Koç’ta Yeni Ay, Yeni Astrolojik Yılın Başlangıcı: Rüzgâr Doğu’dan Esiyor – Mor Alev Gökyüzü ile Yükseliş Raporu

Sevgili Dostlar, 28 Mart’ın erken saatlerinde Zodyak’ın ilk burcunda, ilk yeni ay gerçekleşecek, böylece Astrolojik açıdan bir yeni yıla daha girmiş olacağız. Bu yeni ayın Sabian sembolü, 2018’de bir sonraki Koç yeni aya kadar bize rehberlik edecek ve enerjilerin tonunu belirleyecek. İsterseniz, öncelikle arkada bıraktığımız senenin sembolünü şöyle bir hatırlayalım:

2016-2017 Astrolojik Yılının Sabian Sembolü: “Doğu desenleriyle süslü sihirli halı”

Geçen yıl şunları yazmışım: “Neden uçma ihtiyacı duyarız, neden bir sihirli halımız olsun isteriz?

  • Hedefe diğer yöntemlerle çok uzun sürede ve büyük engellerle karşılaşarak ulaşacağımızı biliriz. Yol, bazen otobandan da olsa, dağlardan ve vadilerden, uçurumlardan ve nehirlerden geçer. Uzun, çok uzun sürebilir, bu zaman zaman çok keyifli de olsa, yorucudur, hatta arada sırada tehlikelidir. Hedefi gözden kaybedebiliriz ya da istediğimiz yere ulaşamayabiliriz. Bazen amaç o kadar önemlidir ki, bir macerayı diğer macerayla değiş tokuş edip uçmak isteriz.
  • Yükseklerden aşağıdaki manzarayı görmek isteriz. Büyük resim o zaman bütün netliği ile ortaya çıkar. Aradığımızı çok daha kolay bulabiliriz. Uydu fotoğraflarını düşünün, hep içinde yaşadığınız şehri bambaşka bir açıdan görmenizi sağlar. Arkeolojide, haritacılıkta, ormancılıkta artık bu çok kullanılan bir yöntemdir. Biz aslında neredeyiz? İçinde bulunduğumuz dört duvar, binalarla çevrelenmiş sokaklar, bulvarların da ötesinde nerede yaşıyoruz? Bulunduğumuz yer neye benziyor? Kendimize nasıl bir ortam yarattık?”

2016 boyunca ve 2017’nin başında o kadar çok büyük resmi görme ihtiyacımız, o kadar çok yol kayıplığı ve yeniden yolunu bulmalar yaşadık ki, enerjik olarak bu uçan halıya sahip olmasak kendimizi nasıl bir kargaşanın, verimsiz bir yıkımın içinde bulurduk bilmiyorum. Bu sembolü ve geçmiş yılı anlatırken şöyle devam etmişim:

“Dane Rudhyar bu sembolü ‘yaratıcı düşüncenin kullanılması’ olarak özetlemiş. Bildiğimiz her şeyin üzerinde uçarsak, kendimizi gündelik hayatın gerçekliğinden kısa bir süre için ayırıp, onu dışarıdan incelersek ne olur? Endişe ve kaygıların yersiz olduğunu görebiliriz, bir sonraki adımımızı aynı harita da yol bulur gibi belirleyebiliriz. Bakış açımız değiştiğinde olayları, durumları, duyguları çok daha iyi anlayabiliriz. Hatta kaybolmuşluk duygusunu eleriz. Çünkü yükseklerde nerede olduğumuzu biliriz, sokaklar arasında kaybolmak yerine önümüzde bir rehber görüntü vardır.

Bu yeni yıl süresince sık sık uçan halımıza ihtiyacımız olacak. Çünkü asla ve asla insan benliğimizle, şu anda her şeyi bilmemiz mümkün değil! Bilmiyoruz!

‘Neden işimi kaybettiğimi bilmiyorum. Neden bu evden taşınmak zorunda olduğumu bilmiyorum. Neden çocuğuma bir türlü söz dinletemediğimi bilmiyorum. Neden moralim bozuk bilmiyorum. Neden aldatıldığımı bilmiyorum. Neden savaş çıktığını bilmiyorum. Neden dost olamadığımızı bilmiyorum…’ Ya da ‘nasıl’ la başlayan sorular, ya da ‘ne zaman’ la başlayan sorular. HER ŞEYİ BİLMİYORUZ.”

