Teslimiyet, Gücünü İlan Etmek, Harekete Geçmek ya da Bu Sevgi mi?

Bu yazıya ulaşamayan arkadaşların DNS ayarlarını değiştirmeleri gerekmektedir.

Sevgili Dostlar, Perşembe günü yayınladığım yazıda söylemiş olduğum gibi birkaç gün yazmaya ara verdim ve gelen enerjileri özümsemek için biraz vakit ayırmış oldum. Umarım, iyi bir tutulma ve ekinoks yaşadınız. Şu anda özümseme evresindeyiz ve etkiler hemen geçmeyecek, ama yavaş yavaş azalacak.

Perşembe gecesi bir iki Facebook okuyucumdan blog bağlantısının çalışmadığı konusunda şikâyet alınca, ilk aklıma gelen “hepimizle birlikte blog da resetleniyor” düşüncesiydi. Ve bu bana komik geldi. Ama blogun da diğer her şey gibi kendine ait bir bilinci olduğuna göre, neden olmasın?

Daha sonra, konuyu WordPress’e yani blogun bulunduğu platforma ilettiğimde geniş çaplı bir engelleme ile karşılaştığımızı anladım. Bunu da Facebook’ta sizlerle paylaştım. Ama şimdi yineliyorum. Hiçbir şekilde, hiçbir blog sahibine ve WordPress’e haber vermeden bütün bir platforma giriş çeşitli internet servis sağlayıcılar tarafından kademeli olarak engellenmeye başladı (mış). Bu bloglar sadece Mor Alev gibi ruhani bloglar değil. Ben WordPress Türkiye’de, ortaokul matematik öğretmenlerinin bilgi paylaştığı, insanların evde örgü örüp sattığı, mimarlık, fotoğrafçılık, seyahat, her türlü sanat, elişi, yemek tarifi, bilimsel yazılar, üniversitelere hazırlık gibi binlerce konu hakkında bilgi paylaşılan ve bazen de insanların bu sayede ekmek parasını kazandığı pek çok blog gördüm. Binlerce blog ve şu anda uluslararası bloglara da ulaşamadığımızı düşünürsek, 10 milyon bilgi ve paylaşım kaynağı neden toptan engellenir? Ve bunu yapma hakkını kim, hangi vicdanla kendinde görür? Kim başkalarının ağzını zorla kapatabilir, haber alma, iletme, fikir ve bilgi paylaşma özgürlüğünü ve bazı durumlarda kazancını engeller? Bu karara nasıl ulaşılır?

Sorunun cevabı için Michael’a dönelim. Michael karşılaştığımız her durum ve vereceğimiz her türlü tepki için şunu öneriyor: “Bu size sevgi gibi geliyor mu? Bunun tadı, kokusu, dokunuşu, kısacası verdiği his sevgi gibi mi?” Hayır, dostlar. Değil. Peki, ne gibi? KORKU gibi. Başkalarına zorla bir şeyler yaptırmak, onları kısıtlamak, kısacası zorbalık her zaman korkudur. WordPress’in neden engellendiğini bilmiyorum, işin o kısmı bir gizem ama yapılan şey, bir korku gösterisi. Peki, korku karşısında ne yapıyoruz? Onu dönüştürüp salıveriyoruz.

Bu sonuca ulaşmak için aklımdan çeşitli şeyler geçti ve bu süreci sizinle paylaşmak istiyorum.

Öncelikle, durumun neyin işareti olduğunu düşündüm. Belki de Evren diyordu ki, “blog buraya kadar, yazdığın kitaplara yoğunlaş.” Ama ertesi gün okuyucu istatistiklerine baktığımda binlercenizin bloga girebildiğini gördüm. Yani biraz azalmayla da olsa okuyucularım burada, bu da bana “blog devam ediyor” dedi.

İkinci düşüncem, “nasıl” sorusunu cevaplamak oldu. Hangi platform, hangi şekil, başka bir platformda ayna blog mu yayınlasam, vs., vs.… Cevap, hayır. Şu an gördüğümüz, herhangi başka bir platformda da olabilir. Bunun bir anlamı yok.

