Düşlediğiniz dünya, mutlak bir öz-sevgi gerektiriyor

The Italian actress Asia Argento, 1997. by Ferdinando Scianna Magnum PhotosDeğerli Sevgililer,

Varlığınızı, bir sonraki geçiş aşamasına hazırlıyorsunuz. Çoğunuz, “güvenli” bir dünya hayalinizi henüz gerçekleştiremediğinizden dolayı kaygı duyuyorsunuz. Oysa bunu (rahatlıkla) gerçekleştireceksiniz. Çünkü şimdi harekete geçme zamanıdır.

Bu cümle, güvenli bir dünya hayalinizin yaratımını basite indirgemek, (bu işlemi kolay göstermek) için söylenmemiştir. Tam tersi, birçok yönden dünyevi gidişatın ötesine evrimleştiğinizi bildirmek için söylenmiştir. Hayalinizdeki güvenli dünyayı yaratarak dünyevi mezuniyetinizi kutladığınızda, bu gerçeği (evrimleştiğinizi) kendiniz de kabullenmiş olacaksınız.

Güvenli bir dünya hayalinizi gerçekleştirmek ve (sizin tabirinizle) imkânsızı başarmak için, kendinizi yeterince sevmelisiniz. Çünkü güvenli bir dünyanın hayalini kuruyor olmanız, sadece sizin dünyevi eğitiminizden mezun olduğunuzun bir göstergesi değil, aynı zamanda en az sevdikleri kadar kendisini de sevmeyi isteyen kişiler için bir tür “yapılabilirlik” göstergesidir.

Bazılarınız, dünyevi düşünceler karmaşası içerisinde takılı kalıyor ve “Kendimi, başkalarını sevdiğim kadar sevmemeliyim. Hele onları sevdiğimden daha fazla hiç sevmemeliyim” diyorsunuz. Tabii ki aranızda düşlediği dünyasını yaratmış olan kişiler vardır ve onlar, aslında tam da bunun gerekli olduğunu biliyorlardır. Yani, başkalarına olan her türlü adanmışlığın ötesinde kendilerine karşı derin bir “öz sevgi ve öz değer” beslemenin ne kadar gerekli olduğunun bilincindedirler.

Oysa bu son cümleyi okumak bile, çoğunuzu tereddüt içinde bırakıyor. Çünkü “diğer herkesin sizden önce gelmesi gerektiğine” dayalı dünya görüşü içinizde öyle derin yer etmiş ki, başkalarını sevdiğiniz kadar kendinizi sevme düşüncesi, kendinizi berbat, hatalı ve kötü hissetmenize neden oluyor. Aslında bu böyle olduğu için değil, hala daha dünyevi “dayatımlara” bağlı kaldığınız için böyle hissetmeye devam ediyorsunuz. Zira gerçekte olduğunuz “Evrensel bir varlık” halinize henüz ulaşmış değilsiniz.

Bu cümle sizi kınamak için değil, kendinizi gerçekten sevmeyi öğrenmenizin ne kadar önemli olduğunu hatırlatmak için söylenmiştir. Eğer düşlediğiniz dünyada başkalarını düşünme (koruma, kurtarma) gibi kavramlar yer alıyor ise ve bu da içsel olarak size doğru geliyorsa, o zaman bunları yapın. Ama eğer bu kavramlardan biri omuzlarınızda bir yükmüş gibi hissediliyorsa, bir mecburiyet ise ya da öz-sevginin haricinde herhangi bir duygusal dünyevi düşünce ise, düşlediğiniz dünyayı yaratmak yerine olduğunuz yerde saymaya devam edeceksiniz demektir.

Şayet sınırsız paranız olsaydı veya hayalinizdeki partnerinizle birlikte olsaydınız ya da etrafınız sizi mutlu eden şeylerle çevrelenmiş olsaydı, o zaman neler yapar, nasıl davranırdınız? Bunları hayal ederek, birkaç mutlu saniye geçirmenize izin verin.

