21 Aralık 2016: Gündönümünde Yeniden Doğan Güneş

sun-photographer-unknownSevgili Dostlar, bugün saat 13.45 de (İstanbul) döngüler içinde yeni bir döngüye gireceğiz ve günler uzamaya başlayacak. Kuzey yarıkürede gündönümü, güneşin yeniden doğmasının kutlandığı bir gündür, güneyde ise yazın başlangıcı. Dünyayı bir bütün olarak gördüğümüzde ise önceki altı ayın enerjilerinin zirveye eriştiği, aynı güneşin her gün biraz daha uzun ışıldaması gibi bir sonraki döngünün enerjilerinin akmaya başladığı gündür. Her zaman gündönümlerinin ve etkilerinin önemi hakkında insanlık bir iç bilmeye, iç-görü ve sezgiye sahipti. Bu önem ve etkilerin yoğunluğu son yıllardaki enerji girişleriyle gitgide yükseldi, hatta güneş ışığının içeriğini bile ilkelce de olsa ölçebilmeye başladık.

Kutsal Erkek Enerji

Bugün, bu gündönümü özellikle Kutsal Erkek/Eril enerji getiriyor. Mars da bu enerjiyi desteklemek ve ruhani savaşçı enerjisini öne çıkarmak üzere Balık burcuna Pazartesi günü girdi. Fiziksel bedenimiz hangi cinsiyette olursa olsun, içimizdeki erkek büyük bir değişimden geçiyor. Bunu normal buluyorum. Son 25000 yılda, baskın erkek enerji, özellikle son 2000 yıla bakarsak oldukça “gölgeli” idi. Eski erkek enerji olarak niteleyebileceğim parçamız özellikle 2013-2014’den beri tam bir yeniden tanımlanmanın ortasında. Bu gündönümüyle bir süredir kalitesi ve niteliğinde değişime giren güneş ışığı da yepyeni bir şekilde yeryüzüne akmaya başlayacak.

İki yılı aşkın süredir adına Güneş dediğimiz varlığa kanallık yapıyorum. Güneş hem bir yıldız, hem Tanrı/Tanrıça enerjisi taşıyor, hem bir bilinç, hem de bir enerji portalı. Bu kanallıklar sırasında Güneş’in muhteşem Kutsal Erkek enerjisine şahit oldum, canlandıran, aydınlatan, harekete geçiren, besleyen, bakan, koruyan, genişleten ve bizleri peşine takıp kozmostaki yolculuğumuza rehberlik, öncülük eden…

Bu arada akan bilgiler üst üste ekleniyor, bulmacaların parçaları birleşerek beni, bizi büyük resme daha da yaklaştırıyordu. 2015 de bir kanallık sırasında Güneş, bizi daha çok güneş ışığına çıkmaya çağırıyordu. Daha sonra bu çağrıyı defalarca yineledi. Ama aynı zamanda uyarıyordu, “bunu dengeli yapın!”. Yani bütün bir kışı içeride geçirip sonra yaz tatilinde güneşin altında saatlerce yatarak değil, yıl boyunca her gün gün ışığında vakit geçirerek ve mutlaka bunun için dışarıya çıkarak onun ışığını ve şifasını kabul etmemizi rica ediyordu.

Güneş’in, ne zaman önemli enerji girişleri ya da önemli astrolojik olaylar gerçekleşse, solar fırtınalar ve patlamalarla özel kodlar göndererek önceden ortamı hazırladığını fark ettim. Patlamaların gerçekleştiği açıların Sabian sembolleri hep geliştirici etkilere işaret ediyordu. Bugün, bu öğlen bambaşka bir gün ışığına maruz kalmaya başlayacağız.

Solar Partiküller

Hepimiz ışıktan geliyoruz. Her insan ilk olarak ışıktı. Bu sadece felsefi bir bakış açısı ya da güzel bir söz değil. Gerçekten ışıktık! Bedenlerimizdeki elektrik/ışık enerjisi olmasa ne embriyomuz bölünüp çoğalabilir, ne de bizler doğabilirdik. Yani “özümüz ışıktır” dediğimizde, kelimenin tam anlamıyla ışık varlıklarıyız.