Öyle çok bilinmez ve beklenmedik şeyler geldi ki başımıza 2016’da! Böyle koca koca “bilmiyoruz” yazmış olmamı gerçekten ilginç buldum. Evet, biraz böbürlenmeye giriyor ama izin verin bu blog yazarı kendine ufak bir “aferin” desin. Tabii, şaka bir yana, gerçek övgüler ve teşekkürler Sabian sembollerin sihirli bilgeliğine gidiyor. Geçen yılın sembolüne ve enerjisine dair şunları eklemişim:

“Önce bilmediğimizi itiraf edersek, sonra durumu anlamaya ve akabinde yeni anlayıştan yola çıkarak çözüm getirmeye niyet edersek, yolun yarısından çoğunu almış oluruz. Bu astrolojik yılda, en iyi uçuş sizi bulunduğunuz yere zincirleyen bağları kesip, tarafsız alana geçmek üzere meditasyon yaptığınızda gerçekleşecektir. (Meditasyonu günlük alışkanlık haline getirmenizi kalpten öneriyorum, bunun sadece kendimize değil insanlığa hizmet olduğuna inanıyorum.) O zaman sezgileriniz size bir sonraki adımı, gerçekleri, yeni yöntemleri anlatacaktır. Böyle olunca da sarsıntılı kara yolculuğu yerine hedefinize uçarak ulaşacaksınız. Şu kelimeleri çok çabuk kısa bir cümleyle tamamlayın:

  • Hayat …….
  • Ben …..
  • İnsanlar…..
  • Para…..
  • Mutlulukla ilgili bilinmesi gereken en önemli şey….

Bir sene sonra, bir başka Astrolojik yıl başlangıcında bu anahtar kelimeleri yeniden yayınlayacağım ve yine çok çabuk tamamlamanızı isteyeceğim. Farka inanamayacaksınız.”

Evet dostlar, anahtar kelimeleri bu sefer nasıl cümlelerle tamamladınız? Geçen sene ile arasında fark var mı? Varsa neler değişmiş?

Şimdi,önümüzdeki yıla bakalım.

Yeni Ayın ve Yeni Astrolojik Yılın (2017-2018) Sabian Sembolü: “Kurdeleleri doğudan esen rüzgârla uçuşan büyük şapka”

1925’de bilmediğimiz bir tarihte, San Diego’nun Balboa parkında bir öğleden sonra boyunca Marc Edmund Jones, Zodyak’ın her derecesini temsil eden karıştırılmış kartları verirken, medyum Elsie Wheeler her kart için ona gelen ifadeyi söylüyor, Jones, bunu kartın arkasına yazıyordu. Wheeler ağır artritinden dolayı ancak tekerlekli sandalye ile dolaşabiliyordu, ağrı ve acılarından dolayı bazen başını çevirmesi, hatta ellerini kıpırdatması bile mümkün olmuyordu. Ama inanılmaz yetenekli bir medyumdu. Eski Sümer’in Sabian Kardeşliğine bağlanmışlardı ve artık kaybolmuş olan sembolleri onların yardımıyla geri getiriyorlardı. O anda Elsie Wheeler’ın aklından ne geçiyordu acaba? Bunu bir öğleden sonra meşgalesi, evinden çıkıp taze park havasını solumak için bir fırsat olarak mı görüyordu? Şimdi, aradan 92 yıl geçtikten sonra bu sembollerin isabetliliğine hala şaşırırken bizler, o belki de boyut değiştirip bu dünyadan gittiğinde orijinal Sabianlardan biri olduğunu buldu! Bu yeni ayın ve yeni astrolojik yılın sembolü çok katmanlı anlamlar içeriyor ve önümüzdeki bir astroloji yılı boyunca bizlere rehberlik yapacak.

Şapka, Kişiliğimiz, Özümüz?

