2012 yılından ve hatta ondan da önce başlayan dinamiklerle hayatımızın pek çok yönünde olduğu gibi ilişkilerde de büyük değişimi yaşıyoruz. 2014 özellikle ilişki yönünden güçlü bir yıl oldu, fiziksel olarak kadın da olsak erkek de, içimizdeki dişi enerjiyi, kutsal kadını daha iyi tanıdık ve onun da talepleri, kendine has yöntemleri olduğunu öğrendik.
2013 Kasım ayından beri gezegenimize akmakta olan kutsal erkek enerjisi de buna eklendi ve bazen ilişkilerimizdeki kendimizi tanıyamadık. Bazen ilişkilerimizdeki diğer kişileri aslında pek de bilmediğimizi düşündük. Yeniden şekillendik, bazı şeyler sona erdi, bazı yeni şeyler başladı. Görüşler, tavırlar, davranışlar ve kalıplar evrimleşmeden geçti. Eskiye sıkı sıkıya tutunduğumuz noktalarda, her zaman olduğu gibi enerji tıkanması yaşadık, bu da acıya sebep oldu.
Ama bu yaşadığımız evrimleşmenin sadece başlangıcı. Unutmayın, 26.000 yıllık Kali Yuga daha yeni bitti. Burada binlerce yıldır yavaş yavaş gücünü kaybetmiş ve en sonunda esirleşmiş, aşağılanmış ve ezilmiş bir dişi enerjiden bahsediyoruz. Aynı şekilde karşımızda kutsallığını kaybetmiş ve kendini egoya kaptırmış erkek enerji var, o da yerini yavaş yavaş kutsal erkeğe bırakıyor.
Kutsal erkek, içinde büyük bir suçluluk duygusu taşıyor, bunu nasıl ifade edeceğini bilmediğinden dişiye saldırmaya devam ediyor. İçindeki özgüven ve özsaygı eksikliğinin böyle şifa bulacağını sanıyor. Dişi ise ya yeni bulduğu gücüyle baş kaldırıyor, ya da ona binlerce yıldır öğretildiği gibi kendinin daha aşağı bir varlık, erkek enerjininse bencil ve şiddet dolu olduğunu düşünerek esaretine devam ediyor. Ve buyurun, size cinsiyetler savaşı!
Bu sadece fiziksel kadın ve erkek arasındaki savaş değil, bu aynı zamanda içimizdeki kadın ve erkek enerjilerin savaşı. Yani, kalp bilinci ve beyin gücü, sağ ve sol beyin, sezgiler ve analiz. İçimizde ne varsa, dışımızda da aynı şeylerin beden bulduğunu görüyoruz. Bir tarafta gittikçe güçlenen kar amacı gütmeyen kurumlar, gönüllüler, doğa dostu yaklaşımlar, eski sezgisel bilim dallarına dönüş, diğer tarafta bankalar, hükümetler, şirketler ve ordular…
Mars ve Venüs, Terazi’deki Kuzey Düğümünün yardımıyla bize durumun böyle gitmek zorunda olmadığını, aşırı uçlarda yaşamamız gerekmediğini ve dengenin, uzlaşmanın sağlanabileceğini gösterecekler. Ve bu, 2015 de harika bir sevgi yürüyüşü haline dönüşecek.
Venüs’e bakarsak onun Tanrıça enerjisi taşıdığını görürüz. Ancak onu popüler kültürde bilinen Afrodit’le sınırlamak büyük haksızlık olur. Venüs arketipi Tabiat Ana olabildiği gibi, aktif bir şekilde geleni kabul eden ve ondan yaratan, uyumlu ve sevgi dolu dişi enerjidir. Tabiatta gördüğümüz güzelliği, dengeyi ve doğurganlığı taşır.
Mars, arzunun, isteğin doğduğu yerdir. Dürtülerinin sebebini sorgulamaz, onun yerine harekete geçer. Öfkeli bir asker görüntüsü taşıdığı, Savaş Tanrısı olduğu söylense de bu da günümüz Mars’ına haksızlık olur. Mars cesurdur, onun cesareti korkunun gözlerinin içine bakıp, yine de harekete geçmesinde yatar. Aslında Mars, korkularımızı salıvermemizde büyük bir rol oynayabilir. Öfkesi, duygularını bastırdığında ortaya çıkar. Oysa, duygularını dengeyle kabul eden Mars, büyük bir yaratıcı rolüne soyunur. Mars olumlu yönleriyle, iradeyi ve istenci genişletir, yaratır, besler, inşa eder, korur ve en önemlisi hangi savaşların buna değer olduğunu seçer..
