Dolunay Yengeç’te: Şans Cesurdan Yana! – Mor Alev Gökyüzü ile Yükseliş Raporu

grand-crossBu bir Büyük Kare Açı! Hem de öncü burçlarda! Arkadaşlar, bu büyük kare açılara alıştık gibi geliyor belki, son yıllarda birkaç adet yaşadık ama bu sizde atalet yaratmasın!

Bir tarafta Güneş ve Plüton, tam karşısında Ay, karenin diğer köşesinde Jüpiter ve Haumea, onun da tam karşısında Uranüs, Eris ve Ceres. Bu bir devrim! 2017’ye hızlı başladık, hızlı devam ediyoruz! (Tamam, sanırım önemini anladınız ünlemlere şimdilik ara veriyorum.)

Dinamik, değişken, afallatacak, hatta içimizde “kaç-savaş-don” tepkisini tetikleyecek kadar beklenmedik olaylarla dolu bu enerji yıla damgasını vuruyor.

Bu sadece 3-4 gün geçerli bir durum değil. 2010 yılını hatırlayın. Hem tarihi açıdan, hem de astrolojik açıdan çok güçlü olaylar yaşanmıştı, işte bu kare açı o zamanki hizalanmaya çok benziyor. 2010, genel olarak spiritüel açıdan büyük bir arayışın dalga dalga yayıldığı bir dönemdi ama aynı zamanda Tunus’taki bir pazarcının “Artık Yeter!” enerjisi ile kendini kurban etmesiyle Arap Baharı hareketini başlattı. Bu yazı için araştırma yaparken, şimdi artık olmayan Arap liderlerin 2010 Ekim ayında bir toplantıda çektirdiği bir fotoğraf gördüm, hepsi kendinden son derece emin, objektife gülüyordu (Tunus, Yemen, Mısır liderleri ve tabii ki Libya’nın Kaddafi’si). 2010 Aralık ayında başlayan hareketle, 2011’de bu en güçlü insanlar bir bir pozisyonlarını kaybettiler, böyle olacağını o resimde akıllarından bile geçirmedikleri öyle belli ki. Bu örnek, bu büyük kare açının gücünü anlamamıza yeterlidir sanırım. Bu sene boşu boşuna yenilerin ve başlangıçların “1” senesi değil.

Şifa, Değişim, Dönüşüm ve Devrim İksiri

warrior-princess-xena-eris-archetypeDurum sadece Büyük Kare Açı’dan ibaret değil. Bu kazanda çok ince tatları olan bir karışım kaynıyor, her bir gökyüzü varlığının belli bir şekilde, belli miktarda katkıda bulunduğu bir iksir.

Merkür’le çok yakın olan Satürn, Jüpiter’i, Uranüs’ü ve Eris’i bir üçgen açıyla destekliyor. Eris’in, derin ruhsal potansiyelimizi açığa çıkaran bu dişi savaşçının, geçen yıldan beri gerçeği ortaya çıkarmak için ortalığı hallaç pamuğu gibi karıştırdığı kesin. Yerleşmiş, resmi görüşler ve kurumların tersine gittiği için, Eris’in şiddeti yıkıcı ve ayırıcı olabilir ama en yüksek ifadesinde Eris, derinden yaratıcı, baskıya karşı gerekli direniş için gücümüzü toplamamızı sağlar ve yeni fikirleri de yanında getirir.

Eris enerjisine iyi bir örnek, Albert Einstein’dır. Einstein, Eris’in kişisel güneşiyle birkaç sefer birleştiği 1905’de o zamanlar önde giden Newton fiziğini ve var olan bilimsel anlayışı tepetaklak etti, bunu yaparken de çok sayıda gelenekselci bilim insanına karşı direnmesi gerekti. (Einstein’la ilgili bilgiyi Henry Seltzer’e borçluyum, çok teşekkürler.) Eris’in dişi enerjisinin, Plüton ve Uranüs’le beraber binlerce yıldır devam eden ataerkil düzenin her yönden eşitliğe doğru zorlanıp dağılmasını yönettiği kesin.

Aynı zamanda Balık’ta bir toplantı sürüyor, Mars, Chiron’la birleşmek üzere, Chiron zaten Satürn’le bütün bir yıl süren bir operasyonda, Venüs Neptün’le birleşmiş durumda. Buna çok ihtiyacımız olan bir şifa toplantısı da diyebiliriz. (Satürn-Chiron bilgileri geçen gün yayınladığım 2017 analizinin ikinci bölümünde, isterseniz bir daha bakabilirsiniz)

“Beklenmedik” ne demek?