Önce şapkadan başlayalım. Arkadaşlar, bizler artık bu semboldeki gibi kurdeleli şapkalar takmıyoruz ama 1925’de şapkalar, miğferler ve baş süsleri yüzlerce, hatta binlerce yıllık bir alışkanlıktı ve her biri bir şeyler anlatıyordu, aslında hala daha öyle. Şöyle bir düşünürsek, başımıza taktığımız şey bizim hakkımızda mesajlar içeriyor, asker, polis, zabıta şapkasından, baretlere, mezuniyet ya da izci kepine hatta bu yılki kadın hakları yürüyüşlerinde kullanılan pembe berelere kadar, toplumdaki yerimizi, fikirlerimizi, inançlarımızı, bazen de mesleğimizi tek bir kelime kullanmadan iletmiş oluyoruz. Bir zamanlar (ve bazen hala daha) başımızdaki o giysi parçası aynı zamanda bir statü ve varlık işareti olarak da kullanılıyordu. Bunun altında yatan sebeplerden biri de belli bir gruba ait hissetmenin sizi koruduğu, sizi ayrıcalıklı kıldığı, sizi çeşitli ortamlarda zaman zaman diğerlerinden üstün hissettirmesiydi, örneğin kralın tacı, vezirin kavuğu, vs… Yani burada büründüğümüz kimliklerden bahsediyoruz. Hepimiz görünmez şapkalar takıp çıkarıyoruz, kendimizi ifade ederken ben doktorum, ben avukatım, ben işçiyim, ben anneyim, ben öğrenciyim gibi yaptıklarımız ve bulunduğumuz grupla kendimizi tanımlıyoruz. Bu tanımların hepsi aslında geçicidir. Ve hiçbiri bizi anlatmaz, sadece ne “yaptığımızı” karşı tarafa açıklar. Ama şapkalarına derinden bağlı çok insan var. Şapkaları için savaş çıkarmayı göze alanlar bile var. Şimdi, ya doğudan esen rüzgâr bir anda şapkanızı kapıp götürürse? Geçenlerde not almış olduğum bir soru vardı ve fikrimce bu 12 ay boyunca son derece önemli bir soru olarak karşımıza çıkıyor:

Sizi kimsenin tanımadığı, geçmişinizin, toplumsal markörlerinizin, anlatacağınız geçmiş hikâyelerinizin hiçbir şey ifade etmediği, onların sizi ne aşağıya ne de yukarıya çektiği bir ortamda SİZ KİMSİNİZ?

Böyle bir durum size neler hissettirir? Olduğunuz kişiyi ifade edebilmenin özgürlüğü mü? Geçmişteki tanındığınız ortama geri dönmek için umutsuzca çabalamak mı? Yepyeni bir hayat yaratmak mı? SİZ, hiçbir zorlama, şartlandırma, kalıp olmadığında ne istersiniz? Nasıl yaşamayı arzularsınız? Şimdikinin aynını mı kurgulamaya çalışırsınız, yoksa başka ortamlar mı oluşturursunuz?

Çıplakken kimsiniz?

Bu soruların cevabı bizi yılın ana teması olan GERÇEK RENKLERİMİZLE PARLAMAYA götürecek. İçimizdeki kimlik arayışı ve özümüz olma yolculuğumuz bu sene bambaşka ve çok güçlü seviyede devam ediyor. Bu konuda şu anda süregelen Venüs’ün geri gidişi de muazzam katkıda bulunuyor, kendi benliğimizi yeniden onunla buluyoruz, yeni kişisel sınırlar çiziyoruz.

Rüzgârla İlerlemek

Bu sembolün ikinci önemli işareti ise “doğudan esen rüzgâr”. Doğu, günün başladığı yerdir. Yeni gün, yeniçağ, yeni zamanlar hep önce doğan güneşle müjdelenir. Bu “1” senesine uygun başka bir sembol olamazdı zaten. Yeniler devam edecek bundan kuşkunuz olmasın.

“Doğudan esen rüzgârın” değişim rüzgârları olduğunu anladık ama acaba değişimin kendisi de gerçekten doğudan mı gelecek? Uzak Doğu? Yakın Doğu? Belki Orta Doğu? Bilmiyorum. Ama çok isterim ki bu astrolojik yıl bitmeden Orta Doğu’dan doğru önüne geçilemez bir barış rüzgârı essin ve hepimizi arındırsın.

