Süregelen stresin yol açtığı travma sonrası stres bozukluğu

rhonald-blommestijn-illustration-brainSevgili Dostlar, son aylarda sizlerden gelen mesajlarda, günlük hayatımda karşılaştığım kişilerde oldukça fazla hırçınlık, öfke, yas, çaresizlik, hatta anksiyete, vs gibi ruh halleri gözlemliyorum. Durum, toplumumuzun büyük kısmında süregelen stresin artık hayatlara büyük ölçüde yansımaya başladığını gösteriyor. Oysa bu hislerle devam ettiğimizde verdiğimiz kararlar ve davranışlarımızda korkularımız öne çıktığı için, olabilecek en yapıcı ve verimli durumlara yönelemiyoruz.

İş ya da sınav stresinden, ailevi anlaşmazlıklara, gelecek kaygılarına ya da genel olarak ülke ve dünya ile ilgili endişelere kadar geniş bir yelpazede devam eden stresli durumlar, uzun süreli olduğunda aynı savaş ortamı ya da deprem gibi bir etki yapıyor ve ruhumuzu, zihnimizi, hormonal dengemizi ve bedenimizi etkiliyor.

Kendimizi tehdit altında hissettiğimizde çok farklı seçimler yapıyoruz, verimliliğimiz düşüyor, hayattan zevk almak bir yana onu bir külfet gibi görmeye başlıyoruz. Zihnimizde sürekli aynı sorular dönüp duruyor, sanki beynimiz bir yerlere bizden önce koşturuyor.

Bu toplumun ve genelde dünyanın aylardır yaşamakta olduğu belirsizlik dönemi sürerken, kendimizi tekrar tekrar yaşadığımız ana çekerek ve ufak önlemlerle dengeyi yeniden sağlayabiliriz. O yüzden bugün Temmuz ayında yayınlamış olduğum TSSB yazısını aşağıda tekrarlıyorum. Toplumun sağlığı hep sağlıklı bireyden başlıyor. Ruh sağlığımız ise bedensel sağlımızın temelinde yatıyor. Stres bağışıklığımızı düşürürken eğer onunla başa çıkmanın yollarını uyguluyorsak, hormonal dengemiz yerinde kalıyor, daha sağlıklı yaşıyoruz, hücrelerimiz daha üretken, bizler daha enerjik oluyoruz.

Bir bakın, daha önce okuduysanız bile yeniden bir göz gezdirin, belki size uygun bir çözüm görürsünüz, belki bütün önerileri uygularsınız. Belki de bir dostunuza önerirsiniz…

TSSB

Öncelikle, travma sonrası stres bozukluğunun (TSSB) sadece büyük trajik olaylar sonrasında oluştuğu gibi bir yanlış anlamanın ortalıkta gezinmekte olduğunu söylemek isterim. Bu sözleri duyduğumuzda ilk anda aklımıza savaş gazileri, büyük deprem ya da diğer büyük felaketlerden kurtulanlar, vb. geliyor.

Hayatımız büyük bir tehlikeye girdiğinde, korkularımız “kaç ya da savaş” (ya da benim görüşüme göre üçüncü seçenek: olduğun yerde don!) şeklinde cevap vereceğimiz bir davranış şeklini tetikler.

Fizyolojimize baktığımızda olanlarsa şöyledir: Bedenimiz çok fazla miktarda adrenalin salgılar, böylece bütün gücümüzü kaçma-savaşma aktivitelerine verebilir, karşı karşıya kaldığımız tehlikeyi savuşturmaya odaklanabiliriz.

Tehdit geçtiğinde ise duygusal artçı sarsıntılar kalmıştır. Hala daha zaman zaman o tehlike hissini tetikleyen genelde ilgisiz gibi görünen durumlara aynı şiddetle cevap veririz.  Semptomlar uykusuzluktan, dengesiz kalp atışlarına, aşırı öfkeden, hiç bitmeyecekmiş gibi görünen korku ve endişe hislerine kadar çeşitlilikler gösterebilir. Bu, TSSB’nin geleneksel olarak kabul edilen tanımıdır.

