadın parçamızın gerçeğe ve kalbe olan bağlantısıyla değişime giden arzumuz ortaya çıkar. O bizi bilmediğimiz alanlara taşır, eskiyi bırakma, hayat üzerindeki kontrolümüzü yumuşatma, teslimiyet ve dönüşüm ihtiyacımızın önüne geçilemez. Böyle olduğunda egolarımız mutsuz olur. Değişimi ego hiç ama hiç sevmez. Egonun kazanç olarak gördüklerine, yanılsama ve yanlış anlamalarına karşı bir güç ortaya çıkmıştır. Gerçek ihtiyaç, korkudan doğru değil, sevgi ve güvenden yola çıkarak yaratıma girmektir. Bireysel hayatlarımızda tüm toplumsal şartlanmalar, okullarda öğretilenler ve ailevi kalıplar göz önüne alındığında, İlahi Dişinin söylediklerine güvenmemiz zordur. Sezgilerimizi susturabilir, hislerimizi görmezden gelebiliriz. Fakat, Kutsal Kadın (İlahi Dişi) her zaman en yüksek faydamıza hitap ederek konuşur.

Bastırılan İlahi Dişi yaralı bir eril enerji yaratır. Günümüzün yaralı erkek enerjisi, kontrol ve yönetme gücünün kaybından muazzam bir şekilde korkar.  En yüksek hayrımızla hizalı dişi yönlendirmeyi almadığı için, yeryüzüne kendi bildiği şekilde hükmetmeye çalışır. Bu da bizi gerçeğin ışığından alıkoyarak uyumsuzluk, huzursuzluk ve korkuya kilitler. Yaralı erkek gücünü kötüye kullanır ve derin şifaya ihtiyacı vardır. Bireysel hayatlarımızda, eril enerjinin en saf haliyle bedenlenmesi için gerekli cesareti bulamayabiliriz. Özgüven ve öz-değerimiz düşük olduğundan gerektiğinde hayır demek zordur. Fikirlerimizi harekete geçirmek ise daha da zordur. Sevgiye dair olmayanla yüzleşmek yerine görmezden gelmeyi seçebiliriz. Gerekli olduğunu düşündüğümüz değişiklikleri yapamayabiliriz. Olumlu yaratım kısırlaşmıştır. Korkudayızdır. Erkek enerjiden de korkabiliriz, her şey bir yana, binlerce yıldan beri erkek enerji bizlere şiddet ve hükmetmek gibi gelmiyor mu?

Oysa, şiddet ve zorlama uygulamadan da sağlam, kararlı ve güçlü olabiliriz. Kutsal Erkeğe güvenebiliriz çünkü onun da kökleri kalptedir. Ve Kutsal Erkeği onurlandırdığımızda cesaret en derin benliğimizden gelir. Davranışlarımız güçlü, güvenli ve yapıcıdır.

Toplumlarımız, seçimlerimiz ve tavırlarımızdaki dengesizlik, fiziksel beynimize de yansır. Farkındalık ve yüksek düşünceyle bağdaştırılan neokorteks, iki  parçadan oluşur. Sağ beyin dişi yön olarak görülebilir; Pasif, hisler ve sezgilerle bağlantıda, bilgiyi kabul eden ve büyük resmi gören parçamız. Bu parça, yaratıcılık, hissetmek, merhamet ve sadece var olmakla ilgilidir.

Sol taraf ise erildir, aktiftir. Sağ tarafın aldığı bilgileri organize eder, elekten geçirir. Analitik parçamızdır, yapı ve düzen ister. Sol beyin zekayla çalışır ve bunu yaparken oldukça meşgul olmayı da sever.

Çoğumuzda bu iki parçamız da dengede değil. Diyelim ki, aşırı şekilde sol beynimize yükleniyoruz. Oldukça alaycı ve şüpheci olabiliriz. Böyle insanlar yüksek zekaya sahiptirler fakat bedenin hisseden tarafından gelen bilgiler eksiktir. Duygularla olan bağlantı kopmuştur. Bedensel farkındalığımız ise en düşük seviyede devam eder. Kanıt isteriz ve kanıtlar bile belli şekillerde olmalıdır, yoksa onları kabul etmeyiz. Doğa mekanik bir makinedir. İnsandan daha büyük bir güç olmadığına inanabiliriz. Görüşlerimizde totaliter hale gelebiliriz. Kendimizi her şeyi bilen bir lider olarak görebiliriz.

Bir de tam tersine bakalım. Sağ beyne aşırı yükleniyoruz. Kendimiz adına düşünmeden, muhakeme etmeden kör bir şekilde inanabiliriz. Bizi duygularımızın yönetmesine izin veririz. Özgür irade yerine mutlak kadere inanırız. Haklarımızı korumayıp, otoriteye boyun eğeriz, kabullenici olduğumuzdan değil kendimizi değersiz ve çaresiz gördüğümüzden. Bu da bizi hareketsizliğe iter böylece olumlu değişiklerin önüne geçeriz.