Daha önce korumanız, kurtarmanız gerektiğini düşündüğünüz kişiler, anında hayalinizdeki bu resmin bir parçası oluyorlar mı? (bu resmin içerisinde yer alıyorlar mı?) Yoksa mücevherler, evler, arabalar, romantik aşklar vs. gibi şeylerle önce kendinizi mi ödüllendiriyorsunuz? Doğru cevap, bunlardan hangisi sizin için en uygunu ise, önce onunla kendinizi ödüllendirmeniz olmalıdır.

Dünyevi “mecburiyetlere” ne kadar bağlı olduğunuzu ve nasıl da bağlı kalmaya devam ettiğinizi görüyor musunuz? “Bencil olmamalıyım! Saçma sapan ıvır zıvır şeyler satın almadan önce, diğer kişileri düşünmeliyim!”

Eğer bu son cümlelere inanmaya devam ederseniz, tam anlamıyla “yeni siz” olmanıza henüz izin vermemişsiniz demektir. Tabii ki diğer kişileri bu kadar sevmeniz ve düşünmeniz harika bir şey. Ama bu, böyle yapmanız için eğitilmiş olduğunuz bir davranış şeklidir. Kalpten gelen bir şey değildir. Sadece bilincinizden, zihninizden kaynaklanan bir şeydir. “Şayet sadece kendimi ödüllendirirsem (sadece kendimi düşünürsem), başkaları benim hakkımda ne düşünür?” Sizce gerçekten ne düşünürler?

Bunu kavramak, birçoğunuz için zor bir düşünce tarzı olmalıdır. Ancak devam eden her süreçte olduğu gibi orta yolu bulmak için, daha önce bulunduğunuz konumun zıt tarafına geçmeniz gerekir. Bu şekilde davranmak hiç de bencilce değildir. Ya da yeni siz olma arayışından önce davrandığınız gibi “korumacı veya kurban” rolünü daha fazla üstlenmek istemediğinizi belirtmekten farklı değildir.

Kendinizi ön plana çıkarmanız ve merkeze yerleştirmenizin zamanı gelmiştir. Böyle de yapacaksınız. Ve bunu yaptığınızda, düşlediğiniz dünyayı yaratacak ve bir sonraki “geçiş aşamasına” geçmek için tam anlamıyla hazır olacaksınız.

Asıl soru şudur; Yaratmayı düşlediğiniz dünyanız, zaten 3D Dünya’sında mevcut olan düzenin sadece bir tekrarıysa, (yani yine aynı şeyleri yapacaksanız) diğerleri sizin peşinizden neden gelsin ki?

Sizin yaratmayı düşlediğiniz dünyanız, yeni, taze, eğlenceli ve sürprizlerle dolu olması gerekir. Öyle şaşırtıcı ve sürprizlerle dolu olmalıdır ki, diğerlerinin dikkatini çeksin. Ve böyle de olacaktır.

Düşlediğiniz dünyayı yaratmak için kendinizi yeteri kadar sevmeye, başkalarının ne istediği ya da neye ihtiyaçları olduğu ile pek ilgilenmeyen, sadece neşe ve eğlenceyi düşünen küçük bir çocuk gibi davranmaya cesaret ettiğinizde, bir sonraki geçiş aşamasına geçeceksiniz.

Kısacası bir sonraki aşamaya geçebilmeniz, kendinizi yeterince sevmek için cesaret gösterebilmenize bağlıdır. Ancak kendinizi yeterince severseniz, sizi (sözde) mutlu eden ve Evrenleri daha fazla bilgiyle dolduran (isterseniz buna akaşik kayıtlarınıza daha fazla detay yüklemek deyin) dünyevi âlemi değil, diğer âlemleri keşfedebilirsiniz.