“Doğudan esen rüzgârın” bir üçüncü anlamı da var ki, bu konuda hepimiz hemfikir olabiliriz. Doğu her zaman ruhani olanı, bilgeliği ve psişik güçleri temsil eder. Özellikle kişisel gelişimiyle ilgilenen bizler, psikoloji alanında çalışanlar, alternatif terapi ve sürdürülebilir sağlıklı yaşamla uğraşan kişiler doğunun bilgeliğinden, binlerce yıllık geleneklerinden faydalanır. Yani şapkayı “uçuran” rüzgâr, bir çılgın fırtına değil de birbiri üzerine yaşanan aydınlanmalar olabilir. Bilincimizdeki ilerlemeler bu sene fikrimce önüne geçilemez olacak. Nasıl bir rüzgârı durduramıyorsanız, ne kadar bir kenara saklanmaya çalışsanız da sonunda onu yaşamak zorunda kalıyorsanız, uyanış da durdurulamaz şekilde yayılmaya devam edecek. Bu dönemde ruhani deneyimlerin oldukça fazla artacağına da inanıyorum.

Şimdi, bu sembolün bize getirdiği geleceğe bakalım. Çok ama çok olumlu bir yeniden doğuş ve onun getirdiği değişim rüzgârlarını görüyoruz. Bu doğum güçlü ideallerden ve sağlam temellerden kaynaklanıyor. Şapkamız bir ihtimal bizi şimdilik koruyor, bir süre sonra ona da ihtiyacımız kalmayacak. Hayat durağan değildir, akar. Her şey ama her şey geçidir ve değişir. Biz de değişiriz. Sahip olduğumuz şeyler değişir, yaşadığımız yerler ve hayata bakış açımız. Hiç bitmeyen döngülerin içindeyizdir. Değişimin doğasını anladığımızda onu sevmeye başlarız, teslim oluruz, tabiata karşı gelmeyi bırakırız.

Önerim hepimizin yelkenlerini fora edip doğudan gelen rüzgârla doldurması ve yoluna devam etmesidir. Rüzgâra güvenin. Bu rüzgâr sizi en uygun sahile götürecek. Ona direnmeyin, tersine gitmeye çalışmayın, yoksa olduğunuz yerde dönüp durduğunuzu görürsünüz. Şimdinin gözde sözleriyle, akışta kalın, anda kalın.

Bu yeni ay yazısı önümüzdeki 4 haftayı değil, 12 ayı birden kapsıyor. Bundan dolayı önemli bir yeni ay yaşıyoruz.

Venüs Etkisi

Genel olarak yıldız haritasına baktığımızda Venüs’ün bu yeni ayda önemli bir görev alarak önümüzdeki aylara da damgasını vurduğunu görüyoruz. Bizi öz-sevgiye ve böylece birliktelik bilincine doğru taşıyan Venüs enerjisi oldukça baskın. Ben “Koç’ta Venüs zayıftır” sözlerine katılmıyorum, hiçbir gezegen fikrimce hiçbir burçta zayıf değildir, sadece farklı yüzlerini gösterme fırsatı bulur. Venüs Koç’a girdiğinden beri özünü seven, özünü onurlandıran ve onun için “hayır!” demeye hazır, kalıpları yıkan, kabına sığamayan öncü bir Tanrıça görüyorum. Bu çok güçlü bir dişi enerji, bütünün mutluluğunun kendi mutluluğundan geçtiğini biliyor.

Belki, Terazi, Yengeç, Oğlak ve Koç’ta gezegenleri kümelenmiş arkadaşlar çok da eğlenceli vakit geçirmiyor olabilirler bu yüzden ama Venüs’ün bize öğrettikleri buna değer! Sevgiyi kendi içinde arayan ve bunu ilan eden Venüs’e burada “şapka” 🙂 çıkarmalıyız. Bunun bir dişi enerji olması fiziksel cinsiyeti erkek olanları dışarıda bırakmıyor, eksiksiz hepimizi etkiliyor, hepimizin yıldız haritasında bir yerlerde Venüs var.

