Egemen olmayı öğrenmek: Hakimiyet sizde!

Daisy footDeğerli Sevgililer,

Belki bazılarınız son günlerde birilerine, “Acaba uygun cümleleri söyledim mi? Acaba beni yanlış mı anladılar?” gibi soruları size düşündürten sözler sarf ettiniz.

Bu tür düşüncelerinizin olmasına rağmen, yine de bir süreden beri hissetmediğiniz bir özgürlük duygusu hissediyorsunuz. Kendinizi sevmenin, yani öz-sevginin hissettirdiği bir özgürlük duygusu… Sizinle artık aynı frekansta titreşmeyen, ya da 3D tabiriyle “sizinle artık aynı yöne bakmayan” (aynı şeylere ilgi duymayan) kişilerin gitmesine izin vermiş olmaktan kaynaklanan bir özgürlük duygusu…

Bu geçiş dönemi boyunca herhangi birini kaybetme düşüncesi, çoğunuza zor duygular yaşatmıştır. Bu olay; sanki sizin için doğru olmayan bir evliliğin içindesiniz ve “eğer bu evliliği bitirirsem, eşim fiziksel ya da duygusal olarak çökebilir” düşüncesiyle duygusal zorluklar yaşadığınız bir durum gibidir. Bunlar, birisini geri dönmesi için ya da hayatınızda kalması için teşvik edici, ancak sizin ihtiyaçlarınıza veya hak ettiklerinize yönelik olmayan türde düşüncelerdir.

Nihayet geçtiğiniz günlerde, sonuç ne olursa olsun kendinizin “egemen bir varlık” olduğunu ilan etme cesaretini gösterdiniz. Bu çok yeni bir “duruş şekli” olduğu için, birçoğunuz bu kararınızdan dolayı tereddütte düştünüz. Şimdi de kendinizi, sanki ıssız bir adadasınız ve yanınızda iletişim kurabileceğiniz hiç kimse yokmuş gibi hissediyorsunuz.

Aslında bu (yeni) davranışlarınız ve sözleriniz, öz-sevginin, öz-değerin ne olduğunu kısa süreliğine tatma girişimidir. Bu iki kavram, uyumlu olmaya çalıştığınız yüzyılların öz-sevgi ve öz-değer anlayışından o kadar farklı ki, egemenliğinizi ilan etmekle doğru yaptığınızdan emin olmak için bu girişiminizi defalarca kafanızda çeviriyorsunuz.

Yüzyıllar boyunca ailenize ya da kültürünüze uyum sağlamak için (gerçekte olduğunuz varlığı) aşağı çekmekte hiç zorlanmadınız. Onlar hayatınızda oldukları müddetçe, her şey sizin için uygundu. Onlar için de uygun olmasının nedeni ise, zaten sizden ne sizin yararınıza olan ne de sizin tarafınızdan üretilen belli davranışlar sergilemenizi ve belli sözler söylemenizi talep ettiklerinden dolayıdır.

Artık öyle bir yol ayrımına geldiniz ki, kendinizi sevmeye karar vermeden tasavvur edemeyeceğiniz derecede sizi mutluluğa götürecek olan bir kavşağa, yani “öz-değer kavşağına” ulaştınız. Şimdi kendinize sormanız gereken soru şudur; “Davranışlarımın sonucu “yalnızlık” olabileceğini bile bile, kendim (özüm) olmaya cesaret edeyim mi? Yoksa kim olduğumu inkâr ederek, bu “uyumlu olma” maskaralığını sürdüreyim mi?”

Birçoğunuz, her ikisini de yapmayı seçtiniz. Nasıl bir bebek bazen aynı anda hem emekliyor hem de yürüyor ise, aynen onun gibi sizin bu seçiminiz de bir sorun oluşturmaz. Ancak, yürümeye başladığınız andan itibaren yürümediğiniz için (yürümeyi öğrenmenize rağmen emeklediğiniz için) kendinize kızmamalısınız. Bunun yerine kendinizi gözlemlemeli ve evet, hatta ne şekilde olursa olsun ayağa kalkmaya cesaret ettiğiniz için kendinizi ödüllendirmelisiniz.

İlk kez titrek küçük bacakları üzerinde ayağa kalkan bebeğinizin sevinç dolu gülüşünü hatırlıyor musunuz? Bebeğiniz o an, bırakın koşmayı, henüz dosdoğru yürüyemediği için bile kendisine kızmıyordu. Sadece ayakta durabildiği için, büyük bir sevinç yaşıyordu.