Yani, ortalık karışık! Peki, bu durumda bizler ne beklemeliyiz, ne yapmalıyız?

Beklenmediği bekleyelim. Bunu aylardır yazıyorum ve yazmaya devam edeceğim. Bu enerjinin somut ürünlerinin ise nasıl olaylar olacağını gerçekten bilmiyorum. Fikrimce sonuç BİZE, BİZİM DÜŞÜNCELERİMİZE ve SEÇİMLERİMİZE BAĞLI.

Geleceği tahmin edebilmek için tarihe baktığımızda, Plüton her Oğlak’tan geçtiğinde yeryüzü düzeninin başından sonuna değiştiğini görüyoruz. Bundan 240 yıl önce 1700’lerde, Fransız İhtilali, Amerikan Bağımsızlık Savaşı, bilimsel düşüncenin yükselişi, buharlı makinenin keşfiyle ulaşım ve üretim şekillerinin sonuçta yaşam tarzlarımızın tamamen yenilenmesini; bir önceki Plüton geçişine baktığımızda, 1500’lerde Amerika kıtasının sömürgeleşmesini, Osmanlı İmparatorluğunun genişlemesini, Rönesans’ı ve tabii ki denizcilikte, ateşli silahlarda, bilimde çığır açan bugün bile kullandığımız keşifleri görmemenin imkânı yok. İşte böyle bir zamandayız ve her şey ama her şey bizi 2020’ye hazırlıyor. Büyük resimden bu ufak bir yıllık kesite dönüp baktığımızda değişimin tam ortasında olduğumuzu ve her gün evrimleştiğimizi görüyoruz.

Sabian sembolleri bu değişim iksirinin olası etkileri ve gidilmesi gereken en olumlu yol hakkında bize ipuçları veriyor.

Güneş, “Savaşta cesaret için verilen iki madalya” derecesinde.

Bu sembol bizi asil amaçlarımıza ve gözü pek ilkelerimize geri çağırıyor. (Eris arketipine çok uyan bir sembol) Gündelik ufak tefek hesaplar ve onlar için anlamsızca mücadele etmek yerine enerjimizi gerçekten değerli, geleceğimizi ve yeryüzünü onurlandıracak ideallere adamamızın her zaman ödüllendirileceğini anlatıyor.

Burada iki madalya var. Biri toplumun takdiri, diğeri ise doğru olanı yaptığımıza dair kendi kendimizi takdir etmemiz. Özellikle ikinci madalyanın verdiği iç rahatlığı, özsaygı ve öz-değer duyguları tartışılmaz derecede önemli.

Bu madalyaları ve takdiri kazanmanın yolu ise kendimize ait gerçek renklerimizi tanımaktan geçiyor. Kalbinizde neyin ateşi yanıyor? Hangi konular sizde tutku uyandırıyor, kendinizi hangi evrensel prensibi uygulamaya adayacaksınız? Eşitlik? Özgürlük? Kardeşlik? Einstein gibi bilimsel ya da teknolojik ilerleme?

Sonra, nasıl harekete geçeceksiniz? Bir şekilde harekete geçeceğinizi biliyoruz, bu sene hareket etmemenin olasılığı sıfıra yakın. Ama nasıl? İlk adımınız ne olacak? İçinizdeki bilge Eris’i dinleyin, çılgın düşüncesiz asiyi, 3D savaşçıyı değil.

Ay ise “Edebiyat kulübü toplantısı” sembolünde.

book-of-books-vladimir-kushBuna zihinlerin bir araya gelmesi de diyebiliriz. Yazarların, şairlerin günümüz toplumunu, yaşantılarımızın ruhunu anlama konusunda eşsiz bir yetenekleri vardır. İlişkileri anlarlar, birer psikolog, sosyolog, antropolog gibi çalışırlar. Duygularımızı ve düşüncelerimizi, gölgelerimizi ve aydınlığımızı bize yansıtırlar. Dane Rudhyar edebiyatçılar hakkında şu sözleri söylemiş: “Onlar bilinçaltımızın en derinlerinde olanların barometresi, termometresi, aynası ve projektörüdür.”