Ancak, TSSB aslında “herhangi bir olumsuz deneyim” sonucunda hissettiğimiz geçmek bilmeyen negatif duyguları içermektedir. Yani, bu modern çağda ve günlük hayatımızda gizli kalmış TSSB’ye oldukça sık rastlanılıyor. Söz konusu negatif deneyimler ise işten çıkarılmaktan, büyük hastalıklar, boşanma, aile içi şiddette kadar uzanabiliyor.

Bunun sonucunda kişi bir şekilde duygusal dünyası tarafından kısıtlanmıştır. Bu duygular ve onların yol açtığı davranış şekilleri de çok çeşitli olabilir, örneğin korku, şüphe, panik, kaçış arzusu, öfke, asabiyet, hüzün, utanç, kırılganlık, umutsuzluk, çaresizlik, güvensizlik, vs… Ortak nokta ise olumsuz deneyimin getirdiği duygular işlemden geçmediği için hayatımızda olumlu hislerle ilerlemenin çok zor olmasıdır.

TSSB, nedeni ve genişliği çok farklı yaşanabilen bir durumdur. O yüzden, duygularımızı tanımak ve olumsuz bir durum karşısında hissettiklerimizi görmezden gelmeden bir süreçten geçirmek ve özümsemek çok önemli.

Bedenimizde olanlar

Travma oluştuğunda beyinde bir kimyasal dengesizlik yaratır. Glukoz, hassas beynimizi ve nörolojik dokuyu koruyan ve ince bir kalkan gibi düşünebileceğiniz bir biyokimyasaldır. Eğer stres sırasında salgıladığımız adrenalin ve kortisolun yan etkilerinden korunmak üzere beyinde merkezi sinir sistemini besleyecek kadar çok glukoz depolanmamışsa, bu duygusal fırtınanın etkileri çok uzun sürecektir. Yani, eğer glukoz deponuz boşa yakınsa en ufak bir durumdan TSSB’ye geçiş yapabilirsiniz. O yüzden kişiler travmaya karşı farklı tepki verirler. Örneğin, kimileri için işyerindeki bir tartışma TSSB’ye yol açabilirken, kimileri bir silahlı soygunun ortasında kalabilir ve sonra da hiç sarsılmadan hayatına devam edebilir.

Arkadaşlar, TSSB’de bir mantık aranmamalıdır. Herkes çok farklı durumlara çok farklı tepkiler verebilir. Hiçbirimiz glukoz depomuzun ne durumda olduğunu bilmiyoruz. Oldukça travmatik ve trajik bir durum sonucunda bir kişi TSSB geçirmeyebilir, bu onun güçlü karaktere sahip olduğu ya da duygusuz olduğu anlamına gelmez. Ancak aynı olay bir başkasında TSSB başlatabilir, bu kişi de zayıf karakterli ya da çok hassas demek değildir. Bu konuda önyargılarımızı bir kenara bırakmalıyız.

Bedenimize iyi bakalım

Günümüzde duygularını bilgisayar oyunlarıyla, televizyon dizileriyle, yiyeceklerle, ilaçlarla ya da heyecan verici aktivitelerle saklayıp yok saymak ya da geçiştirmek çok yaygın. Oysa bu yaklaşımların sorunu şudur, hızla çok yükselen sonra aynı hızla gerisin geriye düşecektir. Yediğiniz bir dilim pastadan gelen yüksek şeker, iyilik hissi ve enerji, daha sonra şeker düşmesine ve ruh halinizin de yerle bir olmasına sebep olacaktır. Örneğin, aşırı süratle araba kullanarak pompaladığınız adrenalin ve bu sürede kendinizi neredeyse yenilemez şekilde kudretli hissetme haliniz, hemen ardından sizi yorgun ve boş hissettirecektir. Bu, ilaç kullanımı, alkol tüketimi, hatta alışverişin verdiği heyecana kadar geçerli olan bir durumdur.