Işık dalgalarının büyük bir çoğunluğunu gözlerimizle göremiyoruz ancak bu ışık yok demek değil. Sadece gözlerimiz bu frekansları ayıramıyor demek!  Gözler önünde Güneş ışıklarının nasıl çalıştığına dair en etkileyici ve maalesef günlük yaşamda önem verilmeyen örneği fotosentezdir. Hepimiz fiziksel bedenlerimizde fotolüminesant özelliği olan hücrelere sahibiz. Fotolüminesans, kimyasal bir molekülün fotonları (elektromanyetik radyasyon) özümseyerek daha yüksek elektronik enerji durumuna sıçraması ve sonra da fotonları geriye yansıtmasıdır. Bunun süresi hemen hemen 10 nano-saniyedir. Yani, biraz daha basit Türkçeyle ışığı alıyoruz ve sonra da geri yansıtıyoruz, bu bilimsel olarak kanıtlanmış bir gerçektir. Foton, niteliği ve kalitesiyle fiziksel bedenimizde çok çeşitli değişimlere yol açar.

kundalini-shakti-chakrasGüneş, yaşamımızdaki en büyük ışık kaynağı ama tek kaynak değil. Her bir çakramız ve bedenlerimiz de birer ışık kaynağı. Işığı alıyoruz, işliyoruz ve ışık saçıyoruz. Güneş, milyarlarca yıldır yeryüzüne elektromanyetik radyasyon göndererek buradaki yaşamımızı sürdürmemizi ve her birimizin de birer ışık kaynağı olmasını sağlıyor. Güneş ışığının bir bölümü atmosfer tarafından süzülerek dışarıda bırakılırken, yine de yeryüzüne, bizlere hatırı sayılır şekilde solar ve kozmik partiküller ulaşıyor. Bu partiküller birer akü gibi enerji taşıyor. Haberlerde dikkat edin, bazen dünyada manyetik yırtılma adı verilen nadir durum meydana geliyor. Yani zaman zaman Gaia bu partiküllerin tamamının bize ulaşması için perdeyi aralıyor, sonra da kapatıyor. Ancak genel olarak bu ışın boyları son derece güçlü olduğundan ölçülü davranmalıyız. Yani, bir örnek verecek olursam, çikolata seviyoruz ama bütün bir gün kilolarca çikolata yemiyoruz. Yediğimizde ise tadını takdir etmek üzere yavaş yavaş çiğniyoruz. Ve genelde çikolatanın tadı ya da bizi mutlu etmesi üzerine içinde minnet de içeren bir yorum yapıyoruz. İşte Güneş ışığına ve solar partiküllere de böyle davranmalıyız.

Solar partiküller, özellikle kalp, sakral ve solar pleksus çakralarını uyandırır, dengeler. Enerjimizi katlar, yaratıcı gücümüzü artırır, duyularımızın gelişimine katıda bulunur ve üreme sistemimizi de şifalandırır. Özelikle gün başlarken ya da biterken, yani gündoğumu ve günbatımında güneşin yumuşak ışığını bilinçli olarak kabul ettiğinizde solar partiküller en faydalı halleriyle bedeninize giriş yapar, sağlığınızı yükseltir ve bu arada hem 5 duyunuz, hem de sezgileriniz güçlenir. O yüzden binlerce yıldır şafak ve günbatımında meditasyon yapmak önerilir. Daha enerjik, daha yaratıcı, daha hareketli hale gelirsiniz.

Solar partiküller aynı zamanda kodlar taşırlar, aslında bu kodlar önce hücrelere ulaşır. Hücreler bu kodlarla DNA da ya da diğer parçalarında çeşitli değişikliklere giderler ve/veya kendilerini şifalandırırlar.

Güneş Işığındaki Mesajlar

Ancak, Güneşin ışınları aynı zamanda bu muhteşem yıldızın ve evrenin ulakları gibidir. Yani ışık mesajlar taşır. Meditasyonlarınızda bu mesajları bilinçli olarak almayı isteyebilir hatta Güneş’le aranızda sürekli bir iletişim olmasını sağlayabilirsiniz! İlk etapta belki bu mesajları hemen çözemeyebilirsiniz ama biraz sebat, biraz da alışkanlık yaratarak çok çabuk gönderilen bilgileri algılayabileceğinizden hiç şüpheniz olmasın.

Güneş ışığının mesajlarında ve solar partiküllerin kodlarında bugünden itibaren büyük bir değişim gerçekleşeceğine inanıyorum. Bu yeni içerikle, Erkek Enerjinin değişiminde büyük aşamalar kaydedebileceğimizi, eski, orijinal “Kutsal” haline dönüşmek üzere bu enerjinin devasa şifalanmalardan geçeceğini, üç ayın sonunda ilkbahar ekinoksunda Kutsal Kadın/Dişi enerjiyle dengelenmesinde büyük bir ilerleme yaşanacağını da eklemek istiyorum.