Kendinizi sevmek, düşünce olarak size o kadar da zor gelmiyor, öyle değil mi? Ama yine de buna fiilen teşebbüs etmezseniz, tam anlamıyla kendinizi sevmeyi öğrenemezsiniz. Çünkü bir sonraki aşamanız, dünyadaki diğer kişileri düşünmeyi, herhangi birisini kurtarmayı, kendinizi başkalarının isteklerine ve ihtiyaçlarına kurban etmeyi tamamen bırakmanızı yani özgür olmanızı gerektirir. Kendiniz olmanız için, tamamen özgür olmalısınız. Ve bu da ancak, kendinizi tam anlamıyla sevdiğiniz zaman gerçekleşecektir.

Evet, böylece şu anki ve sonsuza kadar sürecek olan varlığınızın temel faktörü olan “kendinizi tam anlamıyla sevme” prensibine bir kez daha geri dönmüş olduk.

Sadece, özünüzü sevmenin coşkusu içinde yaşayın. Siz bencil değilsiniz. Siz kötü değilsiniz. Siz sadece, başkaları adına değil, bir şeyleri yaratmak adına yaratan çocukluk halinize geri dönüyorsunuz o kadar. Ve böylede oldu! Âmin.

***

Sevgili  Dostlar, bu üzerinde düşünülmesi ve hissedilmesi gereken ilginç bir mesaj. Kendimiz için istediğimiz şeyleri gerçekten istiyor muyuz? Yoksa onları sadece başkalarını mutlu etmek için mi istiyoruz? Diğer bir olasılıksa istediklerimizi egomuzu tatmin etmek için istememiz. Egomuz da özümüzü diğerlerinin yargılarına kurban eder. Gerçek benliğimizin, özümüzün arzuları hangileri? Elinizde bir sihirli değnek ve sonsuz yaratım gücü olsa, başkalarının sizin hakkınızda ne düşüneceğini ya da kendileri için neler istediğini göze almanız gerekmese, ne yaratırdınız? Hangisi bencillik, hangisi kendini bile bile yine kurban etmek ve hangisi “gerçek” arzu? Öz-sevgimizi bu şekilde çok iyi tartabiliriz. Ama bu, şartlandırılmalardan uzaklaşmış derin düşünce gerektiriyor.

Belki bu hafta sonu bu konuda biraz hayal gücünüzü kullanırsınız, o hayallerin sizi nasıl hissettirdiğine bakarsınız. Suçluluk duygusu var mı? Gösteriş yapma arzusu var mı? Dışarıdan gelecek bir “bravo!” özlemi var mı? Bunlar ortaya çıkarsa öz-sevgi konusunda biraz daha çalışmalıyız. Saf, heyecanlı ve rahat bir duyguyla hayal kuruyorsak, içimiz neşe doluyorsa öz-sevgiye oldukça yaklaşmışız demektir.

Bu mesaj Mor Alev Dostu tarafından çevrilmiştir. Mor Alev Dostu, Brenda Hoffman ve aracılık ettiği Işık Varlıklarına çok teşekkürler. (www.LifeTapestryCreations.com).

Bu dönemde salıverme, arınma ve hayatınıza yeniden yön vermek konularında dönüşümünüzü hızlandırmak, ruhunuzun potansiyelini tam anlamıyla hayata geçirmek ve Mor Alev’le kişisel olarak çalışmak için randevu almak istiyorsanız lütfen “Yükseliş Enerjileri ile Kişisel Danışmanlık” bağlantısına gidin ya da moralev@outlook.com adresine yazın.

Telif Hakkı© 2016 Mor Alev. Tüm Hakları Saklıdır. Bu yazıyı tümü olmak şartıyla, değiştirilmeden, bedava olarak, ve bu telif hakkı uyarısı ve internet bağlantısı (https://moralev.com/) ile birlikte kopyalamaya ve dağıtmaya izin verilmiştir
Copyright © 2016  by Mor Alev. All Rights Reserved. Permission is given to copy and distribute this material, provided the content is copied in its entirety and unaltered, is distributed freely, and this copyright notice and links are included. https://moralev.com/

14 comments

  1. Teşekkür ederim Mor Alev
    Bu mesajdan önce kendimi sevdiğimi sanıyordum:)) Meğer başkalarını daha fazla seviyormuşum.
    Bunu net anlamamı sağladığınız için minnettarım size teşekkür ederim.Sevgi ve ışık yolluyorum:)

    Liked by 1 kişi

  2. Cok ilginc geldi.. once direndim! Aaa dedim bu nasil celiski, bu nasil bir hizmet iyilik yayma baskalarini da yukselise cagirma cagrilari ile celisen bir mesaj dedim… ama sonra sadece iki dk sessizlikte sordum:
    “Cunku herkesin kendi yaratim hakki var, bu sadece saygi… cunku herkes kendi yolculugunda… ”
    Ve bir sozu animsadim:
    “Talep edilmemis yardim elestiridir!”
    Ancak kendimizi seversek dinlersek anlarsak titresimlerimiz yukselir, yaptiklarimizin bazi sevgi temelinden cikar… ve bu gercek isiktir, baskalarini da yukselten gercek sifa…

    Liked by 2 people

    1. Sevgili Melek o kadar güzel yazmışsın ki ”Talep edilmemis yardim elestiridir!” bana özel bir not kesinlikle , bu aralar bunu idrak etmeye çalışıyorum ve sana çok teşekkür ediyorum.. bu blogu ve bloga dokunan herkesi çok seviyorum ♥

      Liked by 1 kişi

  3. Kisisel olarak dogru zamanda yazilmis tam bana isabet eden yazi.. Tesekkur ederim moralev. Ama dusundumde bir an …o sevgi benden yayiyorsa eger etrafimdaki canlilara.. Onlari korudugumda yardim ettigimde kalbimde olusan o acayip hazzi hissediyor kutluyor o ani ve tesekkur ediyorsam bin kere ,o sevginin merkezi benim demektir. Sevgiyi cok cabuk olusturup yayabiliyorsam nasil kendimi sevmem?

    Liked by 1 kişi

  4. Teşekkürler, bu nasıl tevafuk, okurken ağlamaktan kendimi alamadım. Kendimi okudum.
    İki haftadır müthiş diş ağrısı çekiyorum ve 2. tertip antibiyotik ve ağrı kesici kullanıyorum bana mısın demedi üstelik şişlik oluştu ve boğazıma kadar indi. Anladım ki bazı sorunları çözmem gerekiyor, istediğin kadar ilaç al.
    Yalnız değiliz, sorulara cevap geliyor, iş uygulamaları doğru şekilde azimle yapabilmekte kendini aşmakta.
    sevgiler

    Liked by 1 kişi

    1. Merhaba,
      Louise Hay’ın Hastalıkların Ruhsal Sebepleri adlı kitabından alıntı yapıyorum, şifa olsun:

      Diş sorunları: sebep: Uzun süreli kararsızlık. Karar vermek için düşünceleri analiz edememe.

      olumlama: Doğruluk ilkesinden şaşmadan kararlarımı veriyorum. Doğru kararlar verdiğimin güvencesi içindeyim.

      Dişeti kanamaları: sebep: Hayatta aldığımız kararlardan haz duymama.

      olumlama: Aldığım kararların doğruluğuna güveniyorum. Huzurluyum.

      Dişeti sorunları: sebep: Kararları kesinleştirememek, hayat karşısında güçsüzlük.

      olumlama: Kararlı bir insanım. Kendimi sevgiyle destekliyorum ve kararlarımı uyguluyorum.

      Diş rahatsızlıkları – Kök kanalı : sebep: Uzun süren kararsızlık. Fikirleri analiz edip kararlar verme konusunda yetersizlik.
      olumlama: Kararlarımı doğru prensiplere dayanarak veririm ve hayatımda yalnızca doğru eylemin gerçekleştiğini bilerek güvenle beklerim.

      iyileştirici renk: limon sarısı (Nil Gün- Sağlık Olsun adlı kitabından alıntı)
      Sevgiler
      Sevgi

      Beğen

  5. Son 1 aydır kendimi sevmenin şımarıklığı ileyim. Etrafımı, çocuklarımı ihmal etmiyorum ama kendimi resmen çocukça davranmaya bırakıp seviyorum…. Mutlu ışıyorum . Sizin üçlü arınma çalışmanızı sabahları yapıyorum bu sürece çok çok faydalı oldular. Teşekkür ederim. Başka çalışmalar varmı?

    Beğen

    1. Sevgili Arzu, blog pek çok çalışma dolu. Öne çıkan yöntemler için lütfen “Yöntemler” menüsündeki listelere bir göz atın. Sevgilerimle

      Beğen

  6. Uzun zamandır bu bloga yazılan yorumlara bakıyorum ve genellikle bayağı yoğun bir kadın popülasyonu görüyorum. Neden erkekler bu işe hiç kafa yormuyor. The Wheel of Time’daki power gibi değil ki bu. Melekler hepimize yardımcı olmak isterken neden sadece kadınlar bu çağrıya kulak asıyor da erkekler sanki hiç bir şey yokmuş gibi devam ediyor. Onlar bu olanları hiç hissetmiyorlar mı.

    Anlamıyorum…

    Beğen

    1. Sevgili Serhat, aslında çok sayıda erkek okuyucum var, yani erkekler aslında burada. Ama sanki sosyal şartlandırılmalardan sıyrılmaları uzun sürüyor gibi. Ayrıca, birkaç kişi hariç erkek okuyucuların sessiz kalmayı ve sadece okumayı tercih ettikleri de bir gerçek. Oysa çok sayıda erkek usta, erkek ruhani rehber, erkek öğretmen görüyoruz, onlara burada yer veriliyor. Herkesin kendine göre bir uyanış ve bunu ilan ediş zamanlaması olduğuna inanıyorum. Sayı düzenli olarak artıyor, eğer içinizi rahatlatacaksa, bunu istatistiklerden kolayca görebiliyorum. Sevgilerimle

      Liked by 1 kişi

  7. Çok güzel bir yazı! Çok güzel bir tespit! Kendimizi sevmek mezuniyetimize giden ilk ve son kapı. Emeği geçen herkese kalpten teşekkürler, elinize, yüreğinize sağlık.

    Liked by 1 kişi

  8. Bu aksam anladim ki…uzun zamandir kendim icin ne yaptim diye sordum bugun..sadece bes dakka oje surdum. Onceki gun, bir onceki gun… Daha onceleri? Uzunnn zamandir kendime özel ayırdıgım hıc bir an yokmus! Belki gunde bir kac saat sadece kendimi mutlu edip hosuma giden bir seyi yaparsam iyi gelecek.. Su heryere dagilmis insani biraz toparlayacagim

    Liked by 2 people

  9. Sevgili Mor Alev, geçen yıl hayatımızdaki geçiş sürecinde kendimi o kadar baskı altına aldım ki bazı anlar gerçekten çok mutsuzdum, çünkü her şey çok pahalıydı ve ben onları alırsam müsrif olurdum! Sonra zihnimde bir şeyler değişmeye başladı ( ne değişti bilmiyorum!). İsteklerimin o kadar müsrifçe olmadığını örneğin vereceğim 15TL ile ne batacağımızı ne de müthiş zengin olacağımızı anladım, artık kendime zulmetmiyorum! Kendimi rahat bıraktım. Bulunduğum durum içinde isteklerimi gözden geçiriyorum, gerçekten istiyor musun diye kendime soruyorum ve evet istiyorsam yapıyorum/alıyorum. Bu hatırlatma için sonsuz teşekkürler. Yazıyı okurken önce kendim aklıma geldim ve içim çok sıkıldı, sonra yeni kendimi düşündüm rahatladım 🙂 Sonsuz sevgiyle…

    Liked by 1 kişi

Yorumlar kapatıldı.