Her zaman dengeli merkezde bulunmak, yediğimiz, içtiğimiz, yaptığımız her şeyde aşırıdan kaçınmak beden ve ruh sağlığımız için yapabileceğimiz en iyi şeydir.

Kendimizi şifalı doğal besinlerle beslediğimizde hem glukoz depomuzu doldurup TSSB den kaçınabilir, hem de eğer TSSB yaşıyorsak semptomları hafifletebilir, bedenimizi doğal dengesine geri getirebiliriz. Bu konuda yardımcı olacak önde gelen besinler, taze (ve eğer mümkünse organik) kavun, muz, pancar, elma, incir, portakal, mandalina, hurma ve işlenmemiş bal olarak karşımıza çıkıyor. Bununla beraber, her türlü doğal beslenmenin ve bol su içmenin bizi genel olarak desteklediğini, ruh ve beden sağlımıza iyi geldiğini hatırlatmak istiyorum.

Konuşalım ama şikayet etmeyelim

Stephen Lursen - coffee workshopÇok şükür, konuşmayı çok seven bir toplumda yaşıyoruz. Deneyiminizi ve hislerinizi paylaşmak yalnız olmadığınızı hissettirir. Fakat insanlık, konuşmayı sevdiği kadar, yargılamayı da alışkanlık haline getirmiştir. Oysa dedikodu, yargı ve önyargılar olmadan paylaşmak istediklerimizi iletmek şu anda hepimiz için çok önemli.  Konuşmalarınızın gidişatına dikkat edin, negatife geçiş yapıldığını hissettiğiniz anda yönü etkileyebilir, sohbeti yeniden iki dostun kalpten paylaşımına doğru yönlendirebilirsiniz.

Şeffaflık ve paylaşım bize yeniden hepimizin insan olduğunu, umutlarımız ve hayallerimizin değerli olduğunu hatırlatır. Bu zamanda sevgi ve dostluk paylaşımı toplumsal sağlığımız için de, kişisel sağlığımız için de son derece önemli.

Yeni deneyimler

TSSB ile başa çıkmanın en iyi yollarından biri yeni olumlu deneyimler yaratmaktır. Bu yeni deneyimler riskli, büyük şeyler olmak zorunda değildir. Hatta olmamalıdır da. Ama hayatınızda yeni olumlu anılar ve referans noktaları oluşturmaya hizmet edeceklerdir.

Yeni bir hobi edinin. Örneğin, daha önce pişirmediğiniz tarzlarda yemek yapmak, resim çizmeye başlamak, fotoğrafçılıkla ilgilenmek, bulmaca çözmek, ne olduğu önemli değil. Önemli olan her zaman istemiş olduğunuz bir şeyi denemek ya da kendinizden hiç ummadığınız bir alanda yetenekli olup olmadığınızı keşfetmektir.

Bahçede ya da balkonda bitki yetiştirmeye başlamak ve/veya evcil hayvan edinmek her zaman bizi ana geri getiren mutlu deneyimlerdir. Böylece yaşamın mucizesine yakından şahit oluruz, onların sayesinde geçmiş ya da gelecekte yaşamaktansa ana döneriz. Koşulsuz sevgiyi ve vericiliği gözlemleriz, hissederiz.

Bedensel hareket, örneğin düzenli yürüyüşe ya da yüzmeye başlamak, yoga öğrenmek, vs., vücut kimyanızın düzenlenmesine yardımcı olur. Özellikle uykusuzluk gibi belirtilerin ortadan kalkmasına etkisi vardır. Başlangıçta canınız istemese bile kendinizi biraz zorlamanız gerekebilir, faydaları yaşamaya başladığınızda yeni bir alışkanlık edinmiş olacaksınız.