Mars ve Venüs’ün flörtle dolu ve zaman zaman çatışmalı yolculuğu bu ay başladı. Bu ikili Balık’ta birbirini takip ediyor… Neredeyse bir arada yürüyorlar. Birbirlerini görüyorlar ama henüz dokunmadılar. Bu günlerde ilişkilerinizde biraz sisli bir ortam, biraz rüya gibi hava, henüz netliğe kavuşmamış şeyler hissediyorsanız, bunun sebebi her ikisinin de Balık’ın hayalperest, sonsuz ve bazen loş sularında yüzmesinden.
Venüs Mars’a önümüzdeki hafta, 21 Şubat’ta yetişecek ve birbirlerine kavuşacaklar. Bu buluşma neredeyse Zodyak’ın en başında, Koç burcunda gerçekleşiyor ve yeni ay enerjisine denk geliyor. Arkadaşlar, bu buluşma en çok “yeni ilişkiler” diye haykırıyor. Bazı ilişkiler artık kendini bitirecek, bazıları ise kendini yenileyip, hiç bulunmadığı zirvelere ulaşacak. Bütün bu konularda emin olmak için Balık’ın sisli sularından çıkıp, gözlerimizi aydınlık Koç’ta açmalıyız.
Bu sene Mars ve Venüs tam üç defa bir araya geliyor. İkinci buluşma Eylül başı, üçüncüsü ise Kasım’da gerçekleşecek. Ancak işin ilginç yanı, özellikle Eylül başından Kasım’a kadar çok yakın gitmeleri.
Mars ve Venüs, birbirine zıt iki varlık… Ya da birbirini tamamlayan iki varlık mı? Bir arada dengeyi nasıl buluruz? Nasıl bütün oluruz?
İçimizdeki kadın ve erkek, en sonunda birbirlerini kabul edecek mi? İlişkilerimizdeki aktif ve pasif, gel git dalgaları gibi uyumlu bir yaratıcılığa yol açacak mı? Bir ekip olabilecek miyiz? Bunu dış dünyaya nasıl yansıtacağız?
Mars, Venüs onu tamamlamadan sadece öfkeli, hareketli ve neyi neden hissettiğini bilmeyen bir asker olarak kalır. Venüs, Mars onu tamamlamadan sadece aynaya bakıp kendini eleştiren, bir ömür harekete geçemeyen ve büyük ihtimalle kendini şartların kurbanı olarak gören bir güzellik kraliçesidir. Mars ve Venüs birlikte “yuva” yaratırlar. Zeka, sezgiler, yaratıcılık, hareket ve cesaret bir arada!
Bu yazı aslında burada bitiyor. Ama sizlere Merkür’ün geri yolculuğunun bugün sona erdiğini hatırlatmak istiyorum. Merkür yavaş uyanır, yani etkileri hissetmeniz için biraz daha süre geçmesi gerekiyor.
14 Şubat günü Merkür’ün bulunacağı derecenin Sabian sembolüne de dikkatinizi çekmek istiyorum: “Beklenmedik, gök gürültülü fırtına”. Bu sembol, iletişimlerimizde beklenmedik gürültülere işaret edebilir. Medya, reklamlar, tüketicilik ve tuhaf bir toplumsal şartlanma ile sevginin kutlandığı gün, aslında çiftlerin üzerinde baskı yaratan bir zamana dönüştü. Yıldızlar bize diyor ki, “Sevgiyi her gün kutlamalısınız. Bir gün değil! Bu baskılara ihtiyacınız yok. İçinizden geldiği gibi davranın.”
Ben de diyorum ki, aşk sadece bir günde başımıza gelmiyor, her gün geliyor. Özellikle Eylül 2015 ve devamı dengeli ve derinden gelen sevgi için ideal görünüyor.