Şimdi bunun aynısı, sizin için de geçerli. Çoğunuzun “öz-değer” olgusu, başkalarını memnun etmek ve daha fazlasını yapmadığınız için (artık size göre daha fazlası ne kadar ise) kendinize kızmak arasında bölünmüş durumda.

Her ikisi de mutlu olunası bir tutum değildir. Artık, öne doğru attığınız her adım için kendinizi ödüllendirme zamanıdır. Çünkü şimdi, ilk kez titrek bacaklarınızla ayağa kalktığınız durumu sergiliyorsunuz. Daha fazlasını yapamadığınız için kendinizi azarlamak yerine, bu kadarına izin verin. Ayakta durmaya cesaret ettiğiniz için, kendinizi ödüllendirin.

Böylece kendinize değer vermeye başlayacaksınız.

Bazılarınız içinizden, mutluluğa giden o ilk adımı atmanın çok zor olduğunu ve gerçekte neler hissettiğinizi başkalarına bir türlü anlatamayacağınızı düşünüyorsunuz. Çünkü daha önceki yaşamlarınızda egemenliğinizi ilan ettiniz ve tatsız sonuçlarla karşılaştığınız. Böylece başkalarının ihtiyaçları ve istekleri ile ilgili hafıza kayıtları, belleğinize geri geliyor (hatırlıyorsunuz) ama özünüzü inkâr ediyorsunuz.

Belki henüz özümsememiş olduğunuz konu şudur; (öncelik tanıdığınız) o kişiler veya o davranışlar, geçmişteki düşünce tarzınıza ve mevcut korkularınıza rağmen mutluluğa adım atmanızı teşvik etmesi için, sizin tarafınızdan sizin karşınıza çıkartılmıştır.

Kendilerini bunun tam tersiymiş gibi hissettirseler de, tam tersiymiş gibi davransalar da onlar, öz-sevgi konusunda (yani sizin kendinizi sevmeniz konusunda) size yardımcı olan müttefiklerinizdir. Hayatınızın, sizin yaratmış olduğunuz bir dram ya da komedi oyunu olduğunun bilincindesiniz. Ve bu dram ya da komedi oyununa, yeteneklerinizi geliştirmeye yardımcı olması amacıyla belli oyuncuları dâhil ettiğinizin farkındasınız. Bu durum, bu ömrünüze bedenlenirken seçmiş olduğunuz aileniz için de geçerlidir. Birçoğunuzun pek hoş olmayan bir çocukluk dönemi geçirmesinin nedeni, buna mecbur olduğunuzdan değil, 5.Boyuta geçmeden önce bazı konuları halletmek istediğinizden dolayıdır. Böylelikle de halletmiş oldunuz.

Şimdi bu “değişimin” kapsamını, artık mevcut varlığınızla (değişmiş halinizle) aynı rezonansta titreşmeyen tüm kişilere kadar genişletmenizin zamanıdır. Belki o kişiler, daha sonraki tarihlerde size geri dönecekler, belki de dönmeyeceklerdir. Ancak bunu umarak, mutluluğa adım atılamaz.

Bu dönem, kendinizi düşünme zamanıdır. Aynen küçük bir çocuğun yaptığı gibi… Bir çocuk, yürümeyi ya da konuşmayı öğrenmesine izin verdiklerinden dolayı ebeveynlerine teşekkür etmez. O sadece bunları yapmaya odaklanır. Siz de şimdi böyle yapacaksınız. Yani kendinizi sevmeye odaklanacaksınız.

Kendinizi sevmeyi başarabilmeniz için, başkalarıyla olan temaslarınızı değerlendirmelisiniz. Bunlar, sizi doğruca mutluluğa götüren sevgi ve neşe dolu temaslar mı? Yoksa taviz verici, teslimiyetçi veya yanlış anlaşılma korkusuyla dolu olan temas şekilleri mi?

Başkalarının ne düşündükleri ya da ne hissettikleri önemli değildir. Şimdi önemli olan tek şey, öz-sevgi duygusunu sergilemektir.