Yukarıda son 25000 yıldan bahsettik, özellikle bunun son 2000 yılı “ruhun karanlık gecesi” gibiydi! 2000li yılların başından beri, gitgide hızlanan şekilde arınırken çok çabuk aynı senaryoları tekrar tekrar yaşadık. Yani, 2000 yıllık ruhun karanlık gecesini birkaç senede yeniden ve sonra yeniden deneyimledik. Bu, büyük temizliğin bir parçasıydı. Bitti mi? Bence biraz daha var. İçimizdeki Kutsal Erkeği açığa çıkarmalıyız! Onsuz hayatın devam etmesine imkân yok!

yukon-sunrise-canadaBu gece, en uzun gece. Ancak aynı zamanda güneşin yeniden doğuşuna hizmet eden bir gece. Tabiatın döngülerine saygıyla davrandığımızda, onları anlayıp kabul ettiğimizde “ruhun karanlık gecesi” bile bir kutlamaya dönüşebilir. O yüzden, antik zamanlardan beri en uzun gecede şükran dolu kutlamalar yapılıyor. Arkadaşlar, bir aile büyüğümüz güneşli günlerde “Allah sobasını yaktığında hayat çok güzel oluyor” derdi. Onun bize verdiklerini işte böyle masumiyetle ve sevgiyle kabul edebiliriz. Her gün bizimle olan ışığın ve Güneşin farkına varalım, severek ve isteyerek solar partikülleri içimize alalım. Elimizden geldiğince dışarıda, belki bir balkon ya da terasta, eğer mümkünse doğal ortamlarda yani parklar, çayırlar, ormanlar, sahillerde vakit geçirelim. Ve her gün en az bir defa bu varlığın yaşamımızı sürdürmemize, dünyayı deneyimlememize yardım ettiğini hatırlayalım.

Bu gece ve yarın sabah için sizlere “şunu yapın” demiyorum. Bence sakinlikle Güneş’le bağlantıya geçmek, eğer yoga yapıyorsanız, güne içten bir Güneş Selamlamayla başlamak ve minneti hissetmek en güzeli. Aşağıda, geçen yıl Hilarion’un vermiş olduğu ufacık bir olumlama/dua var, bunu 2015’de de paylaşmıştım. Ben bu sözleri çok seviyorum.

“Işığım, lütfen olduğum varlığın tamamını ve olabileceğim varlığı berrak bir şekilde görmeme yardım et. Dağları yerinden oynatabileceğimi, en iyisini yanıma alıp, gerisini salıverebileceğimi bilmeme yardımcı ol.” (Hilarion, Marlene Swetlishof aracılığıyla, 14 Aralık 2015)

Hepinize harika bir gündönümü diliyorum!

©2016 Mor Alev

Bu dönemde salıverme, arınma ve hayatınıza yeniden yön vermek konularında dönüşümünüzü hızlandırmak, hayatınızı tam potansiyeli ile yaşamak, Yüksek Benliğinizle daha aktif bir ilişki kurmak ve Mor Alev’le kişisel olarak çalışmak için randevu almak istiyorsanız lütfen “Yükseliş Enerjileri ile Kişisel Danışmanlık” bağlantısına gidin ya da moralev@outlook.com adresine yazın.

Bu yazının 5846 numaralı Telif Hakları Kanunu uyarınca tamamının ya da parçalarının kopyalanması, izinsiz olarak yayınlanması, yazarının adının değiştirilmesi, üzerinde hak iddia edilmesi yasaktır. Kanunun 71. maddesi uyarınca bunun aksi davranışlar hakkında kanuni işlem yapılır. http://moralev.com

8 comments

  1. Blogumuzu 2-3 senedir takip ediyorum, artık yorum atmanın sizle tanışmanın vakti geldi. Harika yazınız gene beni içine alıp tanışık olduğum güneşle tekrar görüştürdü. Sevgiyle kal mor alev, bir gün yüz yüze görüşme ümidiyle.

    Liked by 1 kişi

  2. Gündönümü YAZINIZ beni Güneş’le güneşimle ilk tanışma anıma Varlığımla Buluşma anıma Kazdağları’na götürdü..Zam’an’ın hızlandığı bu anları, farkındalıklarımı yazıya döküyorum.Zaten işim de bu. O kadar hızlı ki herşey, film çok hızlı sarıyor. Bu nedenle yazmak, farkındalık tanıklığını ölümsüzleştiriyor. Ali Başaran ve Bige Demirhan’ın Varlığınla Buluşma Semineri ile ilgili ‘Yuvadaki Mucize’ yazımdan: Kazdağları Endes Kampı’nda yaşadığım 9 gün içinde varlığımın muhteşemliği içinde vecd halindeydim. Zihin susmuş, sağ beyin tüm yaratıcılığı ile devredeydi. Daha ilk meditasyonumda yuvarlak bir halka oluşturup oturduğumuz sandalyelerimizde gözlerimizi kapatmadan önce baktığımda herkes yerli yerinde oturuyordu. Gözlerimi kapatıp meditasyona girmeye başladığımda vücudum büyük bir aşkla titremeye başladı. Tam bu sırada Bige Demirhan’ın önümde durup, göğüs kafesimi açtığını ve oradan nefes almaya başladığımı hissettim. Büyük bir hava akımı çıkmıştı göğsümden.. Bunun nasıl bir enerji olduğunu hissetmeye çalıştım bir süre. Meditasyon bittiğinde ilk işim Bige’nin oturduğu sandalyeye bakıp, onun nerede olduğu anlamaya çalışmak oldu. Ama Bige tam da gözümü kapatmadan önce olduğu gibi sandalyesinde oturuyordu. Nasıl oldu bu ? Neler oluyordu? Göğüs kafesimi açıp meditasyonlarımda güneşin içimden ışıyıp, makrodaki güneşi selamladığı sahneler. Mikro ve makronun içimde olduğu güneş halime büründüm. Ya Selam deyip, güneşi selamladığımda gözlerimden süzülen yaşlar, mucizenin karşısında dökülen sevinç gözyaşlarıydı.