Bugün Venüs’ün geri yolculuğunu derinden yaşayan herkese bir şarkı yolluyorum. (Big Love – Fleetwood Mac/Lindsey Buckingham) Notaları ve Koç stili yükselen tansiyonuyla bu arayışı çok güzel ifade ediyor. Venüs çok yakında Balık’a girecek, orada Birliktelik Bilincini tadıp yeniden Koç’a yönelecek.

Hepinize harika bir ay diliyorum.

©Mor Alev 2017

Bu dönemde salıverme, arınma ve hayatınıza yeniden yön vermek konularında dönüşümünüzü hızlandırmak, ruhunuzun potansiyelini tam anlamıyla hayata geçirmek, Yüksek Benliğinizle daha yakın bir ilişki kurmak ve Mor Alev’le kişisel olarak çalışmak için randevu almak istiyorsanız lütfen “Yükseliş Enerjileri ile Kişisel Danışmanlık” bağlantısına gidin ya da moralev@outlook.com adresine yazın.

Bu yazının 5846 numaralı Telif Hakları Kanunu uyarınca tamamının ya da parçalarının kopyalanması, izinsiz olarak yayınlanması, yazarının adının değiştirilmesi, üzerinde hak iddia edilmesi yasaktır. Kanunun 71. maddesi uyarınca bunun aksi davranışlar hakkında kanuni işlem yapılır. http://moralev.com

9 comments

  1. Hayat: öğrenmek,ders,öğretmen
    Ben: kendini arayan yorgun bir yolcu
    İnsanlar: her biri bir ayna,kayıp ruhlar
    Para: Hep uzaktan seyrettiğim süslü bir kutu
    Mutluluk için en önemli şey: kendi kalbine dönmek,kendini bulmak,olmak…
    Sevgiler,selamlar iyi ki varsınız 💐🌸🌷🍀🌹🌻🌺🍄🌾🌿🍂🍃🍁🌴🌲🌱🌼

    Liked by 1 kişi

  2. İyi ki doğdum 🙂

    Venüs güneşte Koç’ta tutuldu. 28 Mart’ın ilk saatleri yeni ay ve 30 Mart saat 12.00 ile 12.30 arasında da benim doğumum var.. Yükselenim de bu durumda Yengeç. Doğumum Kutlu Ol’sun..İyi ki doğmuşum.. Sabian Sembollerinin yeni yıl mesajları özgürlük, sevgi ve Tanrıça enerjileri kalbimde..“Kurdeleleri doğudan esen rüzgârla uçuşan büyük şapka” resmi, şapkadan çok bana bembeyaza sürükledi. Gelincik tarlasında bir gelin. Kral ve Kraliçe çıplakken özgür sanırım içimde.. Işığım daha da parlasın ve parlatsın.. Bütünün yüksek hayrına Ol’sun.. Çok teşekkür ederim.. AŞK’LA

    Liked by 1 kişi

  3. Sevgili Mor Alev selam iyi ki varsınız diyerek burada olan herkese merhaba diyorum…
    Neredeyse bir aydır size danışıp danışmamak arasında ikilem deyken bu yeni ayla ilgili yazıyı aldıktan sonra size sormadan edemedim.
    Belkide benim gibi hisseden de vardır.
    Bundan bir ay evvel sabaha karşı bineceğim uçağa giderken gökyüzünde yeni oluşmuş ilk dördün safhasındaki yeni ayı gördüm bir an şaşırdım ne zaman atladığımı düşündüm zira dolunay ve yeni ayları özellikle takip ederim…
    Bir an kendimle mücadele ettim yok sen öyle sanmışsındır dedim… Düşünceler arasında dolandım durdum ve bıraktım… Dört gün geçtikten sonra facebook ta İstanbul saatiyle gerçekleşecek yeni ay saatini gördüm…Bir daha şaşırdım…
    Şimdi aynı sahneyi üç gün evvel gene yaşadım gene gökyüzünde yeni ayın ilk halini gördüm ve bu gün yarın gireceğimiz yeni ayın mesajı var… bu nedir ?
    Birde son iki aydır belkide daha fazla pc ve telefon ekranında görünen pek çok resmi neredeyse boyutlu görüyorum elimi uzatsam içine girecekmiş gibi bir kaç kişiye sordum belki onlarda benim gibi görüyorlar diye ama kimse aynı tepkiyi vermiyor.Son derece sağlıklı olduğuma eminim :))) ama kimi zaman cevap ararız ya buda o misal…
    Sevgiyle kalın Teşekkür ediyorum…