Farkındalık ve odaklanma

Igor Morski - AwarenessFarkındalık (mindfulness) uzun zamandan beri depresyon tedavisinde de kullanılan yöntemlerden biridir. Ancak tek yardımcı olduğu konu depresyon tedavisi değildir. Çok çeşitli ruhsal gelişim  ve psikolojik bozukluk tedavisinde farkındalık çalışmalarının katkısı kanıtlanmıştır. Elbette farkındalığınızı geliştirmek için herhangi bir rahatsızlık yaşamak zorunda değilsiniz.

Örneğin, sabah işe giderken çevrenizin ne kadar farkındasınız? Özellikle farkında olmaya karar verin. Kaldırım taşları arasında çiçek açmış yaban otunun inatçı hayatta kalma mücadelesine, cıvıldayan kuşun sesine, önünden geçtiğiniz evin mutfağından gelen kızarmış ekmek kokusuna dikkat edin. Hatta bunları not alın.

Hislerinizin farkına varın. “Bu hissettiğimi neden hissediyorum?” iyi bir sorudur. “Bu hissettiğim bana ne mesaj veriyor, ne yapmamı istiyor?” daha da iyi bir sorudur. Cevabı derinlemesine araştırın. Yüzeysel olanı geçip ek sorularla kökene inin. Böylece verilmek istenen mesaj alındığında o his gidecektir.

Farkında olmaya karar verdiğimizde yaşam güzelleşmeye başlar, detayları görürüz ve beynimizi de endişeden anı yaşamaya doğru eğitmeye başlarız. Bu konuda günlük meditasyon alışkanlığı en büyük yardımcılardan biridir. Derin nefes teknikleri ve nefes farkındalığı da çok yardımcıdır. Bu teknikler odaklanmamamızı kolaylaştırır, bakış açımızı genişletir ve değiştirir.

(Endişe yönetimi, meditasyon teknikleri, farkındalık, odaklanma, negatif düşünce şablonlarının bertaraf edilmesi konularındaki yazılarım için sağ sütundaki “bütün yazılar” başlığı altındaki ilgili konulara bakabilir, anahtar kelimelerle sayfanın sağ üst köşesinde bir tarama yapabilirsiniz.)

Eğer TSSB benzeri semptomlar yaşıyor ve yukarıda önerilenleri uyguladığınız halde bununla başa çıkamıyorsanız, günlük hayatınız yara alıyorsa ve yaşamınızı, düşüncelerinizi bir türlü geçmiş travmadan ya da genel olarak olumsuz duygulardan çekip çıkaramıyorsanız bir uzmana danışmanızı önemle tavsiye ederim.

Hayat dolu dolu yaşamak için var. Hayatımızı, gücümüzü ve canlılığımızı elimize yeniden alarak birbiri peşi sıra sonsuz lezzette ve keyifte “şimdi”ler yaratabilir, bu dünyaya en yüksek potansiyelimizle hizmet edebiliriz. Bedenimize ve zihnimize iyi bakalım, anın tadını çıkaralım.

©2016 Mor Alev

Bu dönemde salıverme, arınma ve hayatınıza yeniden yön vermek konularında dönüşümünüzü hızlandırmak, ruhunuzun potansiyelini tam anlamıyla hayata geçirmek, Yüksek Benliğinizle daha yakın bir ilişki kurmak ve Mor Alev’le kişisel olarak çalışmak için randevu almak istiyorsanız lütfen “Yükseliş Enerjileri ile Kişisel Danışmanlık” bağlantısına gidin ya da moralev@outlook.com adresine yazın.