Bu durumun bize verdiği en önemli mesaj şudur: Düşünmek, düşüncelerini paylaşmak ve ifade özgürlüğünüzü hediye ettiniz, ettik. Yani, gücümüzü başkalarına gümüş tepside sunduk. Hâlbuki gücümüzü kendimizde tutmamız gerekiyordu. Şu olay, yaşamış olduğum herhangi bir başka ülkede olsaydı, ortalık birbirine girerdi. Ama bu ülkede, nedense büyük çoğunluk gücünü ilan etmiyor. Aylardır, sorumluluk alma zamanı geldiğini bize bütün kaynaklar iletiyor, harekete geçme zamanı gelmedi mi? “Artık Yeter” enerjisi bence yine iş başında.

Bunu yaşamakta olduğunuz her konuya uygulayabilirsiniz. Bir şeyi beğenmiyorsanız, değiştirin. Abraham, hep şunu söyler: “Kontrast (yani zıtlıklar) yararlıdır. Neyi istemediğinizi gösterirler, böylece istediğiniz şeyin ne olduğunu anlarsınız. İşte o zaman, kontrasta değil, istediğinize odaklanın.”

Elimizdeki konuda, çözüm odaklı düşünürsek, yapmamız gereken şey nedir? Bu platformda ulaşamadığınız tek kaynağın bu olmadığını biliyorum. Şöyle düşünün, “Okumasam, yazmasam, ulaşamasam ne olur? Bu benim için değerli mi? Hayatımda Mor Alev, hayatımda X, Y, Z kaynak olmasa ne olur? Bir gün, düşündüklerimi söyleyemesem ne olur? Bir gün, iletişim hakkım elimden tamamen alınsa ne olur?” Cevabınız nedir?

Arkadaşlar, kesinlikle gidin vurun kırın, size davranıldığı gibi davranın demiyorum. Sorunları asla ve asla aynı şekilde düşünerek çözemediğimizi biliyoruz. Ama burada yapılabilecek şeyler var. Şu anda bir beyin fırtınasına şahit oluyorsunuz ve aklıma gelenler şunlar:

Hepiniz birer müşterisiniz. En basitinden internet servis sağlayıcısının müşterisisiniz. İnternet erişimi için belli bir ücret ödüyorsunuz ve onlar anlaşmanın kendi tarafına uymuyorlar. Bu hizmetin eksiksiz verilmesi için şikâyet edin. Açıklama isteyin. Eğer, tam servis sağlayamıyorlarsa başka bir servis sağlayıcısına geçeceğinizi belirtin.

Müşteri olmanız sadece internetle bitmiyor. Siz aynı zamanda devletin müşterisisiniz. Devlete her gün, yaptığınız her şeyle vergi adı altında bir ücret ödüyorsunuz. Onlar da sağlık, güvenlik, altyapı ve iletişim gibi hizmetleri tam ve en yüksek kalitede vermek zorundalar. Bu korku dolu yönetmeliklerin değiştirilmesini talep edin. Temsilcilerinizle görüşün, onlara yazın. Seçimler çok yakında, sesinizi duyurun. Ütopik bir ülkeden bahsetmiyorum. Bulunduğumuz coğrafyadan bahsediyorum. Bu dünya böyle değişir.

Bu önerdiklerim üç boyutlu hareketler, ancak her ikisi de kendi gücünüzü ilan etmenize, kendinize olan güven ve saygınızı sergilemenize yardımcı olacaktır. Aklınıza başka barışçıl çözüm geliyorsa, onlara da odaklanın. Benim aklıma bunlar geliyor.