Çünkü sizler öz-sevgi duygusundan o kadar uzaklaştınız ki, artık tüm dikkatinizi bu duyguya vermek zorundasınız. Tıpkı ayakta durmayı ya da yürümeyi öğrenen bir çocuğun buna odaklandığı gibi, siz de öz-sevgiye odaklanmalısınız. Siz hiç küçük bir çocuğun, yerdeki battaniyesinin üzerinde yuvarlanma süreci ile ayağa kalkmayı öğrendiği süreç arasında geçen tüm o aşamaları nasıl defalarca tekrarladığını gözlemlediniz mi? Battaniyenin üzerinde sadece yatarken nasıl yuvarlanmaya başladığını, bir müddet sonra emeklemek için nasıl kolayca dizlerinin üzerinde durabildiğini ve siz onun parmağını tutmadan o maceralı ilk ayağa kalkışını izlediniz mi?

Bunun aynısı şimdi sizin için de geçerli. Herhangi bir şey için pişmanlık ve kaygı duymadan, kendinize öfkelenmeden ve korkmadan, öz-sevgiye dönüş aşamalarından geçmenize izin verin. Sizin için hangi zaman dilimi uygun ise, o zaman hareket edeceksiniz. Ve yıllar önce sizi ayağa kalkıp yürümeniz için cesaretlendiren o küçük içsel ses sayesinde doğru zamanın geldiğini bildiğiniz gibi, şimdi de aynı içsel ses sayesinde doğru zamanın geldiğini bileceksiniz.

Kendinizi o kadar çok sevin ki, sizin için en uygun olan bir hızla sevgi alanına doğru ilerlediğinizi kesinlikle bilesiniz. Küçük çocuklar, ayağa kalkacakları veya yürüyecekleri günü belirlemezler. Her çocuk bunları yapmaya kalkıştığı sırada, kendisinin buna hazır olduğunu bilir. Çoğu çocuğun ayağa kalması veya yürümesi, üç aşağı beş yukarı birkaç hafta fark etse de, aynı zaman dilimlerinde kendiliğinden gerçekleşir. Bunun aynısı sizin için de geçerlidir.

Hepiniz, aynı zaman dilimi içerisinde aynı yöne doğru ilerliyorsunuz ama aynı anda yürümeye başlamıyorsunuz. Sadece kendinize has bir hızla ilerlemenize izin verin, başkalarının hızıyla değil. Herhangi birisi gibi olmaya çalışırsanız, o zaman öz-sevgiden, “toplumsal denetim” olgusuna geçiş yapmış olursunuz.

Ve öyle oldu. Âmin.

Arkadaşlar, uzun bir aradan sonra Mor Alev Dostu bize çevirileriyle yavaş yavaş geri dönüyor. Bu yas sürecinde ona sevgisini ve şükranlarını yollayan her birinize teşekkür ederiz.

Bu harika çevirisi için Mor Alev Dostuna, mesaj için Brenda Hoffman ve aracılık ettiği Işık Varlıklarına çok teşekkürler. (www.LifeTapestryCreations.com).

Hepinize harika bir hafta sonu diliyorum.


Bu değişim döneminde, “Büyük Resme” ve yükseliş sürecindeki rolünüze dair daha fazla anlayış sahibi olmak, Yüksek Benliğiniz ve Ruh Ekibinizle daha yakın bağlantıda yaşamak üzere, Yüksek Benliğiniz (Yaratan Benliğiniz, Öz-Benliğiniz, İçinizdeki Işık) yönetiminde Mor Alev’le kişisel olarak çalışmak istiyorsanız lütfen “Yükseliş Enerjileri ile Kişisel Danışmanlık” bağlantısına gidin.

2019’da YENİ! En son nöroplastisite yöntemleriyle hayatınızı akışa açmak, alma-verme dengesini kurmak, kısır döngüleri sona erdirmek ve bolluğa “evet!” demek için “Dönüşümsel Akış ve Bolluk Metodu” bağlantısına tıklayın.

2019 Haziran’da YENİ! SAĞLIKLI KİLOYA ULAŞMAK ve bedeninizle barışmak için Dönüşümsel Akış ve Bolluk Metodu ile Sağlıklı Zayıflama yönteminden faydalanmak için buraya tıklayınız.