Mars ve Venüs’ün uzun yürüyüşünün içinizdeki kutsal kadın ve erkeği bulmanıza yardımcı olması dileğiyle…
Mor Alev
Bu dönemde salıverme, arınma ve hayatınıza yeniden yön vermek konularında dönüşümünüzü hızlandırmak, Yüksek Benliğinizle daha yakın bir ilişki kurmak ve Mor Alev’le kişisel olarak çalışmak için randevu almak istiyorsanız lütfen “Yükseliş Enerjileri ile Kişisel Danışmanlık” bağlantısına gidin ya da moralev@outlook.com adresine yazın.
Mor Alev
Bu yazının 5846 numaralı Telif Hakları Kanunu uyarınca tamamının ya da parçalarının kopyalanması, izinsiz olarak yayınlanması, yazarının adının değiştirilmesi, üzerinde hak iddia edilmesi yasaktır. Kanunun 71. maddesi uyarınca bunun aksi davranışlar hakkında kanuni işlem yapılır. http://moralev.com
Teshekkurler: )))
BeğenBeğen
Teşekkür ederim çok güzel bir yazıydı. Emeği geçenlerin ellerine sağlık.:))
BeğenBeğen
Sevgili Nuray, yazıyı ben yazdım. Teşekkürler…
BeğenBeğen
Sağolun ,varolun…
BeğenBeğen
Çok güzel bir yazı teşekkürler 🙂 konuyla alakasız ama şu habere bakar mısınız?
Bunu yapabilen insanlar varken dünya nasıl iyileşebilir?
BeğenBeğen
Sevgili Selin
Bu blogda şiddete yer verilmediği için kopyalamış olduğunuz haber bağlantısını sildim. Ama elbette, soruda insanlığa olan sevginiz ve inancınızı sorguladığınız için okurlar ne olduğunu az çok anlamışlardır. Bu soruyu gördüğümde aslında bunun “yeter!” enerjisini hissetmek için ideal olduğunu düşündüm. Siz tam o noktadasınız. Bu enerjiyi Michael’ın bir önceki yazıda bahsettiği gibi olumluya çevirebilirsiniz. Hiçbir insanoğlu bu enerjiyle yaşamak zorunda değil ve aslında asla ve asla yaşamamalı! Eğer gökyüzünde bir yerden tepemize birden bire iyilik, doğruluk, dürüstlük düşecek sanıyorsak, bence hata yapıyoruz. Her gün çok çeşitli seçimler yapıyoruz. Bazen çay-kahve gibi olağan, bazen önemli iş ya da aile kararları, ama genelde bir şeylere nasıl tepki vereceğimizi seçiyoruz. Her gün aynı zamanda mutluluk, dürüstlük, barış, netlik, sağlık, vs gibi yüksek enerjili duygu ve düşünceleri seçiyoruz, ve bazen de onları seçmemeyi tercih ediyoruz. Bu haber belli ki sizde bir şeyleri tetiklemiş. Demek ki sizi bir tepki göstermeye çağırıyor. Nasıl tepki vereceksiniz? İnsanlığa olan inancınızı kaybederek mi, yoksa böyle şeylerin asla yaşanmaması için harekete geçerek mi? Belki içinizden gelen iyi duygularınızı kurban ve fail ya da faillere göndermeyi seçeceksiniz. Bu durumda -belki bu sözümü beğenmeyeceksiniz ama- fail ya da failler de kurban. Belki bu konuyla ilgili bir dernekte çalışacaksınız. Belki Michael’ın barış çalışmasına katılacaksınız. Ya da bir şey yapmamayı veya şikayet etmeyi seçeceksiniz. Seçim size ait.
Ben sadece size kendi seçimimin ne olduğunu söyleyebilirim. Ben insanların her birinin kalbinin derinden gelen bir iyilikle dolu olduğuna, hepimizin içinde Tanrı kıvılcımını yaşattığımıza ve o kıvılcım ne kadar sönük olursa olsun, bulunduğumuz yer ve zamanda mükemmel olduğumuza inanıyorum. Herkesi önce içimizdeki şiddeti ve sonra da dışımızdakini bitirmeye çağırıyorum. Her defasında bir adımla, örnek olarak, çocuklarımızı eğiterek ve hayatı severek… Bakın, internette rekor kıran görüntüler şiddete ait değil, komik kedilere, babalarıyla şarkı söyleyen minik bebeklere ait. Özümüz çok güzel. Sevgilerimle…
BeğenBeğen