Bunlar aşırı dengesizliklerin örnekleridir. Yukarıda söylediğim gibi çoğumuzda dengesizlik var. Çoğunlukla her iki taraf da çalışıyor ancak işletim sistemimizin bütünü karmaşık bir dengesizlik yaşıyor.

Dengesizlik, zihnimizin tam potansiyeli ile çalışmasını engeller. Bir uçtan diğer aşırı uca giden fikirler şarkılarda bile anlatılan “kalp-mantık” ikilemine yol açar. Oysa bu gibi durumda ne kalp, ne de mantık tek başına doğrudur. Bu ikisi bir arada, eşit ortaklar olarak çalıştığında gerçeği buluruz. Yani birbirine örülmüş, iç içe geçmiş Kutsal Dişi ve Kutsal Erkek ortaklığa girdiğinde…

İç dengemizi farkındalık egzersizleri ve meditasyonla yeniden kurabiliriz. Dinlemeyi (İlahi Dişi enerji), verileni kabul etmeyi böyle öğreniriz. Alınan bilgilere değer verip işlemden geçirildiğinde ise gerekli hareketlere karar veririz (İlahi Eril enerji)

Böylece hem yeni bilgilere açık oluruz, hem de körü körüne inanmak yerine anlayışımızı geliştiririz. Yaralarımız işte böyle şifalanır, şartlanmalarımızı salıvererek… Korku cesarete dönüşür. Bu sayede egolarımızın dediği gibi ortada bir eril-dişi enerji savaşı olmadığını anlarız. Sadece bir arada çalışmak, birbirine kavuşmak isteyen aynı Yaratan enerjisinin iki yüzü vardır.

İçimizde barışı ve birlikteliği sağladığımızda, tanrıyı oynamak, gücünü ispat etmeye çalışmak ve korkularla yönetilmek yerine, tabiatla uyuma ve hizaya geliriz. Böylece daha sağlıklı oluruz. Enerji içimizden serbestçe akar. Bütünleşmişizdir. Sadece kendimize hükümdar oluruz. Gerçek gücümüzü tanırız ve kaderimizi kendi seçimlerimizle yaratırız. Bu da gerçek kişisel egemenlik ve bağımsızlık anlamına gelir. Cehalet ve korku arkada kalınca cesarete doğarız. Bu, simyevi evliliktir. Düalitenin birliği…

Bu Ekinoks haftasında denge konusunda yazmaya devam ederken, hatırlatmak isterim, içimizdeki savaş aslında yok. Ne zihin bedene, ne kalp mantığa, ne de kadın erkeğe karşı. Bunu en güzel şekilde içselleştirmemiz için düzenli meditasyonu tekrar tekrar öneriyorum. Ayrıca, ilk etapta meditasyonun yanında Michael’ın Nefesiyle çalışmanız da büyük fark yaratacaktır.

Bu konuda tam sorumluluk almanın vaktinin çoktan geldiğine kalpten inanıyorum.

©2017 Mor Alev


Bu değişim döneminde, “Büyük Resme” ve yükseliş sürecindeki rolünüze dair daha fazla anlayış sahibi olmak, Yüksek Benliğiniz ve Ruh Ekibinizle daha yakın bağlantıda yaşamak üzere, Yüksek Benliğiniz (Yaratan Benliğiniz, Öz-Benliğiniz, İçinizdeki Işık) yönetiminde Mor Alev’le kişisel olarak çalışmak istiyorsanız lütfen “Yükseliş Enerjileri ile Kişisel Danışmanlık” bağlantısına gidin.

2019’da YENİ! En son nöroplastisite yöntemleriyle hayatınızı akışa açmak, alma-verme dengesini kurmak, kısır döngüleri sona erdirmek ve bolluğa “evet!” demek için “Dönüşümsel Akış ve Bolluk Metodu” bağlantısına tıklayın.

2019 Haziran’da YENİ! SAĞLIKLI KİLOYA ULAŞMAK ve bedeninizle barışmak için Dönüşümsel Akış ve Bolluk Metodu ile Sağlıklı Zayıflama yönteminden faydalanmak için buraya tıklayınız.