Size en basit haliyle bu sembolün tavsiye ettiklerini aktarmak istiyorum:

Bir araya gelin. Konuşun. İnceleyin. Tartışın. Paylaşın. YARGILAMAYIN. İnsanların düşüncelerini tahmin etmeye çalışmayın. Bu kulüpte herkese yer var. Bu tartışmalarla hepimizin anlayışı yükselecek, bilmeyenler bilgilenecek, bildiğini sananlar kendilerini yeniden ayarlayacaklar. Yeni bakış açıları ortaya çıkacak. Ama bunun için bir araya gelmeniz gerekiyor. Çekinmeyin, ufacık bir cesaret yeterli. Komşunuzla, iş arkadaşınızla, otobüste yanınızda oturan adamla iletişime girin. Toplantılar düzenleyin ya da toplantılara katılın. En azından sabahları tanımadığınız bir kişiye “Günaydın” deyin. “Nasılsınız?” demek, hatır sormak, düşünceli davranmak, yardımlaşmak, BİR araya gelmek için hava durumundaki bir değişime, bir patlama ya da depreme, olumsuz bir duruma ihtiyacımız yok.

Yuvamız

owl-treeSevgili Dostlar, dün bu dolunayın yuvamızda, güvenlik hissimizde gerçekleşeceğini yazmıştım. Temel değerlerimize dönersek eğer – dürüstlük, mertlik, sevgi, yaratıcılık ve yapıcılık, açık bir kalp, anlamak isteyen bir zihin – yolun yarısından fazlasını almış oluruz.

Yuvamız, sadece içinde bulunduğumuz bir dört duvardan çok ötesi. Hepimiz, milyarlarca insan, trilyonlarca bitki, hayvan ve bakteri ve daha çok çeşitli yaşam şekli, bu yıldız gemisi yeryüzünün üzerinde, hep beraber uzayın derinliklerine yolculuk ediyoruz. Yuvamız bu yeryüzü. Güvende hissetmek istiyorsanız eğer, bankalara, ordulara, inşa etmiş olduğunuz duvarlara ve dikenli tellere bakmayın. İç dünyanıza ve onun yansıması çevrenize bakın. Dostlarınız, tanıdıklarınız, aileniz, içinde bulunduğunuz toplum destek gruplarınızdır. Kendinizi besleyin, onları da beslemiş olursunuz. Ancak siz yeterince sevgi verirseniz kendinize, onlara da destek olabilirsiniz, böylece hepimizin köklerinizi sağlamlaştırırsınız.

Bu çok kolay bir zaman değil. Kolay olsaydı, sanırım biz de burada olmazdık. Başka gezegenlerde başka maceralar peşinde koşardık. Buraya yapmaya geldiğimiz şeyi yapmaya başlayalım. İçinizdeki gücü, gerçek renklerinizi keşfetmenin tam zamanı. O güçle cesurca ayağa kalkmanın da bundan daha uygun olduğu bir dönem tarihte zor bulunur.

CS Lewis’in geçenlerde paylaştığım cesaret tanımı sürekli aklımda:

“Cesaret sadece sahip olduğumuz erdemlerden biri değildir. Cesaret bütün erdemlerin sınava tabi tutulduğu andaki halidir.”

Ve şans cesur olandan yana! (Terence, Phormio)

Dolunay, 12 Ocak günü saat 14.33 de gerçekleşiyor (İstanbul). Bilge Baykuşlar, hepinize harika ve cesur bir dolunay diliyorum!

©Mor Alev 2017

Bu dönemde salıverme, arınma ve hayatınıza yeniden yön vermek konularında dönüşümünüzü hızlandırmak, ruhunuzun potansiyelini tam anlamıyla hayata geçirmek, Yüksek Benliğinizle daha yakın bir ilişki kurmak ve Mor Alev’le kişisel olarak çalışmak için randevu almak istiyorsanız lütfen “Yükseliş Enerjileri ile Kişisel Danışmanlık” bağlantısına gidin ya da moralev@outlook.com adresine yazın.

Bu yazının 5846 numaralı Telif Hakları Kanunu uyarınca tamamının ya da parçalarının kopyalanması, izinsiz olarak yayınlanması, yazarının adının değiştirilmesi, üzerinde hak iddia edilmesi yasaktır. Kanunun 71. maddesi uyarınca bunun aksi davranışlar hakkında kanuni işlem yapılır. http://moralev.com

1 comments

Yorumlar kapatıldı.