    Beğen

    1. Sevgili Meleketkisi, yeni ay karanlıktır, görünmez. Güneşin gölgesindedir, bu bir birleşmedir. Yani dolunayın tam tersine gökyüzünde ay yokmuş gibidir. Gördüğünüz hilal son dördün evresindeki günlerden birine ait olmalı. Yeni ayın ilk hali dediğiniz aslında yeni ay oluştuktan sonra gerçekleşen ince hilaldir, yani yeni ay değil, ondan sonraki günlerde oluşan halidir. Siz her iki durumda da yeni aydan birkaç gün önce gerçekleştiği için ayın sona erdiği evredeki halini görmüş olabilirsiniz. Ben bu şekilde anlıyorum durumu. Sevgilerimle

      Beğen

  4. Hayat derslerle dolu
    Ben öğrenmeye çalışıyorum
    İnsanlar değişiyor
    Para yeteri kadar olmalı
    Mutlulukla ilgili bilinmesi gereken en önemli şey geçici olduğu diye düşündüm ama yazinin devamini okudugumda onemli bir soruyla karsilastim : sizi kimsenin tanimadigi ile koyu renk yazilmis kisim hayal edemeyen biri olarak bana ne guzel birsey verdin anlayamazsin cok tesekkurler sevgiler

    Liked by 1 kişi

  5. selam,

    sanırım bu blogun en sabırsız takipçisiyim:)) tüm sabırsızlığıma ve e hadi ama halime rağmen:) bir şey olmadığında ya da ertelendiğinde her seferinde bir sonraki adımda cevabını alıyorum. örn bir şeyi unutuyorum ve artık diyorum ki büyük bir ihtimal ona bugün ihtiyacım yok ve öyle de oluyor. ya da ertelendiğinde onun yerine o gün çok daha önemli bir şeyin olması için yer açıldığını fark ediyorum. sadece akışı yaşıyorum. hala çok zorlanıyorum. ertafımda kelebekler uçuşmuyor ne yazık ki ama bir şeylerin artık ruhumu ve bedenimi terk etmek istediğini ki buna eski enerjiler diyebiliriz, bunun da beni sıkıştırdığını düşünüyorum. enerji değişimlerini çok yoğun bir şekilde yaşıyorum. bazen fiziksel semptomlara da dönüşüyor. bedenim adeta gitmek istemiyor. bu direnişin de son direnişler olduğunu ve sonlanacağını biliyorum.:))

    Liked by 1 kişi

  6. ben kimim??……mesajın sonun da tek hissettiğim bu oldu…..geçmiş arkada kaldı…gelecek meditasyon sırasında gözlerimi kapattığımda yepyeni bir yaşam hissi…içimden ”hazırım ..kabul oldu…onaylandı…”demek geldi ve dedim….düşüncelerim de bi berraklık var…kelimeyle anlatamıyorum…sadece bekliyorum…”an” …..bi sonraki yok…bi evvelki bitti hissi…..sevgimi yolladım…

    Liked by 1 kişi

  7. Hayat bir ezgi
    Ben orkestrasında şefim
    İnsanlar dinleyecek sakinleşecek dinginleşecek idrak edecekler
    Para ile satın alamayacaklar bizlere bahşedilen bu servet ve güzellikleri.

    Benim ve bütünün en yüce hayrına bolluğu bereketi uyanışı ve yeni boyuttaki görevimi sevgiyle kabul ediyorum
    ve öyle oldu Sevgili Meleklerim
    teşekkürler teşekkürler teşekkürler

    Beğen

Yorumlar kapatıldı.