Telif Hakkı© 2016 Mor Alev. Tüm Hakları Saklıdır. Bu yazıyı tümü olmak şartıyla, değiştirilmeden, bedava olarak, ve bu telif hakkı uyarısı ve internet bağlantısı (https://moralev.com/) ile birlikte kopyalamaya ve dağıtmaya izin verilmiştir.
Copyright © 2016  by Mor Alev. All Rights Reserved. Permission is given to copy and distribute this material, provided the content is copied in its entirety and unaltered, is distributed freely, and this copyright notice and links are included. https://moralev.com/

9 comments

  1. Farkindaligimdaki etkiniz oyle olculemez ki, en az ayni titresimde olmadiklarima oldugu kadar size de sukran ve tesekkur borcluyum. Tum kalbimle ve sevgimle tesekkurler..

    Liked by 1 kişi

  2. o kadar güzel ki …. o kadar güzel ki… o kadar güzel ki yazılar bitmesin diye her kıtada uzun aralar verdim gökyüzüne gülücükler saçarak , yeahhhhh 🙂 ❤ teşekkürler çok çok ❤

    Liked by 1 kişi

  3. Size çok teşekkür ederim.Yazdıklarınızı verdiğiniz bilgileri yapabilmeye çalışıyorum.Sizi bir aydır takip ediyorum.Sitede yer alan yazıları okuyorum, uygulamalar yapıyorum.Çok acemi olmama rağmen içimdeki enerji değişti,hayatımda değişiklikler olmaya başladı.o kadar huzur veriyor ki ….Emekleriniz için çok teşekkür ederim.Meleklere verdikleri enerjiden dolayı teşekkür ederim.İyi ki varsınız.Sizleri tanımama izin veren yaradanima binlerce teşekkür ederim.Sizleri seviyorum.

    Liked by 1 kişi

  4. Teşekkür ederim. iyi ki varsınız.
    Dilerim öğrenebilirim öz sevgiyi kendimi sevmeyi ve karşıdaki insanı koşulsuz sevmeyi o kadar zorlanıyorum ki…
    Sorumsuz, bencil, ukala insanları sevemiyorum mesela en yakınım olsa bile..
    Dilerim aşarım bu durumu çok mutsuzum çünkü..

    Beğen

  5. Şu bir kaç gündür bütün içimden geçenler ve sorularım duyulmuş ve istisnasız teker teker cevaplanmış.. Bu blogla olan bağlantımın hep farkındayım ama “ben mi öyle sanıyorum yoksa abartıyor muyum” diye soruyordum bazen kendime, ama bugün artık biliyorum. Mor Alev sana, Mor Alev dostuna ve bütün blog hamilerine çok teşekkür ederim.. İnsanın yalnız olmadığını ve hatta bire bir duyulduğunu bilmesi ve onun istisnasız bir cevabının gelmesi nasıl bir his anlatamam. Bunun, her geçen gün kendime daha çok değer vermeyi başarabiliyor olmamla ilgili olduğunu anladım. Sonsuz sevgilerimle..

    Liked by 1 kişi

    1. Aynı duygular aynı hisler. Neden buradayız tesadüfen mi sayısız evren oluşum olasılığı ve sayısız çeşitlilik olasılığında bu insanlar farklı zamanlarda aynı çizgiye aynı hislere nasıl gelmiş olabilirdi ki bu ilahi bir plan değilde nedir. Başta bunu yani bir ışık işçisi yada yıldız çocuğu olduğumu öğrendiğimde sorularım vardı cevapları duymak istiyordum. En çok da buraya nereden geldiğimi. Mor Alev sayesinde artık sorunun cevabı ne olursa olsun yaşamayı ve burada olmayı seviyorum yaptığım hiçbir hatadan pişman değilim. Hala süren derslerimizde var. Nerden gelmiş olursam olayım ne hatalar yapmış olursam olayım bunlar benim gitmek istediğim yeri değiştiremeyecekler bunu anladım. Evet 3D dünyada güvenmek tehlikeli bir eylem gibi görünebilir ancak gerçek güveni keşfetmemizi sağlar , güvensizlik ise daha fazla güvensizlik getirir. İnsanlara ve herşeye Yaradan dan ötürü güvenmeliyiz çünkü Budha nın bize gelen yardımlar konusunda ki mesajı gibi aslında yardım Tanrıdan gelmektedir onu size getirenler aracıdır. Evet bizde insanlara güvenirken Tanrı nın bizim için yaptığı ilahi plana ve ona güvenmiş oluruz.
      Işık ve sevgi ile kalın
      Sevgilerimle

      Liked by 1 kişi

Yorumlar kapatıldı.