    Bu da Ağustos 2016’da başka bir yazımdan…
    GÜNEŞE YÜRÜMEK GÖZYAŞI DÖKMEKTİR
    Enerjiler fazla geliyor bazen. Enerjilerin saflığı ve güzelliğinden içim açılıyor. Meditasyonda derine daha da derine gidiyorum. Gözlerimden yaşlar akıyor. Yüksek benliğim güneşte. Güneşi selamlıyorum. Akaşik kayıtlar açıldı ve ben sanki Mısır’dayım. Yükseldikçe yükseliyorum. Güneşe yaklaşıyorum kapısından içeri giriyorum. Çok yüksek bir enerji. Bu sırada ‘çok yüksek enerji var burada. Daha fazla kalamazsın. Gitmelisin’ diyor bir ses. Tam o sırada içimde bir özlem. ‘Yuvamdan ayrılmak istemiyorum’ diyor içimdeki ses. Uzaklaşırken daha özlem başlıyor. Büyük dişiliğin kapısı var önümde şimdi.. Tanrıça İsis ve ona eşlik eden 2 Tanrıça ‘kendini tam ve bütün olarak kabul ediyor musun’ diye 3 kez soruyorlar.
    ‘ Evet’ diyorum. Şifa geliyor….

    ***Çok teşekkür ederim. Yolculuğumda yazılarınız eşzamanlılıkla aydınlatıyor.. Güneş’e kanallık yaptığınızı belirttiğiniz için tüm bunları paylaşmak istedim.
    Ve ..
    “Işığım, lütfen olduğum varlığın tamamını ve olabileceğim varlığı berrak bir şekilde görmeme yardım et. Dağları yerinden oynatabileceğimi, en iyisini yanıma alıp, gerisini salıverebileceğimi bilmeme yardımcı ol.
    Ve de öyledir.

    Liked by 1 kişi

  3. yazıyı okurken üzüntüden kalbim acıdı..zira bir süredir 7’de uyanıyorum ve güneş yok..malum..bütün gün cama sırtımı vererek çalışıyorum, işten çıkıyorum karanlık. her sabah tek duam yeniden güneşe uyanalım..dediğim gibi içim ağladı bu yazıyı okurken..güneşe ve ışığına hasretim..

    Beğen

    1. Sevgili Arya, arada bir 5 dakikalık ara veriyorsunuzdur, o zaman ya dışarıya çıkın ya da pencereden bakın, terasa gidin, vs, güney olmasına dikkat edin. O bile yeter. Sevgilerimle

      Beğen

  4. Harika bir yazı! Işık Varlıklar olduğumuzu, vücudumuzun herbir parçasının / organının belirli bir foton alış-veriş ritmine sahip olduğunu, hatta hastalıklar ile bu ritm arasında birebir ilişki olduğunu okuyunca çok şaşırmıştım. Lynn McTaggart’ın olağanüstü kitabı “Alan” tam da bu konuya değiniyor ve “kanserojen” olarak nitelenen tüm maddelerin foton yayan veya emilimi yapan maddeler olduğunun bilgisini de veriyor (maalesef bu bulgular yıllarca baskılanarak örtbas edilmiş ve .bilim insanları eski eril enerji’den bayağı çekmişler!).
    Ayrıca yazınız bana Güneş’i daha önce hiç görmediğim ve bilmediğim bir şekilde tanıttı. Bu bilgi ve rehberlik için de sonsuz teşekkürler. Emeğinize sağlık!…

    Beğen

    1. Evet, bu kitabı da goodreads e eklemeliyim. Çok yıllar önce okumuştum ama iyi kitaplar zamansız oluyor! Çok teşekkürler, sevgiler

      Liked by 1 kişi

Yorumlar kapatıldı.