Bu yazının 5846 numaralı Telif Hakları Kanunu uyarınca tamamının ya da parçalarının kopyalanması, izinsiz olarak yayınlanması, yazarının adının değiştirilmesi, üzerinde hak iddia edilmesi yasaktır. Kanunun 71. maddesi uyarınca bunun aksi davranışlar hakkında kanuni işlem yapılır. http://moralev.com

11 comments

  1. Eril dişil enerji ile ilgili uzun süredir araştırıyorum, okuyorum hatırlarsan geçen aylarda sana bu konuyla alakalı türkçe kaynak sormuştuk bu blogda. Öncelikle bu yazıyı yayınladığın için çok teşekkür ederim. Bu konunun bu sayfada herkesin ulaşacağı şekilde olması muhteşem ve şu ana kadar ki en iyi türkçe kaynaklardan biri. 🙏
    Sana bir soru sormak istiyorum, “Kutsal Kadın yaratıcı parçamızdır. Bilinmeyene açıktır. Evrene ve henüz anlamlandıramadığımız gerçeklik seviyelerine açık farkındalığımızdır. Bizimle hisler, düşünceler, sezgiler ve rüyalarla konuşur. Kalbimizin, en derin benliğimizin mesajlarına olan açıklığımız ve kabulleniliciliğimizdir. Bedenimiz aracılığıyla gelen bu mesajları onurlandırmayı, onlara güvenmeyi öğrenebiliriz. Onun şefkati ve bilgeliği sayesinde gelişime, dengeye ve bir olmaya doğru yürürüz.”
    Buradan hareketle, dişi enerjinin bilgeliği nedir? Sanki bütün bildiklerim ve hislerim yetersiz kalıyor, bu kısmı uzun süredir anlamaya çalışıyorum. Diyelim ki, yaratıcı parçamın farkındayım, evrenin henüz adalndıramadığım seviyelerine açığım, düşünce, sezgi ve rüyalarımı dikkate alıyorum, gözlemliyorum, o duygu ve düşünceyi yakalayıp kabulleniyorum. Bütün bu süreç bir bütün olarak bilgelik mi oluyor yoksa bunların sonucunda ortaya çıkan her şeyi bilme ama aynı zamanda da bilmediğini bilmek, yaradana, birliğe ve hayata bir güvenmek mi bilgelik ? Tüm bunların ötesinde bu dişi bilgelik nasıl bir hal ki içimdeki erili de harekete geçirip dengeye sokuyor? Umarım sorum saçma gelmemiştir.

    Hepimize katkısı olsun dilerim..

    Beğen

    1. Sevgili Zeynep, size nasıl dişi enerjinin bilgeliğini anlatabilirim? Bu herkesin farkındalığına göre başkalaşabilir, bizim için de geliştikçe farklılaşmıyor mu? Kutsal Dişiyi zihinsel olarak anlamaya, analiz etmeye çalışmayın. Yazıdaki gibi hissedin. Sevgilerimle

      Beğen

  2. Yine takip ettiğim bikaç astrologun burc yorumları birbirinden farklı. Ancak negatif yorum olunca etkileniyorum. Moralev:(

    Beğen

    1. Sevgili Guş, bu sizin seçiminiz. Etkilenmeyi seçebilirsiniz ya da buna bir son verebilirsiniz. O yorumları okumayı seçebilirsiniz ya da seçmeyebilirsiniz. Geçenlerde “kaygıya son” isimli bir mesaj yayınlamıştım. O bence size yardımcı olacaktır. Sevgilerimle

      Beğen

  3. Sevgili Mor Alev,

    Kendim için iyi olduğunu düşündüğüm şeyleri bile yaparken zihnimin bunları bana karşı zorbaca dayattığını fark ettim. Yani kafamın içinde sanki bir düşman konuşuyor, bir de iyiliğim için olduğunu söylüyor. Yapmak için içimde hiç istek hissedemediğim ama yaparsam daha iyi yaşayacağımı söyleyen binlerce cümle, binlerce değişik senaryo. Tamam, gerçekten fikir üretmede çok iyi kendisi fakat bir dur diyemiyorum, bir de onunla savaştıkça daha çok kapılıyorum o düşüncelere. Youtube’dan farkındalıkla ilgili videolar izliyorum, diyorum ki heh şimdi ona bunu uygulayacağım, o düşünceler gelince bunu yapacağım falan, sonra bir bakıyorum hep bir tetikte olma halindeyim ve yine en başa dönmüşüm… o savaşan düşüncelerin içine… Yani en sonunda şu -bir şey yapma- düşüncesinin işe yaramadığını anladım artık. Şu an ile savaşmak bir işe yaramıyor. Sanırım cevap Sevgi. Her zaman her şeyin çözümü olduğu gibi 🙂

    Son olarak yazınız için çok teşekkür ederim…

    Beğen

  4. Her sabah uyandığımda yeni yazı eklemiş misiniz diye bakıyorum… Biliyor musunuz varlığınız benim için bir sevinç sebebi, siz böyle bütünün hayrına uğraşırken içimden şöyle yazmak geldi; lütfen kendinize iyi bakınız ❤

    Liked by 1 kişi

Yorumlar kapatıldı.