Bu yazının 5846 numaralı Telif Hakları Kanunu uyarınca tamamının ya da parçalarının kopyalanması, izinsiz olarak yayınlanması, yazarının adının değiştirilmesi, üzerinde hak iddia edilmesi yasaktır. Kanunun 71. maddesi uyarınca bunun aksi davranışlar hakkında kanuni işlem yapılır. http://moralev.com

6 comments

  1. Mor Alev merhaba. Uzun süredir yazmıyorum çünkü bir durgunluk var hayatımda da genel halimde de.. Bu bahsettiğin stresli durumlar ben de değil fakat çevremde cereyan ediyor; karşılık veriyorum kırmadan, aldırmadan geçiyorum tabi bana ayna olduğu ihtimalini de düşünerek sorguluyorum bu süreçte. Bana çok dokunan bir olay yaşadım ailemle baktım canım çok yanıyor kılıçları kuşanmış buldum kendimi sonra bunu bir oyuna dönüştürme kararı verdim yüzümde kocaman bi gülümsemeyle 🙂 Egoma dedim ki, “yapma, etme biliyorum bu senin çok kanına dokundu, haksızlğa uğradığını düşünüyorsun ama bence bakış açımızı değiştirelim biz öyle algılamayı seçmişte olabiliriz, şu an bi bırakalım” dedim ve hakikaten olay dağıldı gitti her şey istediğim doğrultuda gerçekleşti. Özetle çevremin sitres topu oldum ama iyi idare ediyorum. Bu arada 3 gündür bu konyla alakasız ama tuhaf bir şey yaşıyorum, havluları renk ve desenlerine göre seçip değiştirdim ama ertesi gün bir baktım havluları değiştirmemişim öyle bi şoka girdim ki anlatamam ardından köpeğimin kulübesinden bahçeye çıktığını gördüm ve kendi kendime söylendim, “bak görüyor musun bu yağmurda bahçeye çıkıyor” diye sonra bi farkettim köpeğim kulübesinde yatıyor. Uykudan uyanmışım, uyumadığımın farkındayım ama uyuduğumu biliyorum. Sanki bilincim ikiye ayrılmış bir şeyler oluyor gözümün önünde ama aslında o şeyler yaşanmamış. Bu süreçte bugüne kadar yaşamadığımız rüya, vizyon vb.. bir çok deneyim yaşadık artık alıştıkta, garip gelmiyor ama bu yaşadığım sanki bir akıl oyunu gibi beni hayrete düşürüyor ve nereye koyacağım neden bunu yaşıyorum ne oluyor anlamıyorum. Deja vunun tersi gibi. Sen ne düşünüyorsun bu durumla alakalı merak ediyorum. Sevgilerimle..

    Beğen

    1. Sevgili Zeynep, yorumunuz spama düşmüş, geç gördüm. Ters deja vu çok güzel bir benzetme! Aslında dün yayınladığım yazıda bunun açıklamaları bulunuyor. Belki de o yüzden geç gördüm yorumunuzu. Sevgilerimle

      Beğen

  2. Maalesef her gun yeni ve ‘aklimizin alamadigi’ bir huzne uyandigimiz ulkemizde, yas donemini yasayamiyoruz ki iyilesme gelsin.. belki farkindalik ihtiyacimiz olan umidi bize hatirlatir.tesekkurler..

    Liked by 1 kişi

  3. Şu ara en çok ihtiyacım olan yazı.Yaşadığımız şu günler, okuduğumuz astroloji yazıları sonrası , hiç bu kadar geleceğe karamsar bakmamıştım.Toplum olarak mutsuz bir toplum olduk.Ama sen değişirsen her şey değişir ilkesi iledeğişmeye karar verdiğimde bu yazı çıktı karşıma..Teşekkür ederim.

    Liked by 1 kişi

  4. merhabalar uzun zamandır sayfanızı açamıyorum sadece facebook da kısa yazınız okuyabiliyorum bu konuyu çözmem de yardımcı olun sizi seviyorum

    Beğen

    1. Sevgili Yasemin, anlayamadığım bir şey var. Bu yorumu sayfayı açmadan nasıl yazdınız? Blogda bir sorun yok, binlerce kişi girebiliyor, internet geçmişinizi ve cache yi temizlemenizi, DNS temizliği yapmanızı öneriyorum. (flush DNS) Başka bir çözüm aklıma gelmiyor… Doğrudan bloğa girin, aradan facebook u çıkarın. Belki o da yardımcı olabilir. Sevgilerimle

      Beğen

Yorumlar kapatıldı.