Bazen “teslimiyete geçiyorum” diyen bazı kişileri görüyorum ve hepsi değil ama bir kısmı, hiçbir şey yapmadan dışardan birilerinin gelip sorunlarını onlar için çözmelerini bekliyorlar. O zaman, hepimiz bu dünyaya gelip, hiçbir şey yapmadan bekleyelim, günler geçsin, belki birileri bize ekmek ve su verir, yaşamadan yaşarız, üretmeden, yaratmadan, değişip değiştirmeden gelip gideriz. İster Melekler olsun, ister Galaktikler, ister bir arkadaşınız ya da aileniz… Kimse sizin sorununuzu sizin için çözemez. Alacağınız dersler yarım kalır, gelişiminizi durdurmuş olursunuz. Bu, teslimiyet değildir. Çünkü doğru şeye teslim olmuyorsunuz, yaşamınız eksik kalıyor. Michael diyor ki, “Biz bütün bunları (yani değişim ve yükseliş) sizin için yapmıyoruz, sizler katılımcı olmadan yapabileceğimiz bir şey yok. Biz her şeyi sizinle birlikte yapıyoruz.”

Cumartesi günü, bu engelleme hakkında düşünürken aklıma teslimiyet geldi tabii. Yani, bir anlamda pasif bekleyiş, bir şey yapmamak, yazmamak, paylaşmamak… Birden bire içimden şu sözler yükseldi:

Ben SEVGİDEN başka hiçbir şeye teslim olmam, olamam ve bu sevgi değil!

Teslim olacağınız akışın sevgi olması gerekiyor. Engelleri sevgiyle salıverin ve düşük frekans taşıyan korkunun üzerine çıkın. Kendinizi sevginin kollarına teslim ettiğinizde, bir sonraki adımınız karşınıza çıkacaktır.

Elbette, Michael’ın nefesini önce kendi içimden geçirip, sonra kalbimin arkasından doğru tüm dünyaya sürekli olarak yolluyorum. (İlgili bilgiler burada) Bu üç boyutlu dünya bize harika bir şekilde aynalık yapıyor. İçimizden ne geçiyorsa, dışımızda da onu buluyoruz. “Benim içimde engellenen nedir? Benim içimde sansürlenen nedir? Salıvermem gereken yanlış inanç ve korkular nedir?” Soruları sürekli aklımdan geçiyor ve ufak tefek, kırık dökük bir sürü negatifi salıveriyorum. Artık tortuları da temizliyoruz.

Ama bu sadece benim sorunum, benim engellenmem değil. Hepimizin. İçimize dönüp neleri şifalandırmanız gerektiğine tekrar tekrar bakmalıyız. Mor Alev enerjisini de bütün bu durumlarda kullanabileceğinizi eklememe herhalde gerek yok artık.

Bu, Facebook’ta bağlantı haricinde, kopyalayıp yapıştırarak yayınladığım son yazı olacak. Eğer yazılarımı okumaya devam etmek istiyorsanız ve erişiminiz yoksa, lütfen DNS ayarlarınızı değiştirin ve yukarıdaki gibi, ya da belki daha iyi yöntemlerle harekete geçin. Yazılarımın kesinlikle, “kopyala yapıştır” şeklinde başka yerlerde yayınlanmasına karşıyım ve sizden bunu yapmamanızı rica ediyorum. Çünkü, böyle yaparak şu anda Evrenden gelen mesajın önemini küçümsüyorsunuz. Oysa Evren bize diyor ki “Gücünüzü ilan edin! Özgürlüğünüzü elinize alın, ne istemediğinizi görerek istediğinizi belirleyin ve harekete geçin.”

Yayınlar her zamanki gibi devam edecek, hepinizi burada görmeyi umuyorum.

Desteğiniz ve sevgileriniz için çok teşekkür ederim.

©Mor Alev 2015

Bu yazının 5846 numaralı Telif Hakları Kanunu uyarınca tamamının ya da parçalarının kopyalanması, izinsiz olarak yayınlanması, yazarının adının değiştirilmesi, üzerinde hak iddia edilmesi yasaktır. Kanunun 71. maddesi uyarınca bunun aksi davranışlar hakkında kanuni işlem yapılır